28 Şubat 2018 Çarşamba

Nefesime Terapi İyi Geldi!


Düşünce sistematiğim hiçbir zaman sadece mistik düzlemde olmadı.  Ama yaşamımın belirli dönemlerinde ucundan kıyısından da olsa şifa teknikleriyle tanıştım. Örneğin bundan aşağı yukarı 10-15 sene öncesinde, henüz sosyal medya yokken ve dolayısıyla Reiki konusu  günümüzdeki gibi  yaygınlaşmamışken bir  seansa katılmıştım. Çoğunluğu tıp doktoru olan reiki uzmanları beni bir masaya yüz üstü yatırmışlardı. Elleriyle verdikleri enerji sırasında harbiden de masadan yükselip uçtuğumu hissetmiştim. Şaşırarak ve biraz da çekinerek deneyimlediğim bu etkileyici sahneyi hiç unutamıyorum. Sonrasında yine bir şekilde hayatıma meditasyon girdi. Hatta işin uzmanı bir kişi eve gelip bana birkaç saat meditasyon dersi de vermişti. Çok bunalımlı bir dönemdi benim için o zamanlar. Bugünün penceresinden baktığımda, meditasyon yapmasaymışım o ağır psikolojiden kolay kolay kurtulamazmışım gibi geliyor.

Uzunca bir süre bu tip şeylerden uzak kaldım. Dediğim gibi her ne kadar hayata rasyonel açıdan bakmaya gayret etsem de, yaşamın mistik bir tarafı olduğunu hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.  Öyle ya; bugün tıp bilimi, “Üzüntü kanser yapar” diyorsa, “Hastaya moral verin, üzülmesin, sıkılmasın” diyorsa doktorlar; olumlu düşünmenin insana iyi geleceğini söyleyen insanlara da inanmak gerekir.  Benim gibi yaşamında en diplere düşmüşken defalarca mucizelere tanık olan birisi için ise zaten aksi düşünülemez.

Aslında size hafta sonu yaşadığım   transformal nefes terapisi deneyimimi anlatacakken nerelere daldım böyle… Neyse, en azından konuya balıklama atlamamış oldum.

Transformal Nefes Terapisi Deneyimim

Transformal Nefes Terapisi

Transformal Nefes Terapisi’nin adını son zamanlarda çok duyuyordum. Şehir dışında güzel otellerde terapiler düzenledikleri de sosyal medyadan gözüme çarpıyordu. Geçen hafta, alakasız bir ortamda “Nefes terapisi almak isteyen var mı?” diye  bir teklifle karşılaşınca hiç düşünmeden “Ben ben “ diye yanıt verdim. Ne olduğunu  bile tam olarak bilmeden gönüllü oldum. Çünkü son yıllarda edindiğim bir hayat dersi var:

“Ayağına gelen fırsatları tepmeyeceksin…”

İyi  ki de tepmemişim; gerçekten de özel bir deneyim yaşadım.

Etkinlik Şile’de güzel bir otelde gerçekleşti. Otelin her yeri halı kaplı olan oval konferans salonuna ayakkabılarımızı çıkararak girdik. Yerlerde her birimiz için özel matlar hazırdı. Bu tekniğin 40 yıl önceki kurucusu Dr Judith Kravitz ve Türkiye Temsilcisi Nilgün Tavsel oradaydı. Öncelikle Judith kendisinden bahsetti. 40 sene önce yakalandığı kanseri nefes teknikleriyle yendiğini anlattı. Gerçekten de ilham verici ve etkileyici bir yaşam hikayesi var.


Bu seminere Türkiye’nin farklı illeri yanı sıra Norveç, Belçika, Çin gibi farklı ülkelerden gelen nefes koçu adayları da katılmıştı. Yaklaşık altmış kişilik nefes koçluğu öğrencileri kendilerini tanıttılar kısaca. Onlar için bir nevi bitirme projesiydi bu etkinlik. Bizler de koç adaylarının denekleriydik. Düzgün, sistemli, detayları düşünülmüş güzel bir organizasyondu.

