14 Mart 2023 Salı

Linç Yemeyeceksem!

Sosyal medya kullanıcılarının çok aşina olduğu nur topu gibi yeni bir deyimimiz var artık:

“Linç yemek…”  

 “Yargısız infaz” anlamına gelen “linç etmek” versiyonu, eskiden beri kullanılır. Bakalım sözlükler ne diyor bu konuda:

Linç: Birden çok kimsenin, kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi (Kaynak TDK).

Bir kalabalığın, bir grubun, yasal bir yargılama / karar olmadan, bir kişinin hayatına son vermesi ya da onu şiddete maruz bırakması (Kaynak Larousse)

Günümüzde işin içine sanallık girince linçi de haliyle yemeye başladık. Zaten her şeyi yiyoruz, bu da eksik kalmasın!

Sanal olmayan hayatta, meselâ bir hırsız mahalledeki dükkânlardan birini soymaya kalksa, mahallenin tüm esnafı toplanır, o hırsızı eşşek sudan gelinceye dek döver. Böyle bir olay da gazetelerin üçüncü sayfalarına “Hırsızlık yaparken yakalanan E.T, vaktinde gelen polis sayesinde mahallelinin linç girişiminden kurtarılarak mahkemeye sevk edildi” gibi yansır. Yani fiziksel bir şeydir “linç etmek”! İyi midir? Kesinlikle hayır. Saldırganlık iyi bir şey olabilir mi? Cahilce ve insanlık dışı bir şeydir elbette. Ama en azından yaygın değildir. Yani önüne gelen, önüne geleni linç etmez, edemez! Dediğim gibi ne yazık ki “yemek” fiiliyle birleşince, linç de sıradanlaşıp sosyal medyada “normal” bir eylem haline geldi. Ama bizler, yani aklıselim insanlar ne yapıyoruz? Her ‘normal’ leştirilmeye kalkışılanı alıp bağrımıza basmıyoruz.


Nedir bu normalleştirilen şey peki?

Örneğin birisi sosyal medyada bir şey yazıyor, aynı görüşte olmayan diğerleri 

“Vay sen bunu nasıl yazarsın, vatan hainisin, teröristsin, şusun busun…”

diye başlıyor psikolojik şiddete! Ve bu şiddet yaygınlaşıyor, öyle ya tuşa basmak kolay! Yüzlerce binlerce insan tarafından çok kısa süre içinde hedef tahtası haline gelebiliyor düşüncelerini yazan kişi. Ya da birisi bir fotoğraf paylaşıyor; başlıyorlar alay etmeye. 

Ne kadar çirkinsin, şişkosun, o saçlarla cadıya benzemişsin… vs”.

Bu davranışların ardında yatan nedenleri araştırmak elbette psikologların uzmanlık alanı. Tabii ki ahkâm kesmeyeceğim bilmediğim konuda. Ama  ben de, bu olayların sonuçlarıyla her vicdanlı insan gibi ilgileniyorum elbette. Çünkü ötekileştire ötekileştire iyice zıvanadan çıkan toplum beni de çevreliyor ne yazık ki!

“Benim gibi düşünmezsen yazma, çizme konuşma! Hatta benim gibi düşünmüyorsan yok ol!”

“Benim tuttuğum parti hakkında laf edecek kişi daha doğmadı!” (parti tutmak, dikkatinizi çekerim)

“Bu film hakkında nasıl böyle konuşursun, sen ne anlarsın sanattan, bre cahil!”

“Kutsalıma dokunanı yakarım!”

“Blog senin de olsa, düşüncelerini özgürce yazamazsın. Beni rahatsız eden düşünceni yerden yere vurma hakkım var! Ülkedeee dimokraaasi varrr! “

“Kabul görmüş vücut ölçülerinde değilsen, fotoğraf paylaşma. Paylaşıyorsan da sonuçlarına katlanırsın!

Örnekler çok… Geldiğimiz noktada, zaten yazarken çizerken oto sansür sıradan hale gelmişken, linç yemeyi de normalleştiren bir cümleyle başlar oldu çoğu kişi sözlerine:

“Linç yemeyeceksem ben şu diziyi sevmedim” demek zorunda kalıyor mesela. Yani sıradan bir dizi hakkında yazılanlar için bile “linç yeme” tehlikesi var! Ve bunun adı da “Demokrasi, söz söyleme özgürlüğü”! oluyor. İfade özgürlüğünü kendi bakış açılarına göre ne de güzel sınırlandırıyorlar! Hele hele medeniyete bak sen!

