2 Haziran 2024 Pazar

Tiflis Gezi Hikayem #2- Havaalanından Merkeze Doğru Giderken

Sevgili Günlük,

Hâlâ günlerden 24 Mayıs ve hâlâ ilk günü anlatmaya devam ediyorum. Dedim ya, aheste beste olacak bu yazılar; sindire sindire, tatlı tatlı…

Tiflis Shota Rustavelli Havaalanı

Bir şairmiş Rustavelli. Şehrin havaalanına, en güzel caddesine kendisinin ismini vererek sanatçıyı onurlandırmaları takdire şayan. Bizde var mı Karacaoğlan Caddesi, ya da Yunus Emre Havaalanı bilmiyorum. Belki de vardır. Ukrayna’ya gittiğimde heykellerle, park adlarıyla, cadde adlarıyla nasıl ki şair ve ressam Taras Shevchenko’yu beynime kazıdılarsa; Tiflis’de de havaalanı ile, heykeller ile, en güzel caddelerine verdikleri adı ile Orta Çağ’da yaşamış Gürcü şair Rustavelli’nin adını beynime kazıdılar. "Bize gelen turistlere de keşke Yunus Emre’nin ya da ne bileyim Yaşar Kemal’in adını ezberletebilseydik…" diye düşünmekten kendimi alamıyorum; ne yapalım ben de böyle biriyim işte...

Tiflis Havaalanı beklediğimden daha büyük çıkıyor. Ama ne güzel bir sakinlik var! İki uçak inmiş yan yana. Gümrük kontrolde sadece bizim uçağın yolcuları var. Yan tarafta Hintli bir grubu sorguya çekiyor polis. Bizi sorgusuz sualsiz şıp diye alıyorlar içeriye. Havaalanındaki kocaman reklam panolarında, “casino” reklamları gözüme çarpıyor. Meraklılarının ilgisini cezbeden düşük vergili kumarhanelerin çok olduğunu daha önce okumuştum. 

“Tblisi love you” wifi kanalı güzel çekiyor havaalanında. Biraz döviz bozdurduktan sonra “taksi lazım mı” cı abileri başımızdan savarak dışarıya çıkınca solda görünen 337 No’lu belediye otobüsüne biniyoruz.

Tiflis Rustavelli Havaalanı

337 N0’lu Belediye Otobüsü ile Merkeze Varış

Yeşil renkli 337, sanırsın bizim İETT. Tipi aynı ama kuralları başka. Otobüse önden, arkadan, ortadan; yani istediğin kapıdan binebiliyorsun. Her kapının karşısındaki direğe küçük bir otomat yerleştirmişler. İster kredini kartını, istersen indirimli ulaşım kartını okuturken seni birisi kontrol etmiyor. Biz önce ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Kafamız güvensizliğe kodlanmış ya! Bir görevli görmezse kartı bastığımızı nereden bilecekler kafasındayız. Yanda oturan güler yüzlü hanımefendiler, bu duraklamamızı görünce vücut diliyle “kartı basın” diye gösteriyorlar, biz de basıyoruz. Sonradan bakıyorum, herkes öyle yapıyor. Demek ki insanların kafası çakallığa çalışmıyor; ya da öyle güzel bir sistem oturtmuşlar ki, herkes kart basmadan otobüse binilmeyeceğini biliyor. Belki de arada birileri çaktırmadan kontrol ediyor ve ağır cezalar kesiyor. Ukrayna’da en azından basılı bilet oluyordu arada yapılan kontrollerde göstermek için, burada ise gösterilebilecek hiçbir kanıt yok. Tamamen güvene ve sorumluluğa dayalı sistem tıkır tıkır işliyor demek ki…

337 No’lu otobüsle Özgürlük Meydanı’na gelmek yaklaşık 50 dakika sürüyor. Böylece taksiye 40 Lari vermekten kurtularak keyifle yolculuk yapıyoruz. Otobüsle gelirken her duraktan önce sanki Türkçeymiş gibi tanıdık konuşan kadından Şimdiki gaçeraba” yı öğreniyorum bile, “bir sonraki durak” demek sanırım diyor ve gülümsüyorum kendi kendime… Banko, bilmişim…

