9 Haziran 2024 Pazar

Tiflis Gezi Hikayem #9-26 Mayıs Gürcistan Bağımsızlık Günü Kutlamaları, Mideyi Bozuş

 Sevgili Günlük,

Bugün 26 Mayıs Gürcistan Bağımsızlık Günü kutlanıyor. 1917 Rus Devriminin ardından 26 Mayıs 1918’de kurulan Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti anısına kutlanıyormuş bugün. Gerçi bu devletin ömrü kısa olmuş, 4 yıl sonra Sovyetler Birliği’nin parçası olmuşlar. İkinci cumhuriyetlerini ise bir parka da adı verilen 9 Nisan 1991’de kurmuşlar. Yine de ilk bağımsızlık antlaşması adına 26 Mayıs’ı her sene coşku ile kutluyorlarmış. Bize denk gelmesi de güzel oldu. Sabah erken saatlerde bayrak sarkıtan helikopterler ve kırmızı beyaz dumanlar salan uçaklar geçti gökyüzünden, ben evdeydim gördüm.

Saatlik hava durumuna bakıyorum, yağmur yağmur, öğleden sonra ikiden beşe kadar bulutlu ve akşam ondan sonra yine yağmur gösteriyor. Alıştım artık bu duruma…

Kahvaltıyı misler gibi evde yapar, sonra da iki gündür hazırlık yapılan Rustavelli’ye bayram kutlamalarına gideriz bugün de.

Bizim şansımıza bugünlerde her gün “Rus Yasası” dedikleri bir yasanın reddi için Avrupa Birliği taraftarlarının hükümete karşı düzenlediği protestolar yapılıyor. Erken saatlerde caddeye çıkan  ara sokakların başında polisler konuşlanıyor, genelde akşam beş gibi toplanıyorlar Rustavelli’deki hükümet binası önünde. Gerçi medyadan takip ettiğim kadarıyla gösteriler olaysız geçiyor ama hiç belli olmaz bu işler. Tanımadığımız bir ülkede kötü şeylerle karşılaşmamak için genel olarak Rustavelli’den uzak durmayı tercih ettik. Hatta bu yüzden cadde üzerinde yer alan tarih müzesine gidemedim. Oysa özellikle devrim sonrası döneme ve Stalin’e ait izleri görmeyi isterdim. Bir opera ve bale gösterisi de izleyemedim maalesef, hafta boyunca tatildi opera. Ne yapalım bu gezi de böyle oldu. Ne demiş atalarımız;

Turist dediğin umduğunu değil, bulduğunu görürmüş.

Üçüncü Sabah ve Evde İlk Kahvaltı

İki gün dışarıda börek pide kahvaltısından sonra bugün evde mis gibi menemen yaptık. Oh mis gibi… Biraz yağı alınmış da olsa zeytin, Gürcistan’ın doğasının özü nefis bal ve bu şehrin en beğendiğim yerel ürünü yoğurt ile yapılan kahvaltı şahaneydi…

Gudiashvili Meydanı

Evden çıkana kadar epey vakit geçiyor. Bu sefer başka bir yoldan yürüyelim diyoruz. Trafiğe kapatılan
rüya gibi bir bölgeye geliyoruz.

Buradaki iki katlı, tahta oymalı, ama gerçekten nefis olan evlerin çoğunun restorasyonu yapılmış ve yapılmaya da devam ediyor. Uçuk mavilere, sarılara, pembelere boyamışlar evleri. Adeta film platosu gibi burası. Ortada ulu ağaçların gölgesinde küçük yuvarlak bir meydan, geniş banklar. Bir fıskiye ve ortasında şemsiye altında sarılmış sevgililer heykeli. Su aktıkça şemsiyenin üzerinden yağmur damlıyor sanki.

Bu meydana bayılıyorum. Açık ara Tiflis’te gördüğüm, “burada yaşamak isterdim” deyip hayal kurduğum bir yer. Maalesef fotoğrafları düzgün çekememişim, o yüzden internetten bulduğum bir fotoğrafı paylaşıyorum. Bu eski bir fotoğraf, şimdiki halinde ağaçlar daha büyük ve oturacak çok güzel banklar var...



