Metrobüse
bindim, yolum uzun. Açtım kitabımı okuyacağım güya, ne mümkün!
Yan tarafımda duran üç yaşlı kadın hararetli hararetli
içlerinden birinin gelini hakkında dedikodu yapmaya başladı.
Gelinin ne tembeliği kaldı, ne dağınıklığı, ne de iş
bilmezliği. Belli ki maddi durumları iyiydi, gelin dedikodusu bitti
diye tam sevinirken bu sefer alışveriş konusuna geçtiler.
Hayır
bence kulaklarında ve duymalarında bir problem yoktu, sadece
görgüsüzdüler!
Hem muhtemelen yüzüne gülücükler saçtıkları gelinin
arkasından atıp tuttukları için, hem de hıncahınç dolu “toplu
taşıma aracında” yüksek sesle konuşarak etrafı rahatsız
ettikleri için...
Aslında yaptıkları şey etrafı rahatsız etmek
değil, düpedüz ortamı terörize etmekti.
Hayır, elbette
yaşlarına hürmet etmek duygusu oluşmadı bende. Ne yaşlılar
var, etrafı rahatsız etmemek için olabildiğince özenli davranan.
Niye metrobüste ses terörü yaşatan bu insancıklara, sırf benden
daha çok yıl bu dünyada kaldıkları için tolerans göstereyim
ki?
 |
Yüksek sesle konuşan kadınlar terör yaratır! |
Telefonda
yüksek sesle konuşanlar acaba Mars'a füze mi gönderiyor?
İş
yerlerinde çoklar, otobüste vapurda çoklar, sokakta çoklar...
Özellikle de iş yerlerinde bağırarak müşteri ile veya
elemanları ile konuşurken, “ne kadar önemli bir şahsiyet
olduklarını” etraflarına ilan ettiklerini sanırlar. O telefonda
halletmeye çalıştıkları iş her neyse sanki dünyanın en önemli
işiymiş gibi davranırlar. Oysa onlarca iş yerinde yüksek sesle
telefonla konuşan yüzlerce insan gördüm, hiçbiri Mars'a füze
göndermiyordu, ya da hiçbiri grip aşısını bulmamıştı! Emin
olun Graham Bell bu telefonla etraflarındakileri taciz edenleri ön
görebilseydi, bir kez daha düşünürdü acaba icat etmese mi diye!
İş
yerinde bağıra çağıra konuşanların beyinlerinde farklı bir
kimyasal mı var?
Telefona
gerek duymayan, ağızlarını açtıklarında ortamda baskın bir
ses kirliliği yaratanlar var bir de! Her iş yerinde onlardan var
bir ya da birkaç tane! Genelde de kadın oluyorlar nedense. En yoğun
hesaplarla uğraştığım açık ofiste bir tanesine “Biraz sessiz
olabilir misin, dikkatim dağılıyor” deme gafletinde bulunmuştum
da aldığım cevap beni ürkütmüştü dün gibi hatırlıyorum:
“Benim
yaradılışım böyle ne yapabilirim, sesim yüksek çıkıyor.
Rahatsız oluyorsan kulaklık tak!”
Böyle
söyleyen birine ne cevap verebilir ki insan!
Öyle
yüksek perdeden öyle pervasızca veriyor ki cevabı, sanki ben O'nu
rahatsız etmişim gibi! O nasıl gereksiz bir özgüvendir, o nasıl
acayip bir bencilliktir, o nasıl tuhaf bir saygısızlık durumudur,
o nasıl bir saldırıdır!!
Kendi
sesleri yetmezmiş gibi yüksek sesle müzik
dinlerler bir de!
Düşünün
açık ofiste çalışıyorsunuz, içinizden bir tanesi hiç kimseye
fikrini sormadan kafasına göre bir müzik açıyor ve bangır
bangır dinliyor. Yönetici ise “işini yapsın da aman dinlesin!”
modunda, ya da bıkmış elemanın çirkefinden, belki O da diğer insanların rahatsız olabileceğini düşünemiyor. Böyle bir ortamda iş yapmaya çalışıyorsunuz.
Kulağınız kulaklık takmaktan artık tahriş olmuş durumda...
Ne
yaparsınız?
Patron
gelse diye gözünüz yollarda kalır elbette, zira patron gelince ne
yüksek sesle konuşma kalır ne de müzik!
 |
Kulaklık taksanız da o kadınların seslerini sustıramazsınız! |
Çünkü
bu insanlarda başkalarına saygı duymak, toplumsal kurallara
uymak gibi bir bilinç düzeyi yok. Sadece patron korkusu ile insan
gibi davranabiliyorlar! Eli sopalı patronlar da bunlar için var,
fazla özgürlüğü kaldıracak bir eğitim düzeyinde değiller maalesef! Diploma falan hak getire, olsa ne olur olmasa ne olur!
Çok
ve boş konuşan kadınların zaman hırsızlığı!
Çok
ve genelde de boş konuşan kadınlardan gerçekten de hiç ama hiç
haz etmiyorum. Hele ki sesleri son perdeden çıkıyorsa benden uzak
olsunlar bir zahmet. Elimde olsa bir makine icat ederdim, kendi
çıkardıkları o bet sesleri olduğu gibi yankılatarak kendilerine
dinletirdim. Belki o zaman azıcık volümü kısmayı öğrenirlerdi.
Bir
soru sorarsınız, cevap olarak bir destan yazarlar size. Sorduğunuza
soracağınıza pişman olursunuz. Ya da sabah işe gelirler, başlarlar kankaları olan öbür kadına dün akşam neler olduğunu anlatmaya...
Anlatırlar, anlatırlar, anlatırlar... Saat 11 olur, onlar hâlâ
anlatmaktadır. İki satır çalışırlar, tekrar anlatırlar. 3 satır
çalışırlar tekrar anlatırlar... Ne bitmez tükenmez hayat hikayeleri vardır!!
 |
Kadınların konuşması hiiiç bitmez! |
İş
hayatımı düşünüyorum da sesi yüzünden rahatsız olduğum erkek
gerçekten de hiç olmadı! Elbette karaktersizlik anlamında
sınırları zorlayan erkek iş arkadaşlarım oldu fakat ortamı
sesleriyle, çirkefleriyle, kavgalarıyla, yapmacık tavırlarıyla
bozan hep kadınlardı. O kadınlardan çok ama çok sıkıldım...
Hep
diyorum, ben bu devrin insanı değilim, 30'lu 40'lı yılların
saygılı, naif, zarif Pera insanlarının arasında olmalıymışım...
Saygısızlığı
doğallık, fütursuzluğu açıksözlülük, bencilliği özgüven
sayan modern zamanlara hiç ama hiç uyum sağlayamıyorum.
Peki
ya sizde durumlar nasıl?