Sabah altı kırk beş civarı. Ortalık zifiri
karanlık. Her zamanki yolumda hızla yürüyorum. Kapşon, bere, atkı bana mısın
demiyor. İçimden “Şöyle sıcacık kaloriferi yanan bir otobüse denk gelsem; mis
gibi otursam kitabımı okusam” diye geçiriyorum. Derken durağa geliyorum. Her
zamanki tipler hazır bekliyor. Sadece çift katlıya binen sarı sakallı gençten
adam; siyah bıyıklı kısa mesafe adamı, 14 ŞB gelene kadar sigarasını derin
derin içine çeken kırmızı saçlı kadın… Bu kadınla artık günaydınlaşıyoruz.
Bazen benden sonra geliyor; ”14 ŞB geçti mi?” diye soruyor. Ben de cevap
veriyorum:
“-Evet,
az önce geçti.”
Çünkü hep otobüsü kaçırıyor. Ve hep aynı şeyi
söylüyor: “Hay Allah, yine 8A’ya binmek
zorunda kalacağım!.” Demek ki çok dolanıyor 8A! Demek ki sevmiyor kırmızı
saçlı kadın bu durumu. Beynimdeki hızlı ve gereksiz düşünce balonlarına engel
olamıyorum:
“14ŞB
yoksa 8A! Seçme şansı kullanmak ne büyük avantaj, farkında mı acaba kırmızı
saçlı kadın!”
Azıcık samimi olsaydım, “Madem bu kadar üzülüyorsun;14 ŞB’yi kaçırmamak için iki dakika erken
çıksana!” derdim belki. Ama samimi değilim, adını bile bilmiyorum kadının.
Hakkında bildiğim şey sadece saçlarının rengi, bir de sigarasının kötü koktuğu.
Hem bana ne, bu kadarını da kendisi düşünsün artık! Belki otobüs bekleme bahanesiyle iki fırt daha
fazla sigara içmek için bilerek ve isteyerek durağa geç geliyordur! Sırf sigara içmek için dolmuş yerine taksiye
binmez miydim bir zamanlar ben de. Sigara bırakmanın “sonradan gurmesi” olarak
nasıl da ahkam kesiyorum bu arada;
bilmem farkında mısınız! Bir zamanlar sigarayı bırakmış insanların
davranışlarına gıcık olurdum. Vay be, hayat nasıl da değiştiriyor insanı. Bence bukalemun
da “dönekler” için yaptığımız benzetmeyi hak etmiyor. Belki de her duruma
rengini uyduruyor diye sevimsiz anlamda örnek gösterdiğimiz bukalemun, sadece
insanı taklit eden masum bir yaratıktır; kim bilebilir…
Bütün bu anlattıklarım birkaç dakika içinde olup
biterken uzaktan otobüsümün geldiğini görüyorum. Yaklaşıyor, kapısını açıyor,
merdivenlerden çıkarken hissediyorum; evet içerisi sıcacık. Dileğimin
gerçekleşmiş olmasından son derece memnunum. Üstelik otobüsün içi de boş. Kimileri
deri koltuklu spor arabaya lüks der, benim için ise sıcak ve boş otobüs lüks tanımını
o an için tam olarak karşılıyor.
Önden ikinci sol sıraya konuşlanıyorum. Ayağımı
kalorifere dayıyorum. Bir de kahve olsaydı hiç fena olmazdı hani! Kahvaltının
mutlulukla ilgisi olduğunu söyleyen Cemal Süreya’ya selam çakıyorum ve sıcak
otobüste oturacak yer bulmanın mutlulukla ilgisi olduğunu yazıyorum aklımın bir
köşesine. Evet kopya bu, ama iyi şeylerden esinlenmek o kadar da kötü olmasa
gerek. Yani kahvaltının mutlulukla ilgisi olduğunu görmüş şair; ben de O’ndan
kopyalayarak soğuk havada sıcak otobüste
yer bulmanın mutlulukla ilgisi olduğunu söylüyorum. Bir başkası da sevgilinin ense kokusunu içine çektiğinde
“işte mutluluk bu!” diye haykırıyor. “Derken karanfil elden ele… “ Bak işte
yine kopyaladım. Yok bence öyle değil, kopyalamadım, sadece örnek aldım. Mutlu
olmanın, tam kayısı kıvamında pişmiş yumurtaya tam da olması gerektiği gibi “bir çimdik” tuz
atmakla alakası olduğunu düşündürüyorsa şair, zaten görevini yapmamış mıdır
şiir! Yaşama şiir gibi bakabilmek için bu ustalardan esinlenmek suç olabilir
mi…
Oturuyorum sıcak sıcak. İnsanın ayağı ısınınca
gerçekten de içi ısınıyor. Otobüste bir ben varım, bir de şoför. Kenarda kayıp
giden lambaları izliyorum bir süre. Sonra birileri daha biniyor. Bir genç kadın
yaklaşıyor yanıma. Üzgün, telaşlı. Normalde otobüste telefonla konuşanlara
tepki gösteririm, ama öyle bir konuda konuşuyor ki kızmak bir yana; içim
parçalanıyor duyduklarım karşısında:
“Yok
anne, benim hakim olma hayalim tamamen suya düştü. Teyzem x partisine üye ya,
benim mülakatta geçme şansım tamamen
bitti. Twitter’dan çevreyi koruma konusunda bir retweet etmişliğim var Gezi
zamanı. Sildim ama arşivler…! “
Otobüs sıcak, ayağım sıcak, otobüs kendi yolunda
salına salına yoluna devam ediyor. Herkes kendi yoluna devam ediyor. Hayat
akıyor, bir gün daha böyle bitiyor…
Sıcak otobüste oturacak yer bulunca oldukça keyifli olur:)
YanıtlaSilHem de nasıl, dünyanın en güzel şeylerinden biri :)
Silimkansız diye bir şey yoktur bu hayatta :)
YanıtlaSilOrası öyle de, ama insan bazen umutsuzluğa düşebiliyor)
SilÜslubunuzu çok beğendiğimi söylemeliyim. Bir gün kitap çıkarırsanız, kesinlikle ilk alan ben olacağım😉
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sevgiler :)
Silama ben sıcak otobüs tarifinde resmen huzur buldum :))
YanıtlaSilHuzur içimizde, bakış açımızda :)
Sil14şb kaç para alıyor
YanıtlaSil14 ŞB de sıradan bir otobüs. Yani diğerleri gibi...
Silİşe mi başladınız? Sanırım evde yazı yazma çalışmalarına son verdiniz. Bu arada yazılarınızı büyük bir beğeni ile okuyorum, yorum yapmadan geçmek istemedim. Sevgiler.
YanıtlaSilEvet, yine tekstil var hayatımda bu aralar :)
SilBlog yazmaya devam ediyorum, senaryo yazma hayalimden vaz geçmedim ama...
Çok teşekkür ederim, sevgiler.