5 Ağustos 2024 Pazartesi

Ah Benim Salak Kafam...

Ah be benim salak kafam… Bu blog sonuna kadar anonim kalmalıydı.  Özellikle yakın çevreler bilmemeliydi kim olduğumu. İşte insan düşünemiyor böyle şeyleri. Ya da sonradan dank ediyor kafaya, şarkıdaki gibi; “Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan, sonradan… “

Bir iki kişinin sansür baskısı yüzünden elbette 11 senelik blogumu kapatmayacağım ve yazdıklarımdan taviz vermeyeceğim ama “ah be” diyorum; “ne söylersin blogunun adını! Ah salak kafam ah!  Çünkü burası bir gazete köşesi değil ki, gönül teline dokunan şeyleri yazma yeri…

İnsanın kalbi kapalı kalmalıymış oysa…

Belki de bunca yıldır hayattan almam gereken ders buymuş. Çünkü geçtiğimiz ay, bu konuda son derece ağır iki darbe yedim çok sevdiğim iki ayrı dostumdan. Diğer konuyu da anlatacağım sonra… Ve yüzleştiğim şey şu oldu; meğer hiç dostum yokmuş… Ben onlara karşı iyiysem dostmuşuz, biraz kendimi düşündüğüm zamanlar için dişlerini bilemişler çoktan… Ama’lar, zaten’ler,  çeşit çeşit argümanlar havada uçuşacakmış meğer…

Evet, hayat diyor ki bana

“Bak herkes ‘mış gibi yapıyor’, sen de öyle yap! Açma kalbini kimselere, açma…”

Tamam sevgili Hayat. Söz, bundan sonra kimselere açmayacağım kalbimi; aldım dersimi en ağırından, lütfen artık biraz durulalım… Bu darbeler çok ağır geldi, ama gerçekten anladım ben…

Olan oldu artık, en azından bu saatten sonra daha da sansürsüz yazabileceğim. Çünkü yazdıklarımdan rahatsız olanlarla aramızdaki köprüleri yıktık attık… Demek ki kağıttanmış o köprüler; iskambil kâğıdı gibi savruldu bütün yaşanmışlıklar ve gösterilen özen, sevgi falan filan… İstedikleri kadar bana gıcık olabilirler artık; bak işte içimdekileri yazdığım için onlar da özgürleşiyor sayemde…

“Mış gibi” yapmaya ne gerek var; kalbimi kıranları alttan ala ala kendime saygımı yitirme noktasına geldim, ama olmaz ki bu kadarı da; gerçekten olmaz… Hak mıdır, reva mıdır… Kalbimi kıranlar, kalbimden uzak olsunlar artık. Lütfen ama, lütfen…

Ben; oldum olası, başkaları adına utandım. Başkaları adına incindim. Ama artık buna bir dur demek lazım, çünkü ben incindikçe çevremde beni sevmeyenlerin sayısı daha da arttı. Belki de bu dünyaya ait değilim. İki sene önce öz yeğenimin lakap takmaya bile gerek duymadığım eşi, beş yaşındaki çocuğuna gözümün önünde dayak atmaya kalktığında da aynı şey olmuştu ruhuma. Sarsıla sarsıla ağlamıştım. “Bu çocuğu doğurdun diye bu şekilde davranmaya hakkın yok!” diye bağırmıştım o kıza. Sonra adını sildim telefonumdan, benim için yok hükmündeydi. Yok efendim acıtmadan vuruyor gibi yapmışmış da bilmem ne… Ya o çocuğun ruhu incinmedi mi… Öz yeğenimle artık hiç konuşmuyorum. Çünkü ben o dünyanın parçası olmak istemiyorum…

Nereden geldik buralara…

Son yazım, yani Buzlar Kraliçesi yazım olay oldu tahmin edeceğiniz üzere. Kraliçe yazıyı okumuş- ki yazarken bunu öngörmüştüm- çekinecek bir durum yoktu benim açımdan…  Dışarıdan bir gözle kendisine ayna tutmasına vesile olurdum belki… Yeni tanışan biri olarak üzerimde bıraktığı olumsuz etkiyi, hayal kırıklığını okursa, belki sessizce düzeltebilirdi kendini… Tahmin edeceğiniz üzere olaylar böyle gelişmedi….

 Ben kötü olayım önemli değil; ama lütfen birbirlerine sevgi dolu ve özenli davransınlar...

