Bir
kadın var; çocukluğunun kışları İstanbul'da, yazları adadaki
konakta geçen, hizmetçilerle büyümüş, Osmanlı paşası
soyundan olmalarına rağmen Atatürk'lü zamanlara hızla adapte olmuş bir
aileden geliyor. Ailenin bütün kadınları Fransızca biliyor, bir
müzik aletini çok iyi çalıyorlar, ayrıca resimle de
ilgileniyorlar. Bu kadın Füreya Koral, kitabın son sözüne kadar
pek de anlaşılmayan bir özelliği var: Türkiye'nin ilk kadın
seramik sanatçısı.
Kitabın
başında bir aile ağacı çizilmiş, eyvah dedim ben o ağacı
görünce. Zira aile ilişkileri, kim kimin nesi oluyor meselesi hep
kafamı karıştırmıştır. Yanılmamışım da, nitekim ilk bölümü
okurken o sayfaya sık sık dönmek zorunda kaldım; zira birbirine
benzeyen bir sürü isim geçiyordu ve bu nedenle hafiften sıkıcı
başladı kitap benim için. Neyse ki bu isim karmaşası fazla uzun
sürmedi.
Ayşe
Kulin'in Umut, Veda ve Hayal kitaplarını okumuştum daha önce,
dilini gerçekten de akıcı bulmuş, bahsettiğim kitapları sevmiştim.
Anlattığı hikayeler de güzeldi. Ama nedendir bilmiyorum, her ne
kadar kendisi bu kitap için “bir noktasını bile değiştirmeyi
düşünmezdim, en sevdiğim kitaplardan” dese de ben kitabın
içine giremedim. Nasıl derler, karakterle hemhâl
olamadım, Füreya'nın duygusunu hissedemedim. Bunun neden olduğunu
düşünürken bu sabah aklıma geldi, açtım Vikipedi'den Füreya
Koral'ın hayat hikayesini okudum. Tam da romandan aklımda kalanları
anlatıyordu yazılanlar. İyi de 348 sayfalık kitap okuduktan
sonra aklımda, ansiklopedik bir özet hariç değişik bir anekdot,
çarpıcı bir duygusallık, ne bileyim enteresan bir öykü parçası
kalması gerekmiyor muydu? Evet hikaye akıcı anlatılmıştı ama
yazardan özür dileyerek belirtmeliyim ki kitabın lezzeti eksikti.
Evet elimden bırakmadım, daha doğrusu bir hafta içinde bitirdim
kitabı ama...
Kitaptaki
kurguda, geçmişte Füreya'nın hayat hikayesi anlatılırken ara
ara son anlarını yaşadığı hastahane odasına dönülüyor,
yazar bu bölümlere “Pentimento” (Bir yağlıboya tablo
kazındığında kimi kez altından çıkabilen, ikinci hatta üçüncü
kat resim) adını vermiş. Ben açıkçası o bölümleri pek
sevmedim. Hani ölmeden önce insanın bütün hayat hikayesi gözünün
önünden geçermiş lafı vardır ya, yazar sanırım öyle bir
kurgu düşünmüş. Ama ben kitaptaki “pentimento” bölümlerini
zorlama buldum; dedim ya duyguya giremedim.
Roman'da
belki de en ilgimi çeken kısım, Füreya'nın dayısı olduğunu
öğrendiğim Cevat Şakir Kabaağaçlı, nam-ı diğer Halikarnas
Balıkçısı ile ilgili küçük bölümlerdi. Ama o bölümler de
havada asılı kalmıştı.
Hikayenin
kahramanları sıradan insanlar değillerdi. Dediğim gibi konaklarda
büyümüş, özel okullarda okumuş, Atatürk'ün sofralarına
davet edilmiş insanlardı. Füreya verem olunca bir sene İsviçre'de
bir hastanede tedavi görüyor mesela, oradan Londra'ya, Fransa'ya
geçiyor. Fransa'daki sanat camiası ile arası son derece iyi.
İstanbul'a dönünce de dönemin bir çok sanatçısı ile, yazarı
ile, şairi ile diyalog halinde. Kendini seramik sanatına veriyor
ve durmadan çalışıyor. Bütün bunları öğrenirken ben yine
hemhâl olamıyorum bu hikayenin
kahramanıyla... Sanki duygusu yok gibi, kitabı okuyup
bitirince Füreya'nın insan olma hali hakkında olumlu ya da olumsuz hiç bir izlenim
edinmediğimi fark ediyorum. Hani çok sevdiğiniz bir kitabı
okurken, ya da bir filmi izlerken hikayeye öyle girersiniz ki bazı
kahramanları çok sever, bazılarından ise nefret edersiniz ya. İşte
sanırım bu, kitapta eksikti, yani karakter analizi yoktu. Dediğim gibi bir sürü insan adı geçti kitapta; hangisi iyi hangisi kötü
bilemedim. Her ne kadar diyaloglar çok olsa da kuru, duygusuz bir
hayat hikayesi olmuş kitap. Sonlara doğru ise seramik anlatıcılığı
var ve de itiraf etmeliyim ki seramiğe ilgi duymayan benim için
sıkıcı bilgiler..
