12 Mayıs 2014 Pazartesi

Özel günleri kutlamayı sevmemek ayıp mı?

ozel gunler


Dün yazacaktım aslında. Günlerden anneler günüydü gündem, sonra canım istemedi yazmayı, kapattım konuyu.

Hiç sevmiyorum bu dayatma günleri, belki daha önce de söylemişimdir. Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, avukatlar günü.. vs.

Öncelikle telaşlanıyorum; çünkü birileri benden telefon, hediye, en kötüsü mesaj bekliyor. Birileri bekliyor diye bir şeyleri yapmak da benim karakterime en ters olan şey..
Ben gönül insanıyım, içimden gelmeyen şeyleri yapmak istemem, ama bırakmıyorlar ki gönlüme..
Hal böyle olunca da kutlanacak şey her ne ise günün ilerleyen saatlerine kalıyor. Yok, yanlış anlaşılmasın; unutmuyorum elbette, dedim ya erteliyorum.

Kahvaltıdan sonra ararım diyorum.. Bir çay daha içeyim sonra ararım diyorum.. Daha erken, biraz sonra ararım diyorum!
Böyle diye diye bir bakmışım akşam üzeri olmuş, neredeyse gün bitecek.. Eh bari arayayım artık diyorum. Sesime “kutlama” maskesini takıyorum, açıyorum telefonu çınlayan bir sesle 
“... günün kutlu olsuuun” diyorum. Ben bunu deyince karşı taraf teşekkür ediyor, sonrasında kocaman bir sessizliğin ayak izlerini hissediyorum genelde.. Eee kutladım, şimdi ne olacak gerginliği yaşamamak için “ne yapıyorsun bakalım, iyi misin?” gibi bir klişe cümle geliyor ardından.. Kutlanan günün özelliği zaten bu cümleyle yok olup gidiyor.. “Eee, daha ne var ne yok?” noktasına gelinirse eğer, olayın duygu boyutu katlediliyor ister istemez.

Hah diyorum, harika, tam benlik! Oysa samimi cümlelerin insanı değil miydim ben?

Baktım ki olmayacak böyle sahte sahte, bir dönem aramamayı denedim özel günlerde. Yakınlık derecesini söylemeyeyim şimdi ayıp olmasın; içlerinden bir tanesi öğretmenler gününü kutlamadığım için bana öyle küstü ki, o kaprisleri çekeceğime yapmacık da olsa bin kere kutlamayı tercih ederdim! İçtenlik dediğin nedir ki, hayatımız olmuş klişe! Benimkisi de gereksiz bir hissiyat! 

Nasıl anlatayım, belirli gün ve haftalarda kutlama zorunluluğunu yapay bulduğumu nasıl söyleyeyim? İnanmazlar ki.. Görev yapılmalıdır mantığındalar..

Doğum günleri için böyle düşünmem bak, çok önemserim sevdiğim insanların doğum günlerini. Yıldönümleri de özeldir benim gözümde.. Ama işte güruh halinde olanlara öyle bakamıyorum. Yılbaşı da özel gelir mesela, kutlamaktan gocunmadığım nadir günlerdendir.

Olayın kapitalist zorlama boyutuna hiç girmedim dikkat ederseniz. Yani hediye almak zorundaymışsız gibi hissettirmelerine, özel gün hediyesi mantığının saçmalığına değinmedim bile.. Olayın “kuru kutlama” boyutunu bile hazmedememiş olan benden hediye almam elbette beklenemez değil mi?

Ama sağım solum belli de olmaz; dedim ya hissiyat meselesi.. Özel günlerin birinde hediye alasım da gelebilir elbette bazen.. Dedim ya kimsenin benden beklentisi olmasa belki de daha katılımcı olacağım..

Öte yandan, çoğunun yaptığı kutlama zaten kabul edilebilir  bir şey değil ki!
 Yazıyorlar “basın bülteni” mantığında bir mesaj, hatta çoğu zaman kendileri yazmayıp bir yerlerden kopyalıyorlar; sonra da telefonlarındaki listenin tamamına atıyorlar aynı mesajı.. 

Ne oldu, görev yerini buldu! Al sana bayram mesajı! İnsanı bırakın mutlu etmeyi, “üff!” dedirten bir bayram mesajı hem de..
 Önceleri bütün iyi niyetimle “bana yazılmamış, ama bana gönderilmiş!” bu mesajların hepsine yanıt yazardım. Sonradan ayıldım, bu nedir dedim, kızdım kendime de, o mesajları direkt siliyorum artık.

Kişiye özel ilişkileri de yok etti bu zorunlu ve toplu kutlama mantığı..