Şimdiki Gaçeraba 🥰
Yoldaki ilk izlenimim şehrin ne kadar yeşil olduğu… Hatta bazı caddelerde ağaçlar sağlı sollu uzanıp gökyüzünde birleşerek yeşil bir kubbe oluşturuyor. Aklıma bir önceki Kadıköy Belediyesi’nin “budama” adı altında ağaçları kel bırakışı geliyor. Bu belediye adamlarını tutacaksın kulaklarından, yeşili korunan ülkelere götürüp “Bakın, bakın da şehircilik neymiş, çevrecilik neymiş görün!” diyeceksin diyor içimdeki emekli asker ruhu. “Sus albayım” diyorum, “Daha tatilin başındasın… Başka ülkeye gitti de hemen kendi ülkesini gömdü demesinler sonra…” Albay pek de gönlü olmasa da “Peki madem” deyip susuyor.

Havaalanından şehir merkezine giderken gördüğümüz evler çok eski duruyor; ama mimarileri, yıpranmış da olsa süslemeleri, oymalı tahta balkonları ve pencereleri beni benden alıyor. Arada Sovyet döneminden kalma eski yüksek katlı binalar ve balkonlarında asılı çamaşırlar da gözümden kaçmıyor. Yol boyunca çok sayıda lüks araç olması da çok ilgimi çekiyor. Bu kadar yıpranmış evlerin önünde nasıl bu kadar çok sayıda ve lüks araç olabilir? Çünkü bizdeki gibi katlanan vergiler yok! İnsanlar yurt dışından ucuz ikinci el araç getirebiliyorlar. Dünyaca ilgi çeken kumarhaneleri sayesinde ülkede çok da zengin olmalı (sonradan ilave not: Çoğu aracın tamponunun olmayışı sonraki günler çok ilgimi çekiyor. Belki de tamir arabadan pahalıdır, ve büyük olasılıkla trafikte böyle tamponsuz araçla dolaşmanın cezası da yoktur)

Belediye otobüsünün gitmesi için yolun sağını özel olarak ayırmışlar; bizdeki metrobüse özel yol gibi… Hatta trafik ışıklarında bile “bus” diye özel yeşil amblem yanıyor. Bu sayede yaklaşık 50 dakikada Özgürlük Meydanı’na gelebiliyoruz. Aksi taktirde bu yolculuk saatler sürebilirdi. Zira saat akşam 6’ya doğru gelirken şehre yaklaştıkça sıkışıklık artıyor; gerçekten de çok araba var ve trafik neredeyse durmak üzere…


Akşam tarihi bölgeyi gezerken bu şehre bu kadar çok arabanın hiç yakışmadığını düşünüyorum. Hem şehri yürüyerek gezebiliyorsun hem de her yerden sağlı sollu araba çıkabiliyor. Bir de arabaların hem sağdan hem de soldan direksiyonlu olması şaşırtıcı geliyor. Trafiği nasıl düzenliyorlar, sağdan direksiyon olan arabalar ile diğerleri “sollama” falan gibi şeyleri nasıl yapıyorlar anlamıyorum. Belki de bu kadar çok tamponsuz araç olması çok kaza olduğundandır, kim bilir… Benim gibi bir turist ancak yalan yanlış yorum yapar işte böyle.

Şehirde hiç üst geçit olmayışı, estetiği alt geçitlerle sağlamaları ise çok hoşuma gidiyor… 

Serin serin alt geçitlerde  sahipsiz piyanolar da gördü bu gözler, yoldan geçenlerin o piyanolarda şahane parçalar çaldığına da tanık oldu. Grafitiler de gördü, alt geçitin içinde bar da gördü, “Al sana underground müzik” der gibi… Ama alt geçitlerde bir tane sigara izmariti görmedi gerçekten de…

İşte her toplumun kendine göre kuralları ve düzeni var. Turist dediğin de benim gibi bazılarına hayran oluyor, bazılarına da “Amaan canım, bu da neymiş, memleketimde âlâsı var” karşılaştırmasıyla burun kıvırıyor. Gezmek de böylesi zihin yormayla keyifli hale geliyor bence. Öbür türlü zaten sosyal medyada zibilyon tane fotoğraf ve video mevcut... Önemli olan şey, gittiğin yeri "kopyala yapıştır" tavsiyelerle değil de, kendi gönül ve beyin süzgecinden geçirerek görmek ve hissetmek değil midir a dostlar...

