Benim
kedilere olan nötr tavrımı kediseverler bozdu; anlatacağım
efendim, tane tane, derinlere inerek, hatta başlık başlık
anlatacağım...
Evet
itiraf ediyorum; son zamanlarda kedilere karşı nefrete benzer
hissiyatlar içindeyim.. Nefret derken yanlış anlaşılmasın.
Onlara eziyet etmiyorum, ama onları artık sanırım hiç
sevmiyorum. Nedenlerini anlatacağım. Ama baştan söyleyeyim,
lütfen “ama
hayvan sevmeyen insan da sevmez, ama kedi sevilmez mi, onlar dünyanın
en maaasum yaratıkları...” gibi
klişelerle üzerime gelmeyiniz; zira siz böyle yaptıkça ben
hayvanlardan daha da uzaklaşıyorum!
|
Art by Marino Degano- Cat's life |
Şimdi
efendim, ben çocukken, yani ortaokuldan önce, bahçeli bir evimiz
vardı ve o bahçede tavuklarımız vardı. Tavuklarla hiç sorunum
olmadı zaten. Hatta bir civciv beslediğimi de hatırlıyorum. O
civcivi bir kedi yemişti! Bakın yazarken geldi aklıma bu mevzu,
belki de kedilere olan antipatimin geri planında çocukluğumdaki bu
olay yatıyordur. Öyle ya, psikologlar da her sorunun arkasında
çocukluk travmaları aramıyorlar mı?
Üniversiteye
kadar olan dönemde kedilerle herhangi bir teşvik-i mesaim olmadı.
Zira nereden baksanız, orta birden lise sona kadar koskocaman altı
sene geçmiş. Bu altı yıllık süre içinde hiçbir kedili anım
yok. Çünkü o dönemlerde, günümüzdeki gibi “kedi
sevme modası”
yoktu bence, zira sosyal
medyada kedi resmi paylaşma gibi bir hobisi de
yoktu insanların! Kedi köpek beslenirdi bahçelerde, Allah ne
verdiyse, sofradan ne arttıysa yerlerdi onlar da. Devasa bir sektör
haline gelen “pet-shop”
çuluk nedir bilmiyorduk. Komşumuzun da bir kedisi vardı evet,
kendi halinde yaşardı öyle sessiz sedasız. Dedim ya elimi uzatıp
sevmedim hiç, ama korkmadım da, nefret de etmedim.
Sonra
üniversite son sınıfta yanılmıyorsam, ev arkadaşlarım sokaktan
bir kedi yavrusu bulup eve getirmişlerdi, banyoda bir kutuya
koydular. “Bu ne ya pis pis, adı “mikrop” olsun bari!”
dediğimi anımsıyorum. O kedi yalan olmasın birkaç gün kaldı
galiba evde, evet yanına yaklaşmadığım doğrudur, ama adı
“mikrop” olsun diyecek kadar bir sempatim varmış en azından.
Köpeklerle
ise oldum olası tırsak bir ilişkim oldu. Sokak köpeklerinden değil
de özellikle şımarık ev köpeklerinden tırsarım, birisi dizime
diş geçirmişti zira. Bu konuyu başka bir yazıda anlatırım;
demem o ki, ben Mikrop'tan sonra kedilerle hiç sorun yaşamadım.
Hatta kapı önlerine su koymuşluğum da vardır.
Kedilerle
olan uyumlu ilişkimi kediseverler bozdu!
Benim
kedilere olan uzaktan sempatik, biraz platonik, ama dokunmasız
ilişkimi, bu kendi aramızdaki uyumu kediseverler bozdu!
Özellikle
şu son iki yıldır yaşıyorum bu durumu. Gerek Kadıköy'ün
abartılı bir biçimde Kediköy'e
dönüşmesiyle,
gerekse kediseverlerle olan yakın temaslarım nedeniyle - aslında
evet bilakis kedisever insanlar yüzünden- kedilerden nefret etmeye
başladım! Ve asıl ürkünç olan ne biliyor musunuz, kedilerden
ciddi ciddi korkuyorum da artık... Bunca yıldır uzaktan uzaktan
olan zararsız ilişkimiz nasıl bu hale geldi peki?
|
kedileri sevmek zorunda mıyım? |
Beni
kedileri sevmeye zorladılar!
