25 Ekim 2024 Cuma

Kşinev Gezi Hikâyem #8 – Üçüncü Gün Akşamı, Laf Lafı Açıyor!

12 Ekim Cumartesi akşam saatleri. Puşkin Müzesi’nden şahane duygularla çıktıktan sonra evden svetlerimizi de alıp yürüyoruz. İstikamet tabii ki parka doğru. 

Cumartesi Akşamı ve bayrama hazırlık

İnsanlar üç günlük tatil moduna girmişler artık. 14 Ekim Pazartesi Moldova Şehir Günü, yani bir bayram. Bizim de uçağımız aynı gün. Ve şansımıza bu sene 13-14 Ekim’de iki gün kutlanacakmış bayram.

Stefan Cel Mare heykelinin oradan cadde trafiğe kapatılmış. Ara sokaklar da kapatılmış. Cadde üzerinde sağlı sollu stantlar kurulmuş. Açıklı koyulu renklerde çeşit çeşit ballar, atıştırmalıklar, ceviz, kurutulmuş et, tahta el oyması ürünler gözüme çarpıyor. Şarapları ünlü aslında ama pek şarap standı yok.

Parkın içi tam bir bayram yeri havasında. Parkta kurulan stantlarda da pek çok şey satılıyor. Yöresel bez bebekler, tahta mutfak gereçleri, takılar, çikolatalar… Ağaçların arasında bir sokağı yemek için dizayn etmişler, ızgaralar kurulmuş; ama etraf asla duman olmamış ve abartılı bir koku yok. İnsanlar dans ediyor, ortam şahane…

Mayıs ayında gittiğim Tiflis’te de böyle festival havasında kutlanan bir bayrama denk gelmiştim. Çok güzel oldu yine; hem de hiç planlamadan, sürpriz…

Ama turist olmak biraz da bilinmezlik demek. 14 Ekim sabah 10:20’de uçağımız var. Ve biz havaalanına dönerken tam da bu kapatılan yol üzerindeki duraktan 30 numaralı otobüse binmeyi düşünüyorduk. Yollar değiştiği için bunu yapamayacağız belli ki. Yandex Taxi çağırırız diyordum ama bir türlü uygulamayı aktive etmek için mesaj gelmiyor telefona. Belki de Yandex Taxi uygulamasını Türkiye’de iken aktive etmeliydik… Neyse bakacağız artık bir çaresine. Şimdilik bunları düşünmeden ânın tadını çıkaralım.

Saat akşam 18:00’i geçiyor. Geçen gün pizza yediğimiz Andy’s restoranı çok beğenmiştik. Yine oraya gidelim ve hamburger yiyelim diyoruz.

Akşam Yemeği ve Asık Suratlı Garsonlar

Buraya ilk gelişimizde pizzası çok lezzetliydi, servis çok hızlıydı, internet çok hızlıydı, şifre falan da sormuyordu, tuvaletler temizdi, sıcak su vardı. Bir turist daha ne ister…

Hamburgerde iki seçenek var, tavuklu ya da dana etli. Kolalar ise bu ülkede benim gördüğüm kadarıyla genelde Pepsi. İsteyene çeşit çeşit biralar ve içkiler de var. Afiyetle yiyoruz hamburgerimizi. Bu sefer de memnun kalıyoruz. Tanesi 110 Lei, yani yaklaşık 210 TL gibi. Ne zamandır ülkemizde hamburger yemediğim için tam emin değilim ama, üç aşağı beş yukarı bizdekiyle aynı fiyat olduğunu tahmin ediyorum.

Yalnız garsonlar aşırı derecede asık suratlı. Hayır on altı on yedi yaşındasınız, hadi bilemedin yirmi olun. Bu yaşta bu kadar asık suratlı ve de aksi olmayı nasıl beceriyorsunuz?  Yemek bitince “hesap” demeye kalmadan ters ters bakarak “cash or credit” lafını öyle bir yapıştırıyor ki genç kız, resmen insan ürperip tırsıyor.

“Eh be güzelim” diyorum; tabii ki arkasından,

“Sen buralarda harcanıyorsun. Senin yerin gümrükte polis memuru olmakmış!”

Gülümsüyoruz. Ne yalan söyleyeyim, bu sefer fazla bahşiş vermek gelmiyor içimden, yine de 6 Lei bırakıyoruz, bir adet otobüs bileti parası… O da azıcık kibar olsaymış, çok bile bence…

Çıkışta hava serin. Parkın dışından eve doğru yürüyoruz. Bu şehirde her yer park gibi geliyor bana. Hep ağaç, hep yeşil! Ah yaa, bizde niye böyle olmamış, nasıl kıymışlar câanım ağaçlarımıza…

Eugen Doga Sokağı

Beşinci bölümde “Doğa Sokağı, Türk Sokağı “olarak adlandırıldığını internetten okuduğum sokaktan bahsetmiştim. Biraz araştırma yapınca sokağın adının Türkçe “doğa” dan gelmediğini fark ediyorum ve hemen düzeltiyorum efendim. Sokağın gerçek adı “Eugen Doga Sokağı”

Çoğumuzun bildiği, “Gramaphone Waltz “ adlı hayran olunası eseri ve yüzlerce senfoniyi, film müziğini, operaları bestelemiş bir sanatçı Eugen Doga. İşte o şahane vals…


Doğrusu hep dinlerdim ama bestecisine hiç dikkat etmemiştim bugüne kadar. Belki de sanatçıyı tanımak için Moldova’ya gitmem lazımmış!