Kalın sağlıcakla….

Not:  Tiflis-1 yazısı  burada 

DEVAM EDECEK….

12 yorum:

  1. Otobüsler de neyse de yurt dışında trenler kâbusum, nasıl oluyorsa her seferinde bir panik nedeni oluyor trene binmeye çalışırken. En son Viyana'da öyle bıkmışım ki doğru çıkmazsa da çıkmasın diye atmıştım kendimi trene:D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bu sefer metroya binmek istemedim. Yaklaşık iki buçuk dakika sürdüğünü öğrendiğim upuzuunnn yürüyen merdivene binmeyi açıkçası hiç gözüm yemedi :)) Upuzun ve dik yürüyen merdiven mi, no no no :)) Bizim metrolar iyi ki eskiden yapılmamış, yoksa asansörleri olmazdı ve ne yapardık :))

      Sil
  2. ay ben de sadece metroya taksiye trene vapura biniyorum yurtdışında, otobüs alışmadım:) sen gezerken kıyaslama karşılaştırma eleştirme veya ülkemizi eleştirme gibi şeyler yapıyon demekkisi :) ben herşeyi seviyorum bir yere gidince :) yani gündelik yaşantıyı seviyorum, gittiğim yerin yerlisi gibi yaşamak istiyorum :) kafeler, sokaklar, lokantalar, parklar, özellikle kitapçılar, konser filan olsun :) pekuuu okuyalım bakalııım :) tatlılar yemekler filan nasıl bakalııım :) temiz mi düzenli mi kurallı mı sistemli sakin mi gürültülü mü doğası ormanı bol muuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tiflis’de Uber yerine Bolt denilen bir uygulama var, iki kere kullandım çok da memnun kaldım. Taksilerde taksimetre olmadığını ve turistleri kazıkladıklarını okumuştum. Tiflis’deki metroya iniş bana biraz ürkütücü geldi. Merdivenler dik ve iniş neredeyse 3 dakika sürüyormuş, cesaret edemedim 😊
      Ben de aslında gezerken mutlu mesut turist modunda oluyorum. Sonradan yazarken karşılaştırma ve eleştirme aşamasına geçiyorum 😊 Gündelik yaşantının içinde olmayı, marketten alışveriş yapıp halkın gittiği yerlerde boş boş dolanmayı ve bakınmayı da çok seviyorum. Çok fazla gezdiğim söylenemez ama, gezdiğimde de elimde liste, koştur koştur turistik mekanlarda oradan oraya atlamıyorum. Canım nasıl isterse ve ayaklarım nereye götürürse… Mesela Tiflis gezisinde ulusal bayram kutlamasına denk geldik, şahaneydi. Bu sefer operaya gidemedim maalesef, çünkü benim gittiğim hafta bayram nedeniyle tatildi opera.
      Eveet, yavaaaş yavaşş anlatacağım her şeyi, keyifle okursun umarım, sevgiler 🌺🥰

