Epeydir gelemiyorum buralara, içimden gelmiyor diyelim…Ama doğum günlerimde yazmak gibi bir ritüelim vardı; o yüzden dedim zorla kendini, yeni yaşının ilk gününden düş tarihe notunu…
Eskiden olsa doğum günlerimde
heyecanlanırdım, kimler arayacak acaba diye meraklanırdım. Hani istemem yan
cebime koy sözü vardır ya, tam da o sözdeki gibi çaktırmadan çiçek ve hediye
beklerdim… En sevdiğim arkadaşım beni yemeğe çıkarırdı, ne bileyim iş yerindekiler
çiçek getirirlerdi, pasta kesilirdi. Sonra en sevdiğim yakınlarımdan biri bana
zeytin fidanı göndermişti mesela, hâlâ balkonumda büyüyor…
Hepsi siyah beyaz filmler gibi
geride kaldı bugün… Hayat böyle bir şey; yaşananlar geride kalıyor, sonra dönüp
bakıyorsun ki o geride kalan şeyler için ne büyük mücadeleler vermişsin, ne
büyük üzüntüler yemiş bitirmiş içini... Ne büyük laflar edilmiş; ne büyük sevgi
sözleri, ne kadar büyük büyük kucaklaşmalar, hediyeler, pırıltılar, düşler ve
gün güne büyüyen çocuk ruhlar…
Çocukken büyümek zorunda olanların öyle balonlu, konfetili, alkışlamalı, dönme
dolaplı, mumlu pastalı anıları olmaz pek… Büyüdükçe
çocuk olursun; o yaşayamadığın coşkular, o yanarlı dönerli rengarenk
süslü kağıtlar; sen büyüdükçe cezbeder çocuklaşan ruhunu. Belki de o coşkunun yitirilişinin
derin derin üzmeleri bundan sebeptir.
Ee ne oluyor şimdilerde? Artık böyle beklentilerim de kalmadı… Doğum günümü kutlayacak insanlar birer birer dağılıp kendi hayatlarına giderken; develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken… “O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler” demiş ya Yaşar Kemal… Büyük Usta, çook büyük usta hem de… Şu cümlenin derinliğine bak hele… O iyi insanlar, o güzel atlara… Saygı ile eğiliyorum, saygıların en büyüğü ile hem de…
Dur hele, bu ne biçim doğum günüm yazısı oldu böyle… Ağlamalı, duygulu falan… Ama geriye dönüp okumadan, bir kelimesini bile düzeltmeden, öyle içimden kopup gelen bu cümleleri olduğu gibi yayınlayacağım burada. Tarihe not düşmek için…Belki seneye doğum günümü bahçeli evimin verandasında; pastadan mum üfleyerek, şapkadan çıkan tavşanlara gülümseyerek
karşılarım; kim bilebilir…
Hem belki seneye doğum günümde her
şey çok güzel olmuş olur… Bak “olmuş olur” diyorum, gelecek zamanın rivayeti mi
bu şimdi… Yani gelecekte tamamlanacak bir olasılık diyor sözlükler… Öyle güzel şeyler
olmuş olacak ki gelecek doğum günümde, her güzel şey olmuş ama bitmemiş, sürüyor olacak hem de…
İyi ki doğdun diye içtenlikle kutlayanlarınız eksilmesin gönlünüzden... O atlar var ya o atlar; geri dönüp yelelerini rüzgâra vererek, dört nala geledursunlar üzerlerinde iyi insanlarla ve sadece sevgiyle...