Corona Sonrası ilk kez iki hafta önce gittim Şehir Tiyatroları’na. Oyun, Üsküdar Müsahipzade Sahnesi’ndeki “Lanet Olası Lanet Kuş”, orijinal adıyla “Stupid F..king Bird’dü. Bu sezon İBB, özel tiyatrolara sahnelerini açtı destek amaçlı. İşte bu oyun da Kadıköy Theatron’un oyunuydu.
Müsahipzade'de Oyun Öncesi |
Bu güzel duygularla açılan sahne kapısından girdik içeriye. Merdivenlerden çıkınca yer gösterme görevlisi ( Tam da bilemedim ne demeli) “Hoş geldiniz, buyurun sizi şöyle alalım” diyerek yerimizi gösterdi. Koltuklarımız tam kapıya yakındı. Her gelene “Hoş geldiniz, buyurun sizi böyle alalım, iyi seyirler…” diyen bu görevlinin ses tonu, vurguları, vücut dili öylesine öncüydü ki, ister istemez izlemeye başladım. Bu özenli karşılamayla oyunun içine girmiştim bile. Yıllar öncesinin samimiyetinde, Darülbedayi’de oyun izlemeye gelmiş müdavimlerden biriydim sanki.
Aylardır tiyatro izlemeyi özleyen bünyeme o kadar iyi geldi ki bu atmosfer! "Tiyatro iyileştirir " sloganı boşuna atılmıyordu işte!
Devam ediyordu görevli
kişi:
“Hoş geldiniz,
buyurun sizi böyle alalım.”
Bu arada maskesiz birileri giriyordu
salona. Onlar yerlerine geçtikten sonra bizim görevli diyafram sesiyle konuşuyordu
yine:
“Maskelerinizi burnunuza
indirdiğinizi görüyorum, ben her şeyi görürüm, benden bir şey kaçmaz!”
Sanki oyun başlamış gibiydi. İnsan
ister istemez gülümsemez mi bu tavra. Bu arada sahnede oyuncuların hepsi
pijamalı olarak yerlerini almış, nefis bir şarkı söylüyorlardı. Dediğim gibi
sıcacık bir havaydı içeride esen.
Yer gösteren kişi kendi çapında
oyun kurmuş ve belli ki çok eğlenerek
yapıyordu bu işi. Diyaframdan çıkan gür sesiyle bıkmadan usanmadan
“Hoş geldiniz, buyurun buyurun sizi önden ikinci sıraya alıyoruz…”
diyordu.
Bir ara bizim önümüzden geçerken
dayanamadım:
“Oyun sizinle başladı benim için,
keyifle izliyorum” dedim. Gülümseyerek devam etti:
“Zaten tiyatro gişede başlar, yer
göstericiyle devam eder, seyirciyle…”
Lafı ağzından aldım; çünkü bu
tanımı biliyordum:
“Seyirciyle tamamlanır” dedim. O
da zaten aynı şeyi söylüyordu:
“Seyirciyle tamamlanır...”
Dayanamadım sordum artık:
“Siz oyuncu musunuz?”
“Evet” der gibi oldu ve hızla uzaklaştı. İnsanların duymasını istememişti belki. Bilemiyorum, belki de oyunu bozulsun istememişti. Ama benden de kaçmazdı, o arada yaka kimliğini okuyup ezberlemiştim. Eve gelip araştırdığımda gördüm ki yanılmamışım. Kendisi iyi bir oyunculuk eğitimi almış, film ve dizilerde oynamış, gencecik pırıl pırıl bir sanatçıydı. Eminim bu ruhla çok da güzel yerlerde hep izleyeceğiz kendisini.
Bunları yazarken bile gülümsüyorum şu an. Çünkü o akşam muhtemelen
bir tek ben anladım yer göstericinin aslında oyuncu olduğunu. Kendimle gurur
duydum elbette. Kül yutmam, oyuncuyu
konuşmasından anlarım! Şaka bir yana, asıl güzel olan şey; hayatın içinde insanı
gülümseten bu sıcak anları yakalayabilme becerisi değil miydi?