İlk oturumun ardından ara verildi. İkinci oturumda her birimiz bir mata uzandık. Yanımızda nefes koçumuz ile birlikte nefes çalışması yapmaya başladık. Yaklaşık 45 dakika boyunca düzenli nefes alıp verirken kimi zaman kum torbaları, kimi zaman yastıklar, kimi zaman da çıkardığımız sesler devreye girdi. Diyafram nefesi çalışması sırasında aslında biraz da içsel arınma yaşadık. Müzik, ambiyans, nefes koçunun fısıldadığı olumlama cümleleri ile birlikte seans bitiminde çok ama çok rahatladığımı hissettim. Terapi sırasında yaşadığım içsel yolculuk sırasında bir ara hıçkırıklarla ağladığımı söylesem,  ne kadar yoğun bir seans olduğunu sanırm daha iyi anlayabilirsiniz.

Benim katıldığım etkinlik “nefese başlangıç” aşamasıydı. Eminim ki ilerleyen safhalarda çok daha güzel deneyimler de yaşanıyordur. 

Yeni bir fırsat olursa kesinlikle yine katılırım.

Terapi sonrası bende ne gibi değişiklikler oldu?

Terapiden çıkınca başımda sanki demirden bir miğfere sıkışmış gibi baskı hissettim. Terapi koçum bunun çok iyi bir şey olduğunu, aldığım enerji ve oksijenin ayak uçlarımdan başıma kadar etki ettiğini söyledi. Zaten kısa bir süre sonra bu sıkışmışlık hissi geçti.

İki gün sonra işe gittiğimde bir iş arkadaşım yüzümün ışıl ışıl parladığını söyledi.

Bir hafta sonra gittiğim  yüzme dersinde ilk kez havuza cesaretle ve yanımda hoca olmadan girdim. Terapi sırasında öğrendiğim olumlama cümelelerini kullanarak  sudan korkmayışım ve kat ettiğim aşamaya kenarda duran hocalar bile şaşırdı. Ama sırrımı onlara söylemedim.

Terapi sonrasında hiçbir şeye kızmadım, kızmamaya da devam ediyorum.

Yani demem o ki nefes önemli, insan doğru nefes alarak yaşam kalitesini artırabilir. Daha neşeli, daha mutlu, daha pozitif olabilir. Zaten buna ihtiyacımız yok mu…

Devamını Oku

10 Şubat 2018 Cumartesi

Sevgililik müessesine yeni adım atmış çiftlere özel 14 Şubat hediye önerileri

Evet, yine o malum tarih yaklaştı. Belki yeni bir sevgili yaptınız, heyecandan ne alacağınızı bilemiyorsunuz Tamam, merak etmeyin; bu listede size özel sevgilinize alabileceğiniz en iyi sevgililer günü hediye önerilerimizi hazırladık.



- İlişkinizin monotonlaşmaya başladığınızı düşünüyorsanız biraz aksiyon katmaya ne dersiniz? Tek yapmanız gereken şey, bir aksiyon kamerası alıp çeşitli çılgınlıklara atılmak. Ee, ne demişler? Heyecan, ilişkiyi diri tutar. Aksiyon kameraları  için tıklayın! 

- Her Pazartesi beraber spor yapmaya niyetleniyor ama ilişkideki bir taraf planları bozuyorsa, şahane bir fikrimiz var. Motivasyonu yükseltecek bir akıllı bileklik! Fiziksel aktiviteleri detaylı bir şekilde takip etmeye olanak tanıyan bu bilekliklerle spordan kaçmak yok, sağlıklı hayata hemen başlamak var. Akıllı bileklik seçenekleri için tıklayın!



- İlişkiyi heyecanlandırmak için baştan çıkarıcı bir koku alın. Kokular hafızada yer bırakır ve her yeni koku bambaşka hatıralar yaratır. Hazır kış ayındayken baskın ve egzotik kokuları tercih edebilirsiniz.

Kadın Parfüm seçenekleri için tıklayın! 

Erkek Parfüm seçenekleri için tıklayın!

- Onu şaşırtacak farklı bir hediye arıyorsanız ize önerimiz Philips Hue. Neden mi? Detayları için tıklayın derim.

 
- Bu özel gecede romantik bir filmi loş ışıklar altında izlemek zorunda değilsiniz. Bugün en sevdiği oyunu birlikte oynayıp farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz. Bunlar hep geleceğe yatırım.  Oyun konsolları için tıklayın!

