Bir
varmış bir yokmuş, bazıları mavi, bazıları yeşil, bazıları
pembe, bazıları turuncu renkli şipşirin yaratıkların yaşadığı
kocaman bir köy varmış. Yıllar önce köylerini kara yürekli
emperyal kasabalıların saldırısından kurtarmak için
savaşmışlar. Bir dönem kendi yağlarıyla kavrularak mutlu mutlu
yaşamışlar da.. Ama bilirsiniz mutlu hayatlar, masallarda ve
hikayelerde bile pek uzun sürmez. Ya babaanne görünümlü kurt
gelir, ya kıpkırmızı elma ile prensesi kandıran kötü kalpli
cadı çıkar, ya da kıskanç üvey anne devreye girer. İşte bizim
rengarenk şipşirin köye de Gargamel'giller dadanmış.
İlk
zamanlar bizim saf ve temiz yürekli şirinler inanmış bu
gargamelgillere. Gargamellerin kırmızı kurdela keserek açılışını
yaptığı büyülü çeşmeden akan su, hoş görünmüş bizim saf
şirinlere. Zaman içinde gözünü para hırsı bürümüş
gargameller, köyün bütün güzelliklerini yavaş yavaş ele
geçirmeye başlamışlar. Başlarda hiçbir şeyin farkında olmamış
şirinler, çünkü gargamel onlara kıpkırmızı bir elma şekeri
dağıtıyormuş her gün. Bizim şirinler ise afiyetle ve ağızlarının
suyu akarak yedikleri elma şekerinin aslında onları
aptallaştırdığının hiç farkında değilmişler ne yazık ki!
Gargamelgiller
ve onlar gibi gözünü para hırsı bürümüş yaratıklar yüzünden
köyün eski güzelliğinden, estetiğinden ve yeşilliğinden pek
bir eser kalmamış maalesef. Ve bir sabah uyandıklarında
kendilerini tanıyamamış şirinler. Eskiden birbirlerine sevgiyle
bakan mavi şirinler, yeşil şirinlere öfle ile bakıyormuş artık;
pembe şirinler turunculara ağaçlardan kopardıkları kuru dallarla
saldırıyorlarmış. Şirin köyü savaş alanına dönüşürken
gargamelgiller ise altınlarını mücevherlerini sevip okşamakla
meşgulmüşler.
Bu
öfke ve kindarlık yıllarca sürüp gitmiş. Ta ki bir ağaç,
kendini ve canını ortaya atana kadar! Gargamel, her zamanki
oburluğu ile köyün son kalan ağaçlarından birini kesip yerine
kendisine kırmızı mantardan yazlık köşk yapmayı düşünürken,
ağaç birden konuşmaya başlamış:
“Artık
yeter, beni ve hiç bir ağacı kesemezsin!”
Gargamel
şaşırmış, biraz da korkmuş. Böyle bir tepkiyi beklemiyormuş
çünkü. Elma şekeriyle uyuttuğu şirinler hiçbir yaptığına
ses çıkarmıyormuş ki yıllardır! “Amaan!” demiş,
“Bir tanecik ağacı susturamaz mıyım!” Tam ağaca
baltasını uzatıp kesmeye kalktığında ise bir mucize olmuş.
Pembe şirinler ağacın önüne kendilerini siper etmişler.
Ardından yeşil şirinler onları takip etmiş, ardından maviler ve
turuncular; derken kahraman ağacın önünde binlerce rengarenk
şirinden bir duvar örülmüş adeta.
Gargamel
bağırmış, çağırmış, askerlerine emirler yağdırmaya
başlamış. Ama o da ne! Daha öncesinde bir dediğini iki
ettirmeyen gargamelin askerleri, birer birer arkalarını dönmeye
başlamışlar. Gargamel çıldırmış, “neden, neden, neden!...”
diye kendi kendine bağırıp dövünürken derinlerden bir ses
gelmiş :
“Gargamel
bir şeyi atladın, o şirinleri uyutmak için tonlarca alıp
depoladığın elma şekerleri var ya, onların son kullanma
tarihleri geldi artık! Bilirsin, bu dünyada her şeyin bir son
kullanma tarihi vardır; ama sen o kadar zengin ve güçlüydün ki,
bu küçücük detayı düşünemedin. Maalesef elma şekerlerin
artık şirinleri aptallaştıramayacak. Ve biliyor musun, senin de
son kullanma tarihin çok yakın! Çünkü elma şekerlerine yaptığın
büyü bozulurken, kendin de hızla yok olmaya başladın. O elini
uzatıp kesmeye kalktığın ağaç var ya, kötüleri yok eden hayat
ağacıydı! Yok oluyorsun artık Gargamal ha ha ha!”
Gargamel
ürkmüş, sağına soluna bakmış, sesin nereden geldiğini
anlamaya çalışmış, ama kimseyi görememiş. Bu sefer bir kahkaha
sesi daha işitmiş, o davudi ses konuşmuş tekrar:
“Benim
kim olduğumu merak mı ediyorsun, ben bu köyde yaşayan
şirinlerim!”
“Nasıl
yani, bütün köy tek ses olmuş benimle mi konuşuyor yani,
saçmalamayın be!” diye bağırmış gargamel çaresizce.
Cümlesini bitirememiş, çünkü oracıkta erimeye başlamış bir elma şekeri gibi. Gargamel eridikçe yere katran karası bir
siyahlık yayılıyormuş. O siyahlık yavaş yavaş buharlaşmış
ve şirinler köyünde gargamelin izi bile kalmamış sonra...
Aradan
uzuuuun yıllar geçmiş, o gün bugündür rengarenk şirinler
köylerinde mutlu mutlu yaşıyorlarmış. Hatta bu pazar günü
şirinköyde seçim bile varmış biliyor musunuz, şirincikler neşe
içinde oylarını verecekler ve mutluluk saçan şarkıları
yükselecekmiş ağaç dallarının arasından...
Çok iyi ya :D Ne güzel anlatmışsın hahaha son kullana tarihi geçmiş olayına baya güldüm. Şirinlerin seçtiği kişi eğer yine gargamelgiller olursa.Ben obur şirine rüşvet vermişler ve elma şekerindeki şekeri şirin çileği pastasının içine gizlice koydurtmışlar derim. Gargameli ile şirinleri iyi kurgulamışsın :D Kısacası Evde yazar sen kitap yazsan da okusak :D Var mı böyle projen :) Emeğine sağlık bu arada.
YanıtlaSilGerçekten bulunduğumuz durumu mizah ile çok güzel anlatmışsın.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Silşirincikler bu defa pek bir şirinlik yaptılar.. gargamel i yere serdiler...
YanıtlaSilartık elma şekerine kanmadılar. doğal yaşamlarına , özgür yaşamlarına müdahele edildiğini farkettiler. gargamel in peşine verip onu evine hapsettiler..
ne de olsa adaşlarım şirinler.. :))
:))
SilAptallaştırma kısımına bir eleştiride bulunmak isterim. Burada aptallaşma dan ziyade inanmışlık vardır. İnsanlar inanırlar. İnanan insana aptal demek doğru olmaz. Nitekim sonuç ortada. Hiç de aptal değiliz. Tüm memleket son derece bilinçli bir şekilde oy kullandı. Bence diğerini aptal yerine koyan zihniyet sıkıntı yaratır. Halkın içinden kopmamak gerekir. Yazının bütününe gelince kurgun çok hoş. Çok ilerlettin çok.
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Sil