Lanet Olası Lanet Kuş’a gelirsek…
Çehov’un Martı’sının karamsar, depresif gösterimlerinin parodisi diye
özetleniyor oyunun açıklamasında. Orijinal Martı’yı önceden izlemiş olsaydım
belki daha derin yorumlayabilirdim bu konuyu. Orijinal Martı’yı bilmeyen biri
olarak kendi izlenimimi ileteyim.
Şehir Tiyatrolarında geçen
yıllarda gittikçe muhafazakarlaşan, sloganvari oyunları düşününce, bu oyun
gerçekten de cesur ve sansürsüz yorumuyla bende olumlu izlenim bıraktı. Canlı
müzikler güzeldi, bazı repliklerde güldüm. Ama bana sorarsanız metaforların
havada uçuştuğu, yazarın dilini anlamakta zorlandığım, araya anlatıcının girdiği,
bu izlediğimiz şeyin bir oyun olduğunu gözümüze sokan metin ve yorumlardan pek
de hoşlandığımı söyleyemem. Ben tiyatroda klasik estetikten, güzel repliklerden yanayım
sanırım. Evet küfür hayatın içinde varsa elbette tiyatroda da olacak. Ama yerli
yerinde olursa... Bu oyundaki küfürleri biraz, nasıl desem “ olmamış” buldum. Anlatıcının sık sık araya girmesiyle dikkatim dağıldı.
Demem o ki, çok tarzım olmasa da oyun iyiydi, güzeldi, hoşça vakit geçirdim.
Emeklerine sağlık herkesin.
Sloganımı atıyor ve gidiyorum şu an,
Tiyatro iyidir, tiyatro iyileştirir. Corona'ya rağmen hem de.
Mutlu pazarlar efendim.
o kadar harika bir yazı olmuş ki tiyatroya gitmek istedim aniden. hele o kişinin oyuncu çıkmasına bayıldım ne iyi hakikaten gözünüzden kaçmamış :) dediğiniz gibi siyasi şeylerden uzakta, özgür ve cesur konularla dolu tiyatroları izlemek güzel bir şey olmalı.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Yanılmıyorsam ayın 27'sinde Şehir Tiyatroları Kasım biletleri satışa çıkıyor. Şimdiden iyi seyirler :)
SilTiyatro en güzel bağımlılıktır :)
YanıtlaSilYer göstericinin oyuncu olması sanatçılardaki geçim sıkıntısının boyutunu gösteriyor. Ne olursa olsun, yaptığı işi ciddiye alan ve karakter sahibi bir beyefendi imiş kendileri. Bu tür insanlara saygım bir kat daha artıyor. Oyunu beğenmenize sevindim. Çünkü bazen sergilenen oyunlarda gerçekten hazırlıksız oluyorlar, seyirci hayal kırıklığına uğruyor.
YanıtlaSilHaklısınız, konunun o boyutu derin bir tartışma konusu. Aslında sadece sanatçıları değil, toplumun her kesiminde işsiz kalan insanları ilgilendiriyor. Ben bu yazıda dediğiniz gibi saygıyı hak eden, yaptığı işe ruhunu yansıtan, ismi bende saklı oyuncuyu anlatmak istedim.
SilOyun ise tarzım olmadığı için çok fazla yorum yapamıyorum. Ama değişikti, güzel vakit geçirdim. Tiyatro izlemeyi o kadar özlemişim ki...
Tiyatroya gitmeyi ben de çok özledim.
YanıtlaSilBu korona tüm sosyal yaşamı sekteye uğrattı... :(
Oyun izlemek gibisi var mı ? :)
İşe gidiyorsak, alışveriş yapıyorsak niye tiyatroya gitmeyelim ki...
SilBen artık korona ile yaşamaya alıştım, önlemimi alıp tiyatroya gitmeye başladım. Oyun izlemek gibisi var mı gerçekten de :)
Bu sene tiyatroya hasret kaldık :(
YanıtlaSilŞehir tiyatroları ve bazı özel tiyatrolar açıldı. İşe gidiyorsak, markete gidiyorsak neden tiyatroya da gitmeyelim :)
SilYer gösterme görevlisi- bende bilemiyorum ne demeli- tiyatro havasını doyasıya solutmuş sana :)
YanıtlaSilAynen öyle oldu :) Dün Şehir Tiyatrolarında bilet satışı vardı, kaptım 3 tane :)
SilTiyatrosuz yaşanmaz ki zaten