7 Kasım 2021 Pazar

Alem neye hasret bilmem, ben başarıya hasret!

Evet gelsin Pazar rehaveti ve gelsin itiraflar!

Farkına vardım geçen gün. Herkes gibi her ne kadar başarı duygusundan motive olsam da, başarısızlıklardan da gaz alıyormuşum meğer. Çünkü kendini kandırmayı bilen zavallı bir Homo Sapiens’im, aynı sizler gibi. Başarısızlık girdabına girmiyor muyum, giriyorum elbette. Ama o girdapta boğulmaktansa kendimi bir şekilde duru sulara atmayı da başarabiliyorum.

Nasıl anlatsam, örnekler mi versem… Yani demem o ki, elimde olmayan nedenlerle ortaya çıkan başarısızlıklardan kendime pay biçmiyorum. O kötü tatminsizlik duygusundan kaçmak için de kendime türlü türlü hedefler uyduruyorum. Çünkü hedefim olmazsa, hayalim de olmuyor. Hayalim olmazsa da ben olmuyorum. Kendimi bildim bileli, çocukluğumdan bu yana yani bu durum bende çok net. Hep mücadeleye konsantrasyon ve hedef hayali ile realitedeki abuk sabuk durumları yok saymak, kaçmak belki de.  Ayakta kalmanın, var olmanın kendimce mücadelesine dalmak. 

Evet tam olarak böyle! Şirketler örneğin. Bugüne kadar çalıştığım şirketlerin çoğu battı. Yaşayanınız bilir; bu durum, maddi sonuçları bir yana, manevi anlamda da insana son derece yorucu bir tatminsizlik, başarısızlık hissi verir. Eğer sorumluluk sahibi bir çalışansan, sana verilen görevleri yapmışsındır mutlaka. Vicdan azabı duyacak bir suçun yoktur ama ne bileyim bir şey olur; yanlış yönetim kararı gibi, yanlış insanlarda birilerinin ısrarcı olması gibi, müşterinin çakal olması gibi, hatalı üretim yapmak gibi gibi… Şirket batar ve kara kara düşünürsün:

“Daha fazla sorumluluk almalıydım, şunu da yapmalıydım, bunu da yapmalıydım…”  Oysa bence hiç gerek yoktur buna. Taze bir çay koyup yeni başarılara odaklanmak gerekir belki de. Yoksa insan nasıl yaşar ki…

Bundan yıllar önce ( 21 Aralık 2013) iş hayatında yaşadığım yoğun başarısızlık duygusundan kurtulma motivasyonu ile  sigarayı bırakmıştım. Gururla anlatırım hep. Yani başta söylediğim gibi, ortamın genel başarısızlığından sıyrılıp kendi yapabileceklerime odaklanmıştım o tarihte de.

Bu aralar yine öyle.

Dışarıda müthiş kara bulutlar dolaşıyor. İşler, güçler, ekonomi, dolar, salak salak insanlar, salak salak başarısızlıklar. Benim suçum var mı? Bildiğim kadarıyla yok. Ne yaptım peki? İnstagram’dan taa Şırnaklardan Süleyman Hocamı buldum. Bu salak ortamdan sıyrılıp kendime başarıma odaklandım ve diyet yapmaya karar verdim. Hayatımda ilk defa hem de. Bir ay içinde dört kiloyu verdim mi ? Verdim. Oh bee, başardım dedim. Çöpten geri dönüşüm gibi, Reneve kumaşlar gibi, pet şişeden iplik yapmak gibi…

 Toplu başarısızlıklardan kişisel başarı hedefleri bulup  çıkarıyorum anlayacağınız. Bir nevi çevreciyim. Pis enerjileri motivasyona çeviriyorum. Süleyman Hocam ile bir ay daha çalışıp 25 yaş kiloma geri döndüğümde bir bakmışım etrafımda da, ülkemde de bir şeyler değişmiş olur.

Kim bilir?  Fakirde umut bitmez be dostlar…

Mutlu pazarlar

 

 

 

Devamını Oku