1 Temmuz 2013 Pazartesi

Konuk yazar günü / Banyo yapmazlar halkı

Bugün ilk  kez özel bir konuk yazarın müthiş öyküsünü yayınlayacağım için çok heyecanlıyım.. Kendisi ile bu bloğa yaptığı e-posta yorumları ile tanıştım. Yazdığı e-postalardaki esprili ve akıcı dil o kadar hoşuma gitti ki, bir yazısını yayınlamak konusunda teklifim oldu.. Çok mütevazi olan bu arkadaşımız, yazılarının kötü olduğunu iddia ederek başta teklifimi  kabul etmese de ben biraz da baskı yaparak bir öyküsünü yayınlama iznini koparabildim :) Öyküyü okuduğunuzda ne kadar haklı olduğumu sizler de anlayacaksınız.. Kendisine çok teşekkür ediyorum bu değerli öyküyü benimle paylaştığı için..

Bu arada telif haklarına saygı anlamında kendisinden bir tanıtım yazısı rica ettim; işte böyle tanımlamış kendisini:

Evde yazmaz, çoğu zaman yazmaz, bunu istemediği için değil yapamadığı için gerçekleştirir. Saçmalama konusunda liseler arası birinciliği vardır.
Ha bir de yazarın adı: Yaşamaz:))

İsmi bende saklı olan bu değerli arkadaşımıza teşekkür ediyorum ve size keyifli okumalar diliyorum..

banyo-yapmazlar-halkı

Ambargo...

Bombardıman uçakları sürekli üzerimizde. Bırakın başımızı çıkarmayı, nefes almak için bile pencerelere yaklaşamıyoruz. Şehir 3 gündür fiili saldırı altında. Son 3 yıldır ise Ambargo uygulanmakta. Ama düşmedik. Düşmeyeceğiz de. Tarihin görebileceği en kuvvetli, en cesur savaşçılar değiliz belki ama, yenilgiyi kabul etmek de bizim için kolay bir iş değil. Çünkü haklıyız.
İlk bombardımanın yapıldığı günü hatırlıyorum; şehirde ilk defa sirenlerin çaldığı gün, dünyanın geri kalanından çok şiddetli ültimatomlar yediğimiz günün ertesiydi. Tüm dünya ilk defa bir amaç uğruna birleşmişti adeta. Birçok farklı din, renk ve fikirde insanın tek bir derdi varmışcasına birleşip bize karşı durmaları gerçekten takdir edilebilirdi, eğer zalimce olmasaydı.. Küçük bir ülkeyiz biz. Ama dünyanın nabzı her zaman burada attı. Asla, hiçbir ülke vatandaşına ayrımcılık göstermedik. Mesela vize uygulaması bizim için sadece uluslararası gündemden öğrendiğimiz bir şeydi. Ayrıca komikti. Başka insanların ülkelerini ziyaret etmesini engellemeye çalışmak paranoyaklığın dik alasıydı çünkü. Onlar önce toprakları sınırlarla böldüler, sonra insanları sınıflarla. Biz kapımızı her zaman bu topraklara gelmek isteyenlere açtık. Ne olursanız olun gelin.” Bir sufi seslenişi gibi tüm dünyaya seslendik. Peki ya sonuç? Asla! Tek bir ziyaretçi bile uğramadı coğrafyamıza. Bunca iyi niyetin karşılığı ne mi dersin? Acımasızca sergilenen düşmanlık ve tüm benliğimizi bu dünyadan söküp atma isteği.
Savaş bize çalışkanlığı öğretmişti. Bombaların sustuğu saatlerde tüm halk tek bir yürek olup, zarar görmüş kenti ayağa kaldırmak için canımızı dişimize takıyorduk. Ne kadar başarılıyız bir şey diyemem ama şehri korumak için elimizden geleni yapıyoruz. İşte yine böyle bir günde, hepimizin dışarıda olduğu zamanlarda -bizi o göklerdeki uydulardan gördüklerini çok sonradan öğrendim- özellikle sivil hedeflere yönelik bir saldırıya maruz kalmıştık. Hayatımın en acı günü. Susab 1 adını verdikleri bu bomba o an dışarıda olan herkesi temizledi. Gerçek manada. Ve bu insanlar acı içerisinde hayatlarını sürdürmek zorunda bırakıldı. Biz... Banyo yapmazlar halkı olarak hiç bu kadar aşağılanmamıştık.  Antibakteriyel sabun ve şampuan katkılı su ile karıştırılmış ölümcül sıvı acımasızca üzerimize boşaltıldı. Biz ki yağmur başlar başlamaz evimize kaçardık. Artık tüm ülke mis gibi kokuyorduk. Dünyanın yedi kat dibi ve üstünde bulunan tüm tanrıların meleklerinden daha temizdik. Bu leke ile nasıl yaşanır bilmiyorduk. Ama yenilmeyeceğiz... Ve yenilmedik. Tekrar eski günlere dönmek için büyük çabalar göstererek dünya halkının dikkatini kokumuzla tekrar çekmeyi başardık. Zaten bombardıman da bu yüzden, bizi tekrar hizaya sokmak için başlatılmıştı. Ama bu sefer asla evlerimizden çıkmamaya kararlıyız. Köstebek gibi ömür boyu yer altında kalma pahasına hem de. Kokuyor olabiliriz ama bu insanlık dışı muameleyi hak ettiğimizi asla savunamazsınız.

Tüm dünya kirleninceye kadar savaşımız sürecek. Passak -savaş tanrımız- bizimle olsun! Tuvka denilen yeni bombalara nasıl dayanacağımızı ise bize O gösterecek. Tuvalet kağıtları her sokağı beyaza boyasa da inancımızı asla yitirmeyeceğiz. Şehirde tekrar sirenler çalmaya başladı... Şimdilik hoşçakalın.

3 yorum :

  1. Evde yazmaz, çoğu zaman yazmaz, bunu istemediği için değil yapamadığı için gerçekleştirir. Saçmalama konusunda liseler arası birinciliği vardır.
    Ha bir de yazarın adı: Yaşamaz:))

    YanıtlaSil
  2. Çok hoş bir öyküymüş yazarın blogu var mı merak ettim şimdi :)

    YanıtlaSil