4 Ocak 2024 Perşembe

Ağaç Ev Sohbetleri - #228 / Çalışanlar Çalışmayanların Giderlerini Karşılasın mı?


Ağaç Ev Sohbetleri 228. sayısında tekrar beraberiz. Yine sevgili Deep ’den geliyor haftanın konusu:

"Bir ülkede çalışan kesim çalışmayan kesimin giderlerini vergileri ile karşılamalı mı?"

Bu soruya cevap vermek için kavramların içini iyi doldurmak lazım. Şimdi çalışan kesim var, çalışan kesim var. Örneğin emekli ama milletvekilliğine devam eden pek ayrıcalıklı zat-ı muhteremler çalışan kesim mi, yoksa yan gelip yatan kesim mi ona bir karar vermek lazım. 2024 Ocak ayı itibariyle 230 bin lira maaş alacak bu şahıslar. Asgari ücret ne kadar? 17002 TL. İşçi emeklisiysen, yanlış anlaşılmasın sadece çaycı ya da süpürgeci gibi vasıfsız yani herhangi bir insanın yaptığı işi yaparak emekli olanları kastetmiyorum; mesela kötü niyetli patronunun tam maaştan değil de asgari ücretten sigortasını yatırdığı bir yüksek mühendis de, muhasebe müdürü de işçi emeklisi olabilir. Kaç lira maaş alıyor bu arkadaşlar? Yeni zamlarla 11.000 bilemedin 15000 TL. Bu sadece bir örnek.

Çalışıp çalışmadığına karar veremediğimiz pek çok insan var ülkemizde. Sadece vekiller kafa karıştırmıyor. Mesela ensesi kalın dayıları sayesinde bir yerin yönetim kuruluna seçilip “huzur hakkı” alanlar çalışan kesim mi oluyor? Bakar mısınız maaşın neden verildiğine? Huzur hakkı için! Yani adam öyle riskli kararlara imza atıyor ki, yatınca uyuyamaz hale geliyor. Evinde huzur muzur kalmıyor. Yersen… Acaba yönetim kurulu toplantılarına katılıyor mudur? Huzuru bilir. Bu adamlara ne yapmak lazım? Ek maaş vermek lazım. Adı da “huzur hakkı” Şimdi soruya dönelim. Bu “huzur hakkı” için bir yerin yönetim kurulunda olanlar çalışan kesim mi oluyor çalışmayan kesim mi? Mesela devletin bilmem ne kuruluşunda huzur hakkı alan kişilerin maaşını da vergiler yoluyla vatandaşın ödemesi hak mıdır? Cevap veriyorum, haktır demek yetmez efendim. Bu durum hepimize müstehaktır!

Şimdi Sevgili Deep’in sorduğu soruya tekrar gelelim. Bir ülkede çalışan kesim çalışmayan kesimin giderlerini vergileri ile karşılamalı mı?

Tabii ki karşılamalı… Yani şimdi sen koskocaman milletin vekili olacaksın, haftada bir grup toplantısına gidip genel başkanını alkışlayacaksın. Ondan sonracıma eğer ağzın laf yapıyorsa basına bir iki hamaset yapacaksın, ondan sonracıma kanun tekliflerine emme basma tulumba gibi başkanınız evet derse evet, hayır derse hayır diyeceksin… Bütün bu aşşşırı sorumluluk gerektiren ve son derece aşşşırı zor işleri yaparken elbette senin maaşını çalışanların vergilerinden kesip ödemeleri gerekir. Böyle soru abesle iştigal efendim. Tabii ki, bittabi çalışmayanların giderlerini çalışanlar karşılamalıdır.

Biz öğrenciyken çok meşhur bir kitap vardı. Karl Marx’ın damadı yazmış kitabı.


Adı “Tembellik Hakkı”

Diyor ki Paul Lafargue kitabında, çalışmak diyor, insanın doğasına aykırı diyor. İnsanların tembellik hakkı olması lazım diyor. Çalışmak diyor bir zorunluluk değil, bir seçim olmalı diyor. Çalışmak insanları mutsuz eder, hasta eder diyor. Hatta daha da ileri gidiyor, çalışmak insanları köleleştirir diyor. Bir de hayali var. Makineleşme artınca insanlar daha az çalışacak diyor. O zaman diyor, insanların boş vakitleri olacak diyor; sanatla kültürle ilgilenmeye, doğada vakit geçirmeye daha çok zaman bulacaklar diyor. Bütün bunları ne zaman söylüyor? 1883’de söylüyor. 141 yıl önce yani. 2014 yılında bizim Mandıra Filozofu da benzer şeyleri söylüyordu kopya da olsa ve ünlü olmuştu hatırlarsanız. 

