14 Ekim 2023 Cumartesi

Tatilimden izler - Gizemli İdol Babaanne


Hayran oldum kendisine, idolüm oldu orada kaldığım altı gün boyunca. Peki altı gün bittikten sonra unutacak mıydım? O kadar da tüketemem böyle güzel bir iletişimi. Yapamam ya… “Yapmam değil mi?” diye soruyorum kendime… Ya yaparsam diye kaygılanmış olmalıyım ki, buraya da yazasım gelmiş işte. Hayat felsefeme unutamayacağım izler bırakan bir melekti adeta. Bak şimdi bile o kısık gözlerindeki gülüşü anımsıyorum. Karşılıklı bakıştık ve gülüştük hemen hemen her sabah. O kadar sadece. Aramızda hiç muhabbet de geçmedi. Geçemezdi zaten; O alman ben Türk, dillerimiz ayrı. Gözlerinin rengini hiç öğrenemedim. Sadece ellerini gördüm. Her sabah havuz başında bir ritüel şeklinde sigarasını içerken, heyecanla ve hızla okuduğu kitabının sayfalarını hafiften titreyerek de olsa çevirirken ve de iki renkli atkısını örerken. Ne de hızlı örüyordu, hayran olmamak elde değil!

Kimi sabahlar turkuaz mavisi mayosunu giyerdi, kimi sabahlar ise çiçekli olanını. Hiç havuza girerken görmedim; ama hep özenli ve şıktı şezlongda otururken. Ellerinde pembe, ayaklarında kırmızı ojeler yeni sürülmüş gibiydi, hep pırıl pırıl…

O’nu ilk gördüğümde yeni başladığı kitabı, altıncı günün sonunda neredeyse bitmek üzereydi. Yanında torunu olduğunu düşündüğüm genç kız da yatardı bütün gün şezlongda ve O da okurdu. Stephen Hawking hem de… O yaştaki diğerlerinin elinden cep telefonu düşmezken, O babaannenin güzel torunu bir bilim adamının öğütlerini okurdu.

Yaşını çok merak ettim, kesin seksenin üzerindedir diye düşünüyordum. Almanya’da yaşayan bir Türk aile doksandan aşağı olmadığını söyledi. Almanya’da seksen genç sayılırmış, öyle dediler. “Genleri böyle, çok uzun ve sağlıklı yaşıyorlar” dediler. Ben bilmiyorum tabii ki, onlar dediler. Relaks havuzun kenarında gördüğüm bütün yaşlı Almanlardan daha yaşlıydı kendisi. Sadece gülümserdik birbirimize, nedense yanına gidip tanışmaya hiç cesaret edemedim. Ama öyle değil midir; bazen yalnızca gülümseyerek gözden göze aktarılmaz mı hayranlık, sempati, saygı… Bence geçer duygular. Çünkü O’na bu kadar hayran olmasaydım, belki de bana bu kadar güzel gülümsemeyecekti.

Aslında desteksiz yürüyebiliyordu; havuzun başındaki küçük bara tek başına gittiğini gördüm. Ama belki de tedbir amaçlı bilmiyorum, bir yürüteçle gelirdi havuzun başına. Yanında kızı ve torunu ile. Ya da arkadaşlarıdır ikinci ve üçüncü nesil; tabii ki benim hayalim kızı ve torunu oldukları. Gelirdi yürüteçle. Yürütecin sepetine atkı ördüğü yünlerini, kitabını, özenle şezlonga serdiği havlusunu ve günde sadece bir tane içtiği sigarasını da koyardı. Kim bilir, yatarken ikincisini içiyor da olabilir, belki bir kadeh şarapla... Bunları yazarken, havuzdan ayrılma saati geldiğinde özenle  havlusunu katlayışı geliyor gözümün önüne. Hem de üzerinden neredeyse bir ay geçmişken…

Tutunduğu yürüteci bisiklet olarak hayal ediyordum. Bisikletin selesine rengarenk yünleri değil de taze toplanmış papatyaları koyuyordu sanki… Yirmili yaşlardaydı, çiçekli elbisesinin etekleri uçuş uçuştu. Uzaklaşıyordu, otelin ağaçlarla dolu yolları arasındaki iki katlı cumbalı konağına doğru…

İdolümdü, çünkü bana hayatın aslında ne kadar güzel olduğunu ve ne kadar sessiz yaşanabileceğini gösterdi.

