Birine
sadece içinizi dökmek istediğinizde, o kişi size nasihat etmeye kalkarsa ne
yaparsınız?
Ben böyle bir durumda direkt
kabuğuma çekiliyorum. Bunu isteyerek de yapmıyorum ama genelde böyle oluyor.
Hatta nasihat veren kişiyi göresim de gelmiyor. Uzaklaşıyorum. Bunu bilinçli de
yapmıyorum, ama böyle oluyor. Sonra da o kişi “Neden aramıyorsun, neden
aradığımda kısa kısa konuşup kapatıyorsun, neden görüşemiyoruz?” falan deyip
bir süre sonra da benden kopuyor. Hatta içlerinde beni azarlayanlar da oldu bu
konuda.
Ben ne yaptım? Elbette
yine içime kaçtım… Neden sadece beni sorguluyorsunuz ki, azıcık ama çok az bile
olsa kendinize de baksanıza…
Şimdi diyeceksiniz ki kaçmak en
kolayı.
” Neden rahatsız olduğun şeyleri
yüzlerine söylemiyorsun?” diyeceksiniz belki de.
Çünkü ben, eğer önemseyip
karşımdaki kişiye içimi açmışsam, o kişi de sadece beni dinlemekle kalmadığı
için ve hiç ihtiyacım olmayan, ya da zamanı gelmemiş, ağır gelecek nasihatlerle
beni yaraladıysa; niye konuşayım ki ötesini berisini…
“Dost acı söyler" cümlesi hiç
bana göre değil. Dost dediğin, incitmeyendir…
Çünkü dedim ya, ben öyle kolay
kolay içini açan biri değilim. Açmışsam eğer, demek ki çok güvenmişim. Sadece
beni dinlemesini istemişim. Nasihat isteseydim zaten sormaz mıydım “Ne yapayım
sence?” diye…
Bazıları beni çok kırılgan bulur,
alıngan bulur. Daha doğrusu kendilerinin ne söylediğini falan sorgulamadan,
yani özeleştiri yapmadan “Sen de çok alıngansın!” deyip işin içinden çıkarlar.
Ben bu klişelerden çok sıkıldığım zamanlarda da içime kaçarım. Ya da işte böyle yazarım, kelimeler en yakın
arkadaşım olur. O yüzden blogum, ve bloguma yorum yazan, şahsen tanışmadığım
insanlar gerçekten de çok değerli benim için.
Sadece içini dökünce de değil;
durduk yere nasihat edenlerden de uzaklaşırım.
Mesela durduk yerde size birisi “Bu ne böyle, ne kadar kilo almışsın!” dese; ya da tam tersi “Bu ne böyle çöpe dönmüşsün zayıflıktan” dese… Ya da “ Sen geçenlerde böyle bir yazı yazdın, niye yazdın bunu, başka konu yazsaydın ya” dese! Ya da bir hastalık atlattığın için sevincini paylaştığın bir arkadaşın “Ya bir de şu doktora git, belki başka hastalık vardır” dese; uzaklaşıp kaçmaz mısınız oradan… Ben kaçıyorum, çünkü böyle hitaplar bana aşırı negatif enerji yüklüyor… Mücadele edecek gücüm kalmıyor, hatta nefes alamayacak hale geliyorum sıkılmaktan...
Zaman geçtikçe fark ediyorum ki,
insanın kan bağı ile bağlı oldukları da dahil olmak üzere; dost dediği, arkadaş
dediği, ne bileyim yeğen dediği, abla dediği, kardeş dediği birçok ilişki
bilerek ya da bilmeyerek negatif duygular yüklüyor.
Ve aslında belki de insanın
huzurlu olması için bütün bu ilişkilerden arınması lazım.
Şu anda bakıyorum da kendi
hayatıma; bugüne kadar olan üzüntülerimin büyük çoğunluğu insanların bana
söyledikleri yüzünden olmuş. Hani demiş ya Pir Sultan Abdal:
"... İlle dostun bir
tek gülü yaralar beni..."
O hesap işte...
Duymamak için kaçıyorum kendime, nefes alıyorum biraz…
OFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFF...............
YanıtlaSilO kadar ben yazmışım gibi ki bu cümleleri, okurken "di mi ya, di mi ya" diye söylendim durdum.
O kadar "evet" ki yazdıklarına cevabım... kabuğumda krallık kurdum çıkmaz oldum dışarı.
Dost dediğin acıtmayandır demişsin... Dost acı söyleri daha çok seviyor insanlar. Herkes işine ne gelirse.
O noktada günlük tutuyorum. Ben söylüyorum o dinliyor. Anlayışlı ve vefakar.
Sevgiler
Ne diyeyim bu yorumun üzerine, sadece sevgilerimi gönderiyorum içtenlikle... 🌺💐🥰
SilMerhabalar.
YanıtlaSilDuymak istemediğin nasihati dinlemek, insanın zoruna gider, rahatsız olursunuz. Hele bu nasihat, bir de karşı tarafa içini döküp, paylaşarak rahatlamak istediğiniz bir anda karşı taraftan gelmeye başlarsa, yandı gülüm keten helvası.