Önce
gayet şefkatle yaklaştılar.
“Baak
ne kadar şirin!”
“Bu
sana ne zarar verecek, baksana şu güzelliğineee!”
“Ben
de senin gibiydim, asla yaklaşamazdım, ama bak nasıl alıştımm!”..
gibi sempatik yaklaşımlarıyla geldiler. Aslında o dönem, ben de
kedilere yakınlaşmak istedim. Hatta bir yavru kediye dokundum bile!
Bir ara “neden kedilere dokunamıyorum” diye kendi kendime
kızdığım, bu “aptal (!)” kedi fobisinden kurtulmam
gerektiğini kendi kendime telkin ettiğim de oldu. Ama her şey bu
kadar masumca ilerlemedi. Arada birazdan anlatacağım çeşitli
deneyimler yaşanıp geçtikten ve ben kedilerden uzaklaştıktan
sonra kediseverlerin içinde en sevdiklerimden birtanesi bana bir
gün, daha doğrusu ben yemek yerken kedi üzerime atlamak isteyip
beni ürküttüğünde;
“Sen
faşistsin, kedi sevmiyorsun, demek ki ırkçısın!”
dedi.
Sonradan
şaka yaptığını söylese de nafile! Sanırım kedi
düşmanlığımdaki en önemli dönüm noktası o andır. Öylece
kalakaldım! Kedi sevmediğim için arkadaşım bana faşist dediği
anda, o kedilerin hepsi gözümde başka bir şeye dönüşmeye
başlamıştı bile. Zaten ürkünç bulduğum bakışları artık
daha vahşi geliyordu gözüme. Arkadaşımdan da kedilerden de
uzaklaştım. O'na o anda “birisi de sen örümcek sevmediğin,
ve örümceklerden korktuğun için sana faşist dese!” dedim
ve yürüdüm gittim.
Kedi
sevenler süper sevgi dolu, merhametli, şahane, ideal insanlar
olmadığı gibi, kedi sevmeyenler de ırkçı , faşist ve kötü
yürekli değiller nihayetinde...
Kediseverlerin
mahalle baskısı!
Yani
mesela toplumun %99'u kedileri sevse, ben yine de sevmesem, kedisever
çoğunluğun bana baskı yapmaya hakkı var mı? Nerede özgür
irade? Ben insanlara hizmet veren bir kafede, üstüme atlayan
kedilere katlanmak zorunda mıyım? Nitekim geçenlerde gittiğim bir
kafede üzerime atlamaya çalışan siyah kediyi görünce siparişi
iptal edip derhal oradan ayrıldım. Ben kedileri sevmek zorunda
değilim ki! Neden üstüme üstüme geliyorsunuz.... Ama eğer
Kadıköy veya Cihangir gibi bir yerde oturuyorsanız, kedilerle
aşırı samimi bir ilişki kurmanız gerekiyormuş gibi bir algı
var nedense. "Kadıköylü" ve "kedisevmez" kelimeleri yan yana gelemez diye bir kural var
sanki! Kadıköy, sırf bir harf benzerliği var diye kediköye
dönüşmek zorunda sanki.. Ne münasebet efendim, ne münasebet...
Basbayağı mahalle baskısı yapıyorlar! Madem her kafede bir kedi
var, o halde sigara içmeyenler gibi kedisevmeyenler için de
bölümler yapsınlar...
Bana
dikte edilen şeylere hayatım boyunca karşı çıkmışımdır.
