15 Mayıs 2021 Cumartesi

DİSTOPİK MASKE HİKAYESİ

Yıl 2171, yer MAB cumhuriyeti. Aslında ülkenin tam adı MABAT Hayat Memat Çok Demokratik Cumhuriyetler Birliği Prensliği idi ama, bu yazı yazılmadan tam da bir gün önce sıradan, küçük, mini minnacık bir değişiklik oldu. Aman canım abartılı tepki vermeyin hemen! Yukarıdan gelen bir emirle dün gece saat 24 sıfır sıfır itibariyle isimlerin sonundaki  “At” hecesi yasaklandı. Bence çok da iyi oldu, hem olağan şeyler bunlar. Yani "Dikkat, Mabat, Damat, İcraat, İnşaat, Irgat, Gidişat, Berat, İdareimaslahat, İmdat, Heyhat ...vb." diyemiyor artık halk!  Bu durumda doğal olarak ülkenin adı da değişiyor ve kısaca Mab oluyor. Dedim ya takılmayın böyle ufak tefek şeylere, fazla derin de düşünmeyin, yeni yeni İC (at) çıkarmayın başımıza. Olanın bitenin keyfini sürüp ânı yaşayın. Alt tarafı ülkenin ismi değişti nedir yani! Hem yeni ismi daha kısa ve kullanışlı değil mi! Alışır Mablılar bu duruma, nelere alışmıyor ki insan! Eğer siz ısrarla MAB demek istemiyorsanız, açın sözlüğü bakın. Bulun Mabat anlamına gelen "üç harfli" başka bir sözcüğü. Onu da mı ben göstereyim… Yok bacım yok, herkes alışmış armut piş ağzıma düşe… Te Allahım!

Neyse işte bu Mab Cumhuriyetinin pek de sert olmayan bir takım kuralları var. Şöyle ki, toplum içinde insanların birbirleriyle konuşmaları yasak! Bu yüzden her Mab vatandaşı statüsüne uygun renkte ve uygun mesaj içeren maskeler takmak zorunda. Şimdi diyeceksiniz ki, yıl olmuş 2171, herhalde bu maskelerin üzerindeki yazılar laserli falandır, yanarlı dönerlidir. Hayır efendim hiç de öyle değil! Fazla uçmayın!. Yüz elli yıl sonrasını gözünüzde fazla büyütmeyin!. Gelecekteki Mab Cumhuriyeti ülkesinin değerli vatandaşları da bildiğiniz bez maskeleri takıyor. Hani 2021’li yıllarda yani tam 150 sene öncesinde Covid virüsü bulaşmasın diye takılan maskeler var ya, aynen onlardan kullanıyorlar Hani bir ara ülkemizin turizm çalışanları için tasarlanıp eleştiriler üzerine tedavülden “kısa süreliğine” kaldırılan maskeler vardı ya, “Enjoy, I’m vaccinated” yazanlar… Hah işte onların bir üst versiyonu bunlar. Ama tabii ki 150 yıl sonrasının insanları 2021’den daha önde! Kafaları günümüzün “reklam cıngılı besteleyip milyonlar içinde yüzerken ‘pozitif düşünün’ diye nasihatler veren  yıldız(cık)larından ve dev projelere milyon milyon liralar karşılığında reklam filmi çeken yıldızcık kocalarından daha  iyi çalışıyor! Ne demek istiyorum; öküz altında buzağı aramayın boşuna. Basit bir şey söylüyorum, yani şunu demek istiyorum: 

Bu adamlar en azından maskeleri kategorize etmeyi akıl etmişler! Anlayacağınız 2021'in reklamcıları gibi yandan kenardan dolanmayıp direkt uygulamaya geçmişler. 

Şöyle ki her sosyal sınıfın bir maske rengi var. Mesela mor maskeyi ruhban sınıfı takıyor. Bu maskelerin üzerinde “Huzurun keyfini sürüyoruz, biz cennetliğiz!” yazıyor. Bunlara kimseler hiçbir şeycik diyemiyor. Diğer bütün sınıfların mensupları gizliden ya da açıktan bu grubun maskelerine yüzlerini sürüp kendilerini kutsuyor. Sonrasında “tuzu kurular” sınıfı geliyor. Onların maske renkleri ise tabii ki etliye sütlüye dokunmayan siyah. Hem de "asilmiş" havasına bürünüyorlar bu rengi kullanarak. Peki ne yazıyor maskelerinin üzerinde:

“Çalışmanın keyfini sür, ben emrederim, sen yaparsın!”  

