13 Ağustos 2016 Cumartesi

Romantik komediyi kim kaybetmiş de biz bulmuşuz, Ah Haydarpaşa!

Yok yok, bu böyle olmayacak. Gündemden uzaklaşayım, romantik komedi yazayım dedim, tam kahramanlarım romantik komedi klişelerine uygun bir şekilde sokakta karşılaşıp birbirlerinden hoşlanacaklardı ki, hoop gittiler zamanda yolculuk yapan eski Yeşilçam figürlerine dönüşüverdiler! Hadi neyse dedim, devam edeyim dedim, bu sefer de derin felsefelere girmezler mi? Neymiş efendim her şey o kadar hızla değişiyormuş ki, defalarca izleyip sıkılmadığımız Tarık Akan Gülşen Bubikoğlu filmi olan Ah Nerede'nin bile senaryosu değişmişmiş kendi kendine!Bu kadar da uçulur mu? Hadi buradan devam edeyim etmesine de son bölümde yaptıklarına ne demeli ya? Bizim meşhur Ah Nerede filminin kahramanı Zehra bilgi yarışmasına katılıyor hiç hesapta yokken, orada öyle sorularla karşılaşıyor ki, paralel devletin yıkıntıları arasında buluyor kendini! Eh pes yani, bir bölüm daha yazsam, neredeyse benim romantik komediyi uzaylılar basacak, sağdan soldan Dr. Who karakterleri fırlayacaktı! Kahramanlarım kontrolümden çıktı hepten. Güncel sorunların içinde ne romantizm kaldı, ne de komedi! Bildiğin distopya tadında bir şey oldu neredeyse yazdıklarım! Tam 10 gündür belki romantik bir şeyler yazarım da romantik komedinin hakkını veririm diye bekledim ama nafile! Böylesi zamanlarda romantik komedi yazmak olmuyor, yani ben beceremedim, pes ettim. Kahramanlarım isyan etti, onlara söz geçiremedim!


Haydarpaşa Garı'nı Satıyorlarmış!


Ne yazacağım peki, iyi bir şey yazmak istiyorum, sadece iyi bir şey yazmak için değil, ruhumu iyi tutmak için de haberleri dinlememeye çalışıyorum; ama yok! Bir şekilde sızıyorlar algı sınırlarım içine. Biraz önce açtım Facebook'u, kafa dağıtmak için oyun oynacağım güya, bir haber gördüm ki akıllara zarar! İçim dışım şişti gözlerim doldu, ve kendimi yine burada bu iç döküş yazısında buldum. Nasıl anlatsam, nereden başlasam... Yani bir romantik komedi yazmaya kalksam ve mesela kahramanlarım Ferit ve Zehra Haydarpaşa Garı'nda rayların arasında elele dolaşmaya kalksa, bu mümkün olamayacak! Çünkü, nasıl söyleyeceğimi cidden bilemiyorum ama Haydarpaşa Garı satılığa çıkmış!

Okuduğum haber aynen şöyle:

Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Türkiye’nin ve İstanbul’un tarihi simgelerinden Haydarpaşa Garı, liman ve geri sahasına göz koydu. Başkanlık, Kadıköy Belediyesi’ne 3 gün önce bir yazı yollayarak “Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası”nın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına yönelik çalışmalar” için bilgi sordu. Kadıköy Belediyesi Başkanı Aykurt Nuhoğlu “Ülke darbe girişimini yeni atlatmış. Kamu arazilerini korumamız gerekirken satışa çıkarmak için çaba sarf ediyoruz. Bu arazilere halkın ihtiyacı var. Ülke güvenliği düşünmesi gerek. Bu arazileri satmakla meşgul oluyorlar. Bunları satmakla meşgul bir anlayış bu ülkeyi yönetemez. Bu bir sürecin başlangıcı. Satılmaması için mücadele edeceğiz” sözleriyle isyan etti. “Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası’nın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına yönelik yapılan çalışmalar” için yaklaşık 400 bin metrekare alan hakkında bilgi istendi. “

Haberin devamını buradan okuyabilirsiniz:


Şimdi şehrin en önemli tarihi eserlerinden biri satılırsa, eski Yeşilçam Filmleri'nin çoğunda yer alan Haydarpaşa Garı temalı replikler isyan etmez mi? Ben nasıl yazarım romantik komedi!  Ferit ile Zehra 40 yıl öncesinden fırlayıp “Yapmayın, buraları aşıklara kapatmayın, buralarda alışveriş merkezi, otel falan açmayın” demezler mi! Avrupa'da 400 yıllık binaları koruyan, her birini müze yapan anlayış, küçücük nehirlerinin kenarlarını cennete çevirip turizme, halka açan anlayış, “onlar ne anlar tarihi korumaktan” diye bize gülmezler mi? Her şey bir kenara, mesela o bölgeyi arap şeyhleri alsa, Kadıköyüm artık eski Kadıköy olur mu, buralarda yaşanır mı! Ah Ferit, Ah Zehra, “Ah Nerede” sizin zamanlarınız? Ben artık bu kadar betonun, bu kadar sermayenin, bu kadar vahşi para hırsının içinde nerelere gitsem, ne etsem...

Romantik komedi ha, romantik komediyi kim kaybetmiş de biz bulmuşuz! İçimiz dışımız olmuş 1984 kitabı....





14 yorum :

  1. Bu düşünceye rağmen çoğu tarihi eserimiz iyi bugünlere kadar gelebilmişler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elde kalan üç beş binaya bari dokunmasalar...

      Sil
  2. En iyisi sosyal medyadan uzaklaşmak. Sık sık yaptığım öğretici bir karar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da çözüm değil ki, dışarıda bir şeyler oluyor... Bu bir şeylere duyarlı olmak gerekmez mi..

      Sil
  3. Çok severim Haydarpaşa Garı' nı. Gezi' ye tarihi yadetmek hikayesi adına kışla inşa etmeye çalışanlarla, güzelim tarihi Haydarpaşa' yı satmaya çalışanlar aynı adamlar. Ne denir ? Pes...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok üzgünümüm, umarım Kadıköy Belediyesi mücadelesinde kazanır...

      Sil
  4. Bazen elden birşey gelmez Dostum yapacak birşey yok. Tarihi eserlerde ülkemize bazı yerlerde çok saygı var fakat bazı yerlerde de kullanıma sokmak için şekilden sekile sokma sanatı kullanılıyor. Üzgünüzz.. .
    http://www.samettutal.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elden bir şey gelmeli, tarihin yok olmasına nasıl göz yumarız...

      Sil
  5. Bu kadar fütursuzluk olabilir mi? Sattıkları sanki babalarının malı. Bizden sonraki nesillerin hakları gasp ediliyor. Diğer ülkeler şehirlerine güzellik katan eserlerini koruyup güzelleştirirken biz tam tersini yapıyor, güzellikleri yıkıp çirkin beton bloklar dikiyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Benden sonra tufan" anlayışı işte bu, gerçekten üçüm eziliyor düşündükçe...

      Sil
  6. seni yeni keşfettim güzel yazıların var

    YanıtlaSil
  7. bende blog yazmak için uğraştım blog açtıl adsense onay vermedi bana yardımcı olurmusunuz üç beş kuruşta biz kazanalım dedik ama bilmediğimizden yapamadım, halbuki yazmayıda çok severim...😢

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben blog tutmayı para kazanmak için yapmıyorum, zaten Adsense hesabım ban yedi, dikkat ederseniz reklam da yok fazla blogda. Dolayısıyla size vereceğim tek tavsiye, yazmaya devam etmeniz olacaktır.

      Sil