Ben, arkadan laf döndürmeden, okuyacağını bile bile Buzlar Kraliçesi ile ilgili duygularımı, son derece süzerek ve son derece sadeleştirerek yazarken son derece kendim gibiydim. Şimdi olsa yine yazarım aynı şeyleri…

Sonuçta ne oldu?

“Keşke yazmasaydın” dediler, “Neden yazdın” dediler… “Biz sana ne yapmıştık ki” dediler, “Nasıl böyle bir şey yazarsın?” dediler, “Başka şey mi bulamadın yazacak!” dediler…

Kimse de yahu bu Evde Yazar böyle yazmış, nasıl etkilenmiş, nasıl üzülmüş demedi, aslında “kral çıplak” demiş demedi… Ben zaten bu yazıyı yazdıktan sonra Buzlar Kraliçesi ile herhangi bir sosyal ortamda bir araya gelmeme kararı almıştım. Ama şahane manevraları neticesinde dostumla aram geri dönüşü olmayacak şekilde bozuldu. Ve hatta başka ortak tanıdıklarımız bile bana yazıdan dolayı fırça atmaya kalktılar, neyse ki telefonun reddetme tuşu çalışıyordu…

İşte böyle…


Her şeyde bir hayır vardır diyorum ben. O soğuk, buz gibi geçen üç günden sonra bir daha karşılaşırsam rol yapıp samimi davranamayacağımı bildiğim için zaten huzursuzdum. Tertemiz bir gelişme oldu sonuçta. Artık görüşmeyeceğiz…

Umarım o küçücük çocuğu sevgi dolu bir ailede, travmalardan uzak büyütmeyi başarırlar…

Umarım benden uzakta mutlu mesut yaşarlar…

Sükûnet lazım, kaliteli yalnızlık herkesin ihtiyacı…  

NOT: Eskiden ne güzel mizah yazıları yazardım, ayarlarımı bozuyorlar, beni benden alıyorlar, bunu bana kimse yapmasın artık....

25 yorum:

  1. bu da bir deneyim olmuş. yani evet insanın aile akrabaları, yakın arkadaşları filan bilince beni mi yazdın, onu mu yazdın sohbetleri olur ki bir de şey var hadi beni yazsana diyenler olur neden beni yazmıyon beni sevmiyon mu filan yani derler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Madem ifşa oldu her şey, ben de artık o mu kırılacak bu mu kırılacak demeden, hiç oto sansür koymadan yazabilirim bundan sonra. Ne demiş Oruç Arıoba: "Bırak da biraz yağmur yağsın..." Biraz da başkaları üzülsün...

      Sil
  2. vardır her işte bir hayır, diye düşünmek lazım:/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, aynen böyle düşünüyorum. Zaman geçince bu duruma şükredeceğimi biliyorum. Hayatın planı tıkır tıkır işliyor. Bazen o an için olan şeye üzülüyoruz, sonra Edip Cansever'in mükemmel dile getirdiği
      "... Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır..." dizesinin hayatın en güzel özeti olduğu gerçeği ile defalarca ama defalarca yüzleşiyoruz. Tam olarak akıllanmak için demek ki bazen defalarca yüzleşmek gerekebiliyor. Umarım gereken dersi almışımdır...
      Sevgiyle, 🥰🌹🌺

      Sil
  3. Yazıyı neredeyse gözümü kırpmadan okudum. Okurken sanki ben yazmışım da son kez üstünden geçiyormuşum gibi hissettim. Ne kadar benzer hayal kırıklıkları ve pişmanlıklar yaşamışız. Kaç yaşına gelirsek gelelim, hayat, insanlar hep bize iyi-kötü bir şeyler öğretiyor.. Canımızı yakan ders olan tecrü
    beler olsa da yorucu, dostum dediğin biri tarafından darbe yemek. "Kimse kimseyi sevmiyor, herkes herkesle samimi" lafı gibi. Biz iyi oldukça herkes iyi. Geminin kaptanı biziz, biz aksarsak fareler kaçıyor. Hayat umarım tüm güzellikleri ve iç huzurunuzu geri getirir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yaşadığımız güzel anıların da benzeşmesini dilemek istiyorum. İncinen ruhlar olarak sizin gibilere, benim gibilere çok acı çektiriyorlar maalesef. “Amaan boşver” diyenlerden olmak ister miydim? O zaman ben olmazdım…
      Dost darbeleri geçtiğimiz ay overdoz oldu, ve bu yazıyı yazıp sokağa çıktığımda, bugün yani, birkaç saat önce, kafam meşgulken bu şeylerle bir anlık bilinç kaybı yaşadım sanırım, kendime geldiğimde geri geri gelen bir arabanın arka tekerlekleri arasındaydım… Uzun uzun anlatacağım bu olayı da…
      Bugün aldığım ders şu: Hiç kim se için değmez, kardeşin için bile, hiç kimse için üzülmeye değmez… Dersimi çok iyi aldığımı düşünüyorum, iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Hayat hepimize, güzel ruhlara güzellikleri ve iç huzurunu getirsin…
      Sevgilerimle… 🌺🦋

