İlk günden bu yana değerli yorumlarıyla sitemize katkıda bulunan, " ben yazdım" takma isimli okurumun aşağıda alıntıladığım yorumundan " aklınızdaki iş tanımı nedir ?" sorusuna bu yazıda yer vermek istiyorum. Çünkü o kadar kapsamlı sorular sormuş ki, her biri ayrı yazı konusu olacak derinlikte..
Merak ettim aklınızdaki iş tanımı nedir? iş nedir? iş yeri neresidir? maaş neden verilir? kaldı ki,mecbur muyuz birinin bize maaş vermesine, bir şekilde gördüğümüz üniversite eğitiminin bütün hayatımıza karar ve yön vermesine?
bekliyorum bundan sonraki yazılarda : sen mühendissin/ mimarsın/ doktorsun/ master yapmış adamsın ne işin var böyle boş şeylerle uğraşıyorsun/neden böyle giyiniyorsun/neden onunla konuşuyorsun gibi yargılarla üniversiteyi hayatımızın tek hedefi ve sonucu yaparak bizi küçücük bir dünyaya sınırlamaya çalışanlar için, evde yazar elinden çıkmış bi kalın kazak giydirmenizi..
İş nedir, neden çalışırız ?
İş, yani "meslek" deyince hayatımızı sürdürebilmek için gereken parayı kazanabileceğimiz uzmanlık alanı geliyor aklımıza.. Meslek kavramı taa çocukluğumuzdan itibaren bir ideal olarak işlenir beyinlerimize.. Annelerimiz bizi "okuyacak, doktor olacak, mühendis olacak, eczacı olacak...vb. benim oğlum / kızım " diye yetiştirir. Hiç bir anne baba, çocuklarının geleceğini hayal ederken onların az para kazanacağı bir mesleği olmasını, daha kötüsü işsiz güçsüz bir serseri olmasını ya da son noktada sokaklardan çöp toplayarak geçinmesini arzulamaz elbette. İşini gücünü bırakıp uzak bir köyde sebze meyve yetiştirerek para kavramından uzak yaşayan özel insanlardan değilseniz eğer, paraya ihtiyacınız var çünkü.. Bu parayı kazanmanın da yolu iyi bir meslek sahibi olmaktan geçiyor. Aksini düşünürsek, ben de isterdim herkes sevdiği şeyleri üretsin kendi çapında; para kavramı olmasın, ihtiyaçlar ortak bir havuzdan karşılansın, herkes eşit olsun..Thomas Moore'un idealize ettiği Ütopya'nın çeşitli varyasyonları var elbet benim gibi düşünen bir sürü insanın hayal dünyasında.. Ama maalesef öyle değil yaşanan gerçekler..Gerçekler çok katı;
Bir işin olacak, para kazanacaksın..
Bu
kadar basit işte; para kazanmak için bir işin olacak, olmak
zorunda.. "İnsanlığa katkım olsun, kazancı önemli değil"
temelinden yola çıkarak bir iş tutturan kaç kişi vardır
bilemiyorum. Belki Afrika'ya yardıma giden idealist doktorları,
ücra bir köyde gece gündüz çalışan öğretmenleri koyabiliriz
bu kategoriye.. Ya geriye kalan milyonlarca insan? İnsanlığa
katkı sunmak için çalışan bir borsa broker'ı düşünebiliyor
musunuz? Ya da bankacılar, kuyumcular, silah tüccarları,
politikacılar, futbolcular, tefeciler ve daha neler neler..
İyi bir yaşam standardı oluşturabilmek için başlar meslek macerası. Diğerlerinin arasından sıyrılabilmek için de okuruz yıllarca.. Her ekstra donanım, ekstra para demektir çünkü.. Ya da öyle zannederiz. Hoş artık günümüzde donanımlı insan sayısı o kadar fazla ki, dört dil bilip de asgari ücrete razı olmak zorunda kalan insanlar var maalesef.. Maaş konusundaki bir sonraki yazımızın konusu olsun bu da..
Her dönemin yükselen meslekleri vardır.. Bir dönem inşaat sektörü patlama yapar örneğin, herkes inşaat mühendisi olmak ister. Doksanlı yılların başında endüstri mühendisliği çok popülerdi mesela, günümüzde pek tercih edilmiyor.. Bir dönem de herkes işletme okuma yarışındaydı.. Neden popüler olur bu meslekler? Çünkü kazancı iyidir, çünkü iş bulmak kolaydır. Sonra o meslekte doyma noktasına ulaşılır ve günümüzde ziraat mühendislerinin kaale alınmaması gibi; doksanlı yılların başlarında astronomik rakamlarla çalışan, günümüzde ise sektörün batması nedeniyle iş bile bulmakta zorlanan tekstil mühendislerinin durumu gibi noktalara gelinir.. İş hayatının kendi dinamikleri bunu gerektirir çünkü..
Meslek kavramının para kazanma haricinde saygınlık boyutunu da yadsıyamayız kuşkusuz. Toplumda yer edinebilmenin, kabul görmenin de aracıdır iş kavramı. Toplumdaki etiketinizdir çünkü. Yeni tanışılan insanlara "adınız ne?" sorusundan sonra " mesleğiniz ne ?" sorusu yöneltilir. Hoş ben insanları yaptıkları işe göre değil, karakterleriyle değerlendirmeye çalışırım. Nice doktorlar vardır, çevresindekileri aşağılayan; nice yazarlar vardır, kendini kaf dağının tepesinde gören; nice gazeteciler vardır, gerçekleri çarpıtan.. Ama toplumun geneli böyle mi? Bir doktora, eczacıya, mühendise, avukata, bankacıya duyulan saygı; namusuyla sokakta simit satana, pazarda limon satana, merdiven temizleyen gariban işçiye ya da mahalledeki emlakçıya gösterilmez ..
Aslında yaptığınız iş, biraz karakterinize de yapışır, zaman içerisinde bakış açınızı da değiştirir. Yıllarca benzer evrakları benzer dosyalara koyma işi yapan bir memuru düşünün.. Sizce o memurun özel hayatında araştırma, geliştirme gibi kavramlar olabilir mi ? Sizce o memur, evinde düzensiz, özel hayatında serseri olabilir mi? Hiç sanmıyorum.. Ya da işkence yapmak zorunda kalan bir gardiyanı düşünün. Sizce evinde şefkatle davranabilir mi? İşinde gereken şiddet, yapışmaz mı karakterine de? Sürekli entrika çevirerek kendine yer edinen bir politikacıyı düşünün, özel ilişkilerinde de uygulamaz mı aynı yöntemleri? Tam tersine sürekli sevgi şiirleri yazan bir şairi düşünün, bakış açısı derinleşip hoş görülü olmaz mı çevresindekilere?
Belki de tam tersi olmuştur; düşünün.. Yani yapılan iş karaktere yapışmamış, karaktere göre iş bulunmuştur. Şiddete meyilli adam gardiyan olmuş, kendine verilen işi yapmanın ötesine geçmek istemeyen pasif karakter memur olmuş, doğuştan entrikacı şahsiyet de politikacı olmuştur.. Başlangıcı nasıl olursa olursa olsun, o iş bir şekilde karakterle bütünleşir zaman içinde.. Benim şahsi görüşüm budur sayın okuyucu..
--------------------------------------------------------------
Sevgili " ben yazdım",
Umarım "sizce iş nedir?" sorunuza yanıt verebilmişimdir. Bu kavram üzerinde yorumlarınızdan sonra ortak bir noktaya gelebilirsek, bir sonraki yazıda da maaş konusunu kendi penceremden irdelemeye çalışacağım. Kalın sağlıcakla...