
Hani derler ya “Bu çocuk hep burnunun dikine
gidiyor!” Şimdi bunu duyunca aklınıza bağıran, çağıran, tepinen, çığlıklar atan,
hatta “şımarık” tabir edilen çocuklar geliyor değil mi? Ama ben öyle değildim. Öyle
değildim ama duruma itaat eden bir yanım da olmadı hiç. Dışarıdan uyumluymuş gibi
görünen, kibarlığından taviz vermeyen; ama içten içe özgürlük çığlıkları atan içine
dönük bir asiydim belki de. Örneğin, annem belki bulutların üzerinden şimdiki
halime gülüyordur ama, bana matematik öğretmenliğini yakıştırdığında burun
kıvırmıştım. Babam eczacı olmamı...