1 Haziran 2024 Cumartesi

Tiflis Gezi Hikayem #1- Uçuş ve Varış

Sevgili Günlük,

Sana bu satırları Tiflis ’deki birinci günün sabahından yazıyorum. Tarihlerden 24 Mayıs 2024 Cuma. Dün attığım 16.885 adımdan sonra deliksiz uyumuşum. Tabii ki türlü türlü duygular ve maceralardan sonra… Çünkü turist olmak; beklenilmeyenle karşılaşmak, şaşırmak, çözüm üretmek değil midir zaten… Bütün bunlar bir araya gelince de bence bünyede bir çeşit meditasyon etkisi oluşuyor. Bildiğin, ezberlediğin şeylerden sonra kafana reset çekmiş gibi oluyorsun. Örneğin gün içinde elinden düşürmediğin telefonuna bakasın gelmiyor. Twitter’da ne konuşuluyor, devletimizin çok değerli yetkilileri ne yapmış umursamıyorsun. Zaten internetin de wifi olan umumi yerlerde çekiyor sadece. Güzel bir arınma oluyor anlayacağın. Kırk yılın başında turist olabildiğim için, bu zamanın kıymetini iyi biliyor, her detayı özümsemeye çalışıyorum. Kim bilir, çok gezenler artık bu durumdan bıkmışlardır, doymuşlardır yani. Arınmak için başka şeylere ihtiyaçları vardır belki de...

Bu girizgâhtan sonra haydi seninle bir haftalık Tiflis gezisine çıkalım… Tahmin edeceğin üzere her detayı, her duyguyu uzun uzun anlatırım merak etme. Bakalım gezi sonunda neler kalacak heybemizde… Unutmadan söyleyeyim; bu bir “gezi rehberi” yazısı olmayacak. Yani Tiflis’e gitmek isteyip de araştırma yapanlar, eğer bu yazıya denk gelirlerse, bilsinler ki bu yazıdan pek faydalanamazlar. Zaman kaybetmeden gezginlerin rehberlerine baksınlar derim. Böyle de dürüstümdür! Kaç bölüm olacağını şimdiden tahmin edemediğim yazı dizisi, oralarda hissettiklerimi, nelerin ilgimi çektiğini, neler düşündüğümü anlatacak. Aslında bu yazı dizisi için hayatımın başka bir ülkede geçen bir haftasına mercek tutup, ileride anımsamak için aldığım notlar desem belki de en doğrusu olur.

Yeşil Tiflis

Uçuşa Gidiş, Havaalanı Duyguları

Uçak Sabiha’dan 13:50’de kalkıyor. Yolculuk da 2 saat 10 dakika sürecek. Saatler konusunda aşırı hassas olan, mümkünse her randevuya veya planlı faaliyete erken gitmeyi kendine şiar edinen bünyem, “Kalk Kadıköy’den 10:30’da metroya bin” dedi. Evet iç sesimi dinlerim her zaman, pek de yanılmaz. 11:20’de Sabiha’da indim metrodan. Yaklaşık 7 dakikalık rahat bir yürüyüş sonrasında havaalanına varmış oldum.

 Daha önce söylemiş miydim sana, havaalanlarında beklemek çok hoşuma gider benim. Gelişte değil de gidiş için beklemek özellikle. Sağıma soluma bakarım, insanların hikayelerini merak ederim, konuşmalara kulak kabartırım. Bir çeşit mekânsızlık ve zamansızlık duygusudur yaşadığım. Her şeyden arınıp, sadece o âna dalar giderim. Hani moda deyimle “ânda kal” diyorlar ya, işte tam da öyle hissederim.

 Özlediğim bu duyguyla ışıklara ve insanlara baka baka ilerliyorum.

Havaalanı pek de kalabalık değil bu saatte. Sanki güvenlik de çok sıkı değil mi ne? Kemerimi çıkarttırmadılar mesela. Cebimde küçük bir gül suyu fısfısı vardı, “ Cebindeki ne?” diye sordu güvenlikçi, “gül suyu” dedim, “tamam” dedi. Şansım yaver gidiyor, kendi kendime gülümsemeyi ihmal etmiyorum.

