Evet gelsin Pazar rehaveti ve
gelsin itiraflar!
Farkına vardım geçen gün. Herkes
gibi her ne kadar başarı duygusundan motive olsam da, başarısızlıklardan da gaz
alıyormuşum meğer. Çünkü kendini kandırmayı bilen zavallı bir Homo Sapiens’im,
aynı sizler gibi. Başarısızlık girdabına
girmiyor muyum, giriyorum elbette. Ama o girdapta boğulmaktansa kendimi bir
şekilde duru sulara atmayı da başarabiliyorum.
Nasıl anlatsam, örnekler mi versem…
Yani demem o ki, elimde olmayan nedenlerle ortaya çıkan başarısızlıklardan
kendime pay biçmiyorum. O kötü tatminsizlik duygusundan kaçmak için de kendime türlü
türlü hedefler uyduruyorum. Çünkü hedefim olmazsa, hayalim de olmuyor. Hayalim
olmazsa da ben olmuyorum. Kendimi bildim bileli, çocukluğumdan bu yana yani bu
durum bende çok net. Hep mücadeleye konsantrasyon ve hedef hayali ile
realitedeki abuk sabuk durumları yok
saymak, kaçmak belki de. Ayakta kalmanın, var olmanın kendimce mücadelesine
dalmak.
Evet tam olarak böyle! Şirketler örneğin. Bugüne kadar çalıştığım şirketlerin çoğu battı. Yaşayanınız bilir; bu
durum, maddi sonuçları bir yana, manevi anlamda da insana son derece yorucu bir
tatminsizlik, başarısızlık hissi verir. Eğer sorumluluk sahibi bir çalışansan,
sana verilen görevleri yapmışsındır mutlaka. Vicdan azabı duyacak bir suçun
yoktur ama ne bileyim bir şey olur; yanlış yönetim kararı gibi, yanlış
insanlarda birilerinin ısrarcı olması gibi, müşterinin çakal olması gibi,
hatalı üretim yapmak gibi gibi… Şirket batar ve kara kara düşünürsün:
“Daha fazla
sorumluluk almalıydım, şunu da yapmalıydım, bunu da yapmalıydım…” Oysa bence hiç gerek yoktur buna. Taze bir çay koyup yeni başarılara odaklanmak gerekir belki de. Yoksa insan nasıl yaşar ki…
Bundan yıllar önce ( 21 Aralık 2013) iş hayatında yaşadığım yoğun başarısızlık duygusundan kurtulma motivasyonu ile sigarayı bırakmıştım. Gururla anlatırım hep. Yani başta söylediğim gibi, ortamın genel başarısızlığından sıyrılıp kendi yapabileceklerime odaklanmıştım o tarihte de.
Bu aralar yine öyle.
Dışarıda müthiş kara bulutlar dolaşıyor. İşler, güçler, ekonomi, dolar, salak salak insanlar, salak salak
başarısızlıklar. Benim suçum var mı? Bildiğim kadarıyla yok. Ne yaptım peki? İnstagram’dan taa Şırnaklardan
Süleyman Hocamı buldum. Bu salak ortamdan sıyrılıp kendime başarıma odaklandım ve diyet yapmaya karar verdim.
Hayatımda ilk defa hem de. Bir ay içinde dört kiloyu verdim mi ? Verdim. Oh
bee, başardım dedim. Çöpten geri dönüşüm gibi, Reneve kumaşlar gibi, pet şişeden
iplik yapmak gibi…
Toplu başarısızlıklardan kişisel başarı hedefleri bulup çıkarıyorum anlayacağınız. Bir nevi çevreciyim. Pis enerjileri motivasyona çeviriyorum. Süleyman Hocam ile bir ay daha çalışıp 25 yaş kiloma geri döndüğümde bir bakmışım etrafımda da, ülkemde de bir şeyler değişmiş olur.
Kim bilir? Fakirde umut bitmez be dostlar…
Mutlu pazarlar