18 Aralık 2022 Pazar

O Havuç Var Ya O Havuç!

18 Aralık geldi. Normalde yılın bu zamanında ben çoktan didik didik arayıp, bulabildiğim en simli, en kar manzaralı kartpostallarımı almış, son yıllarda kendi kendime ritüel haline getirdiğim yılbaşı tebriklerini yazmış ve hatta postalamıştım. Bu sene yapamadım, çünkü içimden gelmedi.

Ne mi oldu, bırakın yeni yıl heyecanını; içimdeki umudu, yaşama sevincini bile öldürdüler. Niye mi böyle oldu, nasıl anlatsam, inanır mısınız bilemem ama, özet geçeyim.

Bir havuç sebep oldu bütün bunlara!

Evet, her şey bir havucun intihar etmesiyle başladı. Nasıl mı? Toprağa ters gömdü kendini. Hoop, gitti.


Meğer bu havuç var ya bu havuç! Cezerye mafyasına kendini pazarlayıp almış mı önden çekleri! Bu da yetmezmiş gibi bütün kabzımallardan para da toplamış mı! Bir de gidip o çekleri tefecilere kırdırınca, al sana evlere şenlik havuçlu karnabahar yemeği! Daha kar yağmadan, kardan adamların burunları için kendini milyon kilo göstermiş ve düş satan masalcılara pazarlayıp toplamış paraları. Daha neler neler. Saça sürülen havuç suyu, saçları ömür boyu “havuç kafa” yapıyor diye Çocuklar Duymasın dizisinin senaristinden bile telif parası alıp marka tescili yaptırmış! Böylesi dolandırıcılık, yapay zekanın bile aklına gelmez! Türlü türlü senaryolarla paraları toplamış ve af buyurun cukkalamış! Artık nerelere harcadıysa, ya da kimleri zengin ettiyse bilinmez, misyonunu tamamlayıp kendini toprağa ters gömerek, hoop ortadan kaybolmuş. 

Şimdi siz en ukala tavrınızı takınarak bana “Bir havuç nasıl para işine bulaşır, saçmalama, insan mı ki bu?”  falan demeyin. Havuç deyip geçmeyin. Onun da bir iç dünyası var, hatta sadece havuçların yaşadığı bir dünya da var. Siz bilmiyorsunuz; kendinizi demokratik insan cumhuriyetinde yaşıyor zannederken, bütün sebzelerin ve de bilumum baharatların da kendilerine göre bir dünyaları olduğunu es geçiyorsunuz. Siz şimdi burada bu saçmalıkları okurken, mutfak dolabında ne entrikalar dönüyor, tencerede kaynayan havuçların piştikçe daha da canlanıp, bir adım sonrasında sizin bağırsaklarınızda ne devrimler planladıklarından haberiniz var mı? Yok tabii ki! Siyaset, seçim, geçim derken bilimi ve kurguyu ıskalıyorsunuz canım kardeşlerim benim.


 
Konuyu lütfen dağıttırmayın bana. Bu havuç var ya bu havuç, kankası pırasaya en büyük kazığı atmış da gitmiş. İyi niyetinden mi, havuca koşulsuz güveninden mi, yoksa saflığından mı, nedenini kimse bilemiyor ama sonuçta ortağı pırasa kalmış mı dağ gibi borcun altında tek başına! Buyurun buradan yakın canım kardeşlerim. Pırasa ne yapacağını şaşırmış tabii ki. Nasıl şaşırmasın; pırasa denilen nesnenin yapabileceği birkaç şey var bu dünyada. Kapasitesi belli. Ya zeytinyağlı soğuk yemek olur kendisinden, ya laz usulü yumurtalı pırasa olur. Eh çok zorlasa belki diyetisyen işi antin kuntin pırasalı yulaflı börek olur. Hepsi bu kadar! Peki siz söyleyin, ne yapsın bıyığı kendinden önde giden kabzımal reis bu saçaklı pırasayı! 

