6 Haziran 2024 Perşembe

Tiflis Gezi Hikayem #6-Gürcistan’da Neden Bu Kadar Çok Hintli Var?

Sevgili Günlük,

Meraklıyım ben, yani bir şey gözlemlediğimde veya fark ettiğimde içimdeki yakıcı “neden acaba?” sorusuna engel olamıyorum. Tiflis’de turistik merkezde fazla sayıda Hint restoranı olması ve içinin ne zaman görsem Hintlilerle dolu olması, dönüşte havaalanında abartılı sayıda Hintli görmem; markette, sokakta, hemen hemen her yerde Hintli ile karşılaşmak bende merak uyandırdı. "Tiflis’de neden bu kadar çok Hintli var acaba?" dedim. Çünkü gördüğüm Hintlilerin çoğu turiste benzemiyordu, sanki orada yaşıyor gibiydiler. 

Tiflis’te Neden Çok Hintli Var?


İnternette araştırma yaparken, Karasaban dergisinde yayınlanan 2013 tarihli bu bu yazı dikkatimi çekti. 

Yazının başlığı; “Gürcistan çiftlikleri Hint istilası ile karşı karşıya”

 Elbette bu bilginin doğruluğunu kanıtlayamam, ama haklılık payı olabilir. Dergide yazılanlara bakılırsa, Gürcistan Devleti, 2012 yılından itibaren binlerce Hintliye ucuz toprak satmış. Tiflis’in yaklaşık 25 km. güneyinde çiftçilik yapan Hintlilerin sayısı giderek artmış. Bu göç, böyle dalga dalga yayılmış. Sonra yeni iş kolları çıkmış ortaya. Çiftçilik yapan Hintlilerin kendilerini vatanlarında hissetmeleri için açılan restoranlar, oteller… Kendi kast sistemleri de oluşmuş olabilir bence. Çiftlik sahipleri ve işçilerin aynı koşullarda yaşadığına inanmam. 

Bizde de yetmişli seksenli yıllarda Almanya göçü aynı olmadı mı? Bir köyden önce biri gitti, sonra akrabalarını aldı yanına, derken bütün köy Almanya’ya göçtü. Almanya’da bu durumun ortaya çıkardığı sosyal sorunları Almanya düşünsün ama mesela Karadeniz’de yok mu göç nedeniyle hayalet kalan köyler? Keşke tarım ve köy hayatı teşvik edilseydi de o insanlar Almanya’ya göç etmeseydi? Bizler de şimdi ithal ve hormonlu sebzeler, baklagiller yemek zorunda kalmazdık değil mi? Ya da keşke memleket seksenli yıllardaki furya ile “apartman” adı altında betona gömülmeseydi de mesela beş yakın köyün ortasına bir fabrika açılsaydı! Halkımız Almanya’ya Hollanda’ya “ucuz” işçi olarak gitmezdi… O zaman ne Almanya’nın “Türk mahallesi” sorunu olurdu, ne de Türkiye’de “Almancı” diye kızılan, zaman zaman hor görülen insanlar sorunu oluşurdu… Son zamanlarda okumuyor musunuz, Almanya yine göç edecek “donanımlı” işçiler ve gençler için yeni teşvikler sağlıyor. Hükümet bir taraftan genç nüfus azalıyor diye ağlarken, bir taraftan da bu gidişe “dur” diyecek önlemler almıyor farkında mısınız? 

 Tiflis’te o kadar çok Hintli ile karşılaştım ki, benzer sorunları onların da yaşayacağını düşündüm açıkçası.

Gürcü hükümetine göre kendi vatandaşları çiftçilikle uğraşmak istemedikleri için bu çözüm bulunmuş. Gürcü halkına göre ise hükümet, yerli çiftçisini yeterince desteklemediği için insanlar çiftçilikten uzaklaşmış.

Yazıya göre, - ki 11 sene öncesinin yazısı bu, kim bilir arada geçen sürede neler olmuştur- o kadar çok Hintli gelmiş ki, Gürcülerin bir kısmı bunu vatanlarını “istila” olarak nitelendiriyormuş. Dergiye bakılırsa gelenlerin çoğu Pencap bölgesindenmiş ve 1 hektar araziye sadece 1000 dolar gibi komik paralar vermişler! Bir Hintli ile yapılan röportajda, kişi  Pencap’ta 1 hektar arazi satarak Gürcistan’da 200 hektar arazi aldığını söylemiş. Bir Gürcü çiftçi de diyor ki “Geçmişte hükümet tarımı çok ihmal etti, çiftçilerini aç bıraktı. Ve bu insanlar topraklarını çok az fiyata Hintlilere satmak zorunda kaldılar…”

Nasıl? Sizce de bu konu başlığı kulağa bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu? Bizdeki mülteci sorunu ile benzerlikler taşımıyor mu?

Bizde de evler satılıyor, vatandaşlıklar veriliyor… Gürcü gençler akın akın Avrupa’ya çalışmaya göçerken bizde de aynı değil mi durum?