Binaların çoğunda “satılık ya da kiralık” yazıyor. Bazıları da cafe ve bara dönüşmüş şimdiden. Çok güzel, gerçekten de; tıpkı masal gibi… Umarım bu sessiz ve huzurlu güzelliği hep böyle kalır.

26 Mayıs Kutlamaları

Yürüyerek kısa süre içinde Özgürlük Meydanına iniyoruz. Biz gittiğimizde resmî törenler bitmiş. Etrafta yöresel Kafkas giysileri içinde öğrenciler var, o kadar kalabalık ki… Kendimi Taksim’de gibi hissediyorum. Askerler kocaman tüfekleri çocukların eline veriyor, fotoğraf çektiriyorlar. Meydanda sergilenen tankların topların önünde herkes fotoğraf çektiriyor. Bir çeşit askeri ekipman sergisi gibi bir şey aslında bu. Askerler halka silahları ve tankları tanıtıyor. Halkla askerlerin kaynaşması gibi, gerçekten değişik…

Nihayet trafiğe kapatılan ve iki gündür hummalı şekilde kutlamaya hazırlanan Rustavelli’ye giriyoruz. Çok kalabalık.

Caddeyi çok güzel hazırlamışlar. Caddenin üzeri komple beyaz- kırmızı neşeli püsküllerle dolu. Sağlı sollu pek çok şarap standı var. Tattırıyorlar, bardak ile satıyorlar, şişe ile satıyorlar. Bardağı 5 Gel genelde, Chacha dedikleri yüksek alkollü meşhur, şat olarak içilen içkileri ise 4 Gel.

Yürüdükçe bira standları ile karşılaşıyoruz. Tahtadan bar gibi platformlar kurulmuş, bazılarının oturma yerleri de var. Geniş kaldırımın kenarında her yer bank zaten. Yöresel biralar var. Patlamış mısır çokça var. Caddenin sonuna doğru bir iki tane sosisli yapan yer gördük, ama duman olmamış etraf. Yürüdükçe elişi ürünler satan tezgâhlara denk geldik, ardında çiçek tezgâhları…


Çocuklar için eğlenceli aktiviteler, oyunlar, resim çizme alanları… Yine cadde üzerinde aralarda canlı müzik sahneleri. Devlet Opera ve Balesi binası önünden geçerken kırmızı bir perde ve opera objeleriyle fotoğraf çekme alanları, eski plakların sergisi…

Milli marşlar değil de kulağı rahatsız etmeyen parti müzikleri çalınıyor genelde. Bazı gençler dans ediyor. Herkes çocuğunu, köpeğini, sevgilisini almış yanına sokak partisinde eğleniyor. Bayram gibi bayram yani.


Bu etkinliğe denk gelmek büyük şans oldu.

Bu arada söylemeliyim ki, bu kutlamalarda şarap var, bira var, patlamış mısır var, sosisli var, ama bilin bakalım ne yok? Evet, bildiniz; haçapuri ve hinkali yok… Yoksa Gürcüler de turizm sektörünün abarttığı bu iki yiyecekten bıkmış olmasınlar…

Akşama kadar gezip biz de bayramın tadını çıkarıyoruz. Bir iki sahnede konser olacak, ama biz kalmıyoruz. İyi ki de kalmamışız konsere, çünkü medyadan öğreniyorum ki akşam bayram kutlamalarında da protesto gösterileri olmuş. Uzak durmakta fayda var…

 

4. Gün Akşamı, Mideyi Bozuş

Bayram eğlencesi sonrasında saat akşam 7’ye gelirken Carrefour’a gidip bir şeyler alalım diyoruz. Şöyle güzel bir biftek ve yanında şarap mesela, güzel olmaz mı… Ama işte, hayat sen hayaller kurarken kendi bildiğini okuyor bazen. Hatta kimi zaman karşına geçip azıcık eğlenebiliyor da seninle.

Özgürlük Meydanı’nın karşısındaki Carrefour’a tam girmişken midem buruluyor gibi ve bağırsaklar “acil” sinyalini gönderiyor bünyeye. Meydanda kurulan seyyar tuvaletler aklıma geliyor, kan ter içinde seyyarlara yetişiyorum. İçerisi gerçekten çok temiz. Daracık kabinde sıvı el sabunu, küçük bir lavabo bile var. Tiflis belediyesine bu ince düşünceleri için teşekkür ediyorum. Sonra tekrar dönüyoruz meydandaki Carrefour’a. Ama aradığımız Carrefour bu değil aslında, burası küçük. Maps. me sayesinde büyük Carrefour’a doğru yürüyoruz. Meydan da trafiğe kapalı olduğu için bugün şehirde yürümek ayrı keyif veriyor.


