28 Ocak 2024 Pazar

Sıçantepe Halkının Seçimle İmtihanı

Sıçantepe halkı olarak seçimden seçime bize şirinlik göstermek isteyen politikacılara alıştık da böylesini cidden hiç görmemiştik. Geçenlerde bir aday geldi, bizim tepeyi dümdüz edeceğini söyledi. “Ama efendim, nasıl olabilir böyle bir şey?” demeye kalmadık; “Olur olur mis gibi de olur. Düz ayak medeniyette daha mutlu olursunuz!” dedi.

Şehir halkı olarak birbirimize girdik. “E n’apalım, alışırız artık bir şekilde” diyenlerle “Peki şeyi n’apcaz?” diyenler olarak neredeyse ikiye bölünüyorduk. Neyse durumu son anda kurtardık.

Biz biraz tuhaf bir halkız. Yaşam tarzımız değişik. Anlatayım efendim. Evlerimizin kurulduğu tepe her geçen gün biraz daha yükselir. Nasıl mı? E işte nasıl desem! Yani; amaan söyletmeyin canım, anlayıverin. Sindirimin doğası gereği içimizdeki posaları çıkartıyoruz ya, işte onlar sayesinde yükseliyoruz her geçen gün. Kendi şeyimizle başımız göğe eriyor anlayacağınız. Hâlâ mı anlamadınız? İyi tamam biraz daha detaya gireyim. Sonra yok midem bulandı, yok ne kadar iğrençsin falan demeyin, bundan sonra okuyacaklarınız için benden günah gitti ona göre.

 Yani efendim biz de Sıçantepeliler olarak herkes gibi şeediyoruz. Sonra toprağa doğrudan gönderiyoruz posalarımızı. Sonra o posalar toprakta kimyasal bi şeylere uğruyor, tepkime midir nedir bir şey diyorlar, ben anlamam ötesini berisini. Sonra da işte toprak kabarıyor. Kabardıkça biz de yükseliyoruz ve uçuşa geçiyor gibi oluyoruz. Anlayacağınız posalarımız sayesinde yükseliyoruz, yükseliyoruz. Biz yükseldikçe diğer insanlar aşağıda kalıyor. Onları; nasıl derler, kuş bakışı gibi görmeye başlıyoruz. Biz yükseliyoruz, onlar küçülüyor. Biz yükseliyoruz onlar küçülüyor. Yukarıya çıktıkça da kafa bir güzelleşiyor anlatabiliyor muyum? Oksijen mi azalıyor, başka hayal gördüren gazlar mı devreye giriyor artık orasını bilemem. İnsan mutlu oluyor, hep bi sırıtıyoruz, mutluyuz yani. “Kokmuyor mu?” diye soranlar var da kokmuyor be! İnsan bir kere alışınca hiçbir şey kokmaz oluyor artık. Ar damarının çatlama noktası diye bir şey var, işte o noktayı aşınca bize her koku misk-i amber gibi geliyor. Daha nasıl anlatayım!

Zaten böyle kendi posalarımız sayesinde yükseldiğimiz için buraya Sıçantepe demiş atalarımız. Bizler de bu durumda Sıçantepe sakinleri oluyoruz. Bir nevi sıçanlarız, ama fare değiliz bak; lütfen bize öyle abuk sabuk espriler yapmayın.

Neyse işte, kafamı karıştırdınız yahu!  Belediye seçimleri var dedim ya. İşte geçenlerde bir aday geldi, ille de sizin tepeyi düzelteceğim diye tutturdu. “İyi de” dedik, “Bizim posalar nereye gidecek?” Adam takmış kafaya. “Herkesin şehri gibi, yani normal medeni insanların yaşadığı şehirlerde olduğu gibi sizin buraya da kanalizasyon sistemi kuracağız. Şehrin altına borular döşeyeceğiz. Herkesin posası oradan geçecek sonra bir tesiste toplanacak. Orada o posaları çeşitli işlemlerden geçirip hem enerji elde edeceğiz hem de kalanlardan gübre yapacağız” dedi.

Biz tabii şaşırdık. Normal insanlar gibi dümdüz yaşamak nasıl olur ki? Hem de şeysiz, kokusuz falan… “İyi de bizim kafa nasıl olacak? Hani o sarhoşumsu mutlu hallerimiz?” dedik. Adam “Kafa yapmaya ihtiyacınız kalmayacak! Size parklar yapacağız yemyeşil; sonra sinema, tiyatro getireceğiz şehrinize. Festivaller olacak, panayırlar olacak. Cennet gibi olacak her yer, daha ne istersiniz ki!” dedi

Doğrusunu isterseniz bu dediği şeyler pek de kafamıza yatmadı. Yahu biz alışmışız kendi posa gücümüzle yükselmeye, dümdüz yaşamak da nerden çıktı şimdi!. Yok aga, bu düz medeniyet bize ters! Peki ne yapacağız? Hemen şehrin ileri gelenleri olarak toplandık. O bizi normal insanların seviyesine indirecek aday kazanmasın diye ne yapabiliriz diye düşündük. Uzun uzun tartışmaya da gerek olmadı. Yıllardır bilinen yöntemi uygulayalım dedik. Yani o adayın karşısına her mahalleden 8 aday daha çıkarmayı planladık. Bizde var 5 mahalle, etti mi sana 40 aday!  Ee bu 40 adayın teyzeleri, yengeleri, dayıları, kuzenleri, efendime söyleyeyim bacanakları falan herkes kendi akrabasına oy verse oylar bölünür; oylar bölünürse o bizim posalarımızın gücüyle yükselen tepemizi düzeltecek aday kazanamaz; e o aday kazanamazsa ne olur? Affedersiniz kendi (m)okumuzun verdiği gazla yükseklerde kafa yapmaya devam ederiz.