Eugen Doga, 1937 Moldova doğumlu, şu anda 87 yaşında. Bir müzik dehası olarak bilinen sanatçının Atatürk’e hayran olduğu ve “Keşke bizim de böyle bir liderimiz olsaydı…” dediği de kayıtlara geçmiş. 2018 yılında Atatürk için bestelediği bir eserini Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde NHKM’de seslendirmiş.

Bu, Kşinev’in ilk trafiğe kapalı caddesine 2015 yılında sanatçının adı verilmiş. Caddenin girişinde, aşıklara adanmış şahane bir heykel var. 2023 yılında da bizim TİKA, Kşinev Belediyesi ile işbirliği yaparak sokağı yenilemiş.

Daha önce de belirtmiştim, girişte

“Bu Sokak, Türk Halkından armağandır” yazıyor. 


Her ne kadar ülkede Türk olduğumuzu duyanlar dostça yaklaşmasa da yüce gönüllülüğümüzle gurur duymamız lazım.

Girişte şahane aşıklar heykeli, yerdeki taşlar piyano tuşları şeklinde dizayn edilmiş. Sokağın isminin anlamıyla uyumlu olduğunu bu yazıyı yazarken fark ediyorum.

Sağlı sollu şık restoranlar, barlar var…  Ağaçların arasındaki zarif ışıklar, banklar huzur veriyor. Sakin ve keyifli bir sokak. Arka planda sokak müzisyeninin verdiği konserin sesi…


TİKA, madem böyle güzel sokaklar yapabiliyor, keşke mesela Taksim’e de yapsa bir tane diye düşünmeden edemiyor insan. Bence dizayn Moldova Belediyesi’nindir, para da bizden çıkmıştır. Sanki, ne bileyim; öyle gibi…

“Peki kim bu TİKA? Niye el alemin ülkesinde sokak yenilemeye para harcıyor ki? “ sorusu elbette benim gibi meraklı birinin aklına takılıyor. Efendim işte yanıtı:

TİKA- Türk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı

Böyle afili bir açıklaması var TİKA’nın. Daha önce hiç duymamıştım. 1991’de SSCB dağılınca tarihi kültürel bağlarımızın olduğu Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi devletlerle kültürel, sosyal ve ekonomik çalışmalar yapsın diye kurulmuş TİKA. Yıl 1992. O dönemlerde başbakanlığa bağlı çalışıyormuş.

Hatta Moldova’da Gagavuz Türkleri’nin yaşadığı bölgede Atatürk Kütüphanesi açmışlar, Atatürk büstü yapmışlar. Bu çalışmalar elbette güzel. Ama Kşinev’de bu sokağın yenilemesini neden yapmışlar pek anlayamadım önce.

Meğer TİKA’nın organizasyon yapısı 2011 yılında yeniden yapılandırılmış. Bir KHK ile gücüne güç katılmış TİKA’nın. Her yıl daha çok ülkede ofis açılmış, dev bir organizasyon olmuş. Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar bilin bakalım kaç ofisi var TİKA’nın? Evet bilemediniz tabii ki. Bugün 61 ofisle 170’den fazla ülkede faaliyet gösteriyormuş. Bir çeşit reklam ajansı gibi ama bence hayır kurumu gibi…  Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ve özel bütçeli bir kuruluş… Kendi deyimleriyle Anadolu’dan dünyaya uzanan gönül köprüleri kurmuşlar…

Neler yapıyor TİKA?

Mesela Afganistan’da meslekî eğitime destek vermişler. Daha 4 gün önce yayınladıkları habere göre Moldova’da bir okulun spor salonunu yenilemişler. “TİKA, Moldova’nın eğitim alt yapısını modernize etmeye devam ediyor” diye yeni bir haber daha var…  Mesela Cezayir’de çiftçilere destek olmak için tarım atölyeleri kurmuşlar. Somali’de hayvancılığa destek vermişler. Güney Kore’de iftar vermişler. Gürcistan’da yumurta ve tavuk üretimini desteklemişler. Kuzey Mekedonya’da uluslararası izcilik kampına destek vermişler. Kolombiya’da süt ürünleri işleme tesisi kurmuşlar. Hatta Roma’da 500 kişiye iftar bile vermişler! Yaaa! Daha neler neler Seyşeller’de bile bir hastaneye tadilat yapmışlar. Bu enteresan yardımların hepsine TİKA’nın sitesinden bakabilirsiniz.

