Hani vardır ya “Ah yine çocukluk
günlerime dönsem” diyenler. Hiç bir zaman onlardan olmadım. Dolayısıyla eski
yılbaşı akşamlarını da özlemiyorum. Ocakta pişen köy tavuğunun evi saran
kokusu var sadece aklımda. Haşlama tavuk suyunun üzerine çıkan sarı yağlar, ve
bu sarı yağlı suya batırılan ekmekteki lezzet biraz da. Bir de hafif lapa olmuş bembeyaz
pilav, şehriyesiz… Mutfaktan gelen mısır
patlaması sesi, biraz da sobanın üzerine konulan portakal kabuklarının yanıklı
narenciye kokusu.Hepsi bu kadar! O
oynanan tombalalar yalandı. Evin annesinin soyup dilimlediği ve bıçağın ucuna
batırarak çocuklarına teker teker uzattığı elma dilimleri de yalandı. Okulda camlara
asılan kedi merdivenleri ruhsuzdu, yalandı. Bir Nuri Bilge Ceylan filmi karesi geliyor o günlerden aklıma sadece:
"...Dışarıda bembeyaz kar, o karları
seyre dalan bir küçük çocuk ve bahçeye kurulan kuş kapanları…"
Not: 2020 sarı yazısında limon tadı var, pişmiş vıcık yumurta değil merak etmeyin! |
Eski yılbaşı gecelerini ya da
çocukluk günlerini özlemiyorum hiç. Bilgisayar oyunu gibi çünkü yaşadığımız
hayat. Bir “level” kolay gibi geçiyor, sonrasında zorlu bir “level” la
karşılaşıyor insan. Bize verilen “can” haklarımızla ve var gücümüzle mücadele ederek
bu zorlu sınavı geçmeye çabalıyoruz. Defalarca ve defalarca aynı hataları
yaparak belki, çoğunlukla vazgeçme noktasına gelerek hatta; ve hırslanarak ve
düşerek ve kalkmak için etrafımızdakilerden ödünç “canlar” dilenerek ve en umutsuz
anımızda biraz da şansımızın yaver gitmesiyle o level’i geçerek… İşte böyle bir
hayatı varsa, neden geçmişe özlem duysun ki insan? Kim ister bir oyundaki en zor, hatta "manyak zor" level’i tekrar oynamayı? Bu noktada muhtemelen içinizden birilerinin gündeme getireceği "deneyimin cazibesi" konusuna da inanmıyorum ben. Çünkü deneyim
yanıltıcıdır. İnsan geçmiş yaşantısına bakıp çıkardığı derslerle tekrar aynı
şeyleri yaşadığında, çok daha fazla mutlu ve çok daha fazla başarılı olacağını
sanır ama bence yanılır. Çünkü “şans” diye bir şey de var hayatta. Tanımlanamayan,
ölçülemeyen, öngörülemeyen olaylar silsilesidir bu şans faktörü.
2020’nin ilk günündeyiz. Dün gece
12’ye doğru insanları aramak gelmedi içimden. Onlar da beni aramadılar. Sosyal medyadaki
havayi fişekli, noel şapkalı, “yihuuuu” diye bağırmalı, kadeh tokuşturmalı
videolara ve fotoğraflara ve iyi dileklere de uzaktan baktım öylesine.
Mutsuz değilim yanlış anlaşılmasın. Sadece değişik bir dinginlik, değişik bir yalnızlık ve değişik bir -nasıl desem-değişik bir şey var işte üzerimde.
Filmler güzel, kitaplar güzel, tiyatrolar
güzel, bale ve operalar güzel, şiirler güzel, yazılar okumalar güzel. Belki yeni
yıllar da güzel olur, kim bilir…
Her yeni yıl eskiyor sonuçta. Biz eskiyoruz. Yılın eskidiği yok kandırılıyoruz. Zaman da mekan da yerinde duruyor ve biz sadece soluyoruz. Kuru bir yaprak gibi dalından düşmeyi bekliyoruz vesselam!..
YanıtlaSilİşte tam da ruh halime uygun yorum :)
SilÇok erken olmamış mı?
YanıtlaSilİnsan olmak da böyle bir şey değil mi? Hissetmek, inişler ve çıkışlar...
SilE zorunda değilsin ki. Daha iyi olmak zorunda da değil hiç bir şey. Olduğu şekilde huzur bulabilmek. O da iç ve dış; ikiye ayrılıyor ama o iş biraz karışık, sonra girelim o kısma.. Önce nefes al nefes ver, güzel şeyler var, bunlar yeterli....
YanıtlaSilEvet aynen öyle. Bir şeylerin daha iyi olması tabii güzel, ama umut etmekten yorulmak da gayet insani değil mi?
SilOlandan huzur buluyorsa insan bu da bir meziyet değil mi zaten...
Teşekkür ederim.
Elimizdekilere bakalim elbette . Geçmişin izlerini silmeye de gerek yok parlatmaya da. Herşey yerli yerinde dursun. Taş yerinde agırmis madem. Yani dün dündür bugün bugündür e bağlamak durumundayım cumlelerimi�� kalp ile akıl arasinda sürüp giden bir çatışma da denebilir buna . Dengeleyici cümleler lazım bize her zaman her şeyi... Sevgiler
YanıtlaSilÇok güzel bir özet yapmışsınız, ban söylecek söz kalmadı. Çok teşekkürler, sevgiler :)
Silçok iyiydi <3
YanıtlaSilÖyle iç döküş gibi bir şeydi, teşekkürler :)
SilBelki olur :)
YanıtlaSilEvet olsun :)
YanıtlaSil31 aralık günü , tüm gün etrafta ve sosyal medyada kutlanan şeyin ne olduğunu anlamadığım , üzüntülü de olmadığım sıradan bir gündü. Aksam bir arkadaşım sabahattin ali' nin bir paragrafını paylaşmış ki o an anladım. Suni yapay uydurmaydı doğanın içinde olmadığı bir şeydi. Bu yüzdendi red etmem. Belki sizce de?
YanıtlaSilBen normalde yeni yıla girerken yeni başlangıç coşkusu hissederdim. Bu sene olmadı, belki de ruh halimdendir.
SilBen de bu sene sirf gorunumleri icimi aciyor diye cikardigim isikli dekorlari bile cikarmadim.Etrafta git gide daha azaldi bu tur seyler. Yeni yilini kutladiginiz insanlar kizar mi mutlu mu okur ondan bile emin degilsiniz.Selim Ileri nin dedigi gibi handiyse bir sucluluk duygusu.Asil kotusu insanlarin birbirinden uzaklasmasi. Oysa dogal olarak insan bir digerini zorda gorunce hayatini kurtarmak icin canla basla calisan bir varlik. KAc kez TV de kaza afet olaylarinda gormusuzdur tanimadiklari insanlarin hayata donnesi icin elinden geleni yapan caresizse uzulen insanlari...Insanlari bu hale getirenler utansin.
YanıtlaSilEvet çok haklısınız, gitgide yabancılaşıyor insanlar birbirlerinden. Kutuplaşmanın geldiği son nokta belki de...
Sil