Makul ölçülerde eleştiri elbette yapılabilir; ama be kardeşim eleştirinin de bir yolu yordamı, usulü olmaz mı? Kafa kol dalar gibi, küfürlü aşağılamalı sözler eleştiri değil basbayağı hakaret sınıfına girmez mi?

İşte bu hakaretlerden korunmak için “Linç yemeyeceksem” ile başlayarak baştan önlem almak zorunda kalıyor kişi. “İçinizden bazıları bu şeyi seviyorsunuz ama yüksek müsaadelerinizle ben de sevmediğimi belirtmek istiyorum. Baştan söylüyorum, aman ha benimle alay falan etmeyin…” babında, biraz da espriyle karıştırıp yumuşatarak kendine kalkan yapma gereği hissediyor anlayacağınız.

Peki bütün bunları neden anlatıyorum? Bir önceki yazımda da niyetlenip girizgâhı çok uzatarak değinemediğim  konu için… Evet, önceki yazıda olduğu gibi aslında yine cumbaba adayı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında duygularımı ve düşüncelerimi anlatacaktım. Yazıya da “Linç Yemeyeceksem” diye başlamayı planlıyordum. Yine laf lafı açtı, laf derine kaçtı, uzadı da uzadı. Şimdi Cumbaba adayı hakkında düşündüklerimi böyle son paragrafa sığdırsam ayıp olur. Başka yazıya söz diyeyim.

Linç yemeden kaçıp gideyim en iyisi

Sevgiyle,

Not: Görseller, internetten alıntıdır. 

11 yorum :

  1. Sanırım cahillik ve özgüvensizlikle alakalı bir durum bu. Hani diyoruz ya kendimizi yüceltmek için başkalarını küçümseme durumu. Oradan geliyor olmalı bu sosyal ortamda linç olayı. Şiddete karşıyım ben de ama bu ülke de o kadar çok şey gördük ki içimiz nefretle doldu, gerçekte asla karıncaya bile zarar veremeyen bir insan da olsam bu kadar şeyden sonra iç dünyamda bırakın şiddet uygulamayı birilerine işkence yapmayı bile kendime bir sakinleştirici gibi görür oldum :)
    Yok yok psikopat değilim. Tecavüzü düşünün mesela ya da bir sürü insanın ölümüne sebep olmayı ve sonra kıs kıs gülebilmeyi. Böyle insanlar varken sakin de olamıyor insan. Neyse benim konu da saptı. Çok uzatmayayım.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler yorum için :) Her şey birbirine karıştı, evet o kadar gerildik ki toplum olarak, nerede nasıl tepki vereceğimizi şaşırır hale geldik. Ama ne olursa linçi normalleştirmemeliyiz. :) Psikopata bağlamayalım akşam akşam :)))) Sevgiler

      Sil
    2. Bu arada blogunu ziyaret ettim, bir yazınıza yorum yapmak istedim ama yorum butonunu bulamadım :)

      Sil
  2. Linçlemek normalleşmesin zaten :)
    Blogger yorum yapma kısmını değiştirmişti, bloğumda arada bir yerde kayboluyor galiba:D
    Gönderilerimin altında başkalarının yaptığı yorumlar var, o yorumların hemen altında bulunuyor, Yorum girin diye :)

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.
    Maalesef hepimizin korkusu bu. Fikrimi, düşüncemi, görüşümü eleştirsin, ama adam gibi eleştirsin. Yani linç etmeden eleştirsin. Hatta size bu konuda bir açıklamada bulunayım. Siyasi konulu yazılara kimse yorum bile yazmıyor, işte böyle de linç edilmek var! Bu durum daha da vahim!
    Siz o yazacağınız yazıyı yazın ben de okumaya gelip, yazınıza mutlaka bir şekilde yorumda bulunacağım. Tabi Allah izin verirse.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız, öyle kutuplaştırıldı ki ülke, sadece siyasi konularda değil, örneğin menemen soğanlı olur diye bir yazı yazsanız sosyal medyada muhtemelen "vay sen menemene hakaret edemezsin" diye bile linç başlayabilir. Umarım sevgi ve saygı günlerimiz geri gelir. Selam ve saygılar...

      Sil
  4. napcan bizim ülkenin halleri :) bir abd değiliz, özgürlüğün de suyunu çıkartan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dedikoducu, fitneci, dediğim dedikçi komşu modeli bizim ülkenin kimliği, evet haklısın :))Ama işte bizim kafa başka, bunu napcaz :)))

      Sil
  5. Bu gidişle cumbaba hakkında bir türlü yazamayacaksın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden tv'lerde olurdu ya, "azz sonraa" :)) O yazı da gelecek :)

      Sil