26 Ocak 2023 Perşembe

Anlatması Zor Bir Şey

Evet birkaç aydır kıvranıyorum bu yazıyı yazmak için, artık zamanı geldi. Yazayım ve geride kalsın tüm tortuları ve ben de önüme bakayım artık.

2012’de ara vermiştim tekstile, hatta bu blogu da tekstil sonrası evde yazı yazma süreçlerinde açmıştım. Ondandır adının “Evde Yazar” oluşu. Takip edenler bilir o günleri. Ve kader işte, 2017’nin bir eylül akşamında, Avşa Adası’nın gün batımı manzarasına karşı akşam birasını içerken, eski patronumdan gelen telefonla tekrar başlamıştım tekstilli günlere. Ve 2023 itibariyle bir kez daha nokta koydum. Başlaması gibi bu bitiş de çok âni oldu. Gerçi çok bıkmıştım bu yoğun, stresli ve gitgide bıktırıcı hale gelen süreçten. Ama bu kadar trajik olmasını kimse beklemiyordu.

Bir cümle gibi oluyor böyle süreçler. Bir cümleye başlar gibi büyük harfle ve büyük umutlarla başlıyorsun bir işe de.  Zannediyorsun ki özne artı tümleç artı yüklemden oluşan huzurlu bir hayat bekleyecek seni. Öyle olmuyor işte… Gizli öznelerin yüklemi direkt etkilediğini sonradan anlıyorsun. İş işten geçtikten sonra yani. Yüklem’e sorduğun çoğu sorunun yanıtı belirsiz kalıyor. “Kim?” diye soruyorsun, yanıtı belli değil; “Ne zaman?” diyorsun, yanıt yine belirsiz…” Ne için?” diyorsun ya var ya yok cevaplar çıkıyor karşına… Üstüne üstlük her şeye maydanoz olan dolaylı tümleç gibi iş arkadaşları ile uğraşırken; belirtisiz isim tamlamaları, edatlar ve de bağlaçlar ile boğuşurken; bir de bakıyorsun ki bu başı sonu birbirine bağlanmayan saçma cümleye nokta koymanın zamanı çoktan gelmiş. Evet, bir cümleye nokta koymaktan daha doğal ne olabilir değil mi? Hiçbir işin sonsuza dek sürmesini beklemiyoruz ki zaten. Ama diyorum ya, kimse bu kadar trajik bir son beklemiyordu. 

Gerçi belliydi şirketin batacağı ama, dedim ya; kimse bu kadar trajik bir son beklemiyordu. Dışarıdan neşe dolu görünen, ne olursa olsun yaşama bağlılığından asla taviz vermeyen; sporunu düzenli yapan, yaşlı da olmayan, sosyal hayatı inanılmaz renkli, herkese moral veren, konuştuğu herkesi kendine hayran bırakan, iletişim konusunda süper yetenekli biriydi bizim büyük patron. Hatta o sabah da işe gelmiş ve hiçbir şey olmayacakmış gibi, sanki yarını varmış gibi, işlerle ilgili konuşmuştuk kendisiyle. Biraz da kızmıştım hatta içimden; yine hesapsız kitapsız anlık kararlarından birini aldığı için… Sonra normal bir şekilde müşteri toplantısına gideceğini söylemiş ve çıkıp gitmişti. Gidiş o gidiş!



Saat üç sularında öğrendik ki intihara gitmiş meğer! Çıkmış gitmiş şirketten, ortağı olduğu diğer şirkete uğrayıp öğle yemeğini yemiş oradakilerle, demek ki içten içe veda etmiş onlarla da. Cep telefonunu bırakmış o şirketteki sekretere, şarja tak demiş. Sonra evine gidip önceden hazırladığı mektupları bırakmış yastığının altına. Evdeki yardımcıya da tembih etmiş. “Aman ha!” demiş, “Bu mektupları mutlaka eşime ver!” Sonra da atladığı gibi arabasına, basmış köprüye… Köprüde arabadan inmiş, hatta arkadan gelen bir araba kendisine neredeyse çarpacakmış, pardon demiş arkadaki şoföre, koşarak geçmiş bariyerleri, ve hoop atlamış boğazın derin sularına! Birkaç saat içinde bulunmuş bedeni. Biz de öğleden sonra öğrendik. Sonrası hızlı çekim film sahnesi gibi. Karakola gitmeler, gelen alacaklılar, tefeciler, bankalar, şunlar bunlar, gözyaşları…Yaşarken abi abi diye yalakalık yapanların daha ceset soğumadan ardından küfür etmeleri… Değişen duruma göre konumlarını değiştiren yanar döner tipler… Filmlerdeki zaman atlaması sahneleri gibi… Her şey hem hızlı, bir o kadar da yavaş gelişti. 

