2 Şubat 2013 Cumartesi

İŞ HAYATINDAN PEK DOST ÇIKMAZ !

"İş hayatından çok arkadaşım yoktur" deyince insanlar bana garip garip bakıyor. Belki de içlerinden
     "İnsan sevgisi yok mu bunda, yabani şey.."  diyorlardır.


İŞ HAYATINDA DOSTLUK DEĞİL, REKABET VARDIR!
Birlikte cumartesi akşamlarını geçirdikleri, hatta nedenini hiç anlayamadığım bir şekilde sık sık birlikte pazar kahvaltılarına katıldıkları, içmeye gittikleri iş arkadaşları; aslında beyinlerinin  bir yerinde hep rakip olarak kalır.. En küçük çıkar çatışmasında da bütün o paylaşımlar tuzla buz olur. Hatta samimi içki ortamlarında dile getirilen özel konular bile bir haset anında ortalara saçılıverir.. Söylem şu tarzdadır:
"Sen zaten çocukken de böyleymişsin, kendin söylemiştin ya ..? "
 "Yahu söyledim söyledim de sen ofiste herkese yayasın diye değil!" 
şeklindeki savunmalar ise artık boştur. Özel hayat saçılmıştır bir kere ortaya. Ya dedikodulara aldırmadan orada çalışmaya devam edersin, ya da şapkanı alıp gitmek ve o insanlarla bağlantıyı koparmaktan başka seçeneğin yoktur. Dostluk bunun neresinde ?

                     Rekabetin olduğu yerde samimi dostluk olur mu  ?

çıkarlar gündeme gelince iş arkadaşlığı son bulur..
Hep bir çekişme vardır; kimi zaman gizli, kimi zaman da açık açık.. Hele bazıları vardır ki - kıl olduğum insan tiplerinden-  muhasebecilerle özellikle samimi olurlar. Herkesin maaşını bilmek, onlar için yaşamsal bir kaygıdır çünkü.. Öğrendiklerinde de yaptıkları işin niteliğine bakmadan, örneğin  yan masada çalışan kendinden kat be kat deneyimli ve detaylı işler yapan arkadaş eğer kendilerinden çok maaş alıyorsa, hemen savaş kılıçlarını çekerler. Her şeyin en iyisini bilen ve yapabilecek kabiliyette olduğunu sanan meraklı arkadaş, neden maaşı diğerinden daha az diye sinirden kendini paralamaya başlar. Bir taraftan da o arkadaşının yüzüne gülmeye devam eder, hatta ağzından laf alabilmek için daha da samimi ayaklarına yatar.. Yazarken bile midem bulanıyor bu tiplerden, öğğkk!

        Kaytarmaya ortak olmazsan, iş arkadaşlarının birinci düşmanı olursun..

 Facebook oyunlarından en bilineni Farmwille yeni çıkmıştı, bizim ofiste çalışanların hepsi günlerinin büyük bölümünü sanal tarlalarına domates ekerek geçiriyordu. Bense işyerinde değil oyun oynamak, MSN bile kullanmayan bir tiptim. Sonucu tahmin edersiniz, hepsi bana cephe aldı!
Çok kolay uyutulabilen saftirik patron ne zaman ofisten çıksa tarlalar açılıyor, patron ne zaman içeri girse; telefonlara sarılıp yüksek sesle birilerine fırça çekiliyordu. Çok ikiyüzlüydüler, çoğundan nefret ediyordum ve tabii ki onlar da beni dışlıyorlardı.
Sonuç mu? Saftirik patron benim bildiğim üç kere battı, her seferinde de çok iyi olduklarını zannettiği o insanlarla çalışmaya devam etti. O çok mükemmel domates arkadaşlıkları ise salça kıvamına geldi. Tarlaları ortak sır olarak kaldı  tabii ki...

       "Biz" kavramını bilmeyen, hep "ben" diyen tiplerle asla arkadaş olmam !

