Bugün dünyadan göçtü Billur Kalkavan. Kanser olduktan sonra konuştuğu bir
video dolanıyor sosyal medyada. Böyle şeyleri genelde okur geçeriz, dinler
geçeriz ya. Bana öyle olmadı. Gerçekten bir aydınlanma yaşadım. Vermeye
çalıştığı mesaj yumruk gibi vurdu kafama sanki. Işıklar içinde uyusun,
kendisine gerçekten çok teşekkür ediyorum. Şöyle diyor özetle:
“Hep ver
hep ver olmaz. İnsanın al ver dengesini kurması lazım. Vermeyi bilmek kadar
almayı da bilmek lazım. “İstemem” demek, ben kendi kendime yeterim demek, biraz
da kibir bu. Kibir doğru bir şey değil. Ben bu dengeyi kaçırmışım.
Duygularınıza
dikkat edin. Duyarlı olmak ve duygusal olmak başka şeyler. İşte orman
yangınları, kadına şiddet, çocuklara yapılanlar… Her şeyi içselleştirmek doğru
bir şey değil. Her şeye yetemez ki insan! Ben hep bu duyguları içime gömmüşüm.
Neşeliyim ve dışa dönüğüm, enerjiğim ya. Zannediyorum ki; neşemle her şeyi
aşarım. Aşamıyorsun işte! Bir laf vardır, herkese söylerim ama kendim
uygulayamamışım:
“ÇARE
OLAMAYACAĞIN ŞEYLERE ÜZÜLMEYECEKSİN!”
Çok güzel bir şeyin altını çizmiş Billur Hanım. Duyarlı olmakla duygusal
olmayı karıştırmamak lazım diyor. Yani bencil olun, olan biten ile ilgilenmeyin
demiyor! Aksine elinizden geleni yapın, üstünüze düşeni yapın, ama elinizden
gelmeyen şeyler için de kendinizi yiyip bitirmeyin diyor.
Mesela içimizden kaçımız -muhalif ya da yandaş fark etmez- televizyon
kanallarında bağıra bağıra konuşulan, sinir katsayısının tavan yaptığı politika
programlarını izleyip sinirden içi içini kemirir hale gelmiyor? Sen sen sen,
biz…Peki ne geçiyor elimize? Kocaman bir hiç! Üstüne uykusuz kalınan geceler,
mide krampları! Neyseki ben dört beş senedir bıraktım o işleri. Hatta sabahları
kahvaltı yaparken izlediğim sabah haberlerini bile “en light” kim sunarsa onu
dinliyorum. İçim kaldırmıyor negatif şeyler duymayı. Özne farklı, olaylar
hep aynı. Ve Billur Hanım’dan aldığım derse göre dertlenmeyeceğim
artık, elimden çözüm gelmeyen şeyler için.
Sonra iş yerlerini düşünelim. Kaçımız “Bu adam bu koltuğu hak etmiyor,
patron bu kadına boşu boşuna para veriyor, ben görevimi yaptım ama bu işten
şirket zarar etti! ” gibi konulara dertlenmiyoruz ? Hatta ben, şu anda
çalıştığım iş yerinde göz göre göre patronun parasını cebine atan, yani bir
şekilde hırsızlık yapan insanlar hala bu işyerinde nasıl oluyor da çalışıyor
diye uykusuz kaldım daha geçen hafta. Tepkimi dile getirdim mi, evet getirdim.
Değişen bir şey oldu mu? Hayır. Patron hırsızlara, yalakalara, çalışıyormuş
gibi davrananlara, ağlayıp vicdanına oynayan yalancılara para dağıtmak
istiyorsa bana ne oluyor ki? Alan razı, veren zaten vermeye razı! Adalet
yoksa yok, ben gerçeğin avukatı mıyım? Billur Hanım gelecek bundan sonra
aklıma.
Çare olamıyorsam, üzülmeyeceğim….
Sonra bir de bireysel ilişkilerde insanı çökertenler var. Gelip sana
dertlerini anlatıp seni üzer üzer, üzerler. Elinden bir sey de gelmez. Sonra
arkanı bir dönersin, bakarsın ki o çok dertli kişi düğünde halay çekme videosu
atmış sosyal medyasına. Çünkü dertlerini sana yükledi gitti, rahatladı…
İşte buna da bir son vermek lazım. Yani sadece kötü gününde gelip sana
ağlayıp ağlayıp iyi günlerini başkalarıyla yaşayanların dert babası da olmamak
lazım.
Yani, çare olamıyorsan, üzülmeyeceksin…
Bir de öfkelerden ve nefretten de kurtulmak lazım. Mesela babanın karısı
sana laf mı sokuşturuyor, sen de onunla tatlı tatlı dalga geçeceksin.