Ama işte hükümetlerin yanılgısı şu: Gelen kişiler kendi kültürleriyle, yaşam biçimleriyle geliyor. Birçoğu geldikleri yere adapte olamıyor. Sonra da ilk bölümde anlattığım gibi börekçiye gelen sarışın turiste yiyecekmiş gibi bakan Hintliler görebiliyorsun Tiflis sokaklarında. Ya da ağaçlarla kaplı güzelim Tiflis caddelerinde gezerken, burnuna gelen o yabancı “Hint baharatı” kokusu ile nerede olduğunu şaşırabiliyorsun. Bu bilginin ışığında ilk gün havaalanında gördüğüm sahneyi şimdi daha iyi yorumlayabiliyorum:

Bizim İstanbul uçağından inen hiçbir kişi polis kontrolüne takılmayıp direkt kapıdan geçmişti. Yan tarafta bekleyen 20-30 tane Hintli vardı. Muhtemelen önceki uçaktan inmişlerdi. Polis onları yüksek sesle sorguluyordu. Ben de şaşkınlıkla kulak kabartmıştım:

“Neden geldin?”

“Çalışmak için.”

“Kimin yanında kalacaksın?”

“Arkadaşımın”

“Ver arkadaşının telefonunu, geç arkada bekle…”


Bence polisin bu muamelesi biraz da bireysel bir tepkiydi sanki, çok sertti gerçekten de… Ben duyduğum anda anlam verememiştim. Bu yazıyı okuduktan sonra daha iyi yorumlayabiliyorum bu sert tavrın nedenini. Bizde yok mu Suriyelilere kızan? Devlet “buyur” ediyorken vatandaş da bu durumdan bıkmış olamaz mı?

Evet yanlış anlaşılmasın, ben ırkçı değilim. Her insana elbette saygım var. Dünyanın geldiği noktaya bakılınca herkes her yere göç edebiliyor zaten. Alan razı, veren razı hesabı… Ben sadece yerel değerlerin bozulmasına üzülüyorum. Benim asıl derdim, mesela Gürcistan’ın lezzetli pidelerinin içine sonradan giren Hint baharatının o yöresel lezzeti bozması... Baklava baklava olarak kalmalı, Karadeniz pidesi özünü korumalı, Gürcü pidesi Gürcü pidesi olarak kalmalı, Hint yemeği de Hint yemeği gibi kalmalı… Ben zaten Hindistan’a gitmek istesem Hindistan’a giderdim. Neden Tiflis’te Hint kültürüne maruz kalayım ki… Evet Türk restoran da var Tiflis'te turistik amaçlı, olsun da zaten; ama kültür sunumu o restoranın sınırları içinde kalsın. Yerele saygı duyulsun....

Bu bölümde biraz gezi yazısı konseptinden sapmış olabiliriz ama şöyle düşünün. Ben Tiflis’e gitmeseydim, Tiflis’e göç eden Hintlileri nereden bilecektim? Bu konuyu araştırmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Demek ki neymiş, gezmek biraz da sorgulamak demekmiş…

Neyse sevgili dostlar, demem o ki; bu şehri özüyle tanımak ve görmek istiyorsanız, Tiflis küçük Hindistan’a dönüşmeden önce elinizi çabuk tutun derim… Bu söylemim bilimsel bir veriye dayanmıyor, sadece iç sesim böyle diyor...  Yıllar sonra görürüz gerçeği, umarım yanılırım... 

 

DEVAM EDECEK….

Tiflis yazılarının tamamı  burada

12 yorum:

  1. Montpellier 'de beş saat Fransız restoranı aradığımız gün geldi aklıma. Pizzacı, falafelci, kebapçı, makarnacı doluydu her yer, şöyle şık bir Fransız Restoranı bulduğumuzda gömü bulmuş gibi sevinmiştik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bazen her şey birbirine karışabiliyor. Yerele saygı ve yereli korumayı bilmek önemli bir denge bence. Ben mesela ilk gün gittiğim börekçide ikinci gün mutlu olmadım, neden? Çünkü patatesin içine Hint baharatı koymuşlar:) Elbette gelen turiste her çeşit mutfak sunulabilir, ama işte İstiklal Caddesi'ni Arap nargilecileri ve dükkanları bastığı için yerel halk olarak biz gidemiyoruz. Gelen turist de Arap kültürü görmek istese zaten Türkiye'ye niye gelsin ki... Ne güzel örnek vermişsin. Denge çok önemli ve maalesef kapitalizm denilen şey bütün dengeleri bozabiliyor anacım :) 🥰🌺

