Mutsuz
gibi olur ya bazen insan, tam da öyle bir anda Pegasus’un
kampanyası çarpıyor gözüme. Hadi canım! Geçenlerde baktığımda
bir yıl sonrası için verdiği fiyata bilet var Lviv’e; hem de
bir hafta sonraya! Kısa bir ikircik yaşadıktan sonra bileti almaya
karar veriyorum. Gidiş 5 Nisan Cuma 16:50, dönüş ise 10 Nisan
Çarşamba 20:00. Hem geçen seneden kalma dört günlük yıllık
iznimi değerlendirmiş olacağım, hem şehri doya doya gezmek için
yeterince vaktim olacak, hem de gecenin köründe uykudan kalkmadan
gayet insani saatlerde uçabileceğim. Böylesine spontane gelişen
bir gezi programı ancak bu kadar güzel denk gelebilir diye
düşünüyorum.
Uçuştan
bir gece önce havabüs saatlerine, İETT tarifelerine falan bakarken
birden bir uyarıyla karşılaşıyorum:
“Atatürk
Havalimanı 05 Nisan gecesi tamamen kapatılacağı için uçuşlar
Sabiha Gökçen’e kaydırıldı. Yolcuların en az üç saat öncesinde
Sabiha Gökçen Havalimanı'nda olmaları öneriliyor.”
Haydaaa!
Şansa bak! Tam da gidecek zamanı bulmuşuz!
Ya da şöyle de söylenebilir:
Heyyooo! Şansa bak! Bu uyarıyı iyi ki görmüşüm!
Yani
aslında şans bile bakış açısına göre değişir diye
düşünerek havalimanına gitme planlarımı revize ediyorum:
“Uçak
16:50’de kalktığına göre 11:45’de havabüse binilecek.
12:35 gibi hava limanında olunacak! Seyahat riske atılmayacak!”
Tam
da planladığım gibi oluyor. 12:35 gibi Sabiha Gökçen’de
oluyoruz. Havabüsten iniyoruz. Aman Tanrım o da nesi! Daha binaya
girmeden dışarıda upuzun bir kuyruk ile karşılaşıyoruz! Sanki Umre kuyruğu gibi, değil gibi! Uzun elbiseli bir çok insan var! Gözleri çekik çekik! İçimdeki uygar kişilik “Bu insanların
oluşturduğu uzun kuyruğun en arkasına geç!” diyor. Aynı iç
sesim bu kuyruğun sonundan havalimanına girmek için en az yarım
saat ayakta bekleyeceğim uyarısını yapmayı da ihmal etmiyor.
İçimdeki uygar kişiliğin kuyrukta bekleme planına dışımdaki
“Aceleci İstanbullu” engel oluyor! Ve dış sesimi dinleyerek
grubu solluyorum. İyi ki de öyle yapıyorum; zira bu uzun
kuyruktaki insanlar binaya benim gireceğim kapıdan girmiyor! Malezya turu aktarması gibi bir durum içinde olduklarını duyuyorum. Neyse
ki bu badireyi atlatıyorum. Saat 13:00 civarı, daha uçuşa üç
buçuk saatten fazla zaman var. Ama yine de hafif bir stres
hissetmekten kendimi alamıyorum.
Lviv'de park |
CnnTurk
muhabiri ve kameraman da gelmiş olası izdihamı yayınlamak için. Ama
maalesef aradıkları haberi bu saatte bulamıyorlar. Çünkü
beklenen kalabalık henüz yok ve haklarını yemeyeyim herkes iyi
organize olmuş. Mesela bilet alımında bütün masalar çalışıyor,
elemanlar tam kadro. Ben de mutlu oluyorum. Çünkü tatilim sorunsuz başlıyor, artık
yapmam gereken tek şey uçağı beklemek.
Havalimanlarında ekstra fiyatlarla kazıklanmayı sevmiyorum. Örneğin
dışarıda 1 TL’ye aldığım suya burada 10 TL ödemek gerçekten
de zoruma gidiyor. O yüzden de evden çıkmadan hazırladığım;
içinde ponçikler, çubuk krakerler, muz, su ve meyvu suyu olan çantamı
yanımdan hiç ayırmıyorum. Son kontrolde görevli
ile aramızda şöyle bir diyalog geçiyor:
“-
Çantada su var”
“-Evet
var.”
“-
Kaç tane var?”
“-
Bir tane”
“-Hanımefendi
suyu için, ya da çöpe atın”
Tamam
diyorum, çantamı açıyorum suyu çıkarmadan geçip gidiyorum.
