Evet yine bir seçim günü sizlerle
birlikteyiz sayın seyirciler. Geride
bıraktığımız kampanya sürecinde hep beraber pek çok şey öğrendik, pek çok
ilklere tanık olduk. Pek çok şehir efsanesi de bu seçim ile birlikte popülaritesini
yitirdi.
Günlük 10 Bin
Adım Atma Efsanesi Artık Tarihin Çöplüğünde!
Evet, sizler, bol tişörtlerle
saklamaya çalıştığınız kilolarınızı vermek için artık günde 10 bin adım atmak
zorunda değilsiniz! Meğer bugüne kadar sizler günlük 10 bin adım atmaya uğraşıp
yaklaşık 6-8 kilometre yol kat ederken, o hain diyetisyenler ve egzersiz hocaları
arkanızdan pis pis gülüyormuş. Netekim döktüğünüz terler boşuna imiş! İyi ki kampanya
dönemi oldu da kendimizi bu işkenceden kurtarmış olduk. Çünkü bir aday
sayesinde öğrendik ki meğer attığımız bir adım bir kilometreye denk geliyormuş!
Yaaa, öyle 10 bin adım atıp sekiz kilometre yürüyeyim hesabı fosmuş fos!
Sayıyorsun sağdan sola sekiz adım,
Biiir, kiii, üçç, döört, beşşş,
altııı, yediii, sekiiiizzz
Al sana sekiz kilometre! Yeni ölçü
birimimiz vatana millete hayırlı uğurlu olsun efenim.
Selma Olmazsa Belma Olur; O da
Olmazsa Yelma’yı Alırız!
Bu seçim döneminde bir kez daha
öğrendik ki koltuk bir turnusol kağıdıymış. Tekrar aday olmadı diye hoop karşı partiye
geçivermek çok da fifiymiş! Bu şey gibi…
Bir damat adayı var, 10 numaralı apartmandaki Selma’ya “güya” çok aşık. Görücü
gidiyorlar, baba damat adayını beğenmiyor, vermiyor Selma’yı. Damat Selma’dan geri
alıyor çiçeğini çikolatasını, hazır takım elbise de giymişken hopp yandaki 11
numaralı apartmanda oturan Belma’ya talip oluyor. O da mı olmadı, alıyor çiçeği
çikolatayı; azıcık bozulsa da paketleri aldırmadan; can havliyle 12 numaradaki Yelma’ya
talip oluyor. Yelma diye isim mi olur demeyin şimdi; önemli olan isim değil.
Yelma olur, Kelma olur, hatta Telma ve Louis olur önemli değil. Önemli olan bu
seçim döneminde damadımızın bir yuva kurup bir koltuğa oturması. Ordan oraya
terelli pictures…
Bıyıkları Keserim, Barları Gezerim
Eskiden solcu bıyığı ile sağcı bıyığı vardı. Solcularınki sigaradan sararmış pala bıyık. Öyle ki dudaklar falan görünmeyecek. Sağcıların bıyığı da eski Kara Murat filmlerindeki gibi hafif ince ama dudakların yanından sarkacak… Günümüzde bu ayrım pek kalmadı, hoş kendine “Malkoçoğlu” diyen bir belediye başkan adayı pos bıyıklarıyla dolanıyor ortalıkta ya neyse işte… Günümüzde dudak üstü seyrek bıyık bırakanlar genellikle bir partiye aidiyetlerini gösteriyor. Anlayacağınız, artık sadece bir çeşit bıyık kimlik kartı yerine geçiyor. İşte ismi lazım değil şehrin birinde bir seyrek bıyıklı aday, iyice seyrelttiği bıyıklarıyla yani parti kimliğini güya yok sayarak kampanya yaptı. Barları gezdi; hem de mübarek Ramazan ayında! Hoş elbette gezebilir, herkes oruç tutmak zorunda değil tabii ki de, başkası yapsa ne derdi o adayın kendisi hele bir düşünün! Sarı saçlı kızlarla gülücükler ve güller dağıttı insanlara. Gençleri öptü falan… Seksenli yıllarda yeşil parkalı biri bıyıklarını aşağı sarkıtsa harakiri yapardı herhalde!
İnsan şaşırıyor tabii, “Eski parti aidiyetleri de kalmadı be mirim” dedirtti bu seçim atmosferi. Bu olay da tarihi kayıtlara geçsin efenim.
Herkes Özüne Dönsün, Çıkarın
Maskeleri Oyun Bitti!
Bu kampanya döneminde ne yalan söyleyeyim, en çok da partiler arası ittifak olmamasına sevindim! Halk yaptı zaten kendi ittifakını! Akşama göreceğiz.
Neydi geçen
seçim öyle o ya; parti liderlerinin göstermelik ev gezmeleri, sanki hepsi
hayata aynı ideoloji ile bakıyorlarmış gibi birbirlerini kucaklamaları falan…
Oh be, herkes kendi kimliğiyle mis gibi propagandasını yaptı. Mesela Ceylan
Mami, üzerindeki tavşan postunu çıkararak kurt bakışlı kimliğine geri döndü de herkes
bir derin nefes çekip “oh be” dedi.
Bu seçim kampanyasında bir kez
daha öğrendik ki;
“Olur mu taşıma suyla lider, herkes kendi yoluna gider…”
Evet bu deyimi de Türk siyasi
tarihine armağan ediyorum efenim, tepe tepe kullanabilirler…
Bunlar, 31 Mart kampanyasından benim aklıma ilk etapta
gelenler. Elbette sinir bozucu şeyler de vardı emekliler su satsın diyen vekil
bozması gibiler falan… Onları yazıp da sinirlerimizi bozmaya hiiiç niyetim yok.
Neyse işte umarım bu seçimden
millet olarak demokrasi dersi alarak çıkarız, ne diyeyim..
Millet olarak ağlamak yerine
gülelim artık…
Siz de hâla oy vermeye gitmediyseniz bir zahmet artık, reca edeceğim...
Kalın Sağlıcakla...