Televizyonda
film izlemenin hiç tadı kalmadı artık. Çoktandır farkındaydım
da, dün akşam Kanal D'deki “Çok Uzak Fazla Yakın” adlı filmi
izlerken; daha doğrusu izlemeye çalışırken ve izleyemezken bunun
daha bir ayrımına vardım! Ne garip değil mi; teknoloji geliştikçe
gelişiyor, plazma televizyonların görüntü kalitesi yükseldikçe
yükseliyor. Üç boyutlu televizyonlar çıkıyor ama, artık tüplü
televizyondan izlerken aldığımız film keyfini alamıyoruz! Elbette bunun
nedeni olarak “İnternet var artık, televizyon mu kaldı!”
diyenler olacaktır aranızda. Buna ben de katılıyorum; ama televizyonda film izlemeyi bu kadar keyifsiz hale getiren
şey sadece internet mi? Bence değil; gelin beraber düşünelim...
San
ve sür gitsin; izle izleyebilirsen!
Bir
zamanlar televizyonda bir kadın ile bir erkek yakınlaştığı
zaman, evdeki bütün genç kızlar bir bahane uydurup mutfağa
kaçarlardı. Çünkü babaların annelerin yanında aşk filmi
izlemeye utanılırdı. Artık böyle şeyler yok! Yanlış anlaşılma
olmasın. Artık genç kızlar utanmadığı için değil;
televizyonda böyle sahneler olmadığı için! Ya hunharca
kesiliyor, ya da araya reklam kuşağı verilerek sahne unutturuluyor!
Dün akşam “Çok Uzak Fazla Yakın” adlı filmi izlerken bunu
düşündüm. Filmdeki genç kadın, yıllar sonra eski sevgilisiyle
karşılaşıyor, O'nunevine gidiyor, konuşuyorlar, yan yana geliyorlar.
Sonra hoop genç kadını sokakta kapının önünde ağlarken
görüyoruz. Kadın neden ağlıyor bilemiyoruz. Eski sevgilisi
taciz mi etti, eski sevgilisi ile yeniden mi yakınlaştı, pişman
mı oldu, sahne mi kesildi; yoksa yönetmen cidden kopuk kopuk mu
çekmiş filmi belli değil! Film film olmaktan çıkıp bir
bulmacaya dönüşüyor ve zaten araya uzun uzun reklamlar girdiği
için izlemekten vazgeçiyoruz...
Televizyonda
film izlemek artık gerçekten sadece güzel bir nostalji... Yeşilçam
klasiği olan Kemal Sunal filmlerindeki “eşşoğleşşek”
lafının bile sansürlendiği televizyonda niye film izlesin ki
insan! Sanki bütün çocuklar aşırı terbiyeyle yetişiyor, sanki
toplumda çok üst boyutta ahlak anlayışı var da Kemal Sunal'ın
“eşşoğleşşek” lafı bütün bu terbiyeyi bozuyor!
Dublajlı
film izleyeceğime Sanskritçe film izlerim daha iyi!
Cnbc-e
kapandıktan sonra televizyonlarda orijinal film kalmadı. Paralı
dijiturk, tivibu gibi platformlardan bahsetmiyorum. Ben onlarla aramı
çoktan kopardım. Standart uydu yayınlarından söz ediyorum. Zaten
ulusal kanalların yabancı film gösterdikleri pek yok, gösterseler
de rezil dublaj yüzünden izlenmiyor! Bir zamanlar ülkemiz, en iyi
dublajın yapıldığı ülkeler arasında gösterilirdi. Mükemmel
dublaj sanatçıları vardı. Ama şimdi onlar kalmadı. Kurtlar
Vadisi'nde Polat Alemdar'ı konuşan Umut Tabak, CSI NY dizisinde
Sheldon Hawkes olarak karşımıza çıkıyor. Küçük Emrah'ı
seslendiren de aynı kişi, Lost dizisindeki Jack de aynı kişi, ve
12 Maymun'daki Brad Pitt de aynı kişi. Bir de kadın var, her yerde
o... Cumartesi ard arda 2 film var mesela; ikinci film başladığında
oyuncular değişiyor ama sesler aynı... Kalite, doğu bloku
ülkelerinde tek sesin filmi anlatmasından bir tık üstte! Sırf
orijinal yayınlamadıkları için bile televizyonda film seyredilmez
bu saatten sonra!
Her
filmde dumanlı dağlar
Dünkü
filmden örnek vereyim yine. Karakterler barda oturuyor; doğal
olarak ellerinde kadehler, arka fonda da içki şişeleri var! Ama
hayır, biz sadece görüntüsü dumanlanmış abuk bir ekran
görüyoruz. Çünkü içki şişeleri, kadehler sigaralar hepsi
dumanlanıyor. Ama filmlerde bol yağlı, bol kanser yapıcı
cipsleri kolaları hapur hupur sansürsüz götürebiliyor
karakterler! Televizyon sağlığımızı düşünüyor sağ olsun,
ama cipsler kolalar naylon şekerler hariç!! Biz bu kadar iradesiz
bir toplum muyuz? Filmdeki karakter içki içiyor diye hemen
kadehlere mi sarılıyoruz?
