Sevgili
#Aynahikayesi, beni keyifli bir mime davet etti. Öncelikle teşekkür
ediyorum kendisine bu güzel daveti için. Gerçi biraz geç kaldım
yanıtlamakta ama bilirsiniz, hayat bazen sizi sürükler. Ben de az
biraz öyle bir dönem yaşıyorum, yani içinden geçmekte olduğum
yakın zamanlarda “Hadi hayatçığım ipler senin elinde,
sürükle bakalım” diyorum. Dolasıyla telaşsızım. Nasıl
derler; rölanti olma halleri...
Neyse,
konumuz #Satırarasımim1, devamı da var yani. Peki geçelim
bakalım yanıtlara.
Soru-1
: Blog yazmaya nasıl başladınız?
Yıllardan
2013, aylardan ocak 23.”İlk merhabam ve hayallere dair” adlı
buradaki yazımda hayallerimden bahsetmişim acemice. Yazıda çokça
imla hatası var, heyecandan muhtemelen, ya da geriye dönüp nasıl
düzelteceğimi bilememişimdir belki de o acemilikle. Düzeltmeyi de
düşünmüyorum zira; öylece kalsın 'merhaba' yazısı. Hayal
kurmuşum. Demişim ki:
“Bir
yerde röportaj yapıyorlar yazılarım hakkında. 'Nasıl
Başladınız?' sorusuna 'Güneşli bir kış günüydü, tarihler
23 Ocak 2013'ü gösteriyordu' diye başlıyorum anlatmaya”
Aslında
bu mim de bir çeşit röportaj sayılmaz mı, demek biraz yol
katetmişim o günden bu güne. “Yüzünü görmediğim insanlardan
oluşan bir zincirde halka olabilmek istiyorum bu blog sayesinde”
demişim. Oldum da. Yüzünü görmediğim birçok arkadaşım oldu
bu blog sayesinde, çok keyifli bir yolculuk blog yazmak benim için.
Yine duygusala bağlamak üzereyim farkındayım, bu blog hep böyle yapıyor beni... Soru bloga nasıl başladığımdı.
Meslek
işleri sallantıdaydı, cebimde sadece çocukluk hayalim olan yazma
isteği vardı. Paylaşacağım şeyler vardı, biraz da içim
şişmişti iş hayatının tortusundan. O aralar azar azar yazılar
yazmaya da başlamıştım sağa sola. Dediğim gibi her şey amatörce
başladı. Şu an da öyle devam ediyor. Blogumu çok seviyorum,
buraya yazmayı gerçekten çok önemsiyorum.
Soru-2
: Blogunuzda daha önce yazmadığınız bir tarzda yazacak olsanız,
bu ne olurdu?
Hep
deniyorum yeni şeyler aslında. Yani canım isteyince öykümsü
şeyler de yazdım, bakın buradalar. Dolayısıyla bu soruya
verilecek yanıtım yok. Çünkü burası kişisel bir blog, canımın
istediği, kalemimin yettiği her türde yazabiliyorum.
Soru-3
: Bloglarda okumayı en sevdiğiniz konular nelerdir?
Konular
ruh halime ve ihtiyacıma göre değişiyor. Genel olarak tarzını
sevdiğim blog yazarlarının yazılarını takip etmeye gayret
ediyorum. Kaliteli günceleri okumak bana her zaman keyif veriyor.
Kişisel hikayeleri seviyorum. İlgimi çeken kitap tanıtım
yazılarını okuyorum. Bazen bilmediğim, sanal dünyaya ait teknik
konuları okumaktan hoşlanıyorum, bazen yazısı olmayan ama
kaliteli fotoğraflar yayınlayan bloglarda gezindiğim de oluyor.
Bazen de çorba tariflerini bloglarda ararken buluyorum kendimi.
Aslında ilgimi çeken her konuyu okuyorum.
Ama eğer yazıda tekrar
eden ve rahatsız edici boyutlarda imla hatası varsa, konu çok
ilginç de olsa o blogu terk ediyorum. Konuşma dili olarak bile
kabul edemeyeceğim “gidiceem, geliceem, yapıcaaam” tarzı
hitap şekli olan yazıları asla okumuyorum. Yazının içinde
noktalama işaretleri yerine bolca emoji, gülen ağlayan surat varsa
o yazıları da okumuyorum. Küfür içeren yazıları okumuyorum.
Senli benli, canımlı cicimli hitap tarzı olan bloglardan da uzak
duruyorum. Ansiklopedik bilgi veriyormuş gibi yazılan yazıları
okumayı sevmiyorum. Bir de tepeden bakan, kendini yazdığı konuda
otorite gibi gören blogları sevmiyorum. Bana göre blog yazısı
kişisel bakış açısı ya da deneyim içermeli, yani samimi olmalı.
Soru-4
: Hayatta en çok yapmak istediğiniz 3 şey nedir?
Bu
soru 5 sene önce sorulsaydı yanıtım başka olurdu, eminim ki 5
sene sonra yine farklı olacaktır. Galiba iyi bir metin yazmak ve bu
metinle milyonlarca insana ulaşmak istiyorum bu aralar en çok. Belki bir
senaryo, belki bir oyun, belki de bir roman olur kendisi. Ama bunu
çok istiyorum.
Çiçekli ağaçlı bahçeli bir evim olsun istiyorum
bir de. Kendi ellerimle ektiğim ağaçların gölgesinde huzurla
yazılarımı yazayım, bir asmanın yaprakları altında
yudumladığım şarabın etkisi lâl
olsun dilimde...
Ne bileyim, çok isteyip bir yığın ders alıp
çaba gösterdiğim halde bugüne kadar bir türlü başaramadığım
yüzme meselesi var bir de... Derin sularda korkusuzca yüzmek
istiyorum.
Ne istiyorum biliyor musunuz, sevdiğim güvendiğim
insanlar beni üzmesinler istiyorum. Çocukluğuma, ilk gençliğime
tanıklık etmiş, bir lokma ekmeği paylaştığım insanların göz
bebeklerinde gerçek sevgiyi hâlâ görmek istiyorum.
Zeytin ağaçları
katledilmesin istiyorum, haberleri açtığımda kültürden sanattan
bahsedilsin istiyorum, Pera eski görkemli günlerine dönsün
istiyorum. Tek telaşımız konserlere gösterilere bilet bulamamak
olsun istiyorum. “Turşuya sirke mi, limon mu koyalım” diye uzun
uzun tartışalım istiyorum. Bir de insanlar sahte olmasın
istiyorum.
Kendi ördüğüm kozalara ihtiyacım kalmasın istiyorum aslında!
Herkesin çok parası olsun, işsizlik olmasın, sefalet olmasın
istiyorum. Bütün sokaklarda gölgesine sığınacağımız ağaçlar
olsun, parklarda bahçelerde neşe içinde eğlensin insanlar
istiyorum. Ne bileyim, çok isteğim var aslında. O kadar çok şey
istiyorum ki hayata dair, insanlığa dair, yaşadığım topraklara
dair, içime dair, dışıma dair, sana dair...
Ve
öyle de oldu, teşekkür ederim...
Not:
Dileyen bütün blog yazarı arkadaşlar bu mime kendi yanıtlarını
verebilir...