Dost gerçekleri söylediği için, söylenen acı gelir insana. Dost dediğin dosdoğrudur. Ne yani dostun olmayla, sizi doğrulardan gerçeklerden haberdar etmeyecek mi? Buna ancak riyakarlık denir. Eğer dostun sen kırılmayasın, üzülmeyesin diye gerçekleri çarpıtıyorsa, bu hiç doğru ve affedilebilecek bir şey değildir. Dostun senin kuyunu kazmıyorsa ve sana da gerçekleri adam gibi (edep ve üslup çerçevesinde) söylüyorsa, işte dost dediğin böyle olur.
Bir de yazınızda bahsettiğiniz güya dost tarafından söylenebilen haddi aşan konular var. İşte gerçek dost, üstüne elzem olmayan konulara girerek sizi incitmez, sizi rahatsız etmez, size negatif elektrik yüklemez. "Buyrulmadık yumuşu puşt oğlan tutar" diye bir ata sözümüz vardır. İşte bu gereksiz dostların, gereksiz söylemleri için söylenmiştir.
Cenab-ı Hakk bizleri, özü, sözü bir; gerçek dostların, dostluklarıyla müşerref ve daim eylesin.
Selam ve saygılarımla.
Merhaba,
SilVakit ayırıp değerli yorumunuzla konuya yeni bir açılım kazandırdığınız için teşekkür ederim.
Mesela ben sigara içerken en nefret ettiğim şey “Şu sigarayı bırak artık, bak hasta olursun” falan gibi nasihatler edilmesinden hiç hoşlanmazdım. Sanki ben bilmiyorum sigaranın zararlarını! Bu sözü duyunca suçluluk duygusu ile kendimi çok kötü hissederdim. Ne zaman kendimi hazır hissettim, o zaman kendi kendime bıraktım sigarayı. Nasihat verenlerden de hep kaçtım. Gereksiz yere nasihat etmeyi seven bir toplumuz maalesef.
“Dost acı söyler “sözüne ise uslûp açısından katılmıyorum. Dost doğru söyler, bu konuda hemfikiriz. Ama bu doğruları doğru zamanda ve doğru sözcükleri kullanarak, yani incitmeden söylemesini beklerim ben şahsen. Mesela karşıma geçip, “Ben senin dostunsam acı söylerim, berbat bir şekilde kilo almışsın, şişko olmuşsun!” diyen kişi kusura bakmasın ama benim dostum olamaz.
Bazı insanlar, bu atasözünü tamamen yanlış anlıyor. “Dost acı söyler” diyerek karşısındaki insanı üzüp sonra da sahte sözcüklerle teselli etmeye çalışan kişi sizce de dost mudur? Bu tip “sözde dostlar” aslında kadınlar arasında daha çok bence. Belki erkeklerin “dosdoğru” söylemeleri incitici olmayabilir. Biz kadınlar sanırım hayata biraz daha hassas bir yerden bakıyoruz. Bu nedenle ben hâlâ “dost incitmeyendir” düşüncesindeyim 😊
Haddi aşan konulara girenler konusunda ise söylediklerinize tamamen katılıyorum. Bir araya geldikten sonra arkasında yoğun negatif enerji bırakan kişilerden uzak durmak lazım; yoksa ruh sağlığımızı nasıl koruyacağız?
Atasözü dağarcığınız gerçekten taktir edilesi. “Buyrulmadık yumuşu puşt oğlan tutar” şahane bir sözmüş, ilk kez duydum. Araştırdım biraz, “yumuş” emir demekmiş. Bu atasözü de işgüzarlık yapıp bir şey istemeden, sormadan ahkâm kesen, yorum yapan kişileri anlatıyormuş. Çok teşekkürler, bu atasözünü çok sevdim 😊
Evet özü sözü bir, gerçek dostlar olsun hayatımızda; iyi dilekleriniz için çok teşekkürler.
Selam ve saygılarımla…🌺
Ah nasihat alma durumundan yıllarca ben de o kadar çok sıkıldım ki. Özellikle iş ile ilgili verilen akıllardan. "Yahu bana akıl verme bana para ver, sermaye lazım haydi pamuk eller cebe" deyip karşımdakini dalgaya alarak sıyrılıyorum bu gibi durumlardan. Gelmişiz 30lu yaşlarımızın baharına, acaba ihtiyacımız olan şey nasihat olabilir mi? Yemin ederim senaryoyu tekrar kurdum, yaşadım, hissettim, sinirlendim, ve sakinleştim şu an :)) Yazınız çok güzel teşekkürler paylaştığınız için ^_^
YanıtlaSilEvet ahkâm kesmek çok kolay gerçekten de. “Ben senin yerinde olsam…” diye başlayan sonsuz cümleler… Özellikle de iş yerlerinde her şeye burnunu sokup, sadece konuşup, iş yapmaya ve sorumluluk almaya sıra gelince ortadan kaybolanlar…İş hayatında yorucu olan şey, işin kendisi değil gerçekten de insanlar… Düşündükçe anılarım depreşti şimdi 😊
SilTeşekkür ederim yorumunuz için, sevgiler 🌺🥰
yalnızlık en keyiflisi :)
YanıtlaSilİnsanın arkadaşı kalmıyor bir yerden sonra :)
Sil