Sanat
sanat için mi, sanat reklam için mi?
Dumanlama
meselesi sadece içki sigarayla sınırlı değil. Bir de dumanlanan
markalar var. Reklam ve satış ekseninde dönen bir dünyada
yaşadığımız için; kitaplar bile tüketim malı olarak görüldüğü
için; her şeyin, ama her şeyin, -kendi çapında bir bakkalın adı
bile- dumanlanıyor filmlerde. Ambiyans kaçmış kimin umrunda! Öte
yandan filmin altı üstü, sağı solu bant halinde reklamlarla
kaplanıyor; arada verilen yarım saat reklam molaları cabası!“Sanat
sanat için mi, sanat toplum için mi?”tartışması bile işlevsiz
artık. Sanat elbette reklam için, daha çok tüketmek için!
Peki
filmleri nereden izleyeceğiz?
Bilete adam başı en az 20 TL verip, canlar çeksin diye aşırı
kokuttukları mısıra da en az 20 TL verip, bir şişe suya 5 TL
verip; sinema salonları avemeler içinde konuşlandığı için,
çıkışta hamburgerciye de adam başı en az 20 TL verip, otopark
yol parası falan saymadan iki kişi ortalama 100-150 TL karşılığında
sinemada film izleyebilirsiniz elbette! Tabii ki Amerikan filmlerinin
salonları domine ettiğini hesaba katarak. Halk günü, film
festivali, öteki sinema, yazın Kadıköy'de olduğu gibi
belediyelerin açık hava gösterilerinde falan çok daha az ödeyerek
ya da ödemeyerek de izleyebilirsiniz. Peki bu olanakları olmayanlar
ne yapacak? Misafir gibi umduğunu değil, sofra artıklarını
yiyecekler ne yazık ki! Hem film izlemek nedir, izlemeyiversinler; yarışma izlesinler, kaynanalı gelinli!
Korsancıdan
5 TL'ye film alıp izlemek de bir seçenek, ama onlar da kalmadı
pek. Dvd alsanız o da en az 20 TL tutar. İnternetten şimdilik
izlenebiliyor, ama yakında onların da hepsi paralı ve vergili
olacak. Bir haber okumuştum; korsan kanaldan film izleyenin
internetini yavaşlatacak hatta kesecekmiş devlet yakında!İyi de
ben nereden bileyim hangi site korsan, hangisi değil! İnternete zaten para veriyorum, reklamlar çıkıyor mecburen izliyorum, internet vergisi de veriyorum. Ama hala bir şeyler daha ödemem gerekiyor demek ki film izleyebilmek için!
TRT
Film kanalı var mı?
TRT-2
diye bir kültür sanat kanalı vardı eskiden. Ne güzel filmler,
klasik müzik konserleri yayınlardı, değerini bilememişiz. Şimdi
yazarken düşünüyorum; TRT'nin onlarca kanalı arasında bir tane
film kanalı var mı? Var da ben mi bilmiyorum!
Sözün
özü;
Ben
bu yazıda sadece televizyonda film izle-ye-bilmekten bahsettim.
Habermiş, diziymiş, eğlen-me-ce programıymış o konulara hiç
girmedim farkındaysanız. Demem o ki su içelim, şöyle soğuk
soğuk kana kana! Televizyonda film izleme nostaljimiz adına su
içelim birer kocaman bardak...
Ailecek mutlu pazarlar efendim. Amacım keyfinizi kaçırmak değil; inanın hiç değil...
Televizyonda sadece çizgi film izliyorum artık ben. Onda bile dublajlar rahatsız ediyor beni. Sürekli aynı sesler. İki üç kişi var onlar götürüyor bütün işi herhalde. Filmi de sinemada izlemekten zevk alıyorum sadece. Tabii uygun fiyatlı zamanlara denk getirip öğrenci işi bir şeyler ayarlıyorum da anca öyle rahat rahat gidebiliyorum.
YanıtlaSilDublaj konusu gerçekten berbar durumda. Bu konuda eleştirmenlerden de nedense hiç ses çıkmıyor. Her şeye, daha doğrusu verilene alışıyoruz sanırım...
SilAynı filmi izlemek için benzer bir mücadele verdim ben de. O kadar kopuktu ki, birşeyler kaçırmış, yarın yamalakmış hissi bıraktı bende.
YanıtlaSilÜstelik kopukluk senaryodan mı, yönetmenden mi yoksa sansürden mi kaynaklanıyor hiç bir yorum yapamadık. Sanırım en kötüsü de buydu. Ve ben dün akşamki filmden sonra televizyonda film izlememe kararı aldım :(
SilGerçekten o TRT 2'yi özlüyorum. Bir ara TRT TÜRK onun yerini tutar gibi olmuştu. Ben izliyordum. Sonra nedenini bir türlü anlamadığım şekilde TRT HABER ile ortak yayına geçtiler. Bir daha da ayrılmadılar. Ne denir ki?
