1 Haziran 2023 Perşembe

Daha Çok Şiir Lazım

Biz öğrenciyken güncel politika ile hiç ilgilenmez, bütün partilerle dalga geçer, asla oy vermezdik. Hâtta o zamanlar kapı kapı gezilip nüfus sayımı yapıldığında kapıyı bile açmaz, “Amaan bizi saymasınlar!” deyip güler geçerdik. 

Hayatımızda türkü çoktu, şiir çoktu, edebiyat çoktu, duyarlılık çoktu, aydın yazarlar çoktu, Zülfü Livaneli bizden biriydi, korunaklı yaşamı henüz yoktu. Topluma ayna tutan şarkılar yapardı, “Leylim Ley” ile dans edilmeyen günlerdi. 

 Cem Karaca şarkılarının mafya dizilerinde çalınacağı kimsenin aklına gelmezdi ve Yeni Türkü’nün bile reklam müziği yapacağını düşünemezdik! Çünkü reklam müziği yapmak protest sanatçıya yakışmazdı. 

 Sanatçılar aydındı, bir yerde bir şey olsa gidip ilgilenirlerdi, Yaşar Kemal açlık grevlerinde ara buluculuk yapmaya uğraşırdı.


Sonra ne oldu da biz her sene, iki senede bir, altı ayda bir oy veren robotlar haline geldik?

 Ne oldu da topluma önderlik edecek bir tane bile aydın sanatçımız kalmadı?

 Var olanların sesi neden bu kadar kısıldı?

O zamanlar sanki ülke daha mı demokratikti? Hayır değildi. O zamanlar daha mı çok düşünce özgürlüğü vardı? Hayır yoktu.

Bütün bunlar çok saçma geliyor artık bana...

Belki de oy vermek yerine daha çok şiir söylemek lazımdır artık…

18 yorum:

  1. "Mazi kalbimde bir yaradır..." Çok eskilerde bir tango adıydı.
    "Dün'le gitti ne varsa, artık yeni şeyler söylemek lâzım " diyor ünlü bir düşünür..
    Söyleyecek gücümüz kaldıysa.
    .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler yorumunuz için :) Evet Mevlâna'nın bu sözü çok anlamlı. Durum analizi yapmadan yeni şeyler söylemek de olmuyor maalesef. Hep kandırmaca hep ertelemece... Finlandiyalı gibi düşünmeyi becerebilsek...

      Sil
  2. siyaseti unutup gezmeye, tatile başla sen yineğğ :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayarlarımı bozdular, düzelmem lazım:) Evet ya tatile gitmek istiyorum, sevgili Evren duyar mısın lütfen sesimi :)

      Sil
  3. Paylaşım güzel, beni de ziyaretsiz bırakmayınız lütfen:)

    YanıtlaSil
  4. Korku ikliminde yaşıyoruz, sanırım asıl neden bu. Ülkesini seven, topluma faydalı işler yapmayı düşünen, çalışkan insanlar var fakat seslerini çıkaramıyorlar. Belki sayıca azlar ama yine de varlar. Onları anlıyorum, sadece kendi canlarını değil ailelerini de düşünmek zorunda bu insanlar. Gezi eylemi muazzam bir başkaldırıydı. Zekâ ürünü bir çok eylem yapıldı fakat gazla, şiddetle kırıldı. Yaşadığımız dönemde peşine takılacağımız bir lider de yok. Biri çıkıp halka önderlik etmesi lâzım. Ülkemize has demokrasiyle bir yere varamayacağımız kesin. Bana darbeci diyebilirler fakat gerçek düşüncem ülkeyi seven birinin çıkıp yönetimi ele geçirmesi yönünde. Öyle biri olmalı ki, adaleti ve liyakati olması gerektiği gibi yoluna koysun. Ülkeye gerçek manâda demokrasi getirmek üzere yola çıkan siyasetçilerin hepsi bana göre koltuk derdindeler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin bu yorumunuzdan "Atatürk gibi biri olmalı" sonucunu çıkararak umutsuzluğumu perçinliyorum:) Doğruya doğru, muhalefet ortada, muhalefet liderleri ortada. Yaşayıp göreceğiz artık, umarım bir mucize olur :)