Tipik telefon konuşmaları aşağıdaki gibi olanlara olan nefretimi tarif bile edemiyorum. Maalesef iş hayatında genel olarak bu tiplerle karşılaştığım için doğal olarak "arkadaşım" sıfatını da hak etmiyorlar ..
- kamyonum birazdan gelecek, malımı yükledim.
Bütün gece çalıştım; imalatı bitirdim...
Konu " ekip çalışması" olunca mangalda kül bırakmayan bu egosu tavana vurmuş "ben"ci insanlara diyebileceğim hiç bir söz yok.
Be geri zekalı, kamyon senin mi ? Şirketin..Malları sen mi yükledin tek başına; sen sadece zincirin bir halkasıydın.Sen evinde sıcak sıcak oturup arada telefonla " nasıl gidiyor?" diye sorarken sabahlayanlar ;sen eğer yöneticiysen senin zavallı ekibindi..İmalatı nasıl kendin yapmış gibi böyle bireyci konuşursun?
İşin en iğrenç tarafı da ortada bir başarı varsa kendini ön plana çıkaran bu iğrenç yaratıklar,kollektif başarısızlıkları birilerinin üzerine atmakta da ustadırlar. Şöyle derler genelde:
-Bizim Ali Usta , malı yanlış üretmiş. Depocumuz Seyfettin, irsaliyeyi kaybetmiş....
A be bencil yaratık, sen değil miydin " tamam, böyle yap Ali Usta" diyen; sen değil miydin Seyfettin'e " irsaliye sende kalsın." diyen.. Seyfettinlere gelesin..."Bakanıma talimat verdim, valimi uyardım..vb söylemlerinde bulunan politikacılara da kıllığım aynı sebeplere dayanır hatırlatayım...
Şimdi sevgili okuyucu, söyle bana, nasıl arkadaş olunur bu iğrenç tiplerle ?
Buyurgan tavırlı ukalalar mı dersin, benmerkezci yarım akıllılar mı dersin, dedikoduyla reklamlarını yapıp bütün gün yaydıranlar mı dersin, küfürbaz tipler mi dersin, her şeyi kendilerinin bildiğini sanan cahil cesaretli zavallılar mı dersin, astlarına bağırınca bir şey olduklalarını sanan ama patronun karşısında yalayacak elma şekeri arayan dalkavuklar mı dersin, sevmeseler de her iş ortamına girip boy gösteren popülistler mi dersin...

İş hayatından fazla arkadaşım olmadığı için kendimle gurur duyuyorum..

 
 Her insanın içinde hem iyi, hem kötü yan vardır denilir ya.. Sanırım bu kötü yanlar genelde iş hayatında ortaya çıkıyor. Kendilerini nasıl bir dev aynasında görüyorlarsa artık, neredeyse dünyayı bile kendileri yaratmışçasına kibir ve böbürlenme içine giriyorlar..
 Ya kardeşim, bırak da başkaları takdir etsin seni, ne övünüp duruyorsun..
Kendileri dev olduğu için diğer cücelerle asla muhatap da  olmazlar..Sen eğer biraz alçakgönüllüysen, zaten onların gözünde saf dışı olursun.
Kendileri gibi olmayanı asla kabul etmezler.. Örneğin adamın biri kibarsa, " kadın kılıklı" diye dışlanır, çünkü küfür etmiyordur. Biri eğer yaşlıysa direkt " dede" lakabını takarak onu incittiklerinin farkına bile varmadan dalga geçerler. Gözlüklüyse " dört göz, ne o göremedin mi ? " şeklinde alay ederler. .Hiç unutmam, bir erkek arkadaşımızın göğüsleri biraz büyükçeydi. Muhtemelen hormonsal bir sorunu vardı. Hepsi üniversite mezunu, yurtdışı görmüş müşteri temsilcileri sürekli arkasından konuşurdu: " Ameliyat olması lazım, iğrençç.." Hatta hiç unutmuyorum bir tanesi
" Ben bu görüntüye dayanamıyorum, söyleyeceğim kendisine , dar t-shirt giymesin; rahatsız oluyorum " demişti..
Sevgili okuyucu, mobingi aşıp faşizm boyutuna yaklaşan bu tavırdaki insanlarla nasıl arkadaş olabilirim ?
Bir de hayat standartlarının yüksekliğiyle övünenler vardır ki genelde ofis ortamlarında olurlar..Hiç unutmuyorum, babası yıllarca işçilik yaparak iki yıllık okulda güç bela okutmuş kızını. Güzelce olduğu için süs püs meraklısı da kendisi. " Asla sahte parfüm kullanmam, en pahalısını alırım elbet" demişti.. Boğaziçi mezunuyum diye hava atan öbürü ise " saç boyamın maliyetini söylemeyim şimdi , dudağınız uçuklar" diyerek direkt sınıfını ayırmıştı bizlerden..
Söyle bana sevgili okuyucu, ofise podyum muamelesi yapıp güzelliğini ön plana çıkararak, yeri gelince sahte gözyaşları döküp hep haklı çıkmayı başaran kafası boş kızla mı arkadaş olaydım; yoksa Boğaziçi diye diye övünen hatunun aslında Boğaziçi'nin kıytırık iki yıllık bölümünden mezuniyetini saklamasını ve de saç boyasına verdiği parayı çay saatlerine malzeme yapmasını dikkate mi alsaydım ?

                 Anti-sosyal kalmayı tercih ettim iş hayatında..