“Bak pırasa, gözünün yaşına bakmam! Bana mağdur edebiyatı yapma! Ya paramı getir, ya da git cezerye mafyasına bir yerlerden havuç bul! Yoksa, gerisini sen düşün! Aksi taktirde o saçaklarını bir bir yolar, yeşil yapraklarını ineklerin önüne atar, kalan köklerini de martini bardağına zeytin yerine doğrayıp, seni Sicilya mayfasının brunch menüsüne aperatif diye sunarım!” demiş...

Pırasanın bu düştüğü durum, dalga dalga yayıldı tabii ki camiada, bana da patladı, patlamaz mı! Nasıl patlamasın, benim hayatımda pırasa yok mu? Pırasanın düştüğü durumu es mi geçeyim! Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu diye kendimi inandırıp, sonra da “Amaan bana ne ya, bundan sonraki hayatımda pırasa da olmayıversin!” mi diyeyim? "Pırasa gideer, ıspanak gelir!" mi diyeyim ne yapayım. O kendini çok akıllı sanan havucun yaptıkları yanına kar mı kalsın? 

Olay özetle böyle.

 İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte, bir türlü yeni yıl ruhunu yakalayamıyorum a dostlar! İçimde yanan mumun alevi söndü. Bulaşık deterjanının son damlası yanmış tavaya yetmez ya, işte  ruh halim tam da öye! Fabrika ayarlarıma geri dönmek isitiyorum artık, havuç sopanın götürdüğü mutluluğum geri gelsin kollarıma…

25 yorum :

  1. :) nerden geldi aklına bu :)

    YanıtlaSil
  2. Havucun yaptığı işler sizin de hayatınızı bayağı alt üst etmiş. Hayalkırıklığı, çaresizlik, öfke, üzüntü tüm bu duyguları hissetmeniz o kadar normal ki. Anlatın, yaşayın ve hissedin. Önce bi sindirin yaşadıklarınızı. Şu an size ne iyi gelecekse onu yapın, ya da bir şey yapmak gelmiyorsa içinizden yapmayın. Bu süreç biraz böyle yaşanmalı bence. Sonrası sonra... Önce sindirmek için kendinize zaman tanıyacaksınız. Güç toplamak için bir süre diplerde hissedeceksiniz. Sonra yavaş yavaş güç toplamaya başladıkça yakın dostlarınızla paylaşacaksınız belki. Anlatacaksınız bolca. Sonra da eldeki durumla ne yapmak istediğinizi düşünmeye başlayacaksınız. Yani biraz zor bi evre olacak ama hepsini ysşadıktan sonra yeniden taze nefesler alacaksınız, merak etmeyin. İçinizde bir yerlerde ateş yine yanacak ve ne için yanıyorsa o ateş siz de onunla ilgili bir şeyler yapacaksınız. İnsanız ve başımıza her şey gelebiliyor. Geldiği gibi de her şey zamanla gidiyor, düzeliyor, farklı formlarda yine yaşam kendini sürdürmeyi başarıyor. Dilerim kolay geçsin bu zamanlar sizin için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar teşekkür etsem size bilemedim. O kadar güzel yorum yapmışsınız ki..
      Muhtemelen psikologsunuz, değilseniz bile çok iyi analiz yapıyorsunuz. Olabildiğince yazarak hafiflemeye çalışıyorum. İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim.

      Sil
    2. Psikolojik danışmanım ve çok teşekkür ederim :) Ne güzel yapıyorsunuz yazarak. Ve metaforlarınıza bayıldım yine. Çok sevgiler :)

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim, blog arkadaşlığının büyüsü sayesinde böyle sürprizli karşılaşmalar olabiliyor, ne kadar şanslıyız:)
      Metaforlar inanın kendiliğinden geldi, oturdum bir çırpıda yazdım bu yazıyı. Tekrar çok sevgiler :)

      Sil
    4. Bu arada çok özür dilerim, kafam o kadar karışık ki, evet sizin blogunuzu biliyorum, nasıl da unuttum psikolojik danışman olduğunuzu, lütfen kusura bakmayın.

