24 Mayıs 2017 Çarşamba

Hamdi Enişte Macerası

Hayat rutininde akıp duruyordu Gülsüm için. Ta ki Hamdi Enişte ile tanışana kadar. Tanışmak da denmez aslında, “tanık olmak” daha yerinde bir tanımlama...

O sene moda deyimle “kasım görünümlü bir mayıs” yaşanıyordu. Güneş bir görünüyor bir kayboluyor, nazlı bir kız edasıyla işveli cilveli oynaşıp duruyordu hayranlarıyla. Haliyle metropol insanları da bıkmıştı bu durumdan. Baharın müjdecisi kiraz çıkmıştı ama, evlerde kombi yanıyordu! Kalın montlu insanlar çağla erik seçiyordu manavdan. Tuhaftı yani. Her şey tuhaftı, sanki bir hikayenin ortasında gibiydi Gülsüm.

Çok sıkıldığı bir akşam, internetteki tatil kampanyalarından birini gözüne kestirdi, sonrasında ver elini Antalya. Akşam bindi otobüsün en arkadaki 53 numarasına, sabah Kemer'de açtı gözlerini. Acentenin otobüsü tatil köyünün kapısına kadar gidiyordu, oh şahane.


Odasına yerleşti, yemyeşil bir ormanın içinde, doğayı fazla katletmemiş bir tesisti burası. “Tam kafa dinlemelik bir yer” diye düşündü. Etrafta kuş cıvıltıları, göğe uzanan çam ağaçları, neşeli sardunyalar, pembe pembe gelin çiçekleri... Odaya yerleştikten sonra mayosunu giyip havuz kenarına yollandı. Klasik tatilci profili olan kendi halinde Ruslar, onların hiç ses çıkarmayan güzel mi güzel çocukları. Güneş bulutların arasından çıktıkça ısınan, bulutların arkasına saklandıkça yağmur yağan, ama üşütmeyen şahane bir hava vardı. Her şey olması gerektiği gibiydi yani. Hafif alkollü kokteylini aldı, şezlonga uzandı, güneşin neşeli dokunuşlarıyla kendinden geçti Gülsüm. Hayat güzeldi be, hoştu yani.

Ertesi gün yine aynı rutinle devam etti. Kah yüzerek, kah okuyarak, kah yağmur gelince ıslanarak, kah 5 dakika yağan yağmurdan sonra havanın masmavi açmasına hayret ederek tatilinin sondan bir önceki gününe geldi. Etraftaki güzel mi güzel, üstelik sesi neredeyse hiç çıkmayan Rus çocukları seyretti, aralarda dondurma yedi, alkollü kokteyllerle içini ısıttı, havuç suyunu kumpire yoldaş etti, akşamları odasında kitap okumaya devam etti. Hava bulutluyken her şey olması gerektiği gibi, yani orta halli sıradan bir tatil köyünde nasıl geçerse öyle geçiyordu. İnsanlar kibar kibar birbirlerine gülümsüyor, birbirlerini hiç tanımayan farklı ülke tatilcileri “good morning” leşiyor, sanki bütün dünya kardeşmiş, herkes eşitmiş, ülkede müthiş bir mutluluk havası varmış gibi canlarının istediğini yiyip içiyor, eğleniyor, yüzüyor ve kimse kimseyi rahatsız etmeden yarı çıplak geziyordu.

Her şey güzeldi yani. Ne olduysa oldu, hava birden masmavi kesildi. Hava masmavi kesilince Hamdi Enişte çıktı ortaya. Gülsüm O'nu nereden mi tanıyordu? Tabii ki havuzun öbür yanından “Hamdi Enişteee!” diye bağırıp tatil köyünü domine eden büyüklü küçüklü Hamdi ve Hamdiye'lerden öğrenmişti. Yani istemeyerek ama mecburen!

Hamdi Enişte kel kafalı, göbekli, 30'lu yaşlarının sonlarında bir kaç çocuklu sıradan bir yurdum insanıydı. Havuzda kadınlardan oluşan 10-15 kişilik sabah jimnastiği yapan gruba karıştı önce. Yaptığı işten müthiş zevk alan, sevimli gay animatör Isac, kadınlara havuzda zumba yaptırıyordu. Tam da bu sırada göbeği ve esprileriyle kadınların ortasında aniden belirdi Hamdi Enişte. Önce Isac'in havuzun kenarında gösterdiği hareketleri acemice ve kendi kendisiyle dalga geçerek yapmaya çalıştı, tabii ki beceremedi. Bu arada kucağında en fazla bir aylık bebeğiyle karısı havuzun kenarından bağırdı Hamdi Enişte'ye:

- Sen zumba yapmayı biliyor musun Hamdi?
- Ohoo, ben zumbanın kralını yaparım!