Beni
bu kadar zorlamasalardı, kendi halime bıraksalardı, belki bugün
kedilerden nefret etmiyor olacaktım. Ama kedi sevmediğim için beni
aşağılar tarzdaki yaklaşımları, söylemleri, kınamaları,
zorlamaları, dalga geçer gibi sözleri ile her geçen gün
kedilerden daha da uzaklaşmama sebep oldular.
|
Sanki her kedi çok sevimliymiş gibi... |
Beni
iğrendirdiler.
Gerçekten
öyle “kıl kişi” denecek boyutlarda bir titizliğim yoktur. Ama
hassas olduğum konular vardır. Mesela başkasının bardağından
bir şey içmem. Bunu zaten çoğu insan yapmaz. Ama ben
kediseverlerin kendi içtikleri çorba kasesine kedi maması
koyduklarına, sonra o kaseyi yıkayıp tekrar kullandıklarına
tanık oldum. Bu duruma tepki gösterdiğimde ise:
“ insanların
ağzında kedilerinkinden daha çok bakteri var, tertemiz onlar”
yanıtını
aldım ve gerçekten bu yanıt beni hiç ama hiç tatmin etmedi! Sadece iğrendim..
O
kediler mutfak masasının, mutfak tezgahının üzerinde gezinirken hiçbir
şekilde rahatsız olmayan kediseverler yüzünden bilinçaltımda
kedi düşmanlığı yavaş yavaş büyümeye başladı. Zira
istedikleri kadar yalansınlar, su düşmanı kedilerin dokunduğu
yerleri içim almıyor işte ne yapabilirim. Ekmek konulan tezgahta
kedi gezinmesi midemi bulandırıyor! Titizlik bunun neresinde!
Her
dakika ellerini yıkayan, titiz mi titiz kediseverin beyaz tişörtü
bir gün kahverengi lekeler içindeydi. Kedisi afedersiniz tuvalet
yaptıktan sonra kucağına çıkmış da, aman da aman ne şirin...
Kediseverlerin hepsi bu durumu sevimli bulmuş gülüyorlardı.
Bilinçaltım muhtemelen o anda şöyle bir bilgiyle yüklendi:
“Kedi
sevmek demek, onun pisliğine katlanmak demektir!”
“Ne
münasebet, o kadar da değil!” demiş olmalı ki beynim, kedilerden
her geçen gün biraz daha fazla uzaklaşmaya başladım. Hele ki o
kıl içindeki kazaklar tişörtler var ya beni benden aldılar
gerçekten de... Bir yemek yaparken kendi saçım düşmesin diye
binbir önlem alan ben, kediseverlerin üzerindeki o kıllara nasıl
katlanabilirdim ki! Oy oy oy yazarken bile gözümün önüne geliyor
o manzara, ciddenhiç hoş bir görüntü değil...
Hayvanları
sevmeyen insanları sevmez mi?
Bir
de bu saçma laf var. Korkuyorsam, huylanıyorsam, ne bileyim
kokularını sevmiyorsam, itici bulup hoşlanmıyorsam, onlara
işkence etmediğim ve kötü davranmadığım sürece hayvanlardan
uzak kalarak ne sapık olurum, ne cani, ne da satanist!
Kaldı
ki bu durumun tam tersini de düşünmek lazım. Nasıl yani, şimdi
hayvansevenlerin hepsi insan sevgisi ile mi dolup taşıyor?
Mesela
Hitler, köpeği Blondi'yi çok seviyormuş. Adam binlerce insanı
yaktı! Aman da aman köpek seviyormuş ne güzel mi diyelim şimdi
Hitler için? “Hayvan sevmeyenler, insanları hiç sevemez”
diyenlerin büyük çoğunluğunun yoksul bir dilenciyi görmezden
geldiğine çok tanık oldum. Aralarında para toplayıp mama alan
kediseverlerin, aralarında para toplayıp bir insana yardımcı
olduklarına da tanık olmuşluğum yok zira... Gerçi iyilik gizli
yapılır, günahlarını almayayım ama “varsa yoksa ille de kedi”
diyenleri çok gördüm ve garipsiyorum bu tutumu...
|
Bunun neresi sevimli... |
Kedisever
olmak, doğasever ve modern olmanın bir ölçütü mü?