Eğer şirket kurumsal bir yer olsaydı bütün bu olanlardan belki üç gün sonra işimize kaldığımız yerden devam ederdik. Ama işte patron şirketi olunca öyle olmuyor. Kafasının içindeymiş bütün ödeme planları, alacaklılar, verecekliler, projeler… Zekasına güvenen ve de egosu yüksek olan insanların tipik hatasıdır bu…

Neyse işte olanlar oldu ama her şey o anda bitmedi. Meğer şirket düşündüğümüzden daha çok batmış borca. Sadece faktöring ve bankalar olsa yine iyi. Digorlu mafyası bir taraftan, otopark mafyası başka taraftan, hatta içlerinde koyunlarını satıp bizim patrona faizli borç veren birileri bile vardı…

Birkaç ay daha kaldım şirkette işler toplansın diye. “Batan gemi” benzetmesinin neden söylendiğini de ince ayrıntılarına kadar görmüş oldum bu sayede. Daha cenaze kalkmadan, ama cidden kalkmadan, depodaki malları sattılar sudan ucuza. Kendi kendine karar veremeyen öbür ortağın basiretsizliği öyle bir çıktı ki ortaya. Her “Sana yardım edeceğim” diyene inandı. Batan geminin mallarını bölüşmek isteyen ve de timsah gözyaşları döken herkese inandı. Kendisine gerçekten destek olacak, çıkar gözetmeyecek herkesi dışladı, çakalların kucağına teslim etti kendini. Onlar ne derse yaptı, yapmaya devam ediyor. İşyeri kapandı, karşılığı olmayan yüzlerce çek kaldı piyasada. Mafyalar alacaklarını alamadılar, ne yaparlar bundan sonrası için yaşayıp göreceğiz. Tabii ki hiçbir işçi hakkını alamadı, tazminatlar yandı, iki üç maaş yandı bitti kül oldu.

Demem o ki, olayın üstünden neredeyse üç ay geçmesine rağmen hâlâ kendime gelmiş değilim. Olanlara inanmak çok kolay değil. Dediğim gibi sıradan biri olsaydı belki “Bunalıma girdi, dayanamadı gitti” derdim ama, bunalıma girecek biri asla değildi. Ve size garip bir şey söyleyeyim. Bu bizim ölen patronun birlikte eğlendiği, maç yaptığı, iş yaptığı en yakın arkadaşı da kendisinden bir ay sonra nedensiz bir şekilde bu dünyaya veda etti. İntihar değil ama sağlıklı bir adamın nedensiz ölümüydü o da. Hikâye tamamlayan kafam hemen olayı başka yerlere çekti tabii ki. Yani demem o ki, sanki çağırdı arkadaşını gibi geldi bana. Belki de tezgâhı kurdular gittikleri yerde ve eğlenmeye devam ediyorlar; belki de bu yazdıklarımı bile şu anda okuyup bana omzumun üzerinden gülümsüyor. Kim bilebilir… Her şey gizemli, ama her şeyin bir zamanı var. Üç ay sonra dönüp arkama baktığımda, kendisine teşekkür edesim bile geliyor. Eğer bu şekilde âniden veda edip gitmeseydi, işe devam ederdim. Kaç kere denediysem işten ayrılmayı hep beni O durdurmuştu çünkü. Yine beceremezdim ayrılmayı ve stres topuna dönerdim muhtemelen. Hayat geçip giderdi ve ben, sabah yedi, akşam yedi temposuyla hayatı izlemeye bile vakit bulamazdım. Belki de beni kurtarmak için böyle bir şey yapmıştır; hayatın gizemini kim çözebilmiş ki…

İşte böyle sevgili blogcuğum, hayat çok acayip... Bütün bunlar olup biterken, koltuktan kalkmadan yaşadım son aylarda. Artık bir şeyler yapmam lazım. Ne bileyim, çok yoğun olmayan bir işe başlamam lazım belki. Bilmiyorum, belki bir senaryo ekibine dahil olurum. Aslında haftada iki gün gidilen, kalan zamanı evde çalışılan, parası bol, kendisi hoş, insanları tatlı bir iş olsa ne güzel olur. Belki burayı okuyan birilerinden iş teklifi bile alırım…  Hayatın mucizelerinin bitmediğini en iyi ben biliyorum çünkü.  

Omzundan bakıyorsa eğer, patrona da "aşk olsun" demem lazım.

 

 

 

16 yorum :

  1. Hakikaten inanılmaz.. Çok etkilenmen de normal ama artık "normal" nedir ondan bile emin değiliz. Yine de bütün bu olan biteni bir şekilde yeni bir fırsata dönüştürmek için hamle etmen çok büyük bir adım, umarım dilediğin gibi güzellikler getirir sana bu adımın... Geçmiş olsun....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün senaryolar hayatın içinde zaten, ama bir şekilde yüzleşebiliyoruz, buna gücümüzün olması ise paha biçilemez elbette. Bakalım yeni perdede neler çıkacak karşıma:)
      Çok teşekkürler bu güzel dilekli yorum için, sevgiler.