      Sil
  3. Yaşasıııın ikinci bölüm :) Geçen sefer niye öyle tek mi tur mu diye sorguladım seni biliyor musun, çünkü ben de tek gitmek istiyorum bu yaz.. Ona göre daha bir dikkatli okuyacaktım, hem de uzun uzun anlatan biri oooooh şahane.. Tiblisten Yerevan' geçiş düşünüyorum ama başaramazsam belki ters yöne, batum üzerinden türkiyeye dönüş... Bakalım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçime enerji doldurdun Sevgili C. 😊 Tek başına rahatlıkla gezebilirsin, çünkü gerçekten güvenli bir şehir. Gece yarısı insanlar kızlı erkekli parklarda oturup efendi gibi içkilerini içerek eğelenebiliyor. Gürültü yapan yok, taşkınlık yapan yok. Sadece takip etmen gereken bir konu var bence. Son zamanlarda “Rusya Yasası” olarak bilinen “Yabancı etkinin şeffaflığı” konulu yasaya Avrupa Birliği taraftarı Gürcüler, Parlamento binası önünde tepki gösterileri yapıyor. Ben gittiğimde de bu gösteriler vardı hemen hemen her akşam, ben akşamları oralardan uzak durduğum için hiçbir sorunla karşılaşmadım. Gösteriler benim gördüğüm barışçıldı.
      Çok güzel bir şehir, gerzginlerin “iki günde biter” dediklerine bakma. Ne kadar saçma bir söylem “bir şehrin iki günde biter” şeklinde tüketime endeksli yorumlanması. 💁‍♀️Hiçbir müzeye ve galeriye girmesen dahi, birbirinden sürprizli sokaklarında ve harika parklarında bile uzun uzun vakit geçirebilirsin bence.
      Çok sevgiler 🥰🌺

      Sil
  4. Evet şimdi yeni bölümü de okudum, çok haklısın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha çook bölüm olacak :) Bakalım en son ne düşüneceksin 🥰🌺

      Sil
  5. Anlatımınızla Tiflis'i gezmiş gibi oldum. Gibi diyorum çünkü hayalimde canlandırdığımdan...:)
    Arabalardaki direksiyonlar dikkatimi çekti. Bir ülkede ya sağ ya da sol tarafta olur diye biliyorum. Hakikatten de her iki tarafın kullanılmasından dolayı trafikte seyir nasıl sorun olmuyor, anlamış değilim. Sanki Batum ve Svaneti bölgesinde bu tarz araba görmedim diye hatırlıyorum. Tabii 2018'den bu yana değişmiş de olabilir. Sonuçta 6 yıl uzun bir süre...:))
    Son paragraftaki yazınıza da katılıyorum. Değil mi ama, turist gibi gezip görmek ve hissetmek, başkasının çektiği fotoğraflara bakmak gibi olmuyor. :)
    Gezen ayaklarınıza, gönlünüze sağlık olsun. Paylaşım için teşekkür ediyorum size. Devamını da okuyacağım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için 😊 Her sabah erkenden kalkıp sıcağı sıcağına bir önceki günün hikayesini defterime yazdığım için detaylar da çok oldu.
      Evet nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama sağdan direksiyonlu arabalar az da olsa var. Bence sürücüler İstanbul’dakileri aratmayacak kadar hızlılar, çılgın gibi araba kullanıyorlar. Belki de bu “yetenekleri” sayesinde durumu idare ediyorlardır 😊
      Arabalar hep iyi marka, dünyanın her yerinden az vergiyle araba alıyorlar bence.
      Evet, insanın kendi süzgecinden görmesi ve hissetmesi bambaşka… Mesela ben de gittiğim yerlerin başkalarının gözünden anlatılmasını da çok seviyorum. Bazen benim görmediğim detaylar karşıma çıkıyor, algıda seçicilik farkını, kişinin bakış açısını görmek de çok eğlenceli oluyor. Daha yeni gelmeme rağmen büyük bir zevkle hâlâ Tiflis yazılarına ve videolarına bakmaktan kendimi alamıyorum yine de 😊
      Devamına da beklerim efenim, çok çok sevgiler 🥰🌺

      Sil
  6. Temiz ve güvenli sokaklar, bol yeşillik, binaların güzel mimariye sahip olması, tarihi olması en çok ilgimi çeken şeyler. Hayran oluyorum böyle yerlere ben de. Bu yazıların sayesinde Tiflis i yarı görmüş gibi olacağız.
    iyi eğlenceler.. iyi gezmeler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, tam da özetlediğiniz gibiydi Tiflis. Bu bir türlü bitmek bilmeyen uzun yazı dizisinde sona kadar sabredecek misiniz bakalım :)
      🌺🥰

      Sil