Anti-sosyal oldum genelde.. Ev gezmelerine gitmedim, patronun gözdeleriyle sahte yakınlıklar kurmadım, okey partilerine katılmadım, sahte diyaloglara girmedim, iş saatinde toplu yapılan kaytarma partilerine katılmadım, insanların maaşını merak etmedim, böbürlenmedim..
Sen de tahmin edersin ki genel olarak sevilmedim iş yerlerinde..Yüzlerce kişinin çalıştığı yerlerde bile en fazla iki kişiyle diyaloğa girdim. İyi ki de öyle yapmışım, hiç pişman değilim..
Bir kez daha yineliyorum:
AYIDAN POST,  İŞ HAYATINDAN DOST OLMAZ..
  

 

         



34 yorum :

  1. Başkasının maaşını bilmek ve kendinden yüksek maaş alana kanırıp, düşük olana acımak tutumunu beğenirim aslında. Çünkü bunu yapan zavallılar beyninde binbir kaygıyla düşük düşük yaşarken benim gibi kendi hayatına konsantre olanlar ilmi ve iktisadi gelişimi belirgin bir şekilde yaşarlar. Her zaman yükselişte, düşünce geliştirip uygulama peşindedirler. Diğerleri ise başkasının maaşını hesaplarken benim gibilerin ayağının altından çekilmiş olurlar. ne güzel... İş'te okur

    YanıtlaSil
  2. Sevgili İş'te Okur,
    Ne kadar hızlısınız. Daha yeni yayınlamışken yazıyı yorumunuzu görünce çok şaşırdım ve hoşlaştım elbet:)
    Ben tam tersini düşünüyorum, onlardan hep nefret ettim :)

    YanıtlaSil
  3. İş hayatında sosyal olmak.Artık olmak istesem de olmuyor.Sevgili Evde Yazar'ın anlattığı türde ego yoğun ilişkileri yıllarca yaşamış biri olarak artık kabuğuma çekileceğim günü iple çekiyorum.

    Bu güzel ve kıvrak anlatımınızı kutluyorum.evde değil her yerde yazarsınız siz.Başarılar dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Anonymus,
      Yorumunuzun altına sizi tanımlayan bir nick-name girseydiniz; hitapta daha samimi olurduk. Burasının öyle çok ciddi bir yer olmasını istemiyorum çünkü..Hepimizin içini dökebileceği ortak bir paylaşım noktası olması amacındayım. Dolayısıyla resmiyet için kastırmayın (İŞ'te okur; sen de duy)
      Hep birlikte nice güzel paylaşımlara diyorum.
      Sevgiyle..

      Sil
  4. Sevgili Evde Yazar;

    İş hayatındaki üstü açık-kapalı acınası çekişmeleri sıkı sıkı giydirerek,çok güzel tasvir etmişsiniz.Hem seçtiğiniz konuların çok "biz"e ait olması,hem de akıcı üslubunuz dolayısıyla keyifle takip ediyorum yazdıklarınızı.Bir sonrakinin damakta bırakacağı tadı sabırsızlıkla bekliyorum...Anais

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Anais,
    Çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Haklısınız; iş hayatı, bir çoğumuzu derinden yaralayan " kara mizah" örnekleriyle dolu. Ben de bu konuda pek yaralı olduğum için sizin deyiminizle " sıkı sıkı giydirerek" biraz terapi yapıyorum bir anlamda hepimizin adına..Sevgiyle kalın..

    YanıtlaSil
  6. peki... bunların hepsi doğru tesbitler olabilir, hatta dahası da vardır mutlaka...
    goruyorum ki /kendi tanımınızla/işsiz olmaktan mutlu ve huzurlusunuz.
    o zaman iş bulamayacağınızı da biliyorsunuzdur. bence evden yazmak gibi güzel bir işiniz de var ama farkında değilsiniz ya neyse... bu durumda işsiz mühendis kısmını maaşsız mühendis olarak değiştirmeniz daha dürüstçe olabilir.

    merak ettim aklınızdaki iş tanımı nedir? iş nedir? işyeri neresidir? maaş neden verilir? kaldı ki,mecbur muyuz birinin bize maaş vermesine, bir şekilde gördüğümüz üniversite eğitiminin bütün hayatımıza karar ve yön vermesine?

    bekliyorum bundan sonraki yazılarda : sen mühendissin/ mimarsın/ doktorsun/ master yapmıs adamsın ne işin var böyle boş şeylerle uğraşıyorsun/neden böyle giyiniyorsun/neden onunla konuşuyorsun gibi yargılarla üniversiteyi hayatımızın tek hedefi ve sonucu yaparak bizi küçücük bir dünyaya sınırlamaya çalışanlar için, evde yazar elinden çıkmış bi kalın kazak giydirmenizi..