      Sil
  2. Imzamı atarım yazıdaki tespit ve serzenişlere, sorgulamaya. Halk cahil olup hakkını aramayı da bilmeyince bizim gibj ülkelerde boyle toprağımizdan oluyoruz. Ciftcinin halini duymayinca görmezden gelince... ya çok uzun konu, insatgramda hikaye ata ata ömrüm géciyo bu konularda😄Bu arda hint restoranları Göreme'de de çoktu. Ben turiste yordum ama inşallah bizimkiler de satmamıştır. Gerçi oralı bir arkadaş Göremelilerin taş evlerini ve arazilerini turizmcilere sata sata Göremeli kalmadiginı söylemişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler yorumunuz için 🌺Maalesef bizde durum çok daha fena. Ne diyorsunuz, umarım Göreme'yi de ucubik bir şeye dönüştürmeyiz. Bizim ülkede mal mülk bir geçim kapısı olarak görüldüğü sürece turizm canavarının önüne geçmek çok zor... bu arada Instagram'dan takibe alayım sizi, sevgiler 🥰🌺

      Sil
    2. Siz blog adınızı kullanıyorsanız sizi bulurum:)

      Sil
    3. Evet oradan ben de takip ederim :)

      Sil
  3. Bence de yerel lezzetler, olduğu gibi katıksız kalmalı. Her gelen kendinden ekleme yaparsa yerellikten eser kalmaz.
    Sizin yazdıklarınızı okuyorum da, benim gittiğim Gürcistan değil de bambaşka bir ülkeymiş gibi geldi bana. Ülkenin güney kısmı ile Kafkas Dağları'ndaki yerleşim yerleri arasında büyük fark var. Gelen göçmenler, arazi yapısının uygunluğundan dolayı güney kısmını tercih ediyorlar sanırım. Tabii bu sadece benim tahminim ve 6 yıl önce Svaneti bölgesine gitmişliğimi düşünürsek bu zaman diliminde yalnızca Tiflis tarafında değil ülkenin geri kalan bölgelerinde de değişiklik olmuş olabilir.
    Kimi göçmen gittiği yere kültürünü de götürüyor. Götürsün tabii, insan alıştığını geride bırakması zordur. Fakat getirdiği kültür, ülkenin kimliğini bozacak şekilde olmamalı. Aslında devlete ve vatandaşa bu noktada büyük görevler düşüyor. Kendi kültürüne sahip çıkmazsa kimliğini kaybedebilir.
    Tiflis yazınızın devamını bekliyor olacağım. Teşekkür ediyorum paylaşım için. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogunuzdaki nefis anlatımlı Tiflis yazılarını okudum. Siz çok güzel doğal bölgeleri gezmişsiniz. Fotoğraflar enfes gerçekten de, biraz da doğa yürüyüşü gibi olmuş. Ben ise tamamen şehirde dolaştım. Bir de ilk bölümde dediğim gibi bu benim hissettiğim Tiflis hikâyesi... Siz gitseniz ve yazsanız eminin çok daha farklı bir dünya çıkabilir. Aslında güzel olan da bu işte, farklı farklı duygular, farklı farklı izlenimler. 🌺🌺
      Keşke dünyada her ülke vatandaşı doğduğu yerde doysa da zorunlu göçmenlik diye bir şey hiç olmasa... Tabii ki bu da ütopya, ama keşke öyle olsa 🙏🌺 Her yazıyı sabırla okuyup yorum yaptığınız için asıl ben teşekkür ederim, sevgiler 🥰🌺

      Sil
  4. :) şimdilerde italyan köylerini türklere açmaları gibi :) italyada kırsalda boşalmış köyler evler var :) buraya tabisi gidip almanlar yerleşmiyor paraya ihtiyacı olan türklere açmışlar bazı köyleri :) 1 euroya yer alıyon devlet de destekliyor bu evleri arazileri elden geçiriyon hem oturuyon hem de işletme haline getiriyon :) işe paraya ihtiyacı olan türkler için formul bulmuşlar onlara da yarıyor orlarda insan oluyor :) hintilerde böyle benzer gitmiş demekku :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak bundan haberim yoktu. Acaba o kırsalda evler neden boşalmıştır, çok merak ettim şimdi :) Kim ne derse desin bu globalleşmenin hiç sevmediğim tarafları var benim. Dünyanın fakirleri daha kolay sömürülürken yerel halkın mozaiği de çorbaya dönüyor :)) Sevgili Deep önüme yeni bir araştırma konusu açtın, çok yaşa e mi, :) 🥰🌺

      Sil
  5. Nüfus hareketleri, göçmenlik kaçınılmaz bir şey gibi olacak tüm dünyada. Nüfusu hızla artan bölgelerden, hızla azalan bölgelere doğru göç hareketleri kaçınılmaz olacak. Önemli olan sıkı kurallar uygulamak, kurallara uymalarını sağlamak, sosyal yapıyı bozmalarına izin vermemek. Pek çok Avrupa ülkesi bunu iyi başarıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında çok acayip bir kısır döngü var. Fakir ülke vatandaşı ekonomisi iyi olan ülkeye gidiyor, ama orada dışlanıyor ve az paraya çalışıyor. Dışlandığı için de kurallara uymayarak kendince intikam alıyor :) Tiflis'te yüksek sesle konuşanların, turistlere pis pis bakanların Hintli olması gibi, bizdeki Suriyeliler gibi :) Eğitim şart

      Sil