“Çok konuşmaya gerek olmadan, hızlı hızlı ve heyecanla çevrilen kitap sayfalarında, umutla kış için örülen atkıda, keyif için içilen sabah sigarasında, evden uzakta tansiyon mu çıkar, mide mi bozulur derdi olmadan yapılan tatilde, tatile gücün yetmediğinde evinin balkonunda bir sardunya saksısının yanında, hiç tanımadığı dilini bile bilmediği benim gibi birine gülümseyerek, çok güzel olabilir hayat” diyordu bana ona hayranlıkla bakarken…

Ve hiç yapmayacağım bir şeyi yaptım O'ndan aldığım cesaretle. Anısı kalsın istedim, yüzünü unutmamak istedim. Evet dayanamadım ve yaptım. Gizli gizli fotoğrafını çektim! Yaptığım şeyden utana sıkıla o kadar heyecanla ve hızla çektim ki fotoğrafı, elim titredi hatta. Apar topar çektim. Ve evet, yüzünü hiç saklamadan buraya koymak istiyorum.

Çünkü idollerin fotoğrafları, kayıtlı kalmalı zamanın sayfalarında…



 

 


21 yorum:

  1. İçim sıcacık oldu okurken ne güzel yazmışsınız bayıldım...

    YanıtlaSil
  2. Ne tatlı yazmışsın, gönül bağı denen şey bu sanırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler 🌺 Evet bu muhteşem kadın ile aramızda gizli bir gönül bağı oluştu bence de. Belki de paralel evrende benim babaannemdir, kim bilebilir 🤗

      Sil
  3. Neredeyse endişe etmeye başlamıştım, hatta bir kısa cümle kursam "Hayırdır, nerelerdesin?" diye sorsam derken...Dönüşün muhteşem oldu. Enfes bir yazı okudum yine... Yazmak şahsınıza çok yakışıyor çünkü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim; insanın blog dostları tarafından merak edilmesi kadar güzel hissettiren az şey var bu hayatta 🌺🙏🥰 Evet, tatil öncesi, tatil sonrası derken bir türlü kafamı toplayıp yazamamıştım. Dün gece ilham geldi, ve inanmazsınız bu babanne yazısı o kadar hızlı döküldü ki parmaklarımdan. Fark etmesem bile beynimin içinde bir yerlerde evirip çeviriyormuşum demek ki kelimeleri. Bu kadar hızlı yazmak beni de gerçekten şaşırttı. Sonra dakikalarca fotoğrafı aradım telefondan. 3 tur tek tek baktıktan sonra bulunca o kadar sevindim ki... Silindi sandım... Bu arada her zamanki gibi motive edici, yüreklendirici, sıcacık yorumunuz yine içimi aydınlattı. Çok teşekkür ederim, sevgilerimle 🙏🌺🧿

      Sil
  4. "Gizemli İdol Babaanne" gibi ne çok farklı insan vardır kim bilir çevremizde. Keşke daha çok duyarlı insan fark edebilse onları, gören gözler, sezen yüreklerle. Ve sonra da aktarabilse bu incelikleri, anlamlı anları, boşa geçirilmemiş saatleri, o güzel insanları...
    Tıpkı sizin anlattığınız gibi diyecekken vaz geçtim ( Kaç kişi başarabilir bu güzellikte ve ustalıkta bir yaşam tanıklığını.) İyi ki bir tebessümle başlamış bu gerçek hayat öyküsü.
    Herhalde bu çağın insanlarının hepimiz gibi- hayır, -çoğumuz gibi- İNSAN hikâyelerine çoook ihtiyacı var. Lütfen yazmaya devam edin. Evde, parkta, toplu taşıma araçlarında zaman bulabildiğiniz her yerde...
    Yüreğinize, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Makbule Hocam, o kadar güzel bir yorum yazmışsınız ki; bana sadece çok teşekkür etmek düşüyor. Sevgi ve saygılarımla 🙏🌺🥰🧿