    bu arada "evet" onlarla arkadaşlık edebilirdiniz.
    anonim falan değil kardeşim, ben yazdım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, adını bilmediğim Anonymous,
      İşsiz olmaktan, yukarıda yazdığım insan tiplerinden uzak kaldığım için mutluyum. Para kazanmadığım içinse biraz huzursuzum diyebilirim. Evet, evden yazmak, gerçekten çok keyifli bir iş..En azından vaktimi, tv karşısında değil de sevdiğim bir şeyleri yaparak geçiriyorum.
      Söylediğiniz konu enteresan, üzerinde düşünüp bir yazı yazabilirim ilerleyen zamanlarda.
      Bu arada "anonim değil, ben yazdım" demişsiniz ya ; " ben" anonim bir tanımlama maalesef:)

      Sil
  7. soruların hiçbirine cevap olmadıgına gore yazılarınızı bekliyim.
    ben yazdım bir takma isimdir. ben ifadesinin kişisel veya anonim olması farketmez. ben yazdım dedigim anda ozel bir takma isim olur. ama siz ustun cıkmaya cok meraklı gibisniz ki ironiyi farkedemiyorsunuz...kim nerede ne zaman ne yaptı diye bir oyun oynardık. blog baslığı nerede ve ne yaptıyı gosteriyordu. ;)
    ve vaktini tv karsısında gecirerek parakazanan insanlar da var.
    para kazanmanın tek yolunun işe girmeyi veya birinin size işte bu senin maaşın demesi algınız dogrultusunda işe girene kadar da para kazanamayacagınızı da biliyorsunuzdur.
    işe girerek para kazanmak zorunda oldugunuzu dusunup ondan uzak kaldıgınız ıcın mutlu olup aynı zamanda da kendinizi parasız bırakıyor ve bundan da huzursuz mu oluyorsunuz... ekonomık intaharınız hayırlı olsun...
    ben yazdım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba sevgili "ben yazdım",
      Üstün çıkma gibi bir derdim olmadığını baştan belirteyim. Takma isminizi tırnak işareti içine yazsaydınız, ya da büyük harfle falan belirtseydiniz ironiyi anlamam daha kolay olurdu elbet. "ben yazdım kardeşim" şeklinde cümle içinde kullandığınız için ayrımsayamadım doğal olarak; ama siz yine de kusura bakmayın. Okura saygı,Evde Yazar'ın temel prensibi olacaktır her daim..
      Bloğun ismi konusundaki yaklaşımınıza ise cidden bayıldım. Evde Yazar,İşte Okur,Ben Yazdım...Şimdilik bu kadarız, bakalım yeni yaratıcı arkadaşlar eklenecek mi aramıza, hep birlikte göreceğiz :)
      Gelelim asıl meseleye sevgili Ben Yazdım,
      Para kazanmanın iki yolu vardır: Ya işe girip maaş alırsınız sizin de söylediğiniz gibi; ya da girişimci olursunuz. Üçüncü yol ise miras yemektir , ki bunun konumuzla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Girişimci olmanız durumunda bile bir önceki yorumunuzda bahsettiğiniz tarzda " süreç esnasında kazanım" diye bir şeyin sözkonusu olacağını sanmıyorum. Varsa da böyle bir model, açıklamanızı rica ediyorum.
      Girişimcilik noktasında ticari zeka önemlidir, ya bende yoksa böyle bir zeka; o zaman ne yapmalıyım sizce ? Aslında hedefim, kendim bir şeyler üreterek kazanabilmek..Yoksa gir bir işe al maaş yönteminin açıkçası pek de meraklısı değilim, zaten bıkkınlığımı yukarıdaki yazıda yeterince ifade etmiştim.
      Çok daha detaylı olarak bu konuda yazdığımda beni daha iyi anlayacaksınız. Sevgiyle kalın..

      Sil
  8. İş hayatımdaki bıkkınlığımı şuanda okuduğum yazınızla ne kadar bağdaştığını söylemek isterim. Benim iş hayatında gördüğüm iğrençliklerde okadar işe gitmekten nefret boyutuna getirmiştir beni hatta geçen yaşadığım bir olayı size anlatmak isterim servisimiz ilerlerken yolda kaza tehlikesi atlattı ve servis içindeki iş arkadaşımın biri (küçük beyinli insan )ay kaza olacaksa ben indikten sonra olsun diye bir duada bulundu.