Gülsüm, Isac'in dansını izlemeyi seviyordu. Ama maalesef Hamdi Enişte bu güzel ambiyansı bozmuş, şaklabanlıklarıyla havuzdaki kadınların ilgisini çekmeye çalışıyordu. Evet rol çalıyordu Hamdi Enişte. Şahane dans eden, hayatı sevdiği her halinden belli olan ve bu enerjisini havuzdaki herkese geçirmeyi başaran Rus Animatör Isac'ten, mutlulukla havuz jimnastiği yapan etli butlu kadınlardan, masmaviye çalan havadan, ve bütün bunları şaşkınlıkla izleyen Gülsüm'den rol çalıyordu. Daha doğrusu çalmaya kalkıyordu. 

Bir iki jimnastik hareketini yapmaya çalıştı, sonra baktı ki beceremiyor, kolunu havaya aniden kaldırıp öbür eliyle destekleyerek küfür anlamına gelen bir hareketi yaptı ve sırıta sırıta kadınların arasından çekildi sonra. Ama obur ruhu doymamıştı! Bu sefer havuz kenarında serilip yatan on kişiye yakın akrabası ya da arkadaşı her neyse tanışlarına, havuzdan avuç avuç su sıçratmaya başladı. Kuru kalması için görevlilerin sık sık temizlediği havuz kenarı Hamdi Enişte'nin bu aşırı sevimli şakalarıyla göle dönüşmüş, ve ıslattığı yakınlarının şımarık çığlıklarıyla havuz başı keyfi havuz başı işkencesine dönüşmeye başlamıştı.

Gülsüm hızla eşyalarını topladı, havuz başını terk etmek üzere ayağa kalktı. Tam da o sırada iki şezlong ötesinde bebeğiyle karısının yanında ayakta duran Hamdi Enişte, yanından geçen çocuklu ve güzel Rus kadınına öyle bir baktı ki, neredeyse kafasını çevirmekten kemikleri çatlayacaktı! Tam da o sırada Hamdi Enişte'nin 8 yaşlarındaki kendine benzeyen kızı havuzdan sesleniyordu;

- Babaaa, beni sırtına alsanaaa!

Bu bet çocuk sesi etrafta yankılanırken, havuzun ücra köşesindeki yaşlıca Alman karı koca neden bu otele geldiklerini sorgulayan pişmanlık dolu bakışlarla, bardaklarından kocaman bir yudum birayı içlerine çekiyordu.


Gülsüm düşündü sonra. Recep İvedik öncesinde Hamdi Enişteler bu kadar rahat mıydı fütürsuzlukta? Hamdi Enişte Recep İvedik'in kaç filmini izlemişti acaba?  Her yer İvedik kopyalarıyla mı dolacaktı yoksa! Gülsüm ürktü bunları düşününce... Türk filmlerinde kafasına kitap koyarak düzgün yürümeyi öğrenen karakterler yok olduğunda mı,  yoksa okullarda “adab-ı muaşeret” dersleri okutulmaktan vazgeçildiğinde mi değişmişti dünya! Hamdi Enişte ne kadar suçluydu? Sahi Hamdi Enişte kimin eniştesiydi bu arada? Hamdi Enişte hep sırıtık mı dolaşırdı? Hamdi Enişte'ye birisi “Yeter ama Hamdi, insanları rahatsız ediyorsun!” demiş miydi... Devlet büyükleri Hamdi Enişte'yi seviyor muydu? Hamdi Enişteleri çoğaltmak için bilinçli bir gayret var mıydı?

Tam şezlongdan kalkıyordu ki Gülsüm, birden gök yarıldı, yağmur başladı. Sevindi kendi kendine. Ne de olsa, ağır havalarda Hamdi Enişte görünmez oluyordu...

NOT: Olay sahicidir, "Hamdi Enişte" ismiyle cismiyle gerçek bir karakterdir.