Sonradan seveceğimiz dondurmacıya ve çiçek pazarına çok yakın olan büyük Carrefour’a giriyoruz. Tam sepete bir iki şey atmışken benim bağırsaklar tekrar “acil” sinyali veriyor. Görevliye tuvaleti soruyoruz, üst kattaymış. Elimdeki her şeyi yere bırakıp can havliyle üst kattaki tuvalete zor atıyorum kendimi. Midede hafif bulantı da var. Hayır bir şey de yemedim, içtiğim bir bardak şarap ve biraz biradan olabilir mi? Kendime iyi hissedene kadar orada oyalanıyoruz. İkinci kat yemek alanı, fakat kalabalık değil. Ortada oturulacak masalar var, kendi yiyeceklerini de yesen kimse sana karışmıyor. Aşağıdan aldığımız ayranı içiyorum.

Carrefour’un internet ağı sayesinde çağırdığımız Bolt taksiyle kendimizi eve atmak zorunda kalıyoruz. Bugünün efendisi de mide bey ve bağırsak hanımlar oluyor. Canımız sağ olsun, turist olmak anı biriktirmek demek, bu da güzel bir anı oluyor.

Bolt uygulaması gezginlerin tüyolarından aldığım en işe yarayan bilgi oluyor. İki kere kullandık ve ikisinde de çok işe yaradı. Ne ödeyeceğini önceden bildiğin, İngilizce anlaşabildiğin şoförleri olan, kazıklanmadığın bir taksi uygulaması bu ve benden 10 tam puan alıyor. Bayram yüzünden iyice karmaşıklaşan trafiğe rağmen güler yüzlü şoförümüz bizi kestirmeden eve getiriyor. İstanbul’a Avrupa şehri diyen ve Galatasaray fanı olan adını bilmediğim şoföre bizi o zor durumdan kurtardığı için bunları yazarken tekrar teşekkür etmek geçiyor içimden…

Evde kendimi daha iyi hissediyorum, zaten iç organlarda ne varsa dışarıya da çıktı… Menüde tadı nefis olan istiridye mantarı var.

Günü 13.425 adımla kapatıyorum ve çok geç olmadan uykuya dalıyorum.

DEVAM EDECEK….

Tiflis yazılarının tamamı burada

14 yorum:

  1. Hem olumlu hem olumsuzları yazman çok hoşuma gitti :) Geçmiş olsun aeyahatte mide sorunları can sıkıcı…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim 🥰🙏Evet bu aslında gezi yazısı gibi değil de günlük gibi oldu. Gezilerde genelde pembe gözlükler takıp keyif almaya bakarım ama, bu sefer bazı olumsuzluklar da gözümden kaçamadı. O an için çok sorun etmedim ama yazmadan da geçemedim :)
      Evet mide sorunu birden oldu ve neden olduğunu anlamadım, Allahtan bir günde geçti. 🥰🌺

      Sil
  2. Paylaşımınızı gördüm ama okumuyorum şimdilik. Öncelikle 7. ve 8. bölümleri okuyayım sonra bu bölüme geleceğim. Sakin bir zamanda bölümleri ziyaret edeceğim. Görüşmek üzere...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bölüm yorumlarınızı heyecanla bekliyorum, sevgiler 🥰🥰🌺

      Sil
  3. ha haaaa bak işte sen yemekler konusunda hassas :)))) olduğun için başına geliyor böyle mide şeysileri ha ha haaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaasorma :)) Bir şey yesem neyse diyeceğim, sokaktan içtiğim iki yudum şarap ile ne hale geldim :))) Haçapurinin gazabı oldu :)))

      Sil
  4. çok güzelmiş Tiflis. Geçmiş olsun. ve iyi eğlenceler. Batum, Tiflis gezip görmek istediğim şehirler.. serinin önceki yazılarını da okurum en kısa zamanda.. Selamlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok uzun zaman sonra sizden yorum almak şahane 🥰 Umarım hayat ve her şey yolundadır.
      Çok teşekkürler, sevgiler 🌺🥰