      Sil
  5. Şunu fark ettim: Tatile çıkıldığında önceden tanımadık insanlarla tesadüfen gelişen ilişkiler bazen unutulmaz bir mutluluk veriyor insana. Ne müze, ne deniz ne de enfes yemekler içkiler böylesine bir sıcaklığın yerini tutamıyor. Bizim Yunanistan tatilinde de, gezdik, gördük yedik ve içtik ama aklımızda en fazla yer eden Veria'da karşılaştığımız, üstelik birbirimizin dilini anlamaksızın bize yol tarif etmek üzere önümüze düşen o tatlı, güleç yüzlü, geveze teyzemizdi.
    Eminim bahsettiğiniz idol babaanne İngilizce biliyordur en azından. Keşke cesaretinizi toplayıp bir kaç kelâm etseydiniz. O zaman kim bilir, yazacak daha neler neler çıkardı ortaya.

    Sizin bu güzel yazınızı okuduktan sonra yaşadığımız apartmandaki ilişkileri düşündüm. Asansörde karşılaştığımız komşuların selâm verip almasını bıraktım, öyle bir bakışları var ki sanki karşılarındaki can düşmanları. Yönetim tarafından kurulan Whatsapp grubundaki mesajlara bakıyorum, aman Allah'ım bir samimiyet bir samimiyet deme gitsin. Mesajların ekseriyeti, hayırlı Cumalar, oradan buradan kes yapıştır kandil mesajları, bozuk Türkçeler, canımlar, şekerimler vs. Güzel bir muhitte oturuyoruz, bu bizim şanssızlığımız olmalı. Evimizi sevmemize rağmen sadece bu yüzden eşim başka bir yere taşınmayı düşünüyor. Belki o garip Whatsapp gruplarına cevap vermediğimiz için dışlanmış olabiliriz, bilmiyorum:) İnsanlar garip, selâm sabah yok ellerinde telefon birbirlerinin cumalarını hayırlıyorlar. Her zaman söylüyorum hiçbir din kültürümüzü bu kadar yozlaştırmamıştı. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle teşekkürler, her zamanki gibi merhabanızı esirgemediğiniz için 🌺🤗🙏Evet, kesinlikle aynı fikirdeyim sizinle. Tanımadığımız insanların, özellikle tatillerde bıraktığı izler hiç unutulmuyor. Şahane bir saptama olmuş. Ne bileyim, belki de gizemli babaanne ile konuşup o anların büyüsü bozulsun istememişimdir, O'nu öyle izlemek ruhuma o kadar iyi geldi ki... Hareketli bir figür gibiydi, her gün sabah sigarası, kitap rutini, kahve, örgü ritüelini huzurlu bir ayin gibi izlemeyi tercih ettim. Zaten çok konuşkan biri de olduğum söylenemez :) Bu arada apartman ve komşuluk ilişkilerinde sizi anlıyorum. Ben olsam ben de O garip whatsapp gruplarına cevap vermezdim. Ama İzmir'de böyle şeylerin olması da biraz tuhaf değil mi... Gerçekten insan hayret ediyor. Apartmanda "merhaba merhaba", sokakta görürsek konuşmaca şeklinde giden çok mesafeli ilişkilerim var. Aslında üst kattaki, çok okuyan, güzel müzikler dinleyen biri; görünce merdivende falan uzun uzun konuştuğumuz oluyor, ama o kadar. Belki böylesi daha iyidir. Ya da ben fazlasını beceremiyorumdur:) Hayat çok acayip sevgili Kaystros, belki de akışa bırakmak lazım... Sevgiler, selamlar :) (NOT: Büyük blog sitesinde herkes herkese selam veriyor, bakın ne kadar şanslıyız) 🤗🌺🧿