      Sil
  2. Film gibi..
    Allah rahmet eylesin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dahası da var aslında, bence dizi gibi... İyi dilekleriniz için teşekkürler

      Sil
  3. her psikolojik problem dışardan görünmüyor maalesef. Kimse kimsenin içini bilemiyor. Keşke böyle olmasaydı..Keşkeler çoğalır bu hikayede fakat sonu belli giden gitti artık kalana Allah sabırlar versin. Bu dünya da Allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermesin. Şimdilerde herkes mafya gibi takılmayı bir halt zannetmeye başladı.. Bu gidişat nereye anlamıyorum. Umarım sizde en kısa zamanda toparlar hayatınızı güzelce yoluna koyarsınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız, olaydan sonra ben de böyle düşündüm. Dışarıdan belli olmuyor bazı sorunlar cidden. Çok teşekkürler iyi dilekleriniz için. Mafya gibi takılsalar keşke, mafya oldular hepsi

      Sil
  4. alla alla yaa gerçekten de olcak şey değil, sonra da diğer kişi. yani, ekonomik açıdan sıkışınca çıkışı intiharda buldu demekki. digorlu mafyası ne ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sadece ekonomik olduğunu düşünmüyorum, olayın başka boyutları da vardır mutlaka. Diğer kişiye cidden çok şaşırdım. Adam pat diye öldü, ve çok iyi arkadaşlardı. Bu da benim için gizemli bir olay...
      Digorlu mafyasını ben de yeni duydum. Bu mafyalar kendi aralarında birbirlerine düşmanlar, tuhaf tuhaf lakapları vardı. Olaydan sonra sabah gelip gece yarısına kadar şirkette bekliyorlardı, kendi aralarında konuşurlarken duydum ben de :)

      Sil
  5. Başınız sağ olsun. Satırlarınızda büyük hayat dersleri ve üzerine düşünecek ne çok konu var. Dilerim en kısa zamanda istediğiniz gibi bir işle, bir meşguliyetle karşılaşırsınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Çok haklısınız, bu hikayenin öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere içinde çok hayat dersi var.
      İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim, umarım istediğim gibi bir iş olur hayatımda bunun sonrası için.
      Sevgiler

      Sil
  6. Geçmiş olsun bence bi işin senaryosunu yazbilirsiniz baya bir film gibi olmuş. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Evet bu konu bir senaryo olabilecek kadar detaylı. Kim bilir, belki bir gün yazabilirim

      Sil
  7. Bu yazınızı okuyunca "Ohh" Dedim sizin adınıza ben ferahladım. Böyle hayatımızda anı kayıplar yaşayınca, ki üzerine başka birçok şey de birlikte yaşamışsınız, insanların başka başka halleriyle tanış olmuşsunuz; bunların hepsini sindirebilmek, kendi içinde bir yerlere koyabilmek ne denli zordur tahmin edebiliyorum. Siz o evreyi yaşıyorsunuz ve bir şekilde artık bazı şeyler yerli yerine oturmaya başlamış ki siz de anlatabilmişsiniz , o evreye gelmişsiniz. Bu arada yazınızın başında yine ne güzel anlatmışsınız derdinizi. Daha açık yazınca anlatım dilinize yine hayran kaldım. Başınız sağ olsun. Bu kadar uzun süreli tanıdığınız iş yaptığınız bir insanı bu şekilde kaybetmek, bunun size olan etkisi zor olsa gerek. İnşallah yazınızda tarif ettiğiniz gibi size iyi gelecek yeni bir iş, yeni bir ortama vesile olsun bu süreç. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle empati kurup duruma benim gözümle baktığınız için teşekkür ederim. Evet, zor bir süreçten geçiyorum; aslına bakarsanız daha yazılacak çok şey var. Hâla içimdeki kavga bitmedi, özellikle geride kalanların yaptıklarıyla ilgili. Zaman içinde hafifleyecek biliyorum, ve hayatın bana sunacağı yeni frsatlara açığım artık :) Çok teşekkür ederim iyi dilekleriniz için, sevgiler.

      Sil
  8. Geçmiş ve rahmet olsun...
    Filmlerdeki gibi olmuş hakikaten. Çok üzücü...
    Her şeye rağmen güzel tarafından bakabilmeyi öğretmiş size hayat, bunu görebiliyorum. Umarım seveceğiniz, hayatı izlemeye vaktiniz olacağı bir işiniz olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, evet gerçekten de film gibi... Olay her ne kadar kötü de olsa, sıcaklığı geçince durup biraz geriden bakıyor insan. Biraz yabancılaşıyor duruma. Böyle bakınca o çok kötü şeyin içinde bile iyi bir şeyler görebiliyor. Yani evet ben hep böyle yapıyorum. Aksi taktirde hayatla başa çıkamazdım sanırım. İşle ilgili iyi dilekleriniz için de ayrıca teşekkürler, sevgiler.

      Sil