    ya şimdi size soruyorum insan ne kadar bencil olsada bir diğer insanların kaza yapmasından memnuniyet duyabilirmi? bu yazdığım çok küçük bir örnek daha bunun gibi ne iğrençlikler duyuyorum yanında kadınmı var erkekmi var ayrımı yapmadan ağız dolusu küfür eden müdürlermi dersin sırf bayanlar duysun diye belden aşağı konuşmalar mı dersin biliyormusunuz insan güzel olmaktan bile nefret ediyor iş hayatında hatta zamanla iltifat duymamak için kendine bile özen göstermemeye başlıyorsun. Ya aslında çok doluyum inşallah çok yakın bir zamanda bende sizin gibi çalışmak zorunda kalmayacağım ve rabbim izin verirse evimin ortamında girişimci bir insan olarak yaşamıma devam edeceğim çünkü çok emek veriyorum araştırıyorum rabbim kimsenin emeğini boşa çıkartmaz bilirim. Yarama çok fena tuz bastın bu yazınla ondanda bende içimi boşaltayım dedim belkide bu tarz şeyler yaşamamış bir insana bunu anlatmak zor siz o yollardan geçtiğiniz için daha kolay ya bu mevzu bitmez aslında zam zamanı gaza getirmeye çalışan yarım akıllılar yemezler artık .......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kusura bakmayın biraz geç yanıtladım, insan evde çalışırken bile böyle yoğun olabiliyor çünkü:)
      Kaygılarınızı o kadar iyi anlıyorum ki.. Hani derler ya bir insanı tanımanın en iyi yolu ya birlikte yolculuk yapmaktır, ya da içki içmektir diye.. Bence bir insanı en iyi anlamanın yollarından birisi de onunla çalışmaktır. Dediğiniz gibi egolar tavanda, bencillik had safhada.. Yaptığınız iş değil de bu tiplere katlanmak yorar insanı bilmez miyim.. Umarım en kısa sürede gönlünüzce bir ortamda çalışmaya kavuşursunuz. Moralinizi bozmayın sakın.. Sevgiler..

      Sil
  9. "Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız. Dost isterseniz bırakın dostlarınız sizi geçsin." şeklinde güzel bir söz vardır ve genelde iş hayatı için çok uygun olduğunu düşünürüm. Yazınızda tanımladığınız davranış biçimleri çoğu çalışan için yaşanmış birer gerçektir. Devamı da var elbette. Mesela arkadaşlarınız içmeye giderken sizin de onlarla beraber olmanızı ister, oradan da çapkınlığa gidilecektir. Size ters gelen davranıştır bu tabii ve gitmek istemezsiniz. Bu durum sizin cinsel tercihleriniz konusunda sorguya çekilmenize neden olur. Onlar içkici oldukları için erkektirler, sizin ne olduğunuz ise içinde beyin bulunmayan boş kafalarında ise kocaman bir soru işaretidir. Siz çalışmayı ibaret olarak kabul etmişsinizdir, işinizi en iyi şekilde yapmayı hedeflemişsinizdir, onlar bilgisayarda oyun oynamak, msn.de sohbet etmek gibi zamanı çöpe atan uğraşlarla meşguldürler. Siz onların gözünde patrona yalakalık yapan birisinizdir artık. Hele bir aile şirketinde çalışıyorsanız durum bu anlattıklarımdan da beterdir. Yazınızı büyük bir beğeni ile okudum. Gerçekten büyük bir içtenlikle ve edebiyatın özelliklerini kullanarak çok güzel tasvir etmişsiniz. Birileri sizin kararınızın yanlış olduğunu söyleyebilir ancak inanın bu tür olaylarla karşılaşanların isyan edip kendi kendilerinin patronları olmalarını takdirle karşılıyorum. Keşke ben de zamanında bu yolu deneseydim. En azından şimdi üç dört tane sinir ilacı, insülin, tansiyon ilaçları, böbrek ilaçları kullanmazdım. Ben dayandım, ne olursa olsun dayanma yolunu seçtim. Sonuç kendime verdiğim telafi edilemez zarar oldu. Ayrıca 30 senelik bir çalışma neticesinde işverenlerimden neredeyse dargın ayrıldım ve ciddi miktarda bir alacağımı da ahirete devrettim. Şimdi İç Anadolu'nun bir kasabasında sakin bir hayat yaşıyorum. Şehir stresi, çalışma stresi... Hiçbiri yok. Ama sıkılmaya başladım ve internette dolaşırken sizin blogunuza rastladım. Yazılarınızın tamamını okudum. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Hatta size özendim kendim de boş vakitlerimi değerlendirmek için bir blog hazırlamaya karar verdim. Hz.Peygamber'imizin dediği gibi "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" misali size şu emeklilik günlerimde nasıl bir uğraş ile vakit geçirmem konusunda vermiş olduğunuz fikir dolayısıyla minnettarım. Boş vakitlerimde amatörce yazmaya çalıştığım şiirlerim, hikayelerim ve hatta tiyatro oyunu denemelerimi de sergileyebileceğim bir blog ne kadar ilgi çeker bilemiyorum ama en azından sizin yazınızda değindiğiniz gibi "zamanımı hoşuma giden birşeylerle" değerlendirmiş olurum. Size tekrar tekrar teşekkürler. Saygılarımla. (Yaramaz Kedi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Artık yaşananlar geride kaldı, keşke sinir ilaçlarına, böbrek ilaçlarına varan boyutta izler de bırakmasalardı ama olsun..İş hayatı yüzünden maalesef sağlığı bozulan o kadar çok insan var ki...En azından sessiz, sakin ve huzurlu bir hayat seçerek kendinizi daha fazla etkiden korumanız bence de çok doğru karar olmuş... Hele ki yazıyor olmanız ise, sizi sıkıntıdan kurtaracak; günün birinde birilerine ilham olacak çok özel bir yetenek. Düşünsenize, ben bu yazıyı 2 Şubat'ta yazmışım, aradan 2,5 ay geçtikten sonra size ulaşmış ve bir nebze de olsa faydası olmuş.. Siz de merak etmeyin mutlaka yazdıklarınız bir şekilde yerine ulaşacaktır..
      Blog açma fikri konusunda size ilham verebildiğim için inanın ben de çok mutlu oldum, asıl ben size teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Emin olun sizin bloğunuza da bir süre sonra benzer yorumlar gelmeye başlayınca siz de aynı benim gibi mutlu olacaksınız. Ama yazmaktan vazgeçmeyin, her gün yazın.. Siz her gün yazdıkça birileri mutlaka sizi bulup okur merak etmeyin.. Bloğunuzu açtığınızda haber verin lütfen, ilk takipçiniz ben olmak istiyorum çünkü.. Saygıyla ve sevgiyle kalın..

