14 Aralık 2015 Pazartesi

Bir işyerinde insanlar neden huzursuz olur? VOLUME-1

Ofiste herkes birbirine ismiyle hitap ediyor, iyi güzel de bol geliyor bünyeye!
Amerikan özentisiyiz ya, bazı ofislerde yeni bir moda var, herkese ismiyle hitap ediliyor! Yaş önemli değil, pozisyon önemli değil. Bunu layıkıyla başarabilen, bir de eline yüzüne bulaştıran yerler var! Yani bazı ofis ortamlarında güya herkes herkese ismiyle hitap ediyor ama mesela çaycı, herkese ismiyle hitap edemiyor; etse kesin tersleneceğini biliyor. Yani Türkiş ortaya karışık durumlar!
Hanım-sız Bey-siz hitap tarzı ilk başta kulağınıza hoş gelebilir, ama bence bizim kültürümüze ters bir durum bu. En basitinden onlar “hala, yenge, teyze” gibi bütün akrabalara “aunt”, yine “dayı, amca, enişte, yaşlı adam” gibi bizim kategorize ettiğimiz insanların hepsine de “uncle” diyerek, zaten toplumdaki hitabet olayına ne kadar farklı yaklaştıklarını gösteriyorlar. Biz de öyle değil ki; kayınbirader var, elti var, görümce var, kayınço var, yenge var, amcaoğlu var, dayıkızı var... Yaşça büyük insanlara abi, abla demeyi alışkanlık haline getirmiş bir toplumuz, haliyle iş yerindeki bu Amerikanvari hitap şekilleri de bünyeye uymuyor. Misal aynı mahallede oturup, "Hüseyin Abi" diye tanıdığınız adamla böyle bir ofiste çalışsanız ne yapacaksınız? Mahallede abi, ofiste Hüseyin.. Oldu mu şimdi bu çifte standart! Ezkaza yılların Hüseyin abisine mahallede adıyla seslenmeye kalksanız olay olur, ne kadar ayıplanırsınız düşünsenize!

Bence tam da ayranı yok içmeye durumu bu! Yani madem Amerikan tarzı şirket kültürü oluşturuyorsun, ya tam yap, ya hiç yapma! 
Peki bunun ofiste huzursuzlukla ne ilgisi mi var diyorsunuz, gelin satır aralarına bakalım o halde..


*“Americans are very time conscious. They believe in the principles of time-management. They come to office early and leave on time. You will rarely find them working late hours, or on weekends. They plan their weekends ahead of time and value their privacy.”

Yukarıdaki orijinal anlatısında da görüleceği üzere Amerikalılar iş yaşamında zamana önem verirler. Ofise tam zamanına gelirler, ofiste oldukları zamanı iş için harcarlar, tabiri caizse "goygoy" yapmazlar. Haftasonları çalıştıkları, mesaiye kaldıkları nadirdir. Mesaiye çok kalan bir kişiyi Amerikan şirketinin ayın elemanı seçeceğini sanmıyorum. Zira onlar için mesai dışında kendilerine ayırdıkları zaman çok değerlidir. Peki biz nasılız?

Örneğin ofiste iş 9'da başlıyordur, +/- 15 dakika toleransla ofiste olmak mantıklıdır değil mi? Bizde ise bu durum, adamına göre değişir. Mesela iş yerindeki kıdemli çalışan en erken 9:40'da gelir, çalışmadan önce bir çay kahve sigara molası verir, adı bile vardır bu bize özgü ritüelin, ayfonunu patlatır yani, acelesi yoktur, 11'e doğru işine başlar. Muhasebeci daha da sonra gelir, ee ne de olsa kasa kendisinden sorulur, hakkıdır yani işe geç gelmek! Tepedeki yönetici ise 11 mi 12 mi olur artık keyfine göre takılır. Erken gelenler ise ya gerçekten prensip sahibidirler, ya alt seviyede çalıştıkları için laf yemekten korkarlar, ya yenidirler göze batmak istemezler, ya da evlerinde vakit geçirmeyi sevmedikleri için erken gelmişlerdir! Çünkü kıdemi yüksek olup da ofise kafasına göre saatlerde gelenler, diğer geç gelenlere laf sokma, ya da arkalarından konuşma hakkını kendilerinde bulurlar. Şimdi bu karakterlerin hepsinin birbirilerine adıyla hitap ettiği bir ofis hayal edin. Güya her çalışan ismiyle hitap edilerek eşitleniyor ya, fiiliyat elbette öyle değil! Bazıları daha eşit, bazıları daha ayrıcalıklı...