Hadi o zaman; gazımız ve gazamız mübarek ola, ver mehteri Şerafettin Abi…

22 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Yani öyle demek istemiyorum ama Nazım aklıma geliyor, ne güzel söylemiş usta,
      "...Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
      ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
      kabahat senin,
      — demeğe de dilim varmıyor ama —
      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"

      Sil
  2. Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar....
    :)))
    Mevzuyu okuyunca aklıma geldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok canım öyle değildir, o türküdeki tepelerin altı boştur, kayalık falandır :)) Çok iyiydi 🤩

      Sil
  3. Şu yazıyı alıp her yerde paylaşasım geldi, yalan yok 😅

    Valla seçimler geliyor gidiyor bize hiç uğramıyor çok yazık b*kumuzda boğulmaya o kadar alışmışız ki can kurtaran diye gelenleri de paçalarından tutup kendimizle birlikte boğuyoruz …

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler :) Paylaşabilirsiniz bence sakıncası yok 🙃 İşe yarayacağını bilsem her yerde paylaşırım da işte kendi kendime söylenip duruyorum :) Siz de çok güzel özetlemişsiniz, hayırlısı bakalım, belki içimize bir coşku gelir belli olmaz🥰

      Sil
    2. Yaa dimi? Artık işe arayacağına olan inancımız da bitti gitti... Olsun gene de direnmeye devam edelim :)

      Sil
    3. Evet, umutsuz yaşanmıyor gün olur devran döner elbette :)

      Sil
  4. vayyy ne şahane bir yazı
    ironi ye bayıldım
    tebrikler
    istanbul adayları ve imamoğlu gerçeği aklıma gelen

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, beğenmenize sevindim :) Sabah yataktan kalkarken aklımda sadece "Sıçantepe" ilçesi vardı, hemen oturdum yazmaya başladım, ortaya bu çıktı. Ah ah benim çılgın ülkemin çılgın gündemi bakalım daha neler yazdıracak bizlere :) Sevgiler 🌺🥰

      Sil
  5. Ne yalan söyleyeyim önce aklıma fareler geldi ki yazıya başlayana kadar. Daha göreceğimiz var galiba ,diyecek laf bulamıyorum. İyi bir benzetme olmuş.Gerçi sabah sabah okumayaydım;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkürler. Ben uyarımı yapmıştım, mideniz bulanırsa benim suçum yok demiştim :)) ☺️🌸

      Sil
  6. Bazı acı gerçekler işte. Hayırlısı olsun bakalım daha başımıza neler gelecek? Keyifle okudum bu arada kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler yorumunuz için, ben yaşanan güncel politik olaylar karşısında gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum bazen. Kim aday olmuş, yok o çeteymiş şuymuş buymuş derken amaçtan sapıyorlar ya, inanamıyorum... Detaylarda boğulmadan büyük resme baksalar her şey tıkır tıkır işleyecek aslında...

      Sil
  7. Biri düzelteceğim der, biri yükselteceğim... Kimse sormaz bu Sıçantepeliler ne istiyorlar, ne istiyorlarsa onu yapalım diye. Halbuki biz, bizim istediklerimiz olsun diye sandığa gitmiyor muyuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bütün çelişki de burada. O yüzden çok sorunlu ve az gelişmiş ülkelerde demokrasinin gereği seçimler hiçbir işe yaramıyor. Önce sistem lazım, sistem oturduktan sonra kim gelse zaten işler yürür.
      Bizde her gelen sistemi bozduğu için tepemiz bir iniyor bir çıkıyor...
      Sevgiler 🥰🌸

      Sil
  8. yaniii seçimden önce hep boş vaatler :) o zamansaaa beylik düzü beylik tepe olsuun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Bence oy verme ehliyeti diye bir şey olmalı, Aysun Kayacı'yı dinleseydi bu ülke zamanında, her şey farklı olurdu :)

      Sil
    3. Beylikdüzü Beyliktepe olursa bir de teleferik gerekir, çok maliyetli :))

      Sil
  9. Bu yazıya nasıl yorum yapacağımı bilemedim. Tasviriniz son derece yerinde. Sıçantepe sakinlerinin koku alma duyuları körelmiş diyecektim fakat yazınızdan öğrendiğim kadarıyla bundan hiç rahatsız değiller. Bilâkis alışmışlar, hatta öyle alışmışlar ki onsuz bir yaşam kabul etmiyorlar. Kokusuz yaşam süren yerleri geri kalmış çağ dışı olarak değerlendiriyorlar. Oh my God!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazı nasıl böyle gelişti ben de anlamadım. Yazı kendi kendini yazdı diyebilirim. Yani Sıçantepeliler öyle insanlar ki, onların hikâyesini yazmak bile çok zor. Görüyorsunuz, canları nasıl istediyse öyle bitti hikâye ve sanırım beni oyuna getirdiler. Mehterci Şerafettin de zaten kendi orkestralarının sadece bir figüranıydı...
      Bu insanlarla sizleri tanıştırıp kafaları karıştırdığım için lütfen bana kızmayın; dedim ya beni de oyuna getirdiler. Hepimiz Sıçantepelilerin figüranı olmuşuz da haberimiz yokmuş meğer, asıl buna Oh my God diyorum şimdi fark ettim🫨
      Sevgiler 🥰🌺

      Sil