18 Ağustos 2014 Pazartesi

Validebağ Korusu da neymiş!

Dün Facebook'da gördüm bir resim:

Validebağ Korusu betona gömülüyor” yazıyordu. Hababam Sınıfı'nın çekildiği meşhur koruya beton dökmüşler..

Validebağ Korusu da mı?
“Amma da abartıyor bu provokatörler de” dedim kendi kendime. Çamurlu tozlu topraklı pislik yerine mis gibi beton dökülmüş işte fena mı! Bir iki ağaç kesildi diye bu yaygara da ne şimdi böyle. Arabalarına otopark yeri yapılıyor yine de yaranılamıyor bu insanlara! Tutturmuşlar yeşil de yeşil, ağaç da ağaç diye. Halbuki medeniyet denilen şey yapılaşmadır, meydana getirilen eser(!)lerdir. Ne kadar devasa eser yaparsak o kadar şanımız yürür! Halk denilen cahil tabaka anlamıyor tabii ki. Hâlâ eski kafadalar, hâlâ üç beş ağacın peşindeler! Neyse şehrin silueti değişmeye başladı Allah'tan. Gökdelenleri gördükçe o ağaç sevdalısı cahiller de anlayacak elbette ortaya çıkan eserlerin değerini. Vizyon meselesi işte bu, kiminde var, kiminde yok afedersiniz...

Ağaç dediğin nedir ki? Ağaç isteyen köye yerleşsin zaten. Büyük şehirde hiç ağaç mı olurmuş! Büyük şehir demek iş hayatı demek, iş hayatı demek para demek. Para konuşulan bir yerde ciddiyet olmalı, mücadele olmalı, savaş olmalı. Yeşil meşil söylemleri ile romantik nostaljik takılmalar büyük şehrin iş hayatına külliyen ters! Dediğim gibi gidersin köye, alırsın bir iki inek, otlatırsın çayırda çimende, yeşile de doyarsın. Şimdi binalara yatırım yapmak varken, ne gerek var ki şehrin ortasına park yapmaya! İşte bunları isteyenler hep dış mihraklar, yükselen gökdelenlerimizi kıskanan, bizi yok etmeye çalışan düşmanlar bunlar...

Doğa katledildiği için iklim değişiyor!” yaygarası koparıyorlar bir de. Neymiş efendim doğanın intikamı ağır olurmuş! Deli saçması sözler işte.. Doğa canlı mı ki intikam alsın? İntikam denen şey, soğuk yenen bir yemektir ve o yemeği yemeği de en iyi biz biliriz!

Doğa dediğin senin kölendir; ister ağacını kesersin, ister suyunu kurutursun, istersen dağlarını delip madenlerini işletirsin. Ne karışır ki o bütün bunlara, sanki canı var, sanki ağzı dili var. Bu entel dantelleri anlamak mümkün değil zaten. “İhtiyacımızdan fazlasını tüketmeyelim” diyorlar, cahiller işte.. Kardeşim sen tüketmezsen, o tüketmezse, ben tüketmezsem bu ürettiklerimizi kim satın alacak? Kimse satın almazsa ticaret nasıl dönecek, ticaret olmazsa paranın değeri nasıl olacak, paranın değeri kalmazsa savaşlar nasıl sürecek, savaşlar sürmezse sistem nasıl devam edecek? Sistem göçerse nasıl yaşarız ki hiç düşünmüyor işte bu saçı uzun aklı kısa enteller.

Yeşil de yeşil diye tutturmuşlar. Aslında alacaksın yeşil boya, bütün kenti bir gecede yeşile boyayacaksın, bakalım ne yapacaklar o zaman!!







14 yorum :

  1. Yüreğine sağlık. . Vahşi kapitalizmin mantığını harika yazmışsınız. .
    Ne yazık ki bu vahşi acımasız zihniyeti haklı bulan , destek veren milyonlarca insan var. Sadece bugünü düşünen bencil ve aç gözlü insanların yüzünden dünya yasanamiyacak bir yere dönüşecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok üzgünüm; keşke daha güzel şeyler olsaydı ve keşke ben bunları yazmasaydım...
      Sevgiler..

      Sil
  2. :) Güldüm..
    Ama aslında gülmedim ya..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Normaldir, ağlasak mı gülsek mi bilinmez hallerdeyiz...
      :)
      :(

      Sil
  3. Evet, 100 yıllık ağaçları kesicen... Senelerdir spor için, koşu için kullandığımız doğal alanı kaldırıcan, yerine Maltepe'deki gibi yeni bir alan açıcan.. iş yapıcan, iş yapmış görünücen...

    YanıtlaSil
  4. Bir daha ki fırtına da kafasına şimşeği yer. Hak ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin hortumların çıktığı bir yer olduğuna inanamıyorum:(

      Sil
  5. Yazı stilin süper olmuş ama anlayana canım ya, Çok üzülüyorum bende böyle yeşilin katledildiği haberleri duyunca

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlayana sivrisinek hesabı ne diyelim ki daha...

      Sil
  6. Evet o benim :) Kadıköy'den köye yerleşen kişi. Gözümün alabildiğince yeşil bir yere gitmek istiyorum dedim, yok öyle bir yer bulamazsın dediler. Varmış, buldum :) İnekmiş, koyunmuş, keçiymiş onlarla takılıyordum ki mutlu mutlu, bir de ne göreyim; adamın birinin aklına çok parlak bir fikir gelmiş; herkes pamuk, buğday, zerzevat ekerken o kafayı çalıştırmış ve yemyeşil ovanın ortasına aile gazinosunu kondurmayı başarmış, işte örnek bir girişimcilik. Aslında büyük bir ihtiyaca da cevap vermiş, ne de olsa domates çapalayıp, pamuk toplamaktan bunalan ahali hemen iki adım ötedeki aile gazinosuna maaile gidip ikişer göbek atıp yorgunluklarını unutabilirler. Köylüye bu kadar hizmeti çok görmemek lazım.

    He bu arada tarım arazileri koruma altında mı demiştik? Şaka yapıyosun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce şaka yapıyorsunuz zannettim, sonra baktım profilinize gerçekten de O sizmişsiniz:) Anlattığınız hikaye Aziz Nesin hikayesi gibi.. Kaç git gürültüden patırtıdan köye, çangılı çengili aile gazinosu gelsin seni bulsun! Gerçekten de "yok artık bu kadarına da pes!" dedirtecek cinsten, şaştım kaldım..
      Demek ki kaçacak köy bile kalmayacak yakında, maksat ticaret olsun!
      Tarım arazisi falan demişsiniz; sahi o ne, var mı ondan bizde...

      Sil
  7. Mükemmel bi yazı. Üzülerek, ama duygularımı ifade ettiği için bi o kadar da keyif alarak okudum. Elinize sağlık... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En son takip ettiğime göre mahalleli korusuna sahip çıkmak için sokaklara dökülmüştü. Görüyorsunuz işte mahalleli bile terörist olmuş, bunlar var ya bunlar..
      :)

      Sil