Bence
kesinlikle değil... Kedilerle haşır neşir olup modern insan
görüntüsü çizen ve fakat içtiği sigaranın çöpünü yere
fırlatmayı normal sayan kaç insan biliyorum! Kedi severken doğa
dostu olanlar, acaba yere izmarit fırlatırken hangi kimliği
kendilerine uygun görüyorlar! Kedi sevip modern görünen, ve fakat
kedi sevmeyen komşusuna saygı göstermeyenler de cabası elbette...
Veterinerler
köşe oluyor!
Cimri
değilim, vicdansız da değilim ama kediseverlerin veterinerlere
verdikleri paraları duydukça ürperti geçiriyorum evet. Ben ki
Allah düşürmesin ama bir sağlık sorunum olduğunda SGK'mın
geçtiği hastahane ararım, özel doktor son çare olarak aklıma
gelir. Ama kediseverler öyle değiller. Mesela belediyelerin
veterinerleri var, mesela veterinerlik fakülteleri var, oralara
gitmiyorlar. Bir keresinde bir kedisevere “belediye ne güzel
hizmet veriyor, neden veterinere bu kadar para ödüyorsun. Kendin
sanki özel doktora mı gidiyorsun?” dediğimde ters ters
“belediyeye gönderelim de kediler ölsün mü!” yanıtını
almıştım. Neymiş efendim bir keresinde bir kedi belediyenin
veterinerinde ölmüşmüş... Bebekler ölüyor hastahanelerde bu
ülkede, ne demeliyim ki... Bir daha asla bir kediseverle kedi
konusunu konuşmama kararı aldım. Muhtemelen bilinçaltıma şöyle
bir mesaj gitti:
“Kediseverler
için kedi konusu, bir sevginin ötesinde bir saplantı gibi, ben
öyle olmak istemem!”
2015
yılı kedi veteriner ALT limit fiyatlarına baktım bu arada***
Muayane:
80 TL
Kontrol:
40 TL
Acil
durum muayene: 100 TL
Kısırlaştırma:
350 TL'den başlıyor.
Çeşit
çeşit aşı fiyatı var, mesela karma aşı 65 TL..
Peki
kediler tedavi olmasın mı? Olsun elbette, ama sosyal devlet
öncelikli olarak insan sağlığına çözüm bulsun, bedava
hastahaneler yapsın. Sonrasında bedava kedi-köpek klinikleri de
açsın. Belediyeler bu konuyu daha ciddiye alsın.
Ama el insaf, el merhamet! Siz kedilere bunca para harcarken, öte yanda asgari ücretli ve yoksulluğa mahkum bırakılan emekli binlerce insan var! Bırakalım onları, evsizler var, sokak çocukları var! Sanki her yerimiz kalkınmış, bir tek sokak kedilerini kurtarmamız kalmış gibi! Ayranı yok içmeye hesabı...
Madem Avrupa'yı örnek alıyoruz, kediseverler 10'ar kişi birleşip mama alacaklarına, 1000'er kişi birleşip daha çok para toplayarak barınak yaptırabilirler mesela! Evet kediseverler kızıyor buna ama, Avrupa'da sokak hayvanı kavramı yok, acaba neden? Bir düşünmek lazım...
Kapitalist
kedi sektörü
Ben
tüketimin gereksizine cidden çok karşıyım. Marka düşkünlüğüm
hiç olmadı. Gereksiz alışveriş yapmaktan da hoşlanmam. Kedi
ürünlerine verilen paraları gördükçe, inanın kapitalizmin
kedi sevgisini körüklediğini düşünmeye başladım...
Kimse
kusura bakmasın ama devasa paralar dönüyor pet-shop dünyasında.
Taşıma
çantası, aşıları, kedi kumu, kedi otu, kedi evi, mamaları,
oyuncakları, tarakları, tırmanma tahtaları, bakım fısfısları
vs...
