Şatafatlı bir oda. Oymalı kakmalı bir koltukta Lulu
Başkan oturuyor. Karşısında Şafetullah Türedi ayakta durmakta. Adı Şafetullah
diye önyargı oluşturmasın kimse. Kendisi Harvard’da profesörken oğul Bush’a
danışman olmak için Beyaz Saray’a transfer olmuş. Ama işte kader bu ya! Ani bir
kariyer sıçramasıyla bir şekilde Lulu Başkan’ın yaverliğine terfi etmiş! Lulu,
küçük bir ada ülkesi olan Lulistan’ın başkanı. Nedense Türkçe konuşuyorlar bu
ülkede ama, inanın ki bizlerle uzaktan yakından hiç mi hiç alakaları yok!
Lulu başkan Şafetullah Türedi’ye kısaca Şakir diyor.
Niye mi? Koskocaman başkan nasıl uğraşsın “şe” harfiyle “fe“harfinin “tullah”
haliyle! Sizinki de soru mu yani! Şakir deyip geçecek elbette, daha
ne yapsın!
Diyaloğu kaçırıyoruz sizin bu gereksiz merakınız
yüzünden! Ne konuşuyorlar bir bakalım:
“Oğlum Şakir, sana on beş gün süre! Al tepe tepe
kullan. Ne yap ne et, bi şey uydur. Yok demokrasiydi, yok denetlemeydi, yok
hesap vermekti, yok üst kuruldu yok alt kuruldu! Bütün bu zaman kaybettiren
şeylerden kurtar beni! Artık yolumda taş, bana karşı çıkan baş
istemiyorum!
Lulistan dünyanın merkezi olacak! Zaman
daralıyor! Kaldır önümdeki engelleri! Kaldırırken de öyle bir bahane bul
ki, herkesin aklı başından gitsin. Kimse beni sorgulayamasın! Anladın mı
Şakir!”
Şafetullah Türedi, nam-ı diğer Şakir Gariban, Şakir
zavallı, Şakir perişan! Ne diyeceğini bilemez hallerde. İki elini ovuşturarak
haşmetmeaplarının önünde ezim ezim eziliyor;
“Ama, sayın ve çok saygıdeğer Lulu başkanım, ben şimdi
ne yapsam bilemedim ki…”
“Sus bre gafil! Bana laf salatasıyla gelme! Bak şimdi
bir çarparsam iki de yerden yersin! Yapar mıyım?”
“Yaparsın Lulu Başkanım, yaparsın bilirim!”
Bütün bu konuşma sürerken, Şafetullah Türedi’nin
Harvard günleri bir film şeridi gibi bile aklından geçemiyor artık! Çünkü
çoktan devran dönmüş, bütün atlar kabak olmuş, külkedisi bile masaldan kaçmış!
Nitekim, ortamda şok etkisi sürmekte. Şafetullah
yalvarıyor:
“Sayın ve çok saygıdeğer Lulu başkanım, ne olur
dövmeyin beni! Geçen seferki morluklar henüz geçmedi, mendeburlar
beni sosyal medyada rezil ediyor! Tamam tamam ben bir şey düşüneceğim. Az
müsaade, toplayayım bizim hacı hocaları, avukatları; muhtarlarla tüccarları;
aracıları, bozacıları ve bir de şıracıları!
“Mühendis bozuntularıyla bilim adamlarını araya
karıştırma sakın haa Şakir! Bak geçen de çağırdın okul arkadaşlarını falan,
onların yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı! Teoremdi, veriydi, formüldü,
deneydi monşer monşer kafamızı ütülerler, uğraşamam onlarla!”
“Tamam Lulu Başkanım, siz hiç merak etmeyin. Okul
arkadaşlarımın hepsini sildim defterden. Ben sizi üzer miyim!”
“Aferin Şakir, yeni bir uçağı hak ettin bak! Şu iş bir
bitsin; sana zırhlı uçak alacağım söz, hem de hostlu hostesli!’
