Tamam olabilir, böyle zamanlar hep
olabilir. Ama neden hızlı çekim gibi her şey… Senaryonun birden hızlanıp
izleyicinin kafasını karıştırdığı, ucu açık bir finalle sonlanan ve ağızda
kekremsi bir tat bırakan kısa film tadında bu aralar hayat… Hayır nasıl bu
kadar hızlı olup bitiyor bir şeyler ve hemen “sıradaki” geliyor? Yıllarca suda
bekletilen bir yaprağın köklendiğini görüp sevinmekle, o yaprağın kararıp
solmasına üzülmenin aynı film karesine sığması gibi…
5 günde 8 ülke 12 şehir gezdiren
tur şirketlerinden biri beni kafaladı da hayatı mı turlatıyor yoksa? Bir
deneysel çalışmanın kurbanı mı oldum? Tur şirketi 'nasılsa kimse bir şey
anlamıyor' diye insanları simülasyona alıyor ve her şeyi yaşanmış gibi mi
gösteriyor?
“Bak bu senin arkadaşındı; artık değil,
hoop serbest zaman… Akşama dileyenler 38 Avro karşılığında arkadaşlığının neden
bittiğine “mercek tutan” bir yaşam koçundan 12 dakika brifing alabilir. Lütfen
sabah 5:52’de heykelin altında buluşalım, öbür ülkeye geçeceğiz.”
“Öbür ülkenin adı ne?”
“ Ülke demeyelim
de Kırılgan Aile İlişkileri Kasabası diyelim. Orada sizi güzel bir aile
masasına oturtacağız. Ortada en sevdiğiniz yemekler olacak. Herkes bir şeyler
söylerken bazı sırlar ortaya dökülür gibi olduğunda hoop bulaşıkları
yıkayacaksınız. Bir sonraki ailenize kavuşmak için saatler gece yarısını gösterirken
rehberimiz sizi teker teker otobüse alacak. Lütfen gecikmeyin…”
“Neden bir
sonraki aileye gidiyoruz?”
“Çünkü aile
dediğin şey zaten sanal bir kasaba gibidir. Sıkıcı, aynı şeylerin tekrar
edildiği, uzaktan huzurlu gibi görünen, ama aslında yaklaşınca o huzur diye
görünen şeylerin kartondan figürler olduğunun anlaşıldığı unutulmuş bir kasaba…
E bu durumda yeni bir kasabaya geçmek kadar doğal bir şey olabilir mi?”
“Bir dakika
rehber bey, benim kafam karışıyor, lütfen biraz yavaşlayabilir miyiz?”
“Kusura
bakmayın, size ayrılan süre ancak bu hıza yetiyor. Daha derin ve daha tutarlı
ilişkiler turu için fazla para verseniz bile maalesef bulunduğunuz level buna
yetmiyor”
“Peki ne
yapmalıyım?”
“İzleyin ve
geçin sevgili dostum. Tüketimi hedefleyen, içselleştirmek için değil de fotoğraf
çektirmek için gezen; tatmin olmayan, deneyim oburu turistler gibi olun.
Hızlanın, size sunulan hayatın keyfine varın… Hem hızlı hızlı geçerken, bu
ülkelerin ne çamurunu görürsünüz ne de kirli yüzünü…Bu turlar hep sizin
iyiliğiniz için aslında, siz sevinin diye…”
“İyi de
elimden kayıp gidiyor sanki bir şe.…”
“Hayır
dostum, size öyle geliyor. Bu hızlandırılmış tur bittiğinde sizi evlerinize sağ
salim bırakacağız. Hepinizi tek tek hem de… İşte o zaman, bu kadar kısa sürede
gezdiğiniz bütün şehirleri elbette anımsamayacaksınız. Zaten biz de böyle bir
şey istemeyiz.”
“Amacınız ne
peki? Ne anlamı var bütün bu hay huyun? Bu kadar acelenin?”
“Gezi sonunda
elinizde kalanların kıymetini anlayacaksınız sevgili gezgin ruh. Kalan
arkadaşlarınızın, benimsemek istediğiniz ailenizin ve en önemlisi de neyin biliyor musunuz?”
“Neyin?”
“Gerçek
sevginin değerini anlayacaksınız… Bu kadar kısa süreye bilerek sıkıştırıyoruz
her şeyi… Yüreğinizde izi kalan şehir ya da kasaba her neyse, gerçekten sevdiğiniz
yerin orası olduğunu anlayacaksınız… Ona sıkı sıkı sarılın ve dilediğiniz kadar
uzun bir tur ayarlayın o kasabaya… Tek yönlü alın biletinizi…”
Unutmayın;
sevgi… Her şeyden önce gelir sevgi ve ne kadar hızlandırışmış tur olsa da
sevgi süzülerek kalır pencerenin kenarında…”
--------------------------------------
Simülasyonun fişini çekin arkadaşlar,
makine çok ısınmasın…