Bizim eski ofis de öyleydi. Herkes birbirine adıyla hitap ederdi. Ama enteresandır mesela mutfağa ve temizlik işlerine bakan Ayşe'ye, ofisin en kıdemli çalışanı yani yöneticisi, Ayşe Hanım diye hitap ederdi, tahmin edeceğiniz üzere bir tek O'na öyle derdi. Demek ki kendisini mutfak personeliyle eşitleyememişti, zaten istese de yüksek egosu buna izin vermezdi! Ne enteresan değil mi, normalde tam tersi yaygındır. Yani ast üste “hanım” der, hiyerarşik konumu bunu gerektirir. Tersi durumlarda da demek ki tersi oluyormuş; yani üst alta “hanım” diyerek, hatta biraz daha abartıp sizli-bizli konuşarak onu kategorize ediyormuş. Nitekim, herkesin herkese ismiyle hitap ettiği bir ortamda ofisin kıdemli çalışanının, yani ayrıcalıklı şahsiyetinin
Ayşe Hanım, bir çay getirir misiniz?”
şeklinde hitabını duyunca cidden çok ironik bulmuştum.

Dedim ya bünyeye bol geliyor böyle kopyala-yapıştır şeyler, özde eşitlik inancı olmayınca! Ben önceleri garipsedim bu durumu, hatta bocaladım, hanım bey laflarını ağzımda geveleyip durdum, zira yılların alışkanlığı vardı bende de. Çünkü ben yeni tanıdığım insanlara pozisyonu ne olursa olsun ismiyle hitap etmekte, senli beni konuşmakta çok zorlanırım, beceremem de zaten.  Hatta bazıları “canım” der ya, onlardan nefret ederim, çünkü “canım” sözcüğü bir çeşit küçümseme hitabıdır ve kadınlar arasında yaygındır. Konuyu dağıtmayalım, baktım herkes senli benli konuşuyor benimle, hem de yeni tanıdıkları, daha doğrusu hiç tanımadıkları halde, uyum sağlamaya çalıştım bu duruma, ama dediğim gibi insanın kafası karışıyor.


Madem herkes eşit, birbirine son derece sıcak samimi bir şekilde adıyla hitap ediyor, o zaman haklar da eşit olsun, yani en kıdemli çalışan 9:40'da ofise gelip 10.30-11.00'de masasına oturuyorsa mesela mutfaktaki Ayşe de aynı haklara sahip olsun, o da kimseden izin almadan takılsın kafasına göre! Bu doğru mu, yanlış elbette! İş hayatının kuralları var, herkesin giriş çıkış saati patronun onayladığı gibi olmak zorunda, yani disiplin olmak zorunda!

Bu küçük örnekten de görüleceği üzere bir taraftan ismiyle hitap ederek eşitmiş havası yaratıp öte taraftan bazılarına yazılı olmayan ayrıcalıklar tanırsanız, o ofisin kimyası da biyolojise de yavaş yavaş bozulur ve çürümeye başlar birşeyler... Alın size ofiste huzursuzluk, volume-1!

Amerikan iş hayatındaki alışkanlıkları araştırırken şöyle bir cümleyle de karşılaştım:

*“Generally, Americans are very polite, friendly and helpful, but have less tolerance for people who interfere in their private lives.”

