Haydi gelin hem yazı dizisi yapalım birlikte, hem de bir anlamda oyun
oynayalım. Şöyle efenim:
Varsayalım ki bir senaryo var. Bu senaryoda değişik karakterler var. Ben her yazıda bir karakteri ve başından geçenleri özet olarak anlatacağım. Yorumlarda da sizden bu karakterin kimliğini yazmanızı rica edeceğim. Mesela şöyle yazacaksınız:
“Bu karakter 45 yaşında, sarı kısa saçlı bir kadın, adı Emine, şerefsizin önde gideni olur kendisi. Zaten çocukken mahallede “Yampiri Emine” lakabıyla bilinirdi ” gibi...
who is that |
Haydi o zaman başlıyorum.
Bizim bu şahsiyet büyük bir şehirde doğmuş. 8 nüfuslu bir ailenin ortanca
çocuklarından biri oluyor kendisi. Anne cahil, baba cahil. Kardeşlerin kimi
ilkokul mezunu, kimi iteleye kakalaya liseyi zor bitirmiş. Bizimki (cinsiyetini
siz biliyorsunuz) daha ortaokuldayken keşfettiği gönül işlerine bir takılmış
ki, üniversite falan hak getire tabii ki!
Eh eli yüzü düzgün, boy pos da olunca sevgililerinden biriyle
birlikte bir manken ajansına yazılmışlar. Efendim yok ayakkabı reklamı, yok
gazoz reklamı derken boy boy fotoğrafları dergilerde çıkmaya başlamış mı.
Yaşadıkları dönem itibariyle.
( hangi yıllar olduğunu siz biliyorsunuz) dergide fotoğrafının çıkması, hele ki bir lise öğrencisi için mükemmel bir sınıf atlama aracı.
Bu bizim
şahsiyet, paranın kokusunu da alınca, liseden diplomayı kaptığı gibi terk eylemiş
baba evini. Çok para kazanmamış belki ama; yemiş, içmiş, gezmiş. Partiler,
diskolar, sahiller, plajlar… Bir gencin hayallerini süsleyen yaşam işte; daha
iyisi Şam’da kayısı.
Elbette bir sürü sevgilisi olmuş ama içlerinden birine vurulmuş bizimki. Öyle bir aşk ki bu, platoniğin en dibi. Kendinden dokuz on yaş büyük olan bu insan, hem çapkın, hem de evli miymiş bir de! Al sana dizi konusu! Efendim bizimkinin yıllar sonra kişiliğinin bir parçası haline gelen yalancılık huyu da işte o zamanlarda başlamış. Abi- abla kategorisindeki bu insana aşkını ilan edememiş ama, yanından da uzaklaşamamış. Ne O’nunla, ne de O’nsuz hesabı… Aşkını içine gömüp takılmış bu insanın peşine! O da manken ya; bunlar o defile senin, bu defile benim gezmişler Balkanları, Avrupa’yı. Derken kader işte, bizimki evlenmek zorunda kalmış bir başkasıyla.
"Hayat ne kadar sürprizli, onlar ermiş muradına, mutlu son." diyeceksiniz şimdi. Acele etmeyin. Öyle olmuyor işte.
Kader ağlarını bir ters bir düz örerken, maalesef ki bizim şaşkolozun hayatı da savrulmuş bir o yana, bir bu yana.
Şöyle ki;
Bu platonik aşık olunan kişi mankenlikten istifa edip bir iş açmış. Bizimki durur mu, vın peşinden. Birlikte çalışmışlar, ihracat, ithalat işlerinde. Sonra gelsin paralar, gitsin paralar. Yatlar, katlar, lüks tatiller, dünya turları. Bitmiş mi? Tabii ki bitmemiş.
Tahmin edeceğiniz üzere her şey dört dörtlük ilerlerken afili bir iflas gelmiş. Neden? Çünkü aşık olduğu kişi meğer mafyanın tedarikçisiymiş. Mafya hesaplaşmasında para muslukları aniden kesilebilir bilirsiniz. Ama film tabii ki burada da bitmemiş.
Sonunu beraber belirleyeceğiz, derin karakter analizleri yapacağız.
İnsan dediğin öyle bir sayfada anlatılır mı?
Şimdi top sizde, haydi bakalım pamuk eller klavyelere…
Diyorum ki bu karakter kimdir, cinsiyeti nedir, yaşı kaçtır, adı nedir, akıbeti nedir. Yani demem o ki, bu karakterin eti bende, kemiği sizde. İçinizden ne geliyorsa yazın, hatta giydirin giydirebildiğiniz kadar.
Bu iyiliğimi de unutmayın, bedavadan katarsis yaşatıyorum size