"Kitabın
arka planında Osmanlı'nın sonu ve yeni Türkiye'nin başı" anlatılıyor diye yorumlar okumuştum. Ne yazık ki ben geri planda
öyle tarihi bir resim pek göremedim, bir iki Atatürk sofrası
anlatılmış o kadar.
Edebiyat
eleştirmeni değilim, ne haddime bir kitabı eleştirmek. Sadece
bir okuyucu olarak aldığım lezzeti anlatabilirim. Nasıl ki bir
önce okuduğum Kurt Seyit ve Shura kitabını çok beğendiğimi
anlatmışsam, ( ki buradan bakabilirsiniz yoruma) bu kitabı da
yazardan özür dileyerek sevmediğimi söylemek istiyorum..
Belki
de zorlu hayat hikayelerini seviyorum. Füreya benden çok farklı bir
sosyal sınıfta zenginlik içinde yaşamış bir kadın, yurt dışı
ikinci vatanı olmuş neredeyse. En ünlü keman sanatçılarından
dersler falan alıyor. Nedenini pek anlayamıyoruz kitaptan gerçi, aslında fakir hastalığı olarak bilinen verem hastalığına yakalanıyor, İsviçre'de tedavi görüyor,
tedavi başarısız olunca gidip Fransa'da ciğerinin birini
aldırıyor, ama bütün bunlar olup biterken sanki hiç para
gerekmiyor gibi bir anlatım var kitapta. Ben ki hayatını emeğiyle
kazanan biri olarak bu hikayeden kopmaz mıyım? Ayşe Kulin kusura
bakmasın ama beni o hayatın içine sokamadı. Evet ilk seramik sanatçısı olması anlamında Füreya Koral'ı takdir ederim elbette, ama o kadar! "Vay be, nasıl bir hayatmış!" diyemiyorum üzgünüm.
Aslında belki de Füreya'nın çok sevdiği yeğeni Sara'nın ricası üzerine, ısmarlama yazdığı için Ayşe Kulin okuyucuya/bana duyguyu geçirememiş olabilir mi acaba? Ismarlama yazılan romanlar hep böyle midir merak ettim şimdi.
................
Aslında belki de Füreya'nın çok sevdiği yeğeni Sara'nın ricası üzerine, ısmarlama yazdığı için Ayşe Kulin okuyucuya/bana duyguyu geçirememiş olabilir mi acaba? Ismarlama yazılan romanlar hep böyle midir merak ettim şimdi.
................
Benim kitap hakkında diyeceklerim bunlar. Alın okuyun, bakalım siz nasıl bulacaksınız. İçinizde
Füreya'yı okuyanlarınız varsa eğer, yorumlarını çok merak
ediyorum. Bakalım benim gibi düşünenler olmuş mu?
Kimse
kitapsız kalmasın diyorum, sevgiyle...
Günaydın.Yorumunuzu okudum ve haklısınız bende de aynı etkiyi yapmıştı ki ben Adı:Aylin'den sonra okumuştum.Okumadıysanız tavsiye ederim bende çok etki yapmıştı.Füreyya hanım hakkında bir kitap yazılmalıydı otobiyografi olabilir mesela öyle de olmuş sanki.Ayşe Kulin kitaplarının hepsini bende sevemedim.Veda ve Umut çok beğendim ama favorim kesinlikle Adı:Aylin.Kitaplığımda kaybolan kitaptır kim aldı geri vermedi bilmiyorum.Sevdalinka'yı da sevemedim ben.Yazılarınızı zevkle okuyorum.Sevgiler :)))
YanıtlaSilMerhaba, Adı Aylin bir ara bestseller olmuştu, o nedenle okumamıştım. Bu konuda biraz tuhafım, bestseller kitapları mümkün olduğunca popülerliği geçince okurum. Adı Aylin'e sanırım artık sıra geldi, tavsiye için teşekkürler:)
SilFüreya evet bence de otobiyografi gibi ama tam da değil, arada kalmış bir kitap olmuş. Bakalım sevenlerin yorumları nasıl olacak:)
Sevgiler benden efenim :)
Merhaba ,
YanıtlaSilBlogunuzu tesadüfen gördüm ve hemen takibe aldım. Benim bloguma da beklerim ; kocamn sevgilerle :)
grilady.blogspot.com
Merhabalar, Füreya yorumunuz üzerine en kısa zamanda alıp okuyacağım. Hepsini olmasa da çoğu Ayşe Kulin eserini okuyup beğenmişimdir. Bu kadar duygu yoksunu mu gerçekten çok merak ettim. Bu arada önceki yorumunuzdan sizin de bestseller kitabın üzerinden zaman geçmesini bekleyen biri olmanıza şaşırdım, tekim sanırdım :) Sevgiler...