Konuyla pek alakası yok aslında ama yeri gelmişken söyleyeyim. Son işyerindeki alacak verecek davası yüzünden kendisiyle pek görüşmediğim birisi bana sürekli ölüm mesajları gönderiyordu. 
"Yeşim'in annesini kaybettik, cenazesi Çengelköy'de şu adresteki camide kaldırılacak!” mesajı geldi geçe sene. Hadi dedim, yanlışlıkla olmuştur dedim, önemsemedim. Yeşim dediği şahıs, hiç özel muhabbetim olmayan biri olması bir yana, bana borçlu olan patronun eşi üstelik! Hayır insanın aklına türlü türlü şeyler geliyor!
Bundan 5-6 ay önce aynı şahıs bu sefer;
Çok sevdiğimiz Hakan arkadaşımızın babası vefat etmiştir, cenazesi şu camide...” diye bir mesaj daha gönderince anladım ki bir listenin içindeyim, ve  dayanamadım..

Ölüm haberleri verdiğiniz mesaj listesinden lütfen beni çıkarınız, zira bir listenin parçası olmak yerine bireysel olarak aranmayı tercih ederdim!” gibi bir şey yazıp gönderdim kendisine.. Bilemiyorum ya bu mesajım etkili oldu, ya da son aylarda ölen yok..

Demem o ki, zorunluluktan yapılan şeyler, insanları ruhsuzluğa itiyor. Ben ruhsuz biri değilim, dolayısıyla da içimden gelmeyen özel günleri kutlamıyorum..

Dün de anneler gününü kutlamak içimden gelmedi, kutlamadım da..
Kırılanlara duyurulur buradan..

Neden derseler hâla, yanıtım hazır; çünkü.....



20 yorum :

  1. Dayatma da olsa seviyorum ben bütün özel günleri. Ben annemi her daim başımın üstünde tutarım o ayrı ama bir de dayatma bir günde kutlayıvereyim noolur yani mantığındayım. En azından Hıdrellezden daha çok önem veriyorum bu güne :) Ama o liste mesaj olayından bende nefret ediyorum gerçi onun da çözümü var gelen numarayı engelliyorum olup bitiyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annesi olmayan benim gibiler, istemesine rağmen çocuğu olmayan kadınlar anneler gününde; sevgilisi olmayanlar sevgililer gününde, babası olmayanlar babalar gününde buruk oluyor ister istemez. Eskiden böyle değildi, son yıllarda o kadar çok reklam yapılıyor, o özel gün o kadar çok abartılıyor ki, insan ister istemez daha bir soğuyor..
      İnsan psikolojisi işte, olayların yansıması farklı farklı :)
      Sevgiler:)

      Sil
  2. Ah ne güzel yazılmış bir yazı!
    Beynimden, kalbimden çıkmış sanki.
    Dayatma gunleri oldum olası ben de sevmem. Bir de o günlerde benden telefon ya da kutlama bekleyenleri.
    Teşekkürler paylaşım için. O güzel yüreğe, kaleme sağlık. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sıcak yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim, sevgiler:)

      Sil
  3. Günaydın :)
    Ben özel günleri seviyorum. Ama şöyle seviyorum : İçimden gelmeyen birini arayıp da asla kutlamam. Sadece istediğim ve yapmacık olmayacak şekilde kutlayabileceğim insanları ararım. Yani bunu bir görev mantığıyla yapmam. İçimden gelmesi lazım. O kişiyi arayınca mutlu olmam lazım :)
    Kimseye toplu mesaj atmam. Toplu mesajları özellikle de bayram mesajlarını okumadan silerim ve cevap da yazmam. Özel bir insansa arar kutlarım.
    İnsanların herkesi bir anda toplu mesajla aradan çıkarma mantığından nefret ediyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın:)
      Bazen mecburiyetler oluyor, benim kabul edemeyişim de bu aslında.. Mesela çok sevmediğiniz bir akrabanızın anneler gününü kutlamazsanız olay olabiliyor.. Ben de sizin gibiyim, dedim ya içimden gelirse, hissedersem hediye de alıyorum, sorun yok. Yeter ki mecburiyet kavramı ortadan kalkmış olsun:)
      Toplu mesaj olayı ise başlı başına bir yazı konusu bence, bir ara detaylı detaylı yazmayı not aldım bile, sevgiler:)

      Sil
  4. :D Bende sevmiyorum dayatma günler. Ama bir unutursak hediyeyi annemin halini düşünmek bile istemiyorum. Derdini güzel anlatmışsın. Emrah bunu beğendi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emrah beğendiyse gerisi teferruattır, sevgiler:)

      Sil
  5. Çok güzel bir yazı olmuş, her zamanki gibi ♥ Başlangıç olarak sevgililer gününden çok rahatsız oluyorum ben. Bir de "sevgililik" hassas dönemdir, bir şey yapmasan olmaz, karşındaki ne düşünür, daha beraber ilk senemiz derken çok saçma tiyatrolara sahne olabilen bir gündür. Mesleki günler gibi diğer bıdık bıdık günler