Nefret ederek kendini zehirlemeden, olayı içselleştirmeden, yani uzatmadan kısa
keseceksin ve orada bitecek konu.
Çünkü her organın duygularla ilişkisi var. İster inanın ister inanmayın. Nasıl
ki "Dert verem eder" der atalarımız, üzüntüden nasıl ülser olursa
insan… Nefretten ve kinden de hasta olunuyor.
Sana zarar veren o insanı hayatından çıkarıver, çıkaramıyor musun, o zaman
görmeyiver. Ama gerçekten görmeyiver. İçine atarsan olmuyor.
Tekrar minnetle anıyorum Billur Hanım’ı…
Unutmayalım,
ÇARE OLAMIYORSAK ÜZÜLMÜYORUZ…
Sağlıkla ve sevgiyle kalın...
Merhabalar.
YanıtlaSilÇaresi olamayacak şeylere insanın üzülmemesi elinden gelmez!
Selam ve saygılarımla.
Ama insan üzüle üzüle de çaresiz hastalıklara yakalanabiliyor:( İnsanın kendisini, sağlığını koruması da lazım değil mi?
Silİnsan hayatı kendine zindan etmemeli... Sonuçta hayat dediğin limitli bir süre...
Benim de hayat felsefem bu. Fakat bu kalıba ne ölçüde uyuyorum emin değilim. Bazı şeylere üzülmek gerçekten anlamsız. İşyerlerinde şahit olduğum ve sizin de bahsettiğiniz hadiselere anlam veremezdim bir zamanlar. İş sahibine açıkça söyledim, sizin şu genel müdürünüz sizi soyuyor dedim. Biliyoruz, her şeyden haberimiz var dediler. Hiçbir şey yapmamalarına, bir söz söylememelerine şaşırmıştım. Dürüst iş yapanlar ise her zaman eziliyordu. Sonra anladım ki esas soyulan devletin ta kendisi. Bu düzeni değiştirmeye çare olamıyoruz, çaresi yok belki de. Üzülmüyorum desem yalan olur. Felsefemin çöküşü...
YanıtlaSilBizim gibi insanların bu felsefeye tam uyması zor zaten. Dediğiniz gibi felsefemiz bir şekilde çöküyor :) Ama sağlıklı ve ayakta kalmalıyız, bu felsefeyi bir şekilde yaşantımıza adapte etmemiz lazım. Yoksa sağlık elden giderse neye yarayacak o üzülmeler, kızmalar...
SilNOT: Bu arada iş hayatında hırsızlar var anlıyorum da patronların buna izin vermelerine hiç kafam basmıyor. Ne enteresanlar
Ay o düğünde halay çeken dertli kişilerden (şahane benzetme bu arada) koşa koşa kaçmak çok önemli gerçekten....
YanıtlaSilHıristiyanların bir duası vardır ya, tanrım bana değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve güç, değiştiremeyeceklerim için sabır ve kabulleniş ve bu ikisini ayırdedebilmek için de akıl ver diye... Hah işte tam öyle.
Şahane duaymış, ezberlemek lazım :)
SilBillur'um çocukluktan beri arkadaşım, giderken bile bizleri aydınlattı, ışık ruhtu o, ben de çare olamayacağım her şeye üzülüp içime ata ata kalp hastası oldum, bu hafta açık kalp ameliyatı olacağım ve Billiye çok ama çok üzüldüm
YanıtlaSilBen gerçekten bu söylediklerini içimde hissettim, dediğiniz gibi bizi aydınlatarak gitti, ışığı hiç sönmesin.
SilSize de çok geçmiş olsun, kolayca geçsin ameliyatınız, sapasağlam dönün aramıza yazılarınızla. Çok çok sevgiler, acil şifalar dilerim.
pekiii, teşekkürleer :)
YanıtlaSilBillur Hanıma teşekkürler, bize böyle altın değerinde bir öğüt verdiği için...
SilO video benim de önüme düştü. Neyse ki biraz daha evvelden farkına varmıştım ama yine de kulağıma küpe ettim... annem de hep der zaten üzülmekle eline bir şey geçmeyeceğine göre, hem sen mi kurtaracan ülkeyi :) anladım ki ülke de kurtulmak istemiyor zaten.
YanıtlaSilişte tam bu nokta kritik. Annelerimizin çoğu koruma içgüdüsü ile bizleri duyarsızlığa sevk ediyor. Duyarlı olup elimizden geleni yapmak görevimiz, ama bu konular yüzünden kendimizi hasta etmeden :)
SilBize daha uzun süre bir şey yapma imkanı görünmüyor. Svastika bu hayat.
SilEnseyi karartmayalım, gün olur güneş doğar, sevgiler :)
Sil