2019 oldu, bir yazı bile yazamadım. Geçen sene
kasım ayında kırk yılın başı bir geziye gitmiştim, iki tane yazı yazdım hakkında, aylar
geçti daha üçüncü yazı bitmedi maalesef. Oysa anlatacağım çok güzel şeyler var,
içimden geçiyor hep. Tiyatroya gidiyorum arada; yazsam ya bunu diyorum. Yok bir
türlü o da olmuyor. Otobüste kitap okuyorum, nefis kitaplar var. Mesela Suç Ve
Ceza’yı nefesimi tutarak okuyorum bu aralar. Dostoyevski’yi bu sene silme bitirecek
kadar hayran ola ola hem de. Balta sahnesini okudum dün. Hakikaten sahnede
izlemiş kadar içindeydim olayın. Üç boyutlu yazmışsın be Dostoyevski diyesim
geldi. Neredeyse Raskolnikov’un nefes alışını bile duyar gibi oldum, satır
aralarında anlatılan kanın kokusu geliyordu. Hem okuyorum soluksuz, hem de olayın gayet dışına çıkarak “İşte böyle yazmalı, her şeyi çetrefilsiz ve net
anlatmalı” diye hayranlık, haz ve de
kıskançlıkla yorum yapıyorum bir taraftan. Otobüste Dostoyevski, işe gidince
beşinci sınıf diyaloglar! Neyse işte; bahsetsem mutlaka blogda bunlardan diyorum,
hayır yine olmuyor. Çünkü işe gitmek için harcadığım zaman, işte
harcadığım zaman, kafamın yorgunluğu,
insanların yüklediği manevi yorgunluk, saçma salak şakalar, kulağa çalınan saçma
salak dedikodular derken yazma dürtüm içimde hapsolup kalıyor ister istemez. E
peki hayalini kurduğum roman ya da senaryo ne zaman çıkacak ortaya? Kem de küm…
Ben biliyorum nedenini, siz de biliyorsunuz bal
gibi! İşte cevap:
İş hayatı bir labirent. Dön dolaş aynı
yerdesin, çıkışı bulan bile çıkamıyor bu
dolambaçtan!
Bazıları gerçekten iyi paralar kazanıyor bu
dünyada, her gittikleri yerde hep üst düzey yönetici oluyorlar, “siefou”, “siyoo”,
“kostumır representatif” gibi telaffuzu zor ama kulağa afili gelen
kartvizitleri oluyor. Bir üstten bakmalar, bir afralar, bir tafralar… Sanki
doğuştan “yönetici” olarak gelmişler dünyaya. Donuk bakışlar, omuzlar dik,
göğüs dışarı, yere basınca “ tak tak” diye çıkan topuk sesleri. Kadınlarda
kalkık kaşlar, erkeklerde keskin parfüm kokusu… “Ben emrederim siz yaparsınız”
modu, heyt beee! Afedersiniz sanki hiç sümükleri akmazmış
gibi, sanki hiç tırnak kenarlarında gereksiz et parçaları uzamazmış gibi, sanki
hiç günlük diziye takılmazlarmış gibi. Hep Netfliks, hep belgesel tadında geçiyor
hayatları gibi… Ne bileyim işte zoruma gidiyor bütün bunlar. Şimdi bazılarınız “Kedi
uzanamadığı ciğere…” falan gibi yorumlar yapıyor, aman diyeyim, gözünüzü seveyim
yapmayın böyle.
Uzanmak ya da uzanmamak değil ki mesele; mesele üstadın dediği
gibi gerçekten de “Olmak ya da Olmamak” meselesi! Olmamış kavunu koy altından
tahta, o kavun kelek kelek parıldar. Peki var mıdır tahtta balı damlayan, mis kokulu,
kehribar sarısı kavun! Bana sorarsanız kavunun iyisi tarlada belli olur ayan beyan!.
Demem o ki, taht olmasın baht olsun be ya!
Entrika olmasın, herkesin allı güllü entarisi olsun. Sevenler birbirine
kavuşsun; şiir olsun, resim olsun, heykel olsun. Yönetenler ve yönetilenler bir
kazanda aşure gibi kaynasın, az şekerlisinden, bol tarçınlısından hem de…
Bir de daha çok yazmalı olsun, allısından
morlusuna…
Not:
Yazayım yani, oh be rahatladım biraz...
to be are not to be=olmak yada olmamak
YanıtlaSildeğil bütün mesele
Asıl iş insan olmak,insan olmayı öğrenmek
Evet "olmak" derken ben de öyle düşünmüştüm, hani olgun meyve derler ya, o misal :)
SilHerkesler mutlu olsun esas siefo sa çaycı da:)))
YanıtlaSilNeredesin adalet abla :)
SilAbi evsiz mi kaldın(?)Nadir yazıyorsun :)
YanıtlaSilSorma sorma, evdeyazar'dan iştesızar'a terfi :))
SilHiç anlamamışımdır bu afraları tafraları, seviyelerini düşürdüğünden bile haberleri olmuyor.
YanıtlaSilYaz işte böyle arada, iyi geliyor insana :) (Bu ne yaaa, ciklet reklâmı gibi cümle oldu :D)
Biz uzayda yaşıyorsak onlar nerede yaşıyor acaba:)
SilEvet yazmak harika bir şey, sakızdan çıkan fallar gibi de olsa huzur veriyor :)
aa yukarıda birisi 'abi' demis. Ben sizi kadın zannediyordum evde yazar...
YanıtlaSilBen fark ettim de hiç bozuntuya vermedim :) Hayalinde neysem o kalayım istedim:)
SilBirkaç gündür nerelerdesiniz diye yorum atacaktım:) Siz olmadan buralar eksik kalıyor. Yazılarınızı özledik. Bakın ben bile döndüm yine:) Evde yazın, işte yazın nerede yazarsanız yazın ama bizi yazılarınızdan n'olur mahrum bırakmayın:)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, ben de çok özlüyorum buaraları da fırsat bulamıyorum, kafamı toplayamıyorum bir türlü. Sizin dönmenize de çok sevindim, geniş zamanda yazılarınızı okuyup topluca yorum yazayım diyordum:)
SilEvet buraları ihmal etmeyelim artık, blog mahallesini özlüyor insan :)
sevgiler,selamlar
Begendim
YanıtlaSil