12 yorum :

  1. Olayın sahici olduğuna emindim nedense.

    Yıllar önce Cunda Adası'nda hep gittiğimiz sahildeki otel yerine adanın arka tarafındaki yeşillikler içinde bungalovları seçelim demiştik, arabayla içeri girip resepsiyona ulaşana kadar Can'a dedim ki geri dön buradan. Adamlar çizgili pijamalarıyla bungalovların önüne uzanmışlardı, daha arabanın içine öyle ısrarla bakıyorlarsa mayoyla denize gittiğimi düşünemiyordum bile.İşte Hamdi Enişte'nin bu ağır abi akrabaları geldi aklıma senin yazını okurken.

    Ah,ah...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hamdi Eişte her yerde artık. Eskiden tatil köylerine pek gitmezdi, artık oraları da keşfetmiş :) Eh İvedik abisi nereye, Hamdi Enişte oraya :(

      Umarım benim yapacağım tatile denk gelmezler :)

      Sil
  2. Tam bir felakettt. Ben o yüzden de sanırım şehri turlamaya çalışıyorum. Daha az karşilaşmak adına .İlla çıkıyor,bir Hamdii. ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence onlardan kaçmak yerine onları dönüştürmek lazım. Tabii ki bu düşüncem aşırı Pollyanna'cı oldu :) Ama bir gün olacak, umut ediyorum :)

      Sil
  3. Tam da Recep İvedik diyordum:) Ama o kadar çoklar ve genel kabul görür oldular ki insan üzülmeden edemiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi genel kabul görmeleri, cesaretlerini artırdı; daha da görünür oldular. Bu da insanı ürkütüyor...

      Sil
  4. Bekir Coşkun "göbeğini kaşıyan adam" deyince vay sen vatandaşa nasıl hakaret edersin diyerek üzerine çullanmışlardı. Sizin anlattığınız Hamdi Enişte de aynı familyadan. Şimdi her ağaç altında yakılan mangallar, ev kıyafetleri ile bir takım insanlar sözüm ona piknik yapıyorlar. Erkeklerin öğlen sıcağında içip içip kafayı bulmaları, kadınların kendi halinde dedikodu üretmeleri, çoluk çocuk bağrış, çağrış. Arkalarından bıraktıkları çöpler, boş içki şişeleri rezalet bir görüntü. Yakında tatil köylerinin bahçesi de talep üzerine piknik alanına dönüşürse hiç şaşmam.

    Aslında helal tatil (!) otelleri var. İvedik türünden zevat, göbeğini kaşıyan adamlar, Hamdi Enişte ve ailesi gitsin oralara. Vatandaşa hakaretse bu sözlerim, olsun varsın. Ben eski İstanbul hanımefendi ve beyefendilerinin zarafetini, letafetini arıyorum. Beyaz Türk mü diyorlar bizim kafada olanlara? Desin varsınlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer zengin Rusları ve Almanları turizmden uzaklaştırırlarsa, kalite iyice düşer ve yerli yabancı Hamdi Enişteler her yere kene zararlısı gibi yayılır.
      Bu dobra tanımlamayla beni güldürdünüz :) Açıkçası ben de sizin kafadanım :)
      Sevgiler

      Sil
  5. Merhaba sevgili evde yazar... Yazilarini begenerek ve keyifle takip ediyorum. Makale yazarak gelir elde etmek arzusundayim siz hala devam ediyor musunuz ve onerebileceginiz adresler var mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba çok teşekkür ederim. Evet devam ediyorum, ama prensip olarak adres önermiyorum. İçerik ajanaslarının kariyer sitelerindeki ilanlarına başvurmanızı tavsiye edebilirim. Başarılar dilerim.

      Sil
  6. Hamdi enişteleri artık bolca görmek mümkün. Biz Marmaris'e gittik uzun bir süre yazları. Almanlar çoğunluktaydılar. Biralarını içer, kitaplarını okurlardı. Hiç aşırılıklarını görmezdik. Recep İvediğin katkısı yadsınmaz bu konuda. Kültür boşluğu olduğu için hemen role giriyorlar. Allah daha beter şovlardan korusun tatil yerlerini. Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef her yerdeler, ama cehalete övgü dönemi de bitecek elbette bir gün:)
      Sevgilerimle

      Sil