Yani diyor ki özetle, Amerikalılar iş hayatında oldukça kibardırlar, birbirlerine arkadaşça yaklaşıp yardımcı olurlar. Ama özel hayata müdahale konusunda toleransları yoktur.

Bizde de güya Amerikan tarzı şirketler türüyor ya, herkes birbirine ismiyle hitap ediyor ya hani.! Ama nezaket yerlerde sürünmekte o ayrı. Mesela “müziğin sesini biraz kısabilir misin, çalışamıyorum” demeye görün birine, hemen bir atmaca gibi üzerinize atlar! Hani yaygın bir laf vardır ya, batıdan yarım yamalak örnekler alıyoruz, kendimize uyarladığımızda da ucubeler çıkıyor ortaya diye. Durum aynen öyle aslında. Ofiste isimle hitap ederek yaratılmaya çalışılan eşitlik havası tamamen bir ilüzyondan ibaret! Sigara içen, içmeyene saygı göstermez, yemek saati mutfağı dumanaltı yapar, “Çok dumanaltı olmuş, ne zaman biter sigaranız, yemek yiyeceğim” derseniz hemen üzerinize atlarlar: “Siz sigarayı bırakanlar da pek bi artistsiniz!” Halbuki, desene evet buna bir çozüm bulalım, mutfakta içiyoruz madem sigarayı, yemek saatlerinde bunu yasaklayalım desene.. Yok demez, ismiyle hitap ediyor ya, herkes eşit daha ne yapsın?

Eşitlik meselesini tersinden anlıyoruz genelde. Mesela kırk yılın başında mesaiye kalmıştır birisi, afralar tafralar, ayılıp bayılmalar, kendini özel hissetmeler. İstiyor ki telefonlara bakan kişi de onunla beraber mesaiye kalsın. Telefon çalmasa da olur, ne gam! İsmiyle hitap ediyor ya, eşit ya! İyi de sen kafana göre milyonuncu iznini kullanırken o zavallıya doktor izni bile haram ediliyordu, sen neredeydin, eşitlik anlayışına ne olmuştu?

Yani demem o ki, makyajla olmuyor. İsmiyle hitap etmek bir makyajdır, oysa cildin kendisi sorunlu. Kanlı irinler var alt yapıda, fondöten sürsen ne yazar, allıkla kapatsan ne yazar?

Neden anlattım bunca şeyi? Çünkü diyorum ki iş hayatındaki huzursuzluğun ana kaynağı adil olmayı beceremeyen yöneticilerdir, eşitsiz ve adamına göre esnetilen kuralsız davranışlardır. Görüntüde demokrasi varmış gibi mutlu mesut, herkesin birbirine ismiyle hitap ettiği ofislerde yaşayanlara sormak lazım... Dışı kimi, içi kimi yakıyor acaba?

Şapkayı önümüze koyup bir düşünelim, adalet kimin için var, adalet nereye kadar işliyor? Bu soruyu genel hayata da sorsanız, iş hayatına da sorsanız cevap pek değişmeyecektir bizim gibi ülkelerde...
------------------------------------

Bu yazı burada bitmez, hızımı alamadım; devamı elbette olacak...

Şimdilik gidiyorum ve sizlere sevgi dolu, stressiz günler diliyorum...

*Kaynak:
http://www.path2usa.com/office-environment-work-culture-in-us



25 yorum :

  1. İş hayatında, iş konusunda disiplin çok önemli! Herkes kafasına göre takılınca düzen mi olur? + balık baştan kokar, yöneticiler gevşek olursa alt kademe de mutlaka gevşer. Gevşeyemese de işine önem vermez, zoraki yapar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve içlerinden birileri bu durumu hazmedeyip benim gibi çeker gider...