Yaklaşık dört senedir, belki de beş senedir uçmuyorum. Tabii ya, en son uçakla Lviv’e gitmiştim. O günden bugüne ne kadar kalabalıklaşmış Sabiha.

505-A kapısına gitmem lazım. Zemin katın en sonunda. Git git bitmiyor. Kapıya geldiğimde saat de 12’yi gösteriyor. Önceden check in yapmanın, yurt dışı harcını internetten ödemenin, bagajın olmamasının da avantajı diyelim. Neredeyse iki saat var uçağın kalkmasına diye düşünüp etrafıma keyifli keyifli bakınırken insanlar da kalabalıklaşmaya başlıyor. Saat 13’de yani yaklaşık bir saat önce uçağa almaya başlıyorlar. Ve 13:30’da kapılar kapanıyor. Demem o ki, uçak saatinden bir saat önce kapıda olmak iyi bir şey, koştur koştur telaş olmuyor en azından. Yani hiç de erken gelmemişim, aferin bana...

 Ne kadar kalabalık her yer! Bu kadar insan yer değiştiriyor. Herkes kendi hikayesi peşinde, ya da bazıları kendi hikayelerinden kaçıyor.

Havaalanında Su Meselesi

Havaalanına girerken içtiğim suyu çöpe attırmaları hep zoruma gitmiştir. Varsayalım ki bir hava korsanı pet su şişesinde sıvı nitrojen sokmaya kalkıyor havaalanına. Bunu anlamanın yolu belli. Görevli “Aç şişeyi iç” der olur biter. İnsan zararlı bir şeyi içebilir mi? “Gak guk susamadıydım…” falan diyorsa takarsın kelepçeyi, götürürsün korsanı. Yok böyle yapmıyorlar elbette! Kapitalizm dayı illa ki suyu attıracak çöpe ki sen dışarıdan sekiz liraya alabildiğin suya havaalanında seksen beş lira ödeyesin!

Bu duruma benim gibi sinir olanlar için şahane bir haberim var Sevgili Günlük ve beni okuyan Sevgili Dostlar! Gelen şikayetler üzerine Sabiha Gökçen’de bazı yerlere su otomatı konulmuş. 0,5 litre suyu dış hatlarda 30 TL’ye, iç hatlarda ise 20 TL’ye satıyorlar. Pegasus uçakta 250 ml, yani bir bardak suyu 2,5 Euro yani 87 TL’ye sattıkları düşünülürse, bu bilgi pek kıymetli. Siz de uçakta litresi 348 TL olan suyu içmek istemiyorsanız bu bilgiyi alın cebinize koyun; bir gün lazım olur…


Uçuş ve Uçaktaki Hisler

Uçuş tahminlerden 10-15 dakika daha az sürdü. Ben de arkalara yakınım ve çoğu koltuk boş. Kalkış bitince herkes birden ayağa kalkıyor ve karıncalar gibi yer değiştiriyorlar. Hani uçakta oturmanın statik hesabı vardı? Hani herkes kendi koltuğunda oturmalıydı? Laf olsun, torba dolsun… Ben görmeyeli Pegasus da bildiğin dolmuş gibi bir şey olmuş. “Uçan Pazar” desek daha doğru olur. Eskiden çok saygı duyulan hostesler garson gibiler. Hatta Sultanahmet’te turistlere “Welcome welcome şiş kebap” diyenlerden pek de farkları yok. Sadece daha kibarlar.

“Pegasus Cafe’den bir şey almak ister misiniz efendim, sıcak yemek siparişi verecek misiniz…”

Yanlış anlaşılma olmasın, ben elbette yaptıkları işe saygı duyuyorum. Risk ve radyasyon altında çalışmak hiç de kolay bir şey değil. Benim derdim kapitalizmin insana havada, karada, denizde ve her yerde bir şey satma çabası ile… Yoksa hostesler elbette başımızın tacıdırlar. İtina ile yapılmış topuzlarına milletçe hastayızdır…

Ama bence uçaklar, kapitalizmin, eşitsizliğin ve bireyselliğin fazlaca hissedildiği yerler. Mesela ön çaprazdaki adam, kartla çektirdiği için 16 yerine 14,5 euro yani 507 TL vererek, tam yanında oturan kişiye kokuta kokuta köfte menüsünü gönül rahatlığıyla yiyebiliyor. Yandakinin canı çeker ya da vegan olduğu için midesi bulanır diye hiç düşünmüyor. Nakit 5 Euro yani 175 TL verip kahvesini de misler gibi hüpletiyor sonra… Bir bardak suya da veriyor 87 TL’yi, ohh ne gam! Öbür tarafta indirimden bilet alan, ya da aptal gibi bu kadar çok para vermek istemeyenler ise avucunu yalıyor.

“Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” lafı da eskide kalan güzel âdetlerimiz gibi anlamsızlaşıyor böylece.

İçimdeki uslanmaz muhalif kişilik, "son kapitalist bükücü" diyor ki, “Bir dahaki uçuşa yap evde ekmek arası köfte, sar jelatine süslü püslü uçak style, ye bakalım ne diyebilirler…?”

Yapar mıyım, neden olmasın? Son kapitalist bükücü olarak adımı tarihe yazmasalar da ben kendimce eğlenmiş olurum.

Ön çaprazdaki adam köftesini hüpletirken, dil bilen garson hostesler satış yapıp yana yakıla bozuk dolar aranırken, ben de çantama attığım çubuk krakerleri kemirirken, pireler tellal iken ve develer berber iken, az ama birazcık sarsıntıyla yolculuğu tamamlıyoruz.

Ama bu uçuşta büyük hayal kırıklığına uğruyorum. Çünkü o kadar beklememe rağmen kaptan pilot bir türlü konuşmuyor! Oysa bu benim için her uçuşta keyifle yaşadığım bir ritüeldir.

“Bayanlar, baylar ve sevgili çocuklar” ile başlayan, “Eeeh şu anda 9500 metre yükseklikte, saatte 565 km hızla ilerliyoruz, ehh…” diye devam eden standart konuşmada pilotun sesinin ne kadar etkileyici olduğunu puanlamadan uçuş mu olur?

Neyse ki hiç sarsmadan uçağı yere kondurduğunda herkes alkışlıyor da bir uçuş ritüelini daha atlamamış oluyoruz…

 

TO BE CONTINIUED….

14 yorum:

  1. Gürcistan, muazzam kültüre ve doğaya sahip bir ülkedir. 2018 yılında Svaneti bölgesine gitmiştim. Tiflis tarafına da gitme planlarımız vardı, kısmet olmadı bir türlü.
    Seyahat ederken uçaklı uçaksız sınırdan geçtiğimde yanıma aldıklarımla ilgili hiç sorun yaşamadım. Yiyeceğimden içeceğime götüren ben, galiba o konuda şanslı biriyim. :)
    Size iyi tatiller...Gezinizin paylaşımlarını bekleyip keyifle okuyacağım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim 🥰 Diğer şehirlerini bilmiyorum ama Tiflis'in doğasına ve tarihine gerçekten de hayran kaldım. Yanımda bir defter götürmüştüm, her sabah yaz yaz bitiremedim :)
      Bagaja valiz vermeyince özellikle içecek uçaklarda sıkıntı oluyor. Ama evet yiyeceğe bir şey diyecek kadar robotlaşmadılar henüz, aman diyeyim 🙏😉 Ben genellikle mideye iyi geldiği için yanımda özellikle muz ve çubuk kraker alırım, bu sefer de öyle oldu. Ama anlattığım gibi, köfte projem de var :))
      Yazılar çok uzun olacak, umarım keyifle okursunuz, sevgiler 🥰🌺

      Sil
  2. Biz Tbilisi candır diyenlerdeniz, bakalım Evde Yazar neler diyecek:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz sevgili Buraneros, ne zamandır buralara uğrayamadım, sizin keyifli yazılarınızı da takip edemedim, en kısa zamanda telafi etmeyi umuyorum 🥰🙏 evet Tiblisi can gerçekten de, umarım yazıları keyifle okursunuz, sevgiler 🥰🌺

      Sil
  3. Keyifle okuyacağım :) Tek mi gittin sevgili evde yaxar, turla mı, sadece tiflis mi, çevresi mi? ya çok sabırsıxımmmm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım sıkılmazsınız, çok uzun yazmışım çünkü notları :)) Arkadaşımla gittik, turla değil. Yaklaşık altı ay önce bir akşam otururken Pegasus'un indirimine denk gelip almıştık biletleri. Sadece Tiflis'e gezdik, çok güzeldi gerçekten de... Çok teşekkürler bu neşeli, enerji dolu yorum için, çok çok sevgiler 🥰🌺