      Sil
    5. Hiç sorun değil inanın. Siz öyle söyleyince açıkladım ben. Yoksa burada psikolojik danışman olarak değil de daha kişisel paylaşımlar yapıyorum. Bir oturuşta çok güzel yazıyorsunuz bu arada. İyi akşamlar dilerim :)

      Sil
    6. Her ne kadar blog arkadaşı olsak da, yaptığınız yorumlarda mesleki donanımınızın etkisi elbette saygı duyulması gereken bir ayrıntı, o yüzden bunu göz ardı edersem çok ayıp etmiş olurum:) Çok teşekkür ederim, sevgilerimle..:)

      Sil
  3. spama da bir bakıver. nerden düşündün bunu demiştim, havuç ile pırasa acaba insanları mı temsil ediyo yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Metaforlar havada uçuşuyor:) Senin mesajlar niye hep spam'e düşüyor?

      Sil
    2. herkesinki düşüyor bende de hergün birkaç kişi spamda yani :)

      Sil
    3. Artık daha sık bakarım. Bu aralar kzgınım her şeye, o yüzden böyle metaforlu yazılarla içimi rahatlatırım belki, şimdiden şişireceğim kafalar için affola :)

      Sil
  4. Hepimizin durumu üç aşağı beş yukarı aynı. Zaman her şeyin ilâcı. Umarım bu yıl olmasa da önümüzdeki yıl ritüellerinizi gerçekleştirecek ortamınız olur. Ne yazık ki bu düzende yapılan kötülükler yapanın yanına kâr kalıyor, fatura pırasalara çıkıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet zaman her şeyin ilacı. İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Çok doğru söylüyorsunuz. Hayatın hemen hemen her aşamasında havuç görünümlü sopaların yaptıklarının yanlarına k>ar kalması cidden anlaşılır gibi değil. Şu döneceği söylenen devran nerede kaldı üstad :)

      Sil
  5. Bak sen şu havuca! Masum masum dolapta duruyor sanıyordum bugüne kadar.😀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hayatta hiç bir şey masum değil, pırasa bile :)

      Sil
  6. Sebze Çiftliği kıvamında bir yazı. vay havuç vay:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sebza çiftliği benzetmesini çok sevdim :) O zaman soğanı da ekleyip yeni bir hikaye daha yazmalı :)

      Sil
  7. Çok güzel olmuş, emeğinize sağlık. Ben simli kartpostallara bayılırdım çocukken ne güzel günlermiş o günlerimiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, evet simli kartpostallar çok güzeldi. Bu sene atamadım kimseye, seneye umarım yeni modumu kimse bozmayacak :)

      Sil
  8. Geçtiğimiz hafta ben de bunun üzerine yazmıştım. Kimsede yeni yıl coşkusu yok diye. Gerçekten de yok. Yaşıyor mu yaşıyoruz işte modunda herkes.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bundan sıyrılmak lazım, yeni yıl coşkusunu yakalamamız lazım :)

      Sil
  9. Simli kartpostallara aşık biriyim ilk okul yıllarımda kırtasiyeye girer izlerdim sadece sonra içlerinden zorla da olsa bir kaç tane seçer alırdım fiyatını bile hatırlarım hala :)) Yeni yıl yeni yaş demek benim için içimde zerre heyecan yok halbuki her yıl 2-3 partim olur bu sene pasta bile yemeyi düşünmüyorum ama yine de hayırlısı her şeyin :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin içinde masal seven bir çocuk var demek ki :) Bence kendimizi zorlayıp yeni yıl ruhunu yakalamalıyız, sevgiler :)

      Sil