Elbette politikacı sınıfı da var. Onların maskeleri ise tek renk değil, janjanlı. Yani başka bir deyişle yanarlı dönerli. Halkın önündeyken  maskelerinin rengi toz pembeye dönüyor ve üzerinde “ Oy vemenin keyfini sür, gerisini hallederiz!” mesajı beliriyor. Kendi aralarındayken ise maskenin rengi tabii ki dolar yeşiline dönüşüyor. Bu durumdayken maskede çıkan mesajı ne yazık ki yazamıyorum. Çünkü kusura bakmayın ama terbiyem elvermiyor. Faklı fuklu bir şey işte, anladınız siz.

2171 yılının Mab Cumhuriyetinde tabii ki çalışan maraba sınıfı da var. Niye şaşırıyorsunuz ki! Bilirsiniz, ya da bilmeniz lazım. Sınıflar asla eşitlenmez! İşte yüz elli yıl sonrasının Mab Cumhuriyetinde de işçi, maraba, köle veya adına ne derseniz deyin böyle bir sınıf var. Onların maske rengi bilin bakalım ne renk? Evet bingo bildiniz. Elbette SARI! Hem de fosforlu sarı! Her çalışan kişi fosforlu sarı renkte maske takıyor. Çünkü sarı maske takan köleler her yerde hemen görünüyor, kaytaramıyor. Renk sabit ama maskenin üzerindeki mesajlar bulundukları sektöre göre değişiyor. Mesela turizm sektöründe marabaysanız “ Tatilinin keyfini çıkar! Benden uzaklaşma, korkma, her türlü aşımı oldum!” yazıyor maskenizde. Eğer yemekhane çalışanıysanız, “Yemeğin keyfini çıkar! Tırnaklarımı bugün kestim, saçlarımı kazıttım,  yemeğinden kıl tüy çıkmaz!” yazılı sarı maske takmak zorundasınız. Eğer temizlik emekçisi iseniz sarı maskenizde şu yazıyor: “Temizliğin keyfini Çıkar!  Çöp topluyorum ama deodorant da kullanıyorum, kokmam merak etme!”

Eğer fabrika çalışanıysanız yine sarı maske takıyorsunuz ama bu sefer üzerinde “ Sen eğlen, ben senin yerine çalışırım” yazıyor.

En zorunu en sona sakladım. Gönüllü grubu bunlar. Şöyle yazıyor beyaz maskelerinin üzerinde;

“ Yaşamanın zevkini çıkar, ben senin yerine ölürüm!”



İşte böyle sevgili blog dostlarım. Şimdi sıra sizde.  Evlerden ırak deyip tahtaya vurarak soruyorum:

Eğer siz de, olmaz tabii ki de, misal, Mab Cumhuriyetinin bir vatandaşı olsaydınız (Allah Korusun) maskeniz ne renk olurdu ve üzerinde ne yazardı?

 

SON SÖZ:  Keyfini çıkar, hala okuyup yazabiliyorsun….


Devamını Oku

2 Mayıs 2021 Pazar

COVİD-17- Küçük Emrah’ın Covid ile İmtihanı

SAHNE-1

 DIŞ  / GÜNDÜZ / MAHALLE

Emrah bir Çinli ile konuşmaktadır, boynu bükük, ağlamaklı, ayakkabısının altındaki deliğe kamera zum yapar.

Küçük Emrah :

“Gözü çekik Abi, bir doz aşı abi, ne olur abi, kıyma bize abi, evde kardeşlerim beni bekler”

Çinli Abi sinirlenir:

“Yürü git, seninle mi uğraşacağım! Parayı peşin verenler aşıyı çoktan kaptı! Sana maalesef aşı maşı kalmadı. Maske mesafe temizliğe dikkat edeceksin koçum! Bir de arada sırada akşam pazarına uğra, belki defolulardan bulursun birkaç doz!”

Emrah garip, Emrah  çaresiz,  Emrah’ın boynu bükük! Kendi kendine konuşur, iç ses ekoludur:

“Yıl olmuş 2021, ben hala seksenler filminde gibi olmak zorunda mıyım Allahım, neydi günahım! Neden bu senaryo hiç değişmiyor, bari Kore filmlerinden uyarlama yapsalar da kurtulsam!”

  Ağlamaklı yüzüyle döner öbür tarafa, yaşlı birinin önünde diz çöker:

Küçük Emrah:

 “Biontek Dayı, Biontek Dayı, bi on tek bari at dayı! Kıyma bize dayı! Benim anam seninle karındaş değil mi?”