      Sil
  10. Çok teşekkür ederim değerli yazınız ve ilginiz için. Blog fikri daha yeni oluştu ve o nedenle çok acemiyim ancak ziyaretiniz beni oldukça memnun edecektir. Şimdilik hiç takipçim yok tabi haliyle. Blogum bozokkedisi.blogspot.com. Cesaret verici yazınız için bir kez daha teşekkür eder saygılarımı sunarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Blogunuzu açmışsınız bile ne güzel:) En kısa zamanda hikayelerinizi okumak için bloğunuzu ziyaret edeceğim. Kolaylıklar ve başarılar diliyorum şimdiden..

      Sil
  11. Yazılanlar tam da yaşadıklarımızdan. Daha da fazlası var hatta. Birkaç yıl önce bu tarz emek hırsızı ve karakter bozukluğu olan insanlar yüzünden sevdiğim işten ayrılmak zorunda kalmıştım. Peki bu insanlar nasıl oluyorda hiçbir işi düzgün yapamadıkları, sadece asalak oldukları halde bu kadar göz önünde tutuluyor ve kayırılıyorlar ? Toplumda yönetici karakterlerinde mi sorun var acaba ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında çok güzel bir soru sormuşsunuz. "Yönetici karakterinde mi sorun var?" Belki de bizim rastladığımız yöneticilerin çoğu bu yollarla bir yerlere gelmişlerdir. Ya da yönetici pozisyonuna gelince insanların karakterleri değişiyordur.. Maalesef onlar yüzünden sizin benim gibi sadece işini yapmaya çalışan bir çok insan, haksızlıklar karşısında çaresiz kalıyor...

      Sil
  12. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözü, iş hayatımızda tam tersi durumuna gelmiş. Hem lafa bakılıyor işe bakılmıyor, hemde " yok efendim biz işe de bakıyoruz" diyenlerin, aslında baktıkları o işten birşey anlamayan tipler olduğunu görüyoruz. Nerden mi görüyoruz ? Belli bir süreçten sonra günü kurtarmaya yarayan çözümlerin teker teker patlamasından. :). Yazan: direnen mühendis..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizi o kadar iyi anlıyorum ki! Direnişinize sonsuz destek benden!
      Yazan: bıkmış mühendis:)

      Sil
  13. Yukarıdaki yorumlardan bir tanesinde " evet onlarla arkadaş olabilirdiniz" yazıyor. Ben gerçekten merak ediyorum, belki bundan sonra da bazı şeyleri yakalamak adına. Nasıl arkadaş olunur onlarla ?

    Direnen mühendis.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle bir yorum var ama nasıl olacağını açıklamamış maalesef:) Zira ben hiç onlarla arkadaş olmayı düşünmediğim için size yanıt veremeyeceğim üzgünüm.. Çevremde bu denli abuk sabuk insanlar olacağına yalnız kalmayı tercih etmişimdir. Mesela iş yerimde onlarla değil de içten bulup sevdiğim çaycı teyzeyle sohbet etmekten keyif almışımdır, ki hala telefonlaşırız:)