      Sil
  5. İyiyim teşekkürler.. severek düzenli takip ettiğim bloglardan hala yazmaya devam eden 3-4 tane blog kalmış uğramayalı. bir tanesi sizin blog. benden de sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu duymak şahane, teşekkür ederim. Sizin blogunuzu da ziyaret ettim, tekrar yazmaya başlamanız çok güzel.
      Bayağı da dinozor olmuşuz blog dünyasında, kaç sene öncesinden bahsedebiliyoruz, bu ne harika bir şey, sanki eski okul arkadaşları gibiyiz :)
      Google'a da ayrıca teşekkür etmek lazım, bizim gibilere bu imkânı tanıdığı için 🌺🥰

      Sil
  6. Viyana'da tam bu duruma düşmüştüm, zor belâ kendimi eve attım, ilk gittiğimiz gündü, kalacağımız yer de dördüncü katta değil miymiş, oyyy, zor yetiştim tuvalete.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dördüncü kata çıkarken karın kasları da çalışmıştır eyvah eyvah...
      Çok zor bir durum gerçekten de, Lviv'de de tren istasyonunda alnımdan ter damlayarak tuvalet aramıştım. Ruhumuz kadar bağırsaklarımız da hassas mirim 😃😎

      Sil
  7. Haçapuri ve hinkali, kutlamalara gidemeyecek kadar özel yapım olduğu içindir sanırım. Bizim gözlemeciler gibi yerde oturup hamuru açacak, peyniri koyacak, kapatacak hamuru sonra da haçapuriyi odun ateşinde pişirecek. Yok, kurulumu çok zor olmayaydı kesin kutlamalara iştirak ederdi. :) Tabii Tiflis haçapurisi bol yağlı ve yumurtalıydı, bunu unutmamam gerekir. :)
    Midenizi bozmuş olmanıza üzüldüm. Neyse ki uzun sürmemiş. Hatırlar gibiyim, önceki yazılarınızdan birinde yağmura yakalanmıştınız. Mideyi üşütmüş de olabilirsiniz. Bir de uzun süre aç da kalmıştınız, üst üste gelince beden bir yerde isyan edecek duruma gelmiş olabilir.
    Bizim ülkede umumi tuvalet olacak da temiz kalacak, pehh pehh nerdee...:)
    Olması gereken, sizin orada gördüğünüzdür, normali odur. Bizimkiler ise anormaldir. :)
    Çok harika yazıya eşlik eden fotoğraflar nefis görünüyor. Kaleminize, ayaklarınıza, ellerinize sağlık olsun. Görüşmek üzere...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Bence onlar da bıkmış haçapuri ve hinkel yemekten 😊 Yapılmış hinkel ve haçapuriyi orada ısıtıp servis edebilirlerdi 😊 Ben sevmedim ya, görüyorsunuz rahatlıkla çamur atabiliyorum 😊 Şaka şaka, muhtemelen dediğiniz gibi parti konseptine uymadığı içindir. Çünkü sundukları atıştırmalıklar gerçekten de ayak üstü parti için şahane seçimlerdi 😊 Haçapurinin sizin dediğini gibi yumurtasız ve yağsız olanları da var bu arada, yanlış yönlendirme yapmış olmayayım.
      Mideyi bozmak kötü oldu, neyse ki uzun sürmedi. Bünye çok gezmeye alışkın olmadığı için evden çıkınca afallamış da olabilir 😊
      Yani evet o bayram günü akşamüzeri saatlerinde o tuvaletlerin o kadar temiz olması, çöp kutusunun taşmamış olması falan gerçekten de takdire şayandı. Zaten yerlerinde çöp de yok. Artık şu gerçeği kabul edelim, bizim toplum pis, iki kere iki dört elde var Ayten 😊
      Bu harika yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim, yine günümü güzel kıldınız.
      Çok sevgiler, görüşmek üzere 😊
      Not: Normalde bu kadar sık yazmıyordum bloga, ama bu yazı dizisi sayesinde bu şekilde şahane yorumlar almak beni fazlasıyla mutlu etti. Yazı dizisi bitince gerçekten özleyeceğim 🌺🥰

      Sil