      Sil
  5. Tüm olumsuzluklara rağmen daha demokratikti diyeceğim, lütfen taşlamayın beni:) 1980 darbesi ve onun getirdiği yasaklar, artı %10 barajı ile hayatımız kaydı. Çünkü öncesinde, çok eleştirilen o koaliasyonlar dönemi ülkenin kalkınma hızların en yüksek olduğu yıllardı, karma ekonomi bize çok uygun bir modeldi, devlet kurumları çok entegreydi ve özel sektöre rol modeldi. Partiler belli kontenjan dışında ön seçim yaparlardı, milletvekillerinin bir ağırlığı vardı ve o ön seçimlerde partilerin seçimle oluşmuş delegeleri oy kullanırdı, sandıklar okullara kurulurdu. İzinli gösteri yürüyüşleri yapabilirdik tüm sol fraksiyonlar, istediğimiz pankartı açardık, şimdi esamesi olmayan sol gazeteler elden ele dolaşırdı, korkmadan afişleme yapabilir, duvarları yazılarla doldurabilirdik. Şu an kitapçı raflarında göremediğim İdeolojik kitapları alıp okuyabilir, derneklerimizde sabah akşam tartışabilirdik. Elbette baskı görürdük, cop yerdik, önder abiler canları ile bedeller de ödediler ama hep siyasetin yasaklandığı, askerin egemen olduğu baskı dönemlerinde oldu bunlar. En sevmediğimiz siyasetçiler bile bugünkünün yanında İskandinav kalabilirdi. Komedyenler onları özgürce hicvederdi, kimsenin de aklından geçmezdi ayar vermek, yanı sıra da mahkemelere göndermek. O %10 barajı yüzünden %34 ile tek başına iktidar olunabildi 80'den sonra bu ülkede... Kısaca durum budur, çok uzatmadan bitireyim ben. Tıfıl liselilerdik ama özgürce gidebildiğimiz sol derneklerimiz vardı.... Şimdi masal gibi değil mi:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizi niye taşlayayım, aşk olsun :) Öncelikle katkınız için teşekkür ederim. Evet günümüzden bakıldığında gerçekten de daha demokratikmiş o günler. Size katılıyorum. Evet, karma ekonomi, evet devlete ait Sümerbanklar, bir sürü fabrikalar... En sevmediğimiz siyasiler bile İskandinav kalıyormuş kesinlikle katılıyorum:) 80 darbesinde bugünleri planladılar, ve meyvelerini yiyorlar şimdi....

      Sil
  6. Evet daha çok şiir söylemek lazım fakat ne eski şiirlerin tadı var şimdi ne de şairlerin…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha çok şiir, daha çok sanat kurtaracak bizi. Eski yeni önemli değil, ruhumuzu aydınlatsın yeter :)

      Sil
    2. Fikrinize saygı duyarım ama her şiir, her sanat kurtarmaz insanı :) Sanata saygı :)

      Sil
  7. Gelen gideni aratmasa hep….
    Şu yapay zeka bir an önce bizi asalak görse de kurtulsak ya, bağlasın bizi makineye gidelim işte seçtiğimiz bir döneme, yaşayalım orda sanal gerçeklik içinde mutlu mesud….

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hayattan aldığın dersi bir cümle ile anlat deseler "Büyük ve kesin konuşmayacaksın" derim. İşte bu dersi alamadığımız için hep gelen gideni aratıyor :) Yapay zekâyı da kendimize benzetmeyelim de:) Sevgiler

      Sil
  8. A bir kez nüfus sayımı bir kez de seçmen sayımı için ev ev gezmişlığim var, hiç kapı açmayan hatırlamadım 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şeye karşı öğrenci evine denk gelmemişsinizdir :)

      Sil