Şimdi efendim benim fikrimi soracak olursanız; tembellik herkesin en doğal hakkıdır. Paul'e sonuna kadar katılıyorum. Soruya dönelim tekrar:

“Çalışan kesim, çalışmayan kesimin giderlerini vergileri ile ödemeli mi?”

 Bu soruya cevap değil de daha çok soru sorasım geliyor, kendimi tutamıyorum, birisi beni durdursun…

Mesela ülkesindeki savaşta vatanını savunmayıp komşu ülkeye kaçan genç erkeklerin giderleri, o komşu ülkede vatanına hizmet için çalışan öğretmenlerin, doktorların, işçilerin ödediği vergiler ile karşılanmalı mı?

Mesela siyasi partilerin özel uçak giderleri, efendime söyleyeyim seçim zamanı bastırdıkları naylon bayrakların giderleri, siyasi partilere bütçe vermek ayağına çalışan kesimin vergileriyle karşılanmalı mı?

Mesela sadece bir deftere mühür basan adam memur sayıldığı için ve görev tanımı hiç sorgulanmadığı için alacağı maaş, özel sektördeki kölelerin maaşından kesilen vergilerle karşılanmalı mı?

Mesela vekillerin ve sülalelerinin implant masrafları, diş çekimi için bile hastaneden randevu alamayan işçilerin vergilerinden yapılan kesintilerle karşılanmalı mı?

Mesela milyonlarca insana hiç hitap etmeyen TRT dizilerinde güya oyunculuk yapan adam ve kadınlara ödenen astronomik ücretler, yine köle gibi çalışan insanların elektrik faturalarına ilave edilen vergilerden karşılanmalı mı?

Mesela hiç geçmediğimiz köprüleri yapan adamlara, onlar huzurlu uyuyabilsinler diye ödenen dolar bazındaki manyak rakamlar, çalışanların maaşlarından kesilen vergilerle karşılanmalı mı?


Sorular uzar gider. Fazla da kafanızı şişirmeyeyim.

Elbette karşılanmalı! Tabii ki karşılanmalı! Böyle soru olur mu?

Çünkü insanlar ikiye ayrılır; çalışanlar ve kazananlar. Sen çalışmazsan onlar taş mı yiyecekler?

Çünkü insanlar ikiye ayrılır; köleler ve efendiler. Birileri köle olmazsa efendiliğin tadı mı kalır?

Çünkü insanlar ikiye ayrılır; ezikler ve kurnazlar. Sen ezilip büzüleceksin ki birileri bu durumdan keyif alsın.

Öyle liberal eşitlik meşitlik söylemleri masal yahu, siz daha orda mısınız?

Netekim, Marx’ın damadı haklıydı sevgili dostlar. Ve 141 yıl önce yazdığı sosyalist manifesto en çok da kapitalist ve emperyalistler tarafından anlaşıldı. “Tembellik Hakkı” olduğunu kabul ettiler, uyguladılar ama dile getirmediler. Ya herkes bu hakkının peşine düşseydi? Kaos çıkardı ayol, denge menge kalmazdı' 

Siz kabul etseniz de etmeseniz de insanlar ikiye ayrılır; tembellik hakkı olanlar ve tembellik hakkı olmayanlar…

Şimdi efendim soruya tekrar gelelim diyeceğim ama buna hiç gerek yok. Adaletli bir çalışma düzeni kurulmadıktan sonra, adaletli bir sosyal devlet olmadıktan sonra, birileri tembellik hakkını sonuna kadar kullanmaya devam edecek, birileri de seve seve olmasa da söve söve o birilerinin giderlerini karşılayacak. 

"...İki kere iki dört, elde var Ayten!"

Bari tembellik hakkını kullananlar Paul Lafargue’nin dediği gibi sanata ve kültürel faaliyetlere vakit ayırsa da ortam yeşillense diyeceğim de o da zor be dostum; çıksa çıksa ortaya  ancak ucube Nasreddin Hoca heykeli çıkar!


Tamam ya, abartmış olabilirim biraz; bakmayın siz bana; yine gevezeliğim üzerimde.

 Bozmayın morallerinizi!

Ne demiş ünlü hava durumu sunucusu?

Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun;

Kalın sağlıcakla…

10 yorum :

  1. Merhabalar.
    Bu çok çetrefilli bir konu. Sizin de dediğiniz gbi kavramların içini layıkıyla doldurduktan sonra enine boyuna tartışılacak bir konu. İçinde bulunduğumuz sistem ve durum bizleri, ellerin ülkelerine imrendirmekten başka bir işe yaramıyor. Şimdi de sosyal medyanın her köşesine el atıp, iktaidarın ve mevcut sistemin aleyhinde konuşup yazanlarla uğraşmaya başladılar. Konuşma hürriyetin yok, eleştirme hürriyetin yok! Hal böyle iken, biz ancak bundan sonra kuşlardan, böceklerden konuşabiliriz.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ne güzel söylediniz. Hatta ben ne zaman canım sıkılsa, güneşi olmayan ama insanına değer veren İskandinav ülkelerindeki içimi açan kar manzaralarını ve insan hikayelerini izleyerek hayallere dalıyorum. Hatta hızımı alamıyor, fakir olmalarına rağmen korkmadan gülümseyerek gece gündüz dans eden Kübalıları izliyorum. Oysa ne güzel bir ülkemiz var, 3 yanı deniz. 4 mevsimi var, şahane meyveleri var, insanı güzel...
      Teşekkürler yorumunuz için, sevgiler 🌺

      Sil
  2. Çalışma hayatım boyunca patrona kazandırdım. Öyle böyle değil hem de. Fakat hep kendimi sorguluyordum. Gece gündüz demeden çalışıp bunu niye yaptığımı düşünmeksizin en az otuz senemi birilerini zengin etmeye adadım. Özel sektörde çalışanlar için tek amaç patrona kazandırmaktır. Kim daha çok kazandırırsa o işinde yükselir. Her şeye rağmen bazı durumlara göz yumsam da bazen devleti büyük zarara sokacak hususlarda "devletin memurlarına rağmen" atılmayı göze alıp karşı çıktım ve belli ölçülerde başarılı oldum. Devlet memuru olmadığım halde devlete kazandırdıklarımın mevcut iktidar tarafından nerelere harcandığını tahmin edebilseydim hiç canımı sıkmazdım.

    Huzur hakkı saçmalığı tam bir rezalet. Bir de danışmanlar ordusu var külliyenin. Dolayısıyla kolay para kazananları görünce çalışmak insanın içinden gelmiyor. Ne yazık ki bizim gibi kölelerin çalışmak dışında bir alternatifleri de yok. Makineleşme, teknoloji, bilimsel yenilikler tembellik yerine sömürüyü arttırdı.

    Diğer taraftan bugünün meselesi değil bu elbette. Erdemir'e iş yaparken daire başkanının iki sekreteri vardı. Biri kadroluydu, tamamen ense yapıyor, diğerinin en az iki katı maaş alıyordu. Yanındaki sekreter ise arı gibi oradan oraya koşturuyor, asgari ücretle çalışırken her an atılma tehlikesini içinde taşıyordu. Huzura ermek için kapitalist sistemin yıkılması, belirttiğiniz üzere adaletli bir çalışma düzenine geçmek gerekiyor. Ufukta böyle bir ideale liderlik edecek birinin bulunmaması büyük talihsizlik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çalışma hayatını yazsak gerçekten de roman olur. Hayatım boyunca en hassas olduğum konu adalet oldu ve maalesef hep adaletsizlikler önüme geldi. Ne söylesek eksik kalır. O yüzden ben artık şaşırmıyorum bile olan bitene...
      Düzelmeyi umut etmek istiyorum 😊🙏 Teşekkürler yorumunuz için.

      Sil
  3. Valla bu topa giresim yok çünkü çok şükür bütün golleri atmışsın. Bir okur kimliği ile bir kez daha şöyle derim: Kesinlikle bi mizah ustasısın. Bak mizah dedim ama altını biraz daha çizmiş olayım, komiklik değil yani... Güldürürken düşündürten enfes bir mizah!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bu topa girmek istememiştim başta, kısa bir şey yazarım diyordum, meğer içimde ne birikmiş bu mesele, resmen hafifledim :)) Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim, sağ olun var olun; ama mizah ustalığı kim ben kim, çok fırın ekmek yemem lazım diyeceğim de ekmek de sağlıksız diyorlar artık, kafam karışıyor iyice. Madem ekmek sağlıksız, bu çıraklar ne yiyecek de usta olacak, hiç bunu düşünen yok:) Sevgiler, saygılar, tekrar teşekkürler 🙏🌺💐

      Sil
  4. Tam senin kalemin bir yazı konusuydu. Hakkını vermişsin Evde Yazar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet beni ne güzel anlamışsın :) Kendimi susturamadığım konulardandı :)) Teşekkürler, sevgiler 😊

      Sil
  5. kara mizah yapmışın seeen :) tembel hakkı evet var kadıköy de öyle biri yaa yazık ona meczup oooo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçimden hep böyle yazmak geliyor, kendimi durduramıyorum :) Tembellik hepimizin hakkı :))

      Sil