YanıtlaSilNe mi denir, su içilir...
SilDekolteleri kapatan tv kanalları da mı var?:) Ben sadece içki kadehi ve sigara sanıyordum:))bu arada gençken de aile yanında açıksaçık film izleyemezdim, 59 yaşındayım hala aynıyım. Demek bu kişilik meselesi, anne, baba, abi vs. yanında ancak ailecek izlenebilen Disney vs. izleyebiliyorum.
YanıtlaSilTvde hakikaten iyi film azaldı, çok azaldı. Netflix var tabii paralı..:(((puhu tv ücretsiz ama onda da yabancı film yok..
Hiç göstermeyenler de var :) Bipleme o kadar üst boyutta ki, "şerefsiz" sözcüğü bile kesintiye uğrayabiliyor. Oysa biplemeye harcayacakları zamanı eğitime ve rafine kültüre harcasalar, zaten bu yaptıklarına gerek de kalmayacak.
SilPuhu Tv'ye sizin yorumunuzdan sonra baktım. Kullanıcı sözleşmesinde neler neler yazıyor. İstediği gibi yayını kesebilir, yayını durdurabilir... vs. Yakında ücrete de bağlarlar emin olun:)
Ne yazık ki çok haklisin. İnternetten izlemeyi tercih ediyoruz bizde çünkü kanallarda filmler hep ayni , özel TV lerde de durum çok farklı değil. Diziler hafta içi tüm geceyi kaplayacak kadar uzun. Çok sıkıcı hepsi de birbirinin aynı
YanıtlaSilNormalde alternatifler arttıkça rekabetin ve dolayısıyla kalitenn artması beklenir. Ne yazık ki televizyonu bir rekla makinesine çevirdiler...
SilTRT kültür işini bıraktı sadece siyaset yapıyor maalesef. Sinema için bütçe gerekiyor dediğiniz gibi. Digiturk ve Dsmart a parayı bayılmaktan başka çare yok gibi görünüyor:)
YanıtlaSilOysa bizim vergilerimizle yaşıyor TRT, ne acı... Digitürk ve Dsmart'ta da sansür yok mu? En son para vererek kiraladığım film sansürlenince Tivibu'dan iyice soğuduğumu hatırlıyorum :)
SilDaha keyif kaçıracak çook konu var. Dediklerinize sonuna kadar katılıyorum.
YanıtlaSilO yüzden çok az izlerim tvden.
İnternet üzerinden yabancı dizi izlemek daha makbul geliyor. Filmler için de öyle. Dublajın her türlüsünden nefret ediyorum. Alt yazı en güzeli :)
Evet bu anlattıklarım sadece yumuşak magazinsel bir başlık. Şimdilik internetten izleyebiliyoruz, umarım hep izleyebiliriz...
SilSevgiler:)
İktidar başa geldiğinden bu yana TRT diye bir kanal yok benim için. Diğer kanallar da korkudan iktidarın borazanı. Bu sebeple TV benim için yok artık.
YanıtlaSilKusura bakmayın lütfen, yorumlara yeni bakabildim ..
SilDaha dün TRT vergisi yine arttı, orası bir devlet kurumu ve bu ülkede milyonlarca insanın tek eğencesi televizyon... Yani TRT'de size yönelik de bana yönelik de programlar olmak zorunda... Yararlanmadığımız bir şeyin parasını veriyoruz :(
Harika! Uzun zamandır bu kadar anlamlı bir yazı okumamıştım. Ellerinize sağlık! Çocukluğumda aynı programlar gosterilirken hep sıkılırdım, hep büyük işi şeyler gibi gelirdi bana. Mesela Akşam Sefası vardı klasik... şimdi müzik bile dinlemeyi unutmuşuz dedi bir büyüğüm. İçler acısı gerçekten. Bunun gibi birçok şey tabii...Tekrar teşekkürler bu yazınızdan dolayı. Sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Keşke güzel gelişmelerden bahsettiğim bir yazı olsaydı...
SilSevgiler.
Yazinin konusundan uzak ama söylemeden edemicem. Hayatta kendimi şanslı hissettiğim tek konu; köye televizyonu getiren komşunun evinde köy ahalisi ile izlediğim filmler olmuştur 😀 Yeni nesil için uzgunum.Onlar ailece tüplü televizyondan banker bilo'yu bile izleyemeyecekler.Belki filmin netliği iyi değildi belki kalitesizdi ama ortamın kalitesi yetiyordu be
YanıtlaSilBence yazının konusu ile çok da güzel bağlantısı var yorumunuzun. Günümüzdeki en büyük sorun, ortam kalitesinin düşmesi değil mi zaten...
SilEski Türk filmleri izleniyor yine de. Dublajlı da olsa sevdiğim yabancı film olursa onları da izliyorum.
YanıtlaSilKeyif alabiliyorsanız ne mutlu size :)
Sil