      Sil
  14. Yazının en üstlerinde bahsettiğiniz kahvaltılardan bir tanesine bende katıldım. Boğazı izlemek keyifliydi o ayrı. Kahvaltıya gidiş nedenlerim; mobbingcilerin sizi asosyal veya çekinceleri olan biri olarak tanıtmaları ve lanse etmelerinin önünü kesmek, aralarında size değer verdiğini bir şekilde gösteren insanlarında davetlerini geri çevirmek istemememdi. Benim demem şu ki bu ergen karakterlerin hayatta fazla sıkıntıları yok. Yok ki insanlarla uğraşıyorlar. Hayatları rahat mevki var o var bu var. Bize kalan içimizi patlatacak kadar bunaltılı bir iş hayatı. Normal işinizi yapsanız bile adamlar kendilerine karşı bir kopmlo olarak algılıyor. Çünkü işini yapınca onun eksikliği otomatikman ortaya çıkıyor. Zaten hayatın zorlukları bu kadar fazlayken bu insanlara dayanma ve püskürtme tekniği nedir? Başka işe kaçmak mı? Her yerdeler ama bunlar. Cevap nedir evde yazar?

    Direnen mühendis..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Direnen Mühendis,
      Ben de katıldım benzer nedenlerle bir iki kahvaltı ve yemeğe.. Dediğiniz gibi ortamla veya müzikle eğlendim kendimce.. O kadar aynı duyguları paylaşıyoruz ki, yazdıklarınızı okurken geçmişin iğrenç iş ilişkilerine döndüm birden:) Evet siz kendi işinizi layığıyla yaparsanız bile batar o sizin çok güzel adlandırdığınız ergen karakterlere.. İsterler ki herkes en az kendileri kadar başarısız olsun.. Of ki of, anlat anlat bitmez bu mevzu.. Bu insanlara dayanma veya püskürtme tekniğini maalesef ben de bulamadım..Çok iş değiştirdim ben, ama dediğiniz gibi fark etmiyor, her yerde varlar..Galiba olabildiğince bireysel yapılan bir işte çalışmak lazım.. Mühendislik, insan ilişkisi kurulmadan yapılmıyor maalesef.. Ben mesela mühendisliği bıraktım, kendimi içerik yazarlığında geliştirmeye çalışıyorum epey bir süredir. Evde çalışmak da sıkıcı aslında, şöyle bir araştırma yaptım. Bayağı güzel firmalarda "içerik yöneticisi" gibi pozisyonlar gördüm.. Açıkçası dünden bu yana bu tip işlere cv göndermeye başladım :) Bilemiyorum benimkisi belki de radikal bir karar, ama insanın hayatında ikinci bir kariyer neden olmasın? Ama bu size uymayacak bir yöntemse, 3 maymunu oynamaktan başka şansınız yok gibi..

      Sil
  15. İşyerlerinde uzak durulması gereken kişilikler öyle güzel tanımlanmış ki, sanki adıyla sanıyla, belli kişilerden söz ediliyor kadar belirgin olmuş. Yazıyı okurken, "bu yazıda apaçık kendini görüp itiraz edenler, eleştirenler mutlaka olacaktır" diye düşünmüştüm. Sonra bazı yorumları okurken, bazı kişileri bu çizgide kutlamak geldi içimden. Çünkü "kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz".

    Yazıda anlatılanların hemen hepsini yaşamış biri olarak, bu güzel yazının yazarının adına da nazire olsun diye, kendime uygun rumuzu buldum: "Evde Yaşar"...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli katkınız için çok teşekkür ederim. Uzun zaman önce yazmıştım bu yazıyı, yeniden okuyayım dedim, yine depreştim.. Cidden ne kadar çok var bu tiplerden, ne kadar zor bunlarla aynı havayı soluyabilmek ve ne kadar da birbirlerine benziyorlar! Bu yazıyı okuyup da kendini görecek biri olacağını sanmıyorum ama ben. Çünkü yaptıklarına ve kendilerine o kadar inanıyorlar ki, kendilerini o kadar görmüyorlar ki, bu yazıyı okurken de eminim gözlerinin önüne yan masada oturan arkadaşları geliyordur:)

      Sil
  16. Merhabalar.Ekliyebileceğim hiç birşey yok bahsedilen herşeyi bire bir yaşadım.Ayrıca çok da üzüldüm çünkü hala bir umudum vardı başka iş yerlerine dair.Her yer böyle değildir diyordum malesef işte.Ben zannediyordum ki yaşadığım yerden (Trabzon) ötürü insanlar bu halde, yanılıyormuşum.Kendimi uyumsuz görüyordum bir dönem.Neyse hiç ağzımı açmıyayım.Sadece şu an için şöyle bir artım var artık diğerleriyle aynı bina içerisinde değilim.İki binaya ayrıldık ana birimde değilim.Gün içerisinde çok fazla iletişim de kurmuyorum sadece işime odaklanıyorum.Yalnızlık sorunu var ama o bile tatlı yani bazen.Adımın soğuk nevaleye çıktığını duydum bir kaç ay evvel hiç sorun değil onlar gibi yalaka olacağıma asık suratlı soğuk kadın olmayı yeğlerim.Mecbur olmasam bir saniye durmam da işte elim kolum bağlı.İki dille otur angarya işlerle milletin ardını topla.Ben yaptım diye kurulsunlar.Aştım bunları sadece gülüyorum.(içimden bolca küfrediyorum).Blogunuzu tesadüfen gördüm bende yazmaya çalışıyorum ama lütfen merak edip bakmayın çünkü çok yeni ve beceremiyorum.Olsun ileride çocuklarım belki okur anı olarak kalsın istiyorum.Sağlıklı günler dilerim :) NUR