Ben henüz karar veremedim, daha çok seçeneği görmem diyorsanız ise  teknolojik aşıklara özel seçtiğimiz hediye önerileri için tıklayın!

Bir boomads advertorial içeriğidir.
Devamını Oku

1 Şubat 2018 Perşembe

Rüyam yorum bekliyor...

Bir keşmekeş ki sormayın gitsin! Bulunduğumuz yer sanki bu dünyada değil gibi. Mavili beyazlı mimarisi olan bir evin önünde duruyoruz. Ev de değil aslında; ikiz villa gibi bir şey. İkizinin rengi yeşilli beyazlı. Bu evlerin görüntüleri çok değişik. Eski zaman evlerini andıran cumbaları var, girintileri çıkıntıları var; ama sanki karton köpükten yapılmışlar gibi.  Dokunsanız yumuşacık bir his sarmalayacak sanki içinizi. Önlerinde çiçekler, ağaçlar…


Mavili beyazlı evin önünde bir kız, mavili beyazlı bir bisiklete biniyor. Sanki bisiklet evden koparılmış gibi, o derece aynı. Girintiler, çıkıntılar, duyumsanan yumuşacık sarmalayacakmış hissi… Yani bu bisikletteki her şey, evden alıntı sanki.

Biraz ilerliyoruz. Bu sefer bitişik evler, bitişik koridorlar, tuhaf giysili adamlar, tuhaf giysili kadınlar sarmalıyor dört bir yanımızı. Şaşkınlık içindeyim.

Yanımda işyerinden bir arkadaşım var. Beni bir eve götürüyor. Biraz oyalanıyoruz.  sonra “Hazır buraya gelmişken mutlaka dondurma ye, çok güzel bir pastahane var ileride” diyor. Nasıl gideceğimi o kadar karmaşık tarif ediyor ki; hiçbir şey anlamıyorum. Yine de evden çıkıyorum. Şehir gibi, ama değil gibi sokaklarda yürüyorum. Ufukta yemyeşil uzanan çayırları görüyorum. Nerede olduğumu bir türlü anlayamıyorum. Her adımımda acayip insanlar çıkıyor karşıma. Oraya ait olmadığımı bilerek tuhaf tuhaf bana bakıyorlar.  Yürüyorum renkli dünyaların içinde, hiçbir araba geçmiyor. Biraz daha ilerliyorum. Film karakteri gibi giyinmiş, yüzünde acayip boyalar olan insanlardan birine soruyorum;

“Buradan otobüs geçer mi?”

Söylediğinden emin bir tavırla kafasını "evet" anlamında sallıyor ve bana yol tarif ediyor. Yürüyorum, yürüyorum  dediği yönde, ama bir türlü geçmiyor otobüs!  Sonra bir başka tufah duruşlu adama rastlıyorum:

“Buradan otobüs geçer mi?”
“Geçmez” diyor, “Buradan hiç otobüs geçmez!”

“Sen geri dön” diye ekliyor. Bu sefer içimde bir kaygı, ne yapacağını bilememe kaygısı. Hızla atıyorum kendimi yola, profesyonel bir kaykaycı misali hoop kayıyorum yokuş aşağıya. Tam bir kavşağa geliyorum ki, o da nesi! Arkadaşım arabası ile yanımdan geçiyor; bir metre ilerimde durup sağına soluna bakıyor. Muhtemelen beni arıyor.  Acaba beni görebilecek mi, bilemiyorum. Göremezse ne yapacağım; hiç bir fikrim yok. Uzaktan bir taksi geçiyor, ama cebimde param yok ki… Ve evet, senaristine söylendiğimiz ve çokça sinir olduğumuz dizi sahnelerinde olduğu gibi telefonumun şarjı %1’e düşmüş… Durum bu...

Sonra saat ötüyor yanı başımda… 6:02! Kan ter içinde uyanıyorum. Oysa ben rüyalarımı hiç hatırlamam; hayırdır inşallah diyorum.

Rüyadan anlayanlarınızın yorumları için şimdiden teşekkür ediyorum...


Not: Bir aydır yazamıyordum,  bu beni çok üzüyordu. Silkindim ve kendime geldim. 
 Artık blogumu ihmal etmeyeceğim, zaten yazacak o kadar çok şey var ki... 

Sevgiyle, 
Devamını Oku