11 Mayıs 2013 Cumartesi

Anneler Günü'ne değişik bir açıdan bakabilmek..

mayısın ikinci haftası
Anneler Günü
Özel günlerin kendisine değil de kutlanma biçimine karşı çıkan ben, Anneler Günü için de düşündüklerimi yazıya dökeyim istedim. 
Bilmeyeniniz yoktur, Amerika'lı küçük Anna Jarvis, 1907 yılında annesinin ölüm tarihinin özel bir gün olması için kampanya başlatmış ve o kadar başarılı olmuştur ki bu çabası, günümüze dek gelebilmiştir. Çıkış noktasına baktığımda gayet duygusal, gayet sevgi dolu bir gün diye düşünürüm bu nedenle mayısın ikinci pazarını. Annesini kaybetmişler tarafında yer aldığım için, hüzün de olur içimde bir taraftan. Benim gibi bir çok kişi de duygusallaşır eminim ki.. Böylesi duygusal, böylesi basit insani duyguları içeren bir günün, eskiden olduğu gibi karanfillerle kutlanmasını isterdim açıkçası..


karanfil hediye etmek
karanfil anlamlıdır..


Yaşayan annelere sevgi dolu bir öpücük ve bir demet karanfil, aramızdan ayrılanların mezarlarına bırakacağımız içten bir gözyaşı ve yine bir demet karanfil bu günü özüne yakışır şekilde anlamlı kılmaya yetmez mi sizce de?
Hatta bir demet olmasına da gerek yok, bir tek karanfil bütün bu duyguları anlatmaz mı?


Oysa maalesef karanfilli Anneler Günü anmaları da, diğer bir çok saf ve güzel alışkanlığımız gibi gerilerde kaldı. Karanfiller, günümüzün en değerli metası olan paraya çoktan yerini bıraktı bile..Medyada haftalar öncesinden "anneleriniz pırlanta kadar değerli, 750 TL'lık hediye alana, bir kolye de bedava" gibi kampanyalar başlıyor. En pahalı hediyenin sevginin en büyük göstergesi olacağı vurgulanıyor. Aslında bilinç altına direkt mesajlar gönderiliyor. Belki çoğu anne, sadece karanfil hediye eden çocuğuna ve elbette daha pahalı bir hediye almayan eşine içten içe küsüyor. "Sevgi, parayla satın alınamadığı gibi parayla gösterilemeyen bir duygudur." gerçeği de akıllara gelmiyor doğal olarak.. 
     Olayın metalaştırılması bir yana, başka bir boyutu daha var elbet. Afişlerin, reklam bombardımanlarının, özel kampanyaların, özel etkinliklerin yoğunlaştırıldığı bu günler, annelerini kaybedenler için adeta eziyet haline geliyor. Çok özlem çekse de çocuk sahibi olmayı başaramayan kadınlar, bu yüzden içten içe daha da mahsunlaşıyor.. Okula yırtık ayakkabıyla giden yoksul çocuklar, reklamlarda gördükleri hediyeleri alamadıkları için içlerindeki isyan belki de bir kat daha alevleniyor..
      Yani abartmasak, biraz empatiyle yaklaşabilsek daha iyi olmaz mı? Sevgililer Günü'nde tek taş hediye almayan aşıklar, Anneler Günü'nde pırlanta kolye almayan çocuklar, Babalar Günü'nde altın kol düğmesi almayan evlatlar sevgisiz değiller.. Sevgi dediğimiz şey, bir tatlı söz, bir gülümseme, özel bir davranışla gösterildiğinde çok daha anlamlıdır bence..
      Gelin bu Anneler Günü'nde bir değişiklik yapın, annenize taze karanfil götürün. O'nu öpün, koklayın. Ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin. Hatta O'na kendi ellerinizle güzel bir pazar kahvaltısı hazırlayın.. Eğer hayatta değilse bir demet karanfille mezarını ziyaret edin. Yani bu Anneler Günü'nüz sevginin en sıcak, en doğal haliyle ve  meta zorlamalarının ötesinde geçsin..
      ........

      Bütün annelerin kutsal ellerini yürekten öpüyorum, Anneler Günü'nün sevgi dolu geçmesini diliyorum..

























6 yorum :

  1. Yazdıklarına kesinlikle katılıyorum.Anneler günü büyük bi saçmalık! Annelerimize her gün sevgimizi göstermek varken neden tek bi gün ? Bu arada blog dünyasına yeni katıldım beklerim :) dusunceleringucuadina.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Ben bu günü özü itibariyle saçma bulmuyorum, sadece kutlanış biçimi hoşuma gitmiyor. Blog dünyasında size başarıar diliyorum, en kısa zamanda ziyaretinize geleceğim:)

      Sil
  2. Size sonuna kadar katılıyorum.Bir anne için çocuğunun hayatta emellerine ulaşması ve sağlıklı olmasından sonra aranılmak mutlu eder.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama maalesef her şey metalaştırıldı son yıllarda.. Keşke sevgiyi göstermenin yolu paradan geçmese..

      Sil
  3. Malesef ben de annesini kaybedenler tarafında biri olarak bütün sevgimi (tam olmasa bile tamamına yakınını) ikinci annem dediğim kayınvalideme yönelttim. Ben onu bir anne gibi seviyorum o da beni bir evlât gibi. Adet olduğu üzere bu anneler gününde de küçük bir hediye aldık ama daha büyük hediye hep birlikte yenilen sabah kahvaltısı ve birlikte yaşanılan bir tam gün oldu sanıyorum. Biz bunu sadece senede bir defa yapmıyoruz ki aslında, senenin pekçok gününde yaşantımız böyle. Ve gene malesef ki yaşadığımız kapitalist rejim böyle günleri (anneler günü, sevgililer günü v.b.) bir kazanç kapısı olarak görmekte, yaşantımızdaki bence en korkunç eşya olan tv'den yaptıkları reklâmlarla insanların beynine içten içe işlemekteler "alışveriş"i ve bu bir takıntı olmakta zaman içinde. Sanki anneler gününde bir hediye alınmazsa anneler sevinemeyecek veya biz onları sevdiğimizi gösteremeyeceğimiz gibi bir takıntı. Ben de çok masumca kutlanması gerektiğine inandığım bu günü böyle hediye takıntısına boğarak kutlanmasına karşıyım. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz, güncel ve hep güncel kalacak bir konu. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Böyle düşünen insanların sayısı artsa keşke, ya da böyle düşündükleri halde geri planda kalanlar biraz seslerini çıkarsalar, belki değiştirebiliriz dünyayı.. Doğal olmak, özde sevgiyi yaşamak, metadan uzaklaşmak benim en büyük hayallerimden biri. Keşke gerçekleşse, dünya nasıl da yaşanılası bir yer olurdu düşünsenize..

      Sil