      Sil
  6. Düşündüm de belki o da sizi anımsıyordur. Ne kibar bir beyefendi vardı, her gün selamlaşırdık diye kim bilir değil mi??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama bir nüansla, ne kibar bir hanımefendi diye anımsardı bence 😊🤗

      Sil
  7. Hayatımızın her zamanki akışında bazen bir 'an' yaşıyoruz ve tadı damağımızda kalıyor. Hani bir fotoğrafı görür görmez seni çarpması, sende yoğun bir duygu düşünce sarmalı oluşturması gibi hissettiriyor öyle anlar... Bir başkası bakıp geçebilirken o fotoğrafa, senin aklından günlerce çıkmıyor. Kalbin biliyor çünkü, yaşadığın o an özeldi.
    Ne demek istediğini, hangi hissiyat ve yoğunlukla bu yazıyı yazdığını çok iyi anlıyorum. Çünkü bazen ben de aynısını yaşıyor ve unutmamak için o güne dair bir fotoğraf ya da yazı yazmaya çalışıyorum. Senin yazını okurken de kendi özel anlarım geldi aklıma ve gülümsedim. Bana sorarsan, yaşadığımızı anladığımız anlar böylesi anlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, çok güzel söyledin. Ben böylesi anlara bayılıyorum. Derin derin bir şeyler hissediyor insan, ya da o anda anlamıyor da sonradan yazarken yaşıyor o derinliği. Zaman daha yavaş akıyor sanki, sindire sindire... Ne de güzel oluyor, belki roman da yazarız, senaryo da yazarız, neden olmasın :)

      Sil
  8. Bize olsa olsa "Hikâye Avcısı" derler :) İçinden yaşayanlarız. Ne bileyim, hayalciyiz biraz da. Yarışma programları başlarken hani yarışmacılar kendilerini tanıtırlar ya, ben en çok o kısmı severim mesela. Herkesin yüzüne bakıp mesleğini tahmin etmeyi... Sonra da yarışmayı pek seyretmem zaten :)

    YanıtlaSil
  9. ya yabancı teyzeler böyle yaa avrupalı olanları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet çok tatlılar, Heidi'nin babaannesi gibiler :)

      Sil
  10. Sen de ilerde tam da böyle olmak istiyorsun. Yaşın kaç olursa olsun, hayatla bağını koparmadan. Belki başka birine de sen İlham olacaksın böyle, kim bilir. Bu arada hemen hikayeleştirme gördüm. Papatyalar, ağaç dolu yollar :) Bu kadın nasıl bir hayat yaşamıştır diye roman bile yazabilirsin sen Evde Yazar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, gerçekten de öyle olmak isterim. 🤗🙏Evet hikayeler olmadan olmuyor, hemen bir hayaller bir şeyler geliveriyor :) Ah nerde bende o yetenek, keşke yazabilsem roman :)

      Sil
  11. Alışılmışın dışında, şahane bir yazıyla hoş geldiniz. Yazılarınızı göremeyince bu aralar, merak etmiştim sizi.
    Kişiyi hiç tanımasak, konuşmasak bile bir tatlı bakış, bir içten gülüş güzel hisler bırakır üzerimizde. Bu hisleri yazıya dökmek ise bambaşka meziyet olduğunu da belirtmek isterim. Can-ı gönülden tebrik ediyorum sizi.
    Beyninize sağlık olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, siz de bu güzel yorumunuzla hoş geldiniz 🤗 Evet hiç tanımadığımız insanların varlıkları, yazıları, yorumları çok iyi gelebiliyor. Blog böyle bir şey, iyi ki buralardayız, sevgiler 🤗🌺

      Sil