Yalayan Şafetullah |
Artık Şakir olmayı iyice özümseyen eski Şafetullah’ın
yüzü kızarıyor:
“Yüce gönüllü Lulu Başkanımın hazinesine bereket! Ben
hediye için değil, size layık olmak için çalışıyorum efendim!”
Öyle dediğine bakmayın siz! Harvard’lı
Şafetullah Şakir’in yüreği tabii ki pır pır ediyor hostlu hostesli uçağı
duyunca!
Bu konuşmanın üzerine hemen sarılıyor telefona. Günler geceler boyu tartışıyorlar ve nihayet çözüm bulunuyor!
Evet on sekiz senedir iyilik için bilim insanlarının üzerinde çalıştığı virüs çalınacak, ismine +1 eklenecek ve corona-19 olarak piyasaya çıkarılacak! İşte bu kadar!
Sonrası zaten kendiliğinden gelir, gelmezse de de kervan yolda düzülür!
Lulu Başkan için ballı börek tatlısı bu çözüm! Daha ne
olsun! Hem börek, hem de tatlı!
Projeye bayılıyor ve hemen emirleri ardı ardına
yağdırmaya başlıyor:
- Kapatın Lulistan’ın tüm limanlarını, artık başka adalara gitmek yasak!”
Hoop kapatır Şakir.
- Saat dörtte evden çıkın, beşte eve girin!
Hoop bu da tamam! Bir saatte neler yapılmaz ki! İnsan
olana çok bile!
- Hafta sonları zencefilli gazoz, hafta içi kuyu suyu içilecek!
Herkesi alır mı kuyu kazma telaşı!
- Öpüşmek yasak, bundan böyle kafalar tokuşturulacak!
Vatandaşın “Bir kere mi tokuştursak iki kere mi”
sorularından Lulistan din işlerinin telefonları kilitlenir.
- Tiyatora miyatora yok, herkes evinde dizi izlesin!
"Ohh mis gibi! Şakir kulunuz hemen ithal eder
dost ülke Türkiye’den dizileri. Yarısı kahramanlık dizisi olacak elbette, çünkü
milletimizin katarsise ihtiyacı var! Yarısı da romantik ve de ağlak olacak el
mahkum! Özcan Deniz yarı yaşında kızla romans kahramanı olsun bir de! Bundan
iyisi Lulistan’da kayısı! Komedi falan istemez, insanı yoldan çıkarır onlar!
İzahı olmayan şeyin mizahı olur falan derler, evlerden ırak! Siz hiç merak
etmeyin Lulu Başkanım. O iş bende!"
- Belediyelerin yüzme havuzları virüs yayıyor! Derhal kapatın, parası olan
beş yıldızlı otele gitsin, hemen kanun çıkar Şakir!
"Emriniz olur Lulu Başkanım!"
- Virüs sahillerden yayılıyor, sahilde yürümek yasaklansın. Vatandaş yürüsün
tabii, ama sadece işine gitmek için, sahile paralel sokaklardan yürüsünler!
"Hemen
düzenliyorum Lulu Başkanım."
- Barları kapat Şakir! Barlar hemen kapansın!
"Şimdi hallediyorum Lulucuğum!"
" Nee Lulucuğum mu dedin sen! Ben sana toplum içinde böyle konuşma
demedim mi!"
" Ağzımdan
kaçtı Lulucuğum!"
" Bak hala ne diyor!"
(Şakir ağlamaya başlar)
………………………..
Lulistan’da sıradan bir akşam daha bitmekte. Herkes
evine gitsin, dağılın! Hey dağıl sen de blog okuruyum diye havalanma öyle ! Hem
HES kodun var mı senin bakayım! Çağırırım Şakir’i bak!
***Görsel alıntıdır
https://aumolc.wordpress.com/2019/11/18/sycophancy/