Biontek Dayı:

 “Elbette sana da vermek isterdim Emrahım şekerim ama, senin de paran yok ki be oğlum! Dayılık akrabalık da bir yere kadar! Varsa anandan atandan kalan bir tarla, olmadı yeraltı suyu falan, sat getir peşin parayı, ancak o zaman alırsın bir dozu!”

Bu arada ekranda kız kulesi silueti görünür. Emrah sahilde çaresiz yürümektedir. Boynu bükük, elleri cebinde, bir yandan da öksürmekte. Derken arkadan bir araba geçer. Üstü açık, içinde Emrah yaşlarında gürbüz gençler. Yeni aşı olmuşlar, arabanın camlarından kollarını çıkarıp taze aşı izlerini göstererek hava atmaktadırlar.



Emrah kendi kendine şarkı söylemeye başlar:

“Onun aşısııı  var, korur mu korur

İzni de vaar, gezer mi gezer

Karantinaya nanik çeker mi çeker

Ama maalesef ruhu yok, ama yine de şansıı çook”

Birden kendine gelir ve yanağına bir tokat atar!

“Oğlum Emrah, ne işin olur senin Musti şarkısıyla, özüne dön, arabesksin sen, arabesk kal!”

Toparlanır ve çaresiz bir şekilde bakkala gider. Tam içeriye girecektir, bakkal saatini göstererek kapıdan içeriye almaz!

Acımasız Bakkal:

“Görmüyor musun saati a oğul, saat 16:55, birazdan bakkalların kapanma saati geliyor, sana bir şey satamam!”

Küçük Emrah hıçkırır:

“Ama bakkal abi, sen bari bunu bana yapma! Evde kardeşim Ceylan aç beni bekler, bari tuzlu fıstık alaydım!”

Acımasız Bakkal eline sopayı alıp Emrah’ı kovalar:

“Seni gidi vatan haini senii! Tuzlu fıstığın yanında bira içecektin değil miii! Yasakları bilmiyor musun sen haa! Alkol yasak, fıstık da alkolün arkadaşı olduğu için zaten yasak!“

Emrah neye uğradığını şaşırıır. Hem ağlamakta, hem de koşmaktadır. Kaçarken polis durdurur:

Polis Memuru ensesinden yakalar Emrah’ı:

“Çıkar bakalım e-devletten aldığın izin belgesini!”

Emrah boynunu büküp kaşlarını kaldırarak yalvarır polise:

“Polis abi, kıyma bana abi. Ben edevlet nedir bilmem abi, ben devletten bi şey almadım abi, çalmadım abi… Sadece kardeşim için bir doz aşı dilenmeye çıkmıştım. Sonra da bakkaldan yiyecek alacaktım. Alamadım abi, polis abi, kıyma abi…”

Polis

“Demek izin kağıdın olmadan sokağa çıkarsın ha! Öde çabuk dört bin teleyi!”

Küçük Emrah:

“Polis Abi, benim o kadar param olsaydı hiç sokaklarda dilenir miydim abi!”

Polis Emrah’ın kafasından tutup yere yatırır. Tam bu sırada mahallenin dedikoducusu meraklı Suzan  oradan geçmektedir. Çıkarır çantasından cep telefonunu, olayı videoya çekmeye başlar. Bunu gören polis, Emrah’ı bırakıp Suzan’a bağırır:

Polis:

“Hanım hanım dün yasa çıktı, artık polisi kameraya çekmek yasak! Hem polisin görevini yapmasına engel olmaktan, hem de özel hayatın gizliliğini ihlal etmekten içeri attırırım seni, indir o telefonu çabuk!”

Suzan korkar:

“Amirim ben bizim kek gününde arkadaşlara gösterecektim, tanırım da Emrah’ı, şey…” demeye kalmadan polis copunu görünce adımlarını sıklaştırıp kaçar oradan Suzan.

Bu arada Emrah eve gelir. Salonda kız kardeşi televizyon izlemektedir. Fonda haberlerin sesi duyulur:

“Sayın seyirciler, halkının yüzde ellisinden fazlasını aşılamayı başaran İngiltere’de deneme amaçlı maskesiz mesafesiz 3 bin kişilik konser düzenlendi. Haziran itibariyle hayatın normale dönmesi planlanıyor…”

Televizyonu hışımla kapatır Emrah, 

Ceylan odadan seslenmektedir:

“Abi sen mi geldin abi, aşı getirdin mi abi, canım nasıl da tuzlu fıstık çekiyor abi…..”


Devamını Oku