“Sen
ciğercinin kedisi, bense sokak kedisi / Senin yiyeceğin kalaylı
kapta, benimki aslan ağzında..” demiş ya üstat Orhan Veli,
acaba bu günleri görseydi neler derdi... İnsanların dünyasında
nasıl sınıf ayrımı varsa, yansımalarını hayvan dünyasında
da görüyoruz netekim.
Ben itici buluyorum bu durumu şahsen.
Köydeki Ayşe Nine'nin kedisi sarman ile sütünü paylaşması
değil kastettiğim. Büyük şehirdeki kediseverlerden bahsediyorum.
Onların
dünyasındaki tüketim çılgınlığını onaylamam cidden mümkün
değil... E hal böyle olunca da olay kendi çelişkisini doğuruyor.
Doğa sevgisiyle kedi besliyorsun, sonra o kediyi yaşatmak için
doğaya zarar veren üretimlerden satın alıyorsun. Bu ne kuşku, bu ne
lahana salatası!!
Nerede
kaldı merhamet!
Hepsi
öyle değildir mutlaka ama, bir kısım kedisever var, onlar için
kendi kedileri özel. Mesela mama alıyor, kendi kedisinin önüne
koyuyor, başka kediler gelip yemeğe kalksa onları kovalıyor. Ee
nerede kaldı merhamet?
Ruh
hali kötüyse hayvana bağırıyor çağırıyor kovalıyor. Sonra
da alıp mıncır mıncır seviyor, sevgisi geçince hayvanı tekrar
fırlatıp atıyor. Bence itici, bence çok bencilce ve gerçekten de
egosantrik bir durum bu; ve beni kedilerden en çok uzaklaştıran
yaklaşımlardan bir tanesi.
|
pisi pisi, nesi sevimli! |
Kediler
kendi doğalarını unutmuş!
Eski
bir evin önünden geçiyordum, bir fare çıktı. Farenin
karşısındaki kedi benden daha çok korktu ve kaçtı. Çünkü gak
dese kuru mama, guk dese yaş mama ile beslendiği için doğasındaki
avlanma içgüdüsünü kaybetmişti. Kediseverler, kedilerin
yaşayacağı bahçeler mi kaldı, şehirde araba altında kalıp
ezilmesinler diye kendilerini parçalıyorlar. Her buldukları yaralı
kediyi veterinere götürüp iyileştirmeye çalışıyorlar. İyi
güzel hoş da, keşke aynı duyarlılığı çarpık kentleşmeye
karşı, doğa katliamlarına karşı da gösterseler... Doğal
hayatı yok edersek kedilerin de soyu tükenir elbette, diğer
binlerce türde olduğu gibi... Şehir kediseverlerini HES protestolarında görsek, orman katliamlarına karşı çıkarken de görsek
mesela, daha inandırıcı olmaz mı doğa sevgileri!
Kediseverler
cemiyeti
İki
kedisever biraraya gelirse, konu mutlaka döner dolaşır kedilere
gelir, kedi fotoğraflarına bakılır, kedi videoları seyredilir. Kedi
sevmiyorsanız o topluluğa giremezsiniz. Zaten girmeyin de.. Bir nevi kendi kapalı cemaatleri var. Ben
açıkçası konu kedilerden açıldığında direkt ortamı terk
ediyorum. Zira ha futbol yorumcusu izlemişim, ha kedisever muhabbeti
dinlemişim...
Sonuç,
Kedi
konusunu bir daha açmak gibi bir niyetim yok. Ama lütfen rica
ediyorum, siz kediseverler, bu yazının altına incitici, kızgın
yorumlar yazmayınız. Zira bu tarz yorumlarınızla beni biraz daha
kedilerden uzaklaştırmış olursunuz. Sadece sizden şunu rica
ediyorum:
Kedi
sevmeyenler de insan, lütfen kedi sevmeyenlere iyi davranın!
***http://evcilclub.com/2015-veteriner-hekim-ucret-tarifesi/