Yok
yok, bu böyle olmayacak. Gündemden uzaklaşayım, romantik komedi
yazayım dedim, tam kahramanlarım romantik komedi klişelerine uygun
bir şekilde sokakta karşılaşıp birbirlerinden hoşlanacaklardı
ki, hoop gittiler zamanda yolculuk yapan eski Yeşilçam figürlerine
dönüşüverdiler! Hadi neyse dedim, devam edeyim dedim, bu sefer de
derin felsefelere girmezler mi? Neymiş efendim her şey o kadar
hızla değişiyormuş ki, defalarca izleyip sıkılmadığımız
Tarık Akan Gülşen Bubikoğlu filmi olan Ah Nerede'nin bile
senaryosu değişmişmiş kendi kendine!Bu kadar da uçulur mu? Hadi buradan devam edeyim
etmesine de son bölümde yaptıklarına ne demeli ya? Bizim meşhur
Ah Nerede filminin kahramanı Zehra bilgi yarışmasına katılıyor
hiç hesapta yokken, orada öyle sorularla karşılaşıyor ki, paralel devletin
yıkıntıları arasında buluyor kendini! Eh pes yani, bir bölüm
daha yazsam, neredeyse benim romantik komediyi uzaylılar basacak,
sağdan soldan Dr. Who karakterleri fırlayacaktı! Kahramanlarım
kontrolümden çıktı hepten. Güncel sorunların içinde ne
romantizm kaldı, ne de komedi! Bildiğin distopya tadında bir
şey oldu neredeyse yazdıklarım! Tam 10 gündür belki romantik bir
şeyler yazarım da romantik komedinin hakkını veririm diye
bekledim ama nafile! Böylesi zamanlarda romantik komedi yazmak
olmuyor, yani ben beceremedim, pes ettim. Kahramanlarım isyan etti, onlara söz geçiremedim!
Haydarpaşa
Garı'nı Satıyorlarmış!
Ne
yazacağım peki, iyi bir şey yazmak istiyorum, sadece iyi bir şey
yazmak için değil, ruhumu iyi tutmak için de haberleri dinlememeye
çalışıyorum; ama yok! Bir şekilde sızıyorlar algı sınırlarım
içine. Biraz önce açtım Facebook'u, kafa dağıtmak için oyun
oynacağım güya, bir haber gördüm ki akıllara zarar! İçim
dışım şişti gözlerim doldu, ve kendimi yine burada bu iç
döküş yazısında buldum. Nasıl anlatsam, nereden başlasam...
Yani bir romantik komedi yazmaya kalksam ve mesela kahramanlarım
Ferit ve Zehra Haydarpaşa Garı'nda rayların arasında elele
dolaşmaya kalksa, bu mümkün olamayacak! Çünkü, nasıl
söyleyeceğimi cidden bilemiyorum ama Haydarpaşa Garı satılığa
çıkmış!