YanıtlaSilMerakla kitap hakkındaki yorumunuzu bekliyor olacağım, okuyunca beni mutlaka bilgilendirin:)
SilBestseller kitaplar değil sadece, klibi çıkan şarkılara karşı da böyleyim ben, ille de keşfedeceğim, reklamlar beni yönlendirmeyecek, bir çeşit tuhaf kişilik işte:)
Sevgiler benden:)
Okumadım bu kitabı. Bir şekilde bana dokunmayan bu tür kitapları ben de sevmem. Elinde ki varlıkları önünde hazır bulan , yaşam zorluklarından uzak emekten çaba dan uzak hayata 3-0 önde başlayan bu tip zenginlerin yaşamı benim hiç ilgimi çekmez.
YanıtlaSilBenim de sinirimi bozan şeyler den biridir. Karakterin yaşamı anlatilirken boşluklar bırakılması. Yurt dışında su eğitim i aldı, şu tedavi leri gördü, v.s. iyi de yüksek paralar isteyen bu işleri nasıl yaptı, kim finanse etti , kendi mi kazandı, hiç bir şey yazılmaz. Bakkala gitti der gibi yazıyorlar.
Yorumlarınıza çok guveniyorum. Okumadım ama okusam benzer duygulanimlar yaşayacağımdan eminim.
Sanırım siz de benim gibi satır aralarını okumayı seviyorsunuz. Satır araları doyurucu olmayınca da kitaplar ağızda sası bir iz bırakıyor, tamamlanamıyor.
SilBenim gibi düşünmüşsünüz sanki kendi düşüncelerimi okudum. Ben de takdir ettiğime ama sevmediğime karar vermiştim:)))
YanıtlaSilAma öyleydi, sanki ansiklopediden hayat hikayesi okuyor gibi olmuştum. Ayşe Kulin'in alıştığımız sıcak tarzı yoktu:)
SilBen Füreya'yı çok büyük keyifle okudum.Çok önemli bir şahsiyet olması ve ne yazık ki günümüzde herkes tarafından bilinmemesi de roman yazma amaçlarından olabilir Ayşe Kulin'in. Kitabın karakterleri gayet iyi bir şekilde taşıdığını ve yansıttığını düşünüyorum ve yapılan tüm yorumlara saygı duyuyorum. Ayşe Kulin'in diğer kitaplarında da atamalar var bu kitapta olduğu gibi. Bence onu böyle güçlü bir yazar olmasını bu özelliği sağlıyor.
YanıtlaSilİnsanların kitaplardan aldığı lezzetler farklı farklıdır. Sizin de belirttiğiniz gibi öznel hissiyatlar nedeniyle yazar değerinden bir şey kaybetmez. Teşekkür ederim yorumunuz için.
SilMerhaba ben kitapin yarisindayim ve cok keyif alıyorum açıkçası Füreya'nin hayatı beni cok etkiledi hislerine cok fazla yogunlasamadim fakat kadının hayattaki dik duruşu görmüş gecirmiş olması ve örnek bir cumhuriyet kadını olması beni fazlasıyla etkiledi kadın gibi kadın bilgili kulturlu sanat aşığı zevkli giyinen mantıklı erkekleri cezbeden daha bir sürü böyle başarılarla dolu helede o yıllarda kadina daha yeni yeni deger verildigi yillarda böyle başarilar yakalamış bir insandan bahsediyoruz beni kitabın bu yönü cekti imrendim cok begendim tabi Füreya şanslida bir kadin soylu bir ailede doguyor kucucuk yasta harika egitimler alıyor evet hayat ona arada sillesini yediriyor fakat guzel soylu bir ailede yetismeside bir şans tabiki ilk yillarda ergenliginin azizligine ugrayip sacma sapan aşk peşine düşüp kadınligini ayaklar altina aldığında hic yakistiramamistim onun gibi birine ama ergenligine verdim kilic aliyle birlikteyken neyseki olgunlasti biraz neyse taktir ettiğim cok seyi oldu ama kızdığım yapmasaydın dedigim seylerde oldu devamini merak ediyorum bakalım 🤗
YanıtlaSilÖnemli olan, kitabın insanı bir yerden yakalayabilmesi. Sİzi yakalamış, bu da okuma keyfinizi katlayacak. Zevkle bitirmeniizi dilerim...
Sil