      Sil
  4. Ay ay ay , en sevdiğim gezi yazıları, bol duygu düşünce detaylı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman bir iki saate yenisi de geliiir, ama "bitse artık yaaa" demek yok 🥰

      Sil
  5. sen bir yere gitmiştin yıllar önce yine rusya tarafında bir yerdi, üstte adı geçiyor ya, lviv olabilir, orası hala aklımda, kışın gitmiştin, duymadığım bir yerdi :) küçük bir şehir :) oraya gidicem diye aklımda, rusya ya gidersem yani :) tiflis de ilginç yani ben avrupa dışında hiç bir ülkeye ilgi duymuyorum, belki kanada, avustralya olabilir belki japonya belki yeni zelanda yani sadece çok gelişmiş ülkeler ilgimi çekiyor veya balkanlar :) hep aynı yerlere gitmeyi seviyorum :) havaalanlarında bütün günümü geçirebilirim. yemek kahve kitap insanları izlemek :) uçakta da yemek içmek iyi :) euro olarak düşününce çok ucuz yaa uçakta yiyip içmek :) uçakta yemek sonra kahve ve su belki film izlemek sonra da uyku :) bir de uçakla bile yol uzun olmuycak :) yani en fazla 3 saat en güzel yolculuk :) ya da vapurla işte :) gezi yazıları ise okunması en keyifli yazılar :) tifliste bakalım ne yiyecekler var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Ukrayna’da Lviv’di, 13 bölüm yazı yazmıştım hakkında 😊 Çok güzeldi gerçekten de, ve seni de tebrik ediyorum hafızan müthiş Deep 😊 Umarım savaş biter ve tekrar gidebiliriz o tatlı kente.
      Tiflis abartmıyorum kesintisiz yeşiliyle, tarihi evleriyle, temizliğiyle, hatta sadece sokaklarıyla çok sevdiğim bir yer oldu. Çok fazla turist çeken bir yer. Ben oradayken Japon, Alman, Fransız ve hatta Amerika’dan gelmiş turist kafilesi bile vardı.
      Aslında ben de senin gibiyim, gelişmemiş yerler benim de ilgimi çekmiyor. Balkanlara gitmeyi, Avrupa’ya gitmeyi istiyorum, hiç gitmedim oralara. Kısmet diyelim 😊
      Havaalanlarını sevme konusunda seninle aynıyız, hikaye avcılığı var ne de olsa bünyede 😊
      Uçakta evet Euro olarak düşününce yemekler ucuz, ama geliri Euro olanlara tabii ki, hiç oralara girip de neşemizi bozmayayım 😊
      Tiflis yiyecek yorumlarım seni memnun etmeyecek, çünkü ben bu konuda biraz nane mollayım 😊
      Sevgiler 🥰🌺

      Sil
  6. Şu su meselesi var ya... otosansür yapıyorum şimdi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten oto sansürsüz anlatılacak bir konu değil :))

      Sil
  7. yani su yun böyle acayip fiyatlara satılması çok çirkin bir şey. su dışındakiler hadi neyse ama su böyle yüksek fiyata satılmamalı.
    yanımdakiler yemezken hayatta alıp yiyemem. nasıl bir rahatlıkla yiyebiliyorlar çok tuhaf geliyor.
    ilgi ile okudum. çok güzel yazmışsınız. yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet su, temel insan hakkıdır. İstanbul havalimanında ücretsiz sebil varmış ama Sabiha'da yok. Bu otomatlara da şükür yine de. Mesela uçak rötar yapsa saçma sapan fiyatlara yiyecek almak zorunda kalmak da çok acımasız. Ve gerçekten aşırı mantıksız.
      Keşke uçaklarda herkese eşit, standart su, kek, çay, kahve gibi standart ikram yapsalar, isteyen de para verip ilave içkisini alabilse...
      Eşitlik gibisi var mı :)
      Teşekkür ederim yorumunuz için 🥰🌺

      Sil