Okuduğum
haber aynen şöyle:
“Başbakanlık
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Türkiye’nin ve İstanbul’un
tarihi simgelerinden Haydarpaşa Garı, liman ve geri sahasına göz
koydu. Başkanlık, Kadıköy Belediyesi’ne 3 gün önce bir yazı
yollayarak “Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası”nın özelleştirme
kapsam ve programına alınmasına yönelik çalışmalar” için
bilgi sordu. Kadıköy Belediyesi Başkanı Aykurt Nuhoğlu “Ülke
darbe girişimini yeni atlatmış. Kamu arazilerini korumamız
gerekirken satışa çıkarmak için çaba sarf ediyoruz. Bu
arazilere halkın ihtiyacı var. Ülke güvenliği düşünmesi
gerek. Bu arazileri satmakla meşgul oluyorlar. Bunları satmakla
meşgul bir anlayış bu ülkeyi yönetemez. Bu bir sürecin
başlangıcı. Satılmaması için mücadele edeceğiz” sözleriyle
isyan etti. “Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası’nın özelleştirme
kapsam ve programına alınmasına yönelik yapılan çalışmalar”
için yaklaşık 400 bin metrekare alan hakkında bilgi istendi. “
Haberin
devamını buradan okuyabilirsiniz:
Şimdi
şehrin en önemli tarihi eserlerinden biri satılırsa, eski
Yeşilçam Filmleri'nin çoğunda yer alan Haydarpaşa Garı temalı
replikler isyan etmez mi? Ben nasıl yazarım romantik komedi! Ferit
ile Zehra 40 yıl öncesinden fırlayıp “Yapmayın, buraları
aşıklara kapatmayın, buralarda alışveriş merkezi, otel falan
açmayın” demezler mi! Avrupa'da 400 yıllık binaları koruyan,
her birini müze yapan anlayış, küçücük nehirlerinin
kenarlarını cennete çevirip turizme, halka açan anlayış, “onlar
ne anlar tarihi korumaktan” diye bize gülmezler mi? Her şey bir
kenara, mesela o bölgeyi arap şeyhleri alsa, Kadıköyüm artık
eski Kadıköy olur mu, buralarda yaşanır mı! Ah Ferit, Ah Zehra,
“Ah Nerede” sizin zamanlarınız? Ben artık bu kadar betonun, bu
kadar sermayenin, bu kadar vahşi para hırsının içinde nerelere
gitsem, ne etsem...
Romantik
komedi ha, romantik komediyi kim kaybetmiş de biz bulmuşuz! İçimiz
dışımız olmuş 1984 kitabı....
Bu düşünceye rağmen çoğu tarihi eserimiz iyi bugünlere kadar gelebilmişler.
YanıtlaSilElde kalan üç beş binaya bari dokunmasalar...
SilEn iyisi sosyal medyadan uzaklaşmak. Sık sık yaptığım öğretici bir karar!
YanıtlaSilO da çözüm değil ki, dışarıda bir şeyler oluyor... Bu bir şeylere duyarlı olmak gerekmez mi..
SilÇok severim Haydarpaşa Garı' nı. Gezi' ye tarihi yadetmek hikayesi adına kışla inşa etmeye çalışanlarla, güzelim tarihi Haydarpaşa' yı satmaya çalışanlar aynı adamlar. Ne denir ? Pes...
YanıtlaSilÇok üzgünümüm, umarım Kadıköy Belediyesi mücadelesinde kazanır...
SilBazen elden birşey gelmez Dostum yapacak birşey yok. Tarihi eserlerde ülkemize bazı yerlerde çok saygı var fakat bazı yerlerde de kullanıma sokmak için şekilden sekile sokma sanatı kullanılıyor. Üzgünüzz.. .
YanıtlaSilhttp://www.samettutal.com
Elden bir şey gelmeli, tarihin yok olmasına nasıl göz yumarız...
SilBu kadar fütursuzluk olabilir mi? Sattıkları sanki babalarının malı. Bizden sonraki nesillerin hakları gasp ediliyor. Diğer ülkeler şehirlerine güzellik katan eserlerini koruyup güzelleştirirken biz tam tersini yapıyor, güzellikleri yıkıp çirkin beton bloklar dikiyoruz.
YanıtlaSil"Benden sonra tufan" anlayışı işte bu, gerçekten üçüm eziliyor düşündükçe...
Silseni yeni keşfettim güzel yazıların var
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Silbende blog yazmak için uğraştım blog açtıl adsense onay vermedi bana yardımcı olurmusunuz üç beş kuruşta biz kazanalım dedik ama bilmediğimizden yapamadım, halbuki yazmayıda çok severim...😢
YanıtlaSilBen blog tutmayı para kazanmak için yapmıyorum, zaten Adsense hesabım ban yedi, dikkat ederseniz reklam da yok fazla blogda. Dolayısıyla size vereceğim tek tavsiye, yazmaya devam etmeniz olacaktır.
Sil