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu insanlar klonlanmış mıdır nedir, her yerde insanın karşısına çıkıyorlar maalesef:) Hiç kendinizi uyumsuz olarak düşünmeyin, bazen azınlıkta olanlar doğru yoldadır:)
      Dediğiniz gibi zor insanlarla birlikte olmak yerine yalnız kalmak son derece yararlıdır, işe odaklanmak en güzeli..
      Yazma konusunda ise çekinmeyin, ben de ilk yazdığım yazıları dönüp okuduğumda pek beğenmiyorum ama en azından yazarken rahatlıyor insan, sevgilerimle:)

      Sil
  17. Bu tipler heryerdeler heryerde. Geçenlerde bir eğitim aldık. Eğitimciye aynen şu soruyu sordum. " Neden çalışan insanlar görülmezde bunlar görülür. En iyi yerlere bunlar gelir. " Gelen cevap aynen şu oldu . "Hayvanat bahçesine bile gitseniz durum aynı. Eşek ( Affınıza sığınarak) dünyanın en güzel gözlü hayvanıdır. İnsanlara yardım eder, yükünü taşır. Ama kimse gidipte şu güzel gözlere bakayım demez. Herkes ordan oraya atlayan insanları eğlendirmeye çalışan şempanzelere maymunlara bakar. İşleyiş bu kadar basit" dedi. Mantıksızda gelmedi

    Direnen Mühendis

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Direnen Mühendis,
      Eğitimci gerçekten de çok güzel bir benzetme yapmış.. Gözümün önüne şebek gibi espriler yapıp patronların gözünü boyayan, tembelliğini sosyalliği ile örtbas etmeyi çok iyi başaran tipler geldi yazdıklarınızı okuyunca:) İnsanı tembelliğe nasıl da teşvik ediyor bu rezil sistem!
      Direnmeye devam..

      Sil
  18. Merhaba evde yazar ,

    Yazılarını elimden geldiğince okumaya ve seni takip etmeye çalışıyorum .Bende senin gibi benzer sebeplerden , iş yerlerinde yaşanan haksızlıklardan , dalkavukluklardan ve de bu yalan düzene ayak uyduramadığım için ayrıldım . Ailemin baskısı sonucunda ara sıra iş görüşmelerine gidiyorum ve bu sömürü sisteminin bir parçası olmayı kabul etmediğim için ailem tarafından sürekli eleştiriliyorum .Benim ve de gençlerin iş beğenmediğini aynı zamanda çalışmaya niyetimizin olmadığı konusunda geri bildirimler alıyorum . Tabiki iş beğenmiyor değilim benim anlamadığım konu sömürge . Bu sömürgeye dahil olmak istemediğim için bir işte çalışmıyorum ve seni çok iyi anlıyorum . Bende evden çalışarak para kazanma yollarını arıyorum , tek isteğim para kazanmak , ssk falan artık bunlar umurumda bile değil . Sen bize bu konuda çok yardımcı oluyorsun .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Gülşah Hanım,
      Aslolan mutlu bir yaşam sürmek değil midir? Evet öyledir. Peki mutluluk için ne lazım? Bir çok şey lazım elbette ama insanın çalıştığı işte huzurlu olması da bu bir çok şeyin içinde.. Dolayısıyla mutsuzluk veren bir işte çalışmak, insana bir süre sonra işkence gibi gelmeye başlar. Sık iş değiştirmekse mutsuzluğu katlar.. Dolayısıyla iş beğenmemek eleştirisini bu anlamda kabul etmiyorum ben. Eğer acil ihtiyaç yoksa, insan kendini iyi hissettiği bir işi bulana kadar aramaktan vaz geçmemelidir.
      Size bol şans diliyorum. Umarım içinize sinen bir ortam bulursunuz kısa sürede, sevgiler..

      Sil
  19. Ya kimsin sen öyle güzel şeyler yazmış sınki ,etrafım bu dalkavukluk larla dolu vesselam ! İçimdeki herşey i yazmışsın parmaklarina sağlık :) demekki benim gibi ince ruhlu düşünen lerde varmış cook hoşuma gitti bu , . Cok iyi.... :D

    YanıtlaSil