23.Ocak.2013’müş tarihlerden. İlk
yazımı yazmışım. Başlığa da “İlk Merhabam ve Hayallere dair.” demişim. Açtım ve
duygulanarak okudum az önce. Ne kader acemice, ne kadar çekinerek, ne kadar
heyecanlanarak ve ne kadar çok noktalama ve boşluk hatası yaparak yazmışım. Ve
ne kadar çok iki nokta yan yana (..) kullanmışım. Yazı burada…Yazar olmayı
hayal etmişim, hayal etmeye devam ediyorum hâlâ.
Hayalimde her yaştan, her cinsten, her sosyal seviyeden insanla bu blog ortamında buluşmak var…
Ne kadar güzel olurdu; yüzünü görmediğim bir sürü insanın oluşturduğu bir zincirde halka olabilmek."
demişim bloga dair. Bak işte o oldu. Blog sayesinde yüzünü görmediğim, ama yakından tanımış kadar olduğum, yani öyle hissettiğim, acaba şimdi ne yapıyor diye düşündüğüm, ailelerine ve evlerine kelimeleriyle konuk olduğum bir sürü arkadaşım oldu blogosferde. Hem de dünyanın her yerinde bu arkadaşlarım. Zaman zaman yorumlarla fikir alış verişi yapıyoruz; zaman zaman mesajlaşıyoruz. Birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz, birbirimizi merak ediyoruz. Bundan daha güzel kazanım olabilir mi? Zaten arkadaşlık da bir tür zihinler arası yolculuk değil mi? Evde Yazar olmasaydı sizlerle nasıl bu kadar yakın olabilirdik?
Dile kolay; 10 sene geçmiş aradan.
Kocaman 10 sene!
Hâlâ amatörüm blog dünyasında, en
çok da bunu seviyorum. İlk zamanlar, bir yazı yazdığımda sabah kalkar kalkmaz
yorumlara bakardım. Ve gelen yorumlardan acayip mutlu olurdum. Biliyor musunuz,
hâlâ öyleyim. Bir yazı yazmayagöreyim, sabah ilk işim bilgisayarı açıp
yorumlara bakmak oluyor. Eskiden, daha da acemiyken Google Analytics, Alesta
falan değerlere bakardım, her sene blogumun doğum gününü kutlama yazılarında
istatistiklere yer verirdim. Şu kadar izleyen var, şu kadar yorum var, yok alesta
sıralamam şu falan diye… Şimdilerde umursamıyorum böyle şeyleri. Çünkü
gerçekten de tek hedefim yazmak. Ve yazdıklarımı okuyan birileri varsa ve güzel
yorumlar yapıyorlarsa değmeyin keyfime. Gerisi hakikaten boş.
Kimler geldi, kimler geçti blog
dünyasından. Kimileri blog yazmayı bıraktı ve yıllar sonra İnstagram’da ya da
Twitter’da karşılaşınca sanki eski bir dosta rastlamış gibi oluyoruz ya, işte
bu durum; blog dünyasını bilmeyen birinin anlayabileceği bir şey değil. Biz
burada sahiden alternatif evren yaratmışız meğer kendimize. Ne iyi olmuş; ne
iyi etmişiz de birbirimizi takip etmeyi akıl etmişiz. Aferin bize, kocaman hem
de…
Bir de şu 10 yıl için
söyleyeceklerim var. İşten ayrıldıktan sonra açmıştım bu blogu. Sonra, 2017’de tekstile tekrar dönünce pek de
zaman ayıramamıştım son beş yıl. Yıllar
yılları kovaladı ve şu an yine ayrıldım işten.
“Bak sen şu kadere” diyesi geliyor
insanın... 10 yılın sonunda hâlâ buralardayım işte. Bakalım hayat daha neler getirecek
önüme.
İşte böyle…
O halde nice 10 yıllara Evde Yazar,
sakın yalnız bırakma beni hayat yolculuğumda…
Ve sizler de iyi ki varsınız sevgili blog dostlarım; sizler de yalnız bırakmayın beni buralarda...
Sevgiyle,