Çok şaşırdım diyemeyeceğim. Bunlar olabiliyor artık.  İnsan imreniyor tabii ki, hani keşke bizim ülkemizde de bir ajans olsa ve böyle şeyler yapsa diye… Yani şimdi Moldova’nın parası bizim paramız TL’nin iki katı değerliyken onların okullarına laboratuvarlar falan açmış TİKA.

Ne diyeyim; bir şey demeyeyim.

Bu TİKA’nın bütçesi ne acaba?

Tamam tamam kapatıyorum konuyu. Yazı güya gezi yazısıydı, bir sokak isminden nerelere geldik! Gezince neler neler öğreniyor insan yahu! Keşke daha çok gezmeye fırsatımız olsa dimi ama…

Neyse işte, eve geliyoruz. Elimde, yüzümde ve kolumda sert sivilce gibi bir şeyler çıkmış. Demek yerel yemekleri denesem neler olacaktı… Allahtan bu yaz çokça alerji olduğum için yanımda ne olur ne olmaz diye kurtarıcı “Allerset” getirmişim, sabaha bir şeyciğim kalmıyor.

Öyle de güzel uyutuyor ki bu hap…

ARKASI YARIN…

Kşinev yazılarının hepsi burada

   


14 yorum:

  1. eh güzel günmüş. orda türkler pek sevilmiyor demek ki. türkler çoğu yerde sevilmez zaten :) dünyaca ünlü klasik bestecimiz yok bizim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet güzel bir gündü, Türkleri mi sevmiyorlar yoksa ülkemizin yansıyan görüntüsü mü kötü orasını bilemem. İpek Nisa Göker geliyor, henüz 10 yaşında ama dünyaca ünlü bir besteci olacağını hissediyorum :)

      Sil
  2. Hamburger, fotoğrafından bağırıyor zaten, eleştirecek olanı hamburger tanrıları benzetirlerdi bence... tanrı onları korusun:) Valsi de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben ki işte böyle alternatif yokken hamburgeri son çözüm olarak düşünürüm, ben bile çok sevdim :) Vals mükemmel, bu gezi sayesinde önemli bir müzisyenle tanışmış oldum 🥰🌺

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. Çok güzel sokak, TİKA keşke bize de yapsa :))

      Sil
    2. Ayranı yoktur içmeye demeyelim de mi :D

      Sil
    3. Bence orada ne ayranlar dönüyordur, ne rantlar ne şeyler :)

      Sil
  4. Halktan topladıkları vergileri nerelere harcıyorlar, yazık ya.. ne kadar üzücü. bu kadar yoksulu işsizi olan ülkenin hoyratça yaptığı harcamalara bak.. Osmanlı hayranlığı, özentiliği böyle akıldışı şeyler yaptırıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sürreal bir resim sergisine zorla ittirilmiş gibiyim. Resimlerdeki eciş bücüş nesneler ve karmaşık renkleri anlamlandırmaya çalışıyorum. Kapıları kapamışlar, dışarıya da çıkamıyorum. Ama biliyorum ki bu serginin de bir bitişi olacak. Yerine mutluluk dolu şahane tablolar gelecek...
      🙏🌺

      Sil
  5. Böyle umut dolu bir bakışa sahip olmanız ne güzel.. Bravo size. Biliyorum çok kötü ama işte bu konuda pek bir umut taşımıyorum ne yazık ki. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umutsuz yaşanmaz, ne demiş Nazım Usta:
      ....Yani içerde on yıl, on beş yıl,
      daha da fazlası hattâ
      geçirilmez değil,
      geçirilir,
      kararmasın yeter ki
      sol memenin altındaki cevahir...



      Mayıs 1949


      Nâzım Hikmet Ran
      ( 1902 - 1963 )

      Sil
  6. Yok, konuyu kapatmayın diyesim geldi. :)
    İnanın ilgiyle okuyordum. Bu TİKA ülkesinde neler yapmış, onu da duyaydık ya. Kendi ülkesi dışındakilere yaptıklarını say say bitmiyor. Ne adını duydum, ne sanını. :)
    Valsin bestecisinin Eugen Doga olduğunu ben de bilmiyordum. Soyadından dolayı unutmam adını artık. :)
    Arkası yarında görüşmek üzere, çok değerli anlatımınıza teşekkür ediyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TİKA'nın sayfasına girip incelediğimde yaptıkları şeylere çok şaşırdım. Sanki dünyanın en zengin ülkesiymişiz gibi nerelere neler neler yapıyorlar, inanılır gibi değil gerçekten de... Ve evet, bu kadar yardımsever bir kuruluşun reklamının yapılmamış olması da çok enteresan değil mi... Ben de bu sokağı görmesem haberim olmayacaktı... Bilmediğimiz ne kuruluşlar var daha kimbilir...
      Eugen Doga'yı ben de hiç unutmayacağım:)
      Sevgilerimle, ben teşekkür ederim 🥰🌺

      Sil