Zaten görevli de beni kontrol etmiyor. Bizde standartlar böyle
işler bilirsiniz. Görevlinin ruh haline göre aksiyon alırsınız. Bu seferki görevli iyi günündeydi, yiyecek çantama bir şey demedi, bilseydim deodorantımı da atardım çantaya. Hoş memleketimin suyunu
gavur illerine kaçırmıyorum ya ben de! Sadece havalimanı
büfelerinde normalin on katına su satmaya çalışan kapitalizme
bir çocuk coşkusuyla küçük bir “nanik” yapıyorum içimden.
Hepsi bu!
Lviv'e inerken |
Ben
yazarken Whatsapp’ın iş grubundan sürekli mesajlar akıyor, bip
bip seslerini duyuyorum. Yeni sipariş gelmiş, o olmuş, bu olmuş… Twitter dersen seçim hengamesi var orada da .Bütün bunlardan kafaca uzaklaşıyorum oysa ben. Bu durum çok hoşuma
gidiyor. Olan biteni uzaktan, sanki beni hiç ilgilendirmiyormuş
gibi izliyorum. Havaalanlarında veya şehirlerarası otobüslerde
yaşadığım bu yabancılaşma duygusunu çok da seviyorum.
Buradayım ama değilim gibi; insanlar var, ama aslında yoklar gibi.
Seçim bitmiş ama belirsizlik hala devam etmiyormuş gibi, demokrasi
şenliği varmış da izliyormuşum gibi...
Arada
çantamdaki ponçiklerden atıştırarak uçağın gelmesini
bekliyorum.
Macera
devam ediyor.
To
be continued…
Ooo harika bir macera başlıyor :) İnstagramda fotoğrafları görmüştüm, hikâyenin devamını bekliyorum :)
YanıtlaSilBu sefer hikaye yarım kalmasın diye baştan önlem aldım. Çantamdaki deftere gezi bitmeden her şeyi yazdım :)
SilPostacı kapıyı iyi çalmış belliki Şansın hep böyle bol olsun. Fırsatı iyi değerlendirmişsin. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum Çok güzel ve akıcı anlatıyorsun her zamanki gibi. Kalemine yüreğine sağlık.
YanıtlaSil:) Evet güzel bir fırsat oldu, çok teşekkür ederim, devamı yakında gelecek
SilSevgiler
Ben gezi-sohbet tarzı yazıları seviyorum. Siz gezmeye devam edin bizler de keyifle okuyalım. Tur dışı bir seyahat sanırım. Bu tür ani kalkışılan seyahatler daha güzel oluyor. Kalın sağlıcakla:)
YanıtlaSilBen de samimi gezi, sohbet tarzındaki blog yazılarını seviyorum.
SilAma ben bu diziyi bir "gezi rehberi" gibi değil de daha çok hikaye gibi anlatmayı tercih ettim. Çünkü profesyonel gezi yazarları zaten o işi yapıyor :)
Evet tur dışı bir seyahat, zaten o kadar küçük bir şehir ki Lviv, tura da gerek yok bence.
Sevgiler :)
harika umarım sıra bizede gelir :)
YanıtlaSilTüm kalbimle dilerim, sevgiler :)
SilÇok güzel başladı. Hadi bakalım devamını iple çekiyorum bilgilerinize.
YanıtlaSil😊
Teşekkürler:) İkinciyi yayınladım, üçüncü de bugün geliyor :)
SilSevgiler
Yazının en başından okumaya başlıyorum, malum buralarda yokken bir çok paylaşımı kaçırdım. Güvenli davranmak bu olsa gerek, 4 saat öncesinden havalimanında olmak. Olsun önlem almak, stresten daha iyidir. Güzel bir yazı dizisi bekliyor bizi.
YanıtlaSilAtatürk Havaalanı'nın o gün taşınacağını duyunca panik oldum. Çünkü her an her şey olabilirdi, iyi ki de erken gitmişim. Güzel oldu böyle :)
SilYazı dizisi daha bitmedi, umarım sonuna kadar keyifle okursunuz.
senin gezileri unutmam been. lviv de aklımda, kharkov da :) giderken okuycam yine :) ayrıcaa, yeni airport çok zor yaaa, hem uzakta, hem içi büyük yürü yürü bitmiyooo :) uçağa giderken bileeee, sanki dolmuşla uzun yol gidiyon gibi oluyoreee :)
YanıtlaSilKusura bakma epey geç yayınladım, ama mazaeretim vardı :)
SilKharkov yarım kaldı, aslında tamamlamam lazım. Yeni airporta gitmeyi hiç düşünmüyorum şimdilik :)
Sevgiler