Sıçantepe
halkı olarak seçimden seçime bize şirinlik göstermek isteyen politikacılara
alıştık da böylesini cidden hiç görmemiştik. Geçenlerde bir aday geldi, bizim
tepeyi dümdüz edeceğini söyledi. “Ama efendim, nasıl olabilir böyle bir şey?”
demeye kalmadık; “Olur olur mis gibi de olur. Düz ayak medeniyette daha mutlu
olursunuz!” dedi.
Şehir
halkı olarak birbirimize girdik. “E n’apalım, alışırız artık bir şekilde” diyenlerle
“Peki şeyi n’apcaz?” diyenler olarak neredeyse ikiye bölünüyorduk. Neyse durumu
son anda kurtardık.
Biz biraz tuhaf bir halkız. Yaşam tarzımız değişik. Anlatayım efendim. Evlerimizin kurulduğu tepe her geçen gün biraz daha yükselir. Nasıl mı? E işte nasıl desem! Yani; amaan söyletmeyin canım, anlayıverin. Sindirimin doğası gereği içimizdeki posaları çıkartıyoruz ya, işte onlar sayesinde yükseliyoruz her geçen gün. Kendi şeyimizle başımız göğe eriyor anlayacağınız. Hâlâ mı anlamadınız? İyi tamam biraz daha detaya gireyim. Sonra yok midem bulandı, yok ne kadar iğrençsin falan demeyin, bundan sonra okuyacaklarınız için benden günah gitti ona göre.
Yani efendim biz de Sıçantepeliler olarak herkes
gibi şeediyoruz. Sonra toprağa doğrudan gönderiyoruz posalarımızı. Sonra o posalar
toprakta kimyasal bi şeylere uğruyor, tepkime midir nedir bir şey diyorlar, ben
anlamam ötesini berisini. Sonra da işte toprak kabarıyor. Kabardıkça biz de yükseliyoruz ve uçuşa
geçiyor gibi oluyoruz. Anlayacağınız posalarımız sayesinde yükseliyoruz, yükseliyoruz. Biz
yükseldikçe diğer insanlar aşağıda kalıyor. Onları; nasıl derler, kuş bakışı
gibi görmeye başlıyoruz. Biz yükseliyoruz, onlar küçülüyor. Biz yükseliyoruz
onlar küçülüyor. Yukarıya çıktıkça da kafa bir güzelleşiyor anlatabiliyor
muyum? Oksijen mi azalıyor, başka hayal gördüren gazlar mı devreye giriyor artık
orasını bilemem. İnsan mutlu oluyor, hep bi sırıtıyoruz, mutluyuz yani. “Kokmuyor
mu?” diye soranlar var da kokmuyor be! İnsan bir kere alışınca hiçbir şey
kokmaz oluyor artık. Ar damarının çatlama noktası diye bir şey var, işte o
noktayı aşınca bize her koku misk-i amber gibi geliyor. Daha nasıl anlatayım!
Zaten böyle kendi posalarımız sayesinde yükseldiğimiz için buraya Sıçantepe demiş atalarımız. Bizler de bu durumda Sıçantepe sakinleri oluyoruz. Bir nevi sıçanlarız, ama
fare değiliz bak; lütfen bize öyle abuk sabuk espriler yapmayın.
Neyse
işte, kafamı karıştırdınız yahu! Belediye seçimleri var dedim ya. İşte geçenlerde
bir aday geldi, ille de sizin tepeyi düzelteceğim diye tutturdu. “İyi de”
dedik, “Bizim posalar nereye gidecek?” Adam takmış kafaya. “Herkesin şehri
gibi, yani normal medeni insanların yaşadığı şehirlerde olduğu gibi sizin
buraya da kanalizasyon sistemi kuracağız. Şehrin altına borular döşeyeceğiz.
Herkesin posası oradan geçecek sonra bir tesiste toplanacak. Orada o posaları
çeşitli işlemlerden geçirip hem enerji elde edeceğiz hem de kalanlardan gübre
yapacağız” dedi.
Biz tabii şaşırdık. Normal insanlar gibi dümdüz yaşamak nasıl olur ki? Hem de şeysiz, kokusuz falan… “İyi de bizim kafa nasıl olacak? Hani o sarhoşumsu mutlu hallerimiz?” dedik. Adam “Kafa yapmaya ihtiyacınız kalmayacak! Size parklar yapacağız yemyeşil; sonra sinema, tiyatro getireceğiz şehrinize. Festivaller olacak, panayırlar olacak. Cennet gibi olacak her yer, daha ne istersiniz ki!” dedi
Doğrusunu isterseniz bu dediği şeyler pek de kafamıza yatmadı. Yahu biz alışmışız kendi posa gücümüzle yükselmeye, dümdüz yaşamak da nerden çıktı şimdi!. Yok aga, bu düz medeniyet bize ters! Peki ne yapacağız? Hemen şehrin ileri gelenleri olarak toplandık. O bizi normal insanların seviyesine indirecek aday kazanmasın diye ne yapabiliriz diye düşündük. Uzun uzun tartışmaya da gerek olmadı. Yıllardır bilinen yöntemi uygulayalım dedik. Yani o adayın karşısına her mahalleden 8 aday daha çıkarmayı planladık. Bizde var 5 mahalle, etti mi sana 40 aday! Ee bu 40 adayın teyzeleri, yengeleri, dayıları, kuzenleri, efendime söyleyeyim bacanakları falan herkes kendi akrabasına oy verse oylar bölünür; oylar bölünürse o bizim posalarımızın gücüyle yükselen tepemizi düzeltecek aday kazanamaz; e o aday kazanamazsa ne olur? Affedersiniz kendi (m)okumuzun verdiği gazla yükseklerde kafa yapmaya devam ederiz.
Hadi
o zaman; gazımız ve gazamız mübarek ola, ver mehteri Şerafettin Abi…