      Sil
    2. Ben de çekip gidenlerdenim ve 6 aydır işsizim :( . Bakalım nolcek halimiz! ;)

      Sil
    3. Umutsuzluğa düşmek yok, mutlaka güzei ve iyisi bulunur. Tecrübeyle sabittir, boşuna demiyorum :)

      Sil
  2. Maalesef hepimizin şikayetçi olduğu ve bir türlü düzeltmek için herhangi bir alternatif ya da çözüm üretemediği bir konuya değinmişsiniz.. Özellikle yöneticilerin yanında X Hanım diye konuşan, öğle aralarında yapayanlız oturduğum koca yemekhanede yanıma oturmaya tenezzül etmeyen bir kaç hödük karı; hiçbir muhabbetim selamım sabahım ve herhangi bir samimiyetim olmamasına rağmen naber bebişim demiyor mu geviş getirerek, öldürmek istiyorum.. dediğin gibi, bir nevi küçümseme.. sıçtırtıcaklar çaklarına... Ağzına sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok şeker ifade etmişsiniz :)) Şaka bir yana, iş hayatında hemcinslerimizin yani kadınların çoğu gerçekten de çekilmez oluyorlar. Ben bu son iş yerimde çok düşünmşümdür keşke burada erkekler çalışsaydı diye...

      Sil
    2. kurumsal firmalarda çalışan sayısında kadın-erkek eşitliği gözetiyorlar:)
      sözüm ona biz de bayanız ama birbirimizden şikayetçiyiz, bu perhiz bu ne lahana turşusu.. Hoş erkekler de bir garip, kadınlardan fazla dedikodu oluyorlar:))

      Sil
    3. Ben gerçekten son tahlilde yine de erkeklerle çalışmayı tercih ederim:))

      Sil
  3. İşine gelince bey, hanım işine gelmeyince Ahmet gelsene buraya diyen üstler dayanılmaz :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onlar zaten ruh hastası sınıfına giriyor...

      Sil
  4. başrolde yine kadınlar :)) Benzer durumları hemcinslerimle bende yaşamaktayım, sevmediğin insanlara tahammül etmek çok zor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunca yıllık iş yaşamımda öğrendiğim bir şey var, kadın kadına çalışmak cidden çok zor. Erkeklerle çalışırken daha az entrika var, dolambaçlı değil onların tarzı. Yüzyüze kavganı ediyorsun ve kaldığın yerden devam ediyorsun çalışmaya. Biz kadınlar bence birbirimizin en büyük düşmanlarıyız :)

      Sil
  5. Bir de birlik olduklarında, "ya sabır' Allahını çekiyorsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bazen benim gibi sabır taşıveriyor...

      Sil
  6. Her zamanki gibi özenti ve kötü bir kopya. Bu toplum bundan ötesini yapamıyor maalesef

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maaesef, temel sağam olmayınca inşaat bir yerden sonra çatlaklar vermeye başlıyor...

      Sil
    2. Maaesef, temel sağam olmayınca inşaat bir yerden sonra çatlaklar vermeye başlıyor...

      Sil
  7. Aşırı içten ve hoş bir şekilde yazmışsınız.Bu özenti olay bir de egosu yüksek insanlar tarafından gerçekleşince bam , büyük hüsranlar açığa çıkıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, evet tam da dediğiniz gibi olayın kilit noktasına egosu yüksek insanlar var...
      Sevgilerimle..

      Sil
  8. Yazilariniz çok güzel bendr blgumda yazilar paylaşıyotum haber niteliğinde fakat hep kendi dusuncelerim ve fikirlerim hatta bi bakarmısınız içerik filan nasıl kullanicı sayım artarmi
    www.windows10haber.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Sitenizi ziyaret edeceğim elbette, ama kullanıcı sayısı artar mı konusu beni aşar cidden:)