      Sil
  4. Kardeşin için bile kelimesi benim için o kadar vurucu ki. 2 kardeşim var ve ikisiyle de görüşmüyorum görüşmek istemiyorum. Derslerimizi çok kötü alıyoruz ama sağlam oluyor. Güzel günler dilerim geçmiş olsun kaza için. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Hülya, maalesef ailemizi kendimiz seçemiyoruz. Acı deneyimler yaşatabiliyor en yakınımız dediğimiz insanlar... Galiba önemli olan şey, dersi alıp bir daha aynı hatalara düşmemek... Çok teşekkür ederim iyi dilekleriniz için, sevgiler... 🌺🥰🙏

      Sil
  5. Hiçbiri sebepsiz değil ders sen öğrenene kadar derler ya,son olur inşallah

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ben de öyle umuyorum; çok teşekkürler 🙏🌺

      Sil
  6. Bende bu yıl iki dost kaybettim birisinin mecazen cesedini sürüyordum yıllardır,bırakmak üstüne tez yazarım bırakmayı öğreniyorum acıya acıya,sanada kolay gelsin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bir tanesini henüz hazmedememişken bu yenisinin gelmesi çok acayip oldu. Bir tanesini henüz içimde evirip çeviriyordum, ne yapmam gerektiğine emin değildim. Sanırım yüzleşip onu da yazma vakti gelmiş... İnsanın içinde şişeceğine kelimelerle havaya karışması en iyisi sanırım... Benim bu öğrenişlerimin son aşaması bloga yazmak oluyor, umarım işe yarar... Sevgiler

      Sil
  7. "kaliteli yalnızlık herkesin ihtiyacı!.."
    Buna kolum kopana kadar alkış tutuyorum çünkü maalesef öyle ve doğru.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, maalesef öyle ve bunu gerçekleştirmek için elimizden geleni yapmalıyız bence de... Sevgiler 🌺🌹

      Sil
  8. Yazının başlığını gördüğüm an bir önceki yazıyla ilgili olduğunu sezmiştim. Her tecrübe genelde böyle acı oluyor ancak üzülmenize değecek bir durum yok çünkü sizde çiçek gibi bir kalp var... Önünüzde uzun ve güzel yıllarınız olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim moral veren yorumunuz ve güzel dilekleriniz için 🙏 Haklısınız, tecrübeler bazen gerçekten çok acı olabiliyor. Umarım dersimi yeterince alabilmişimdir... 🌺

      Sil
  9. Yanıtlar
    1. Evet bence de iyi ki yazdım. Çünkü dostum dediğim, yakınım dediğim kişiler buzlar kraliçesi üzüldüğü için hemen beni aforoz etmeselerdi, yıllarca kale gibi arkamda sandığım insanların, aslında kumdan kale yanıltmacası ile göz boyadıklarını nasıl anlayabilirdim... Beni harcamaları abartmıyorum yarım saat bile sürmedi...
      Teşekkürler hayat demek lazım bu durumda. Çok nasıl desem çok acayip bir hayat dersiydi. Böyle bir ders samimi söylüyorum öyle herkese nasip olmaz. Üzerine roman yazılır böyle bir dersin. Hayat yolculuğumda 5 level birden atladığımı hissettirdi bana...

      Sil
  10. "Bir süre sonra unutuyorlar zaten bu alanı" şahane bir saptama :) Teşekkür ederim, hiç böyle düşünmemiştim, çok haklısınız :) Zaten unutmasalar da o cam tavan bir kere kırıldıktan sonra insan özgürleşiyor, ben bunu hissedip rahatladım diyebilirim :)

    YanıtlaSil
  11. Buzlar kraliçesi yazısını gözümü kırpmadan okumuştum. Benim de hayatımda vardı öyle insanlar. Ben de anlattım, atayım kafamdan zihnimi daha fazla meşgul etmesin, yazdıkça konuştukça hafifler diye. İyi ki öyle yapmışım dedim bu yazınızı okuyunca. Olsun aklınızın bir köşesine hem iğne hem çuvaldız batıracağınıza, bırakın insanlar kendileri hakkındaki izlenimleri bilsinler. Belki kendi iğnelerini kendileri imal etmeyi öğrenirler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, gerçekten pişman değilim. Hayatım boyunca defalarca kendisiyle aynı çevrede karşılaşacak ve o çevrede sevdiğim insanlara sevgisiz, bencil ve gereksiz kibirli yaklaşımını görünce içim içimi yiyecek, ne yapacağımı bilemeyecektim. Defalarca kendimi üzecektim. Oysa şimdi kendisi hakkında böyle bir yazı yazdığım için o "beni çok iyi anlayacaklarını zannettiğim ama tam aksine beni suçlayan- çevre tarafından aforoz edilerek bundan kurtulmuş oldum. Bir kere anlaşılmamanın ağır hüznünü yaşadım, evet bir kere esaslı üzüldüm ama hayatım boyunca "mış gibi yapmaktan" kurtuldum.
      Belki de, yani pek ihtimal yok ama beni suçlamaktan vazgeçerse eğer, dönüp aynaya bakarsa, çevresine nasıl sevgisiz davrandığını fark edebilir ve evet belki de çevresi ile olan sağlıksız iletişimini düzeltebilir.
      Kendisine dışarıdan belki de sayemde bakabilir...

      Sil
  12. Doğruları yazmak, suç olmuş artık. Üzene demiyorlar ki, bak üzmüşsün, kalbini kırmışsın. Üzülene sırt çeviriyorlarsa, varsın çevirsinler. İnsanlar arasında şöyle bir düşünce var. Yapılanı söyleme, hoş gör, unut gitsin. Hee oldu canım, ne yani, yanına kâr mı kalsın...Bir şey söylenmesin, başı göğe çıksın, öyle mi...Yok öyle yağma. Kusura bakmayın, sözlerim biraz sert oldu. Başına gelmiş biri olarak sizi çok iyi anlıyorum.
    Eski ayarlarınızın tekrar dönmesi dileğiyle teşekkür ediyorum paylaşımınıza.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte beni anlayan biri daha çıktı, çok teşekkür ederim empati kurduğunuz için 🙏 Evet bu olayda benim üzülmemi es geçerek maalesef günah keçisi ilan ettiler. Neden öyle yazmışım?
      Ben o yazıyı gerçekten de bir duygusal patlama şeklinde yazdım. Çünkü yazmasaydım hiç konuşamayacaktım ve belki de yıllarca içten içe kendi kendimi yiyecektim. Yani evet, kaba saba, nezaketsiz, empati yoksunu ve kibirli olanlara bunu göstermek lazım.
      Çok teşekkür ederim, yavaş yavaş kendime gelmeye çalışıyorum, sevgiler 🌺

      Sil
  13. Aslında buraya yazarken biz iç dünyamızı aktarıyoruz. Samimi olmak, aklımızdaki ve kalbimizdekini yazmak neden kötü bir şey olsun ki! Ve sonuçta burada sizi takip edenler gerçek kimliğinizi bilmiyor. E biz Buzlar Kraliçesi'nin de kim olduğunu bilmiyoruz. Yani burada alenen kimseye söylenmiş bir şey yok. Burada yazılana itibar kaybı gibi bakmaktanda bu kadın bunları hissetmiş, yahu biz gerçekten böyle bi aile miyiz? Nasıl bir aileyiz? Diye sorgulasalar sanki hayatlarında bir şeyler değişecek. Kaldı ki siz de biraz da bu maksatla yazmışsınız. Çoğunlukla da iç dökmüşsünüz. Üzücü bir durum olsa da umarım sizin için en hayırlısı olmuştur ❤❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Beni hiç tanımayan, dolayısıyla benim tarafımı tutmak zorunda olmayan biri olarak bu anlayışını ve empatiniz muhteşem gerçekten de... Evet, keşke bu iç dökmeyi dediğiniz gibi "itibar kaybı" olarak değil de kendilerini sorgulamak için değerlendirebilselerdi. Olsun, onlar kendi doğrularıyla yaşamaya devam edecekler, bense her karşılaşmada sahte davranmak zorunda olmayacağım. Aslında dediğiniz gibi üzücü ve bence en hayırlısı oldu bu.
      Belki zamanı gelince bu olaya en doğru açıdan bakabilirler...
      Sevgilerimle 🌺🥰

      Sil