      Sil
  9. Son günlerde fazlaca yaşadığım sorunlardan bu durum. Hatta bugünle ilgili de şöyle özet geçeyim. Dün sabah 8 'den akşam 8'e kadar çalıştım. Sonra uçak kargo teslim etmek üzere hava alanına gittim. İş çıkışı mesaisi yani. Oraya git gel sonra otobüs durağında bekle yarım saat falan da soğukta durakta bekledim. Saat 10'a geliyor tabi. Sonra eve gelene kadar 10:30 falan oldu. Bişey dedik mi hayır. Mesai parası falan da verilmiyor tabi.
    Ertesi gün yani bugün 25 dk geç geldim. O da niye tam evden çıkacağım midem ağrımaya başladı tuvalete girdim napim. İşe gelince de patron ee niye geç kaldın.?
    Gel de sitem etme arkadaş. Çalışsan bi dert çalışmasan ayrı dert.
    İş hayatından soğudum yemin ediyorum.
    Her zaman da şunu söylerim o yüzden ne iş yaptığın önemli değil, o işi kiminle yaptığın önemlidir.

    Güzel bir yazı olmuş gerçekten çok beğendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cidden çok sinir bozucuymuş yaşadıklarınız. Aslında kibarlık yapmamak ve söylemek lazım. "Dün gece 10'da eve giderken de sormuş muydunuz?" demek lazım. Çünkü elini verirsen kolun sırada bekliyor iş hayatında. Ama söyemesi kolay tabii ki, ben farklı mıyım ? İş hayatında yaptığım özverinin haddi hesabı yok, yapmamak lazım. Mesele ben bu sefer yapmadım, çok üzerime geldikleri an, "benden bu kadar" diyebildim..
      Yani yine güzel bür cümleyle bağlamışsınız,işi kiminle yaptığın çok ama çok önemli...

      Sil
  10. Harikulade bir yazı yine. Konusu da hayli ilginç. Hanım, bey kullanımından hiç bir zaman rahatsızlık duymadım. Aksi, ilişkide saygıyı zayıflatıyor. Sadece yabancıların bazılarıyla çalışırken Amerikan kurallarını uyguladık. Mesela İtalyanlarla çalışırken onlar bana ismimle hitap edince ben de onlara aynı şekilde isimleriyle hitap ettim. Ama bu uygulama kocaman bir şirketin teknisyeninden CEO'suna kadar değişmezdi. Sahada nedense bey ve hanım kavramları daha katı şekilde uygulanır. Ancak istisnai durumlarda beyin yerini ağabey (abi), hanımın yerini abla alır. Bu nidalarda saygıda bir değişiklik olmadığı halde, resmiyetten iyice uzaklaşılmıştır. Yaş farkının önemli değildir ama bunlar her zaman astların üstlere hitabı şeklinde olur. Hitap edilen kişilere karşı saygının yanı sıra sanki "Ben senin her zaman dostunum" mesajı vardır. Tecrübeli (yaşça büyük) olanlar çoğu zaman kendilerine "bey" yerine "abi" diye hitap edilmesinden ziyadesiyle mutlu olurlar. Hatta yeni mezun bir gencin kendilerine "bey" şeklinde seslenmesini bazen ukalalık olarak değerlendirirler. Ben otuz yaşında genç bir şantiye şefi iken altmış yaşındaki kalfanın bana ... abi demesini başta çok yadırgamıştım. Sonra bunun da bir saygı ifadesi olduğunu öğrendim. Esas sıkıntıyı ilk kez karşılaştığım köy yaşantısında yaşadım. Ben onlara sırf bana da aynı şekilde hitap etsinler diye "bey" derken onlar bana ismimle hitap etmeye devam ettiler. Çok yadırgadım başlangıçta, hatta ikaz ettim. Daha sonra ... bey demeye çalıştılar ama bu da onların ağızlarına oturmadı bir türlü. Garip geldi, dilleri sürçtü. Bıraktım ben de ipin ucunu kim nasıl çağırırsa çağırsın artık. Şirket içi dalaşmalara fazla uzattığım için girmeyeceğim. Aslında o da başka bir yazının konusu olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler :)
      Dediğimi gibi sonradan eklemekle olmuyor bir şeyler, kültürden uzaklaşmamak lazım. Hanım, bey gibi ifadeler varken, özellikle yeni tanışan insanların birbirlerine ismiyle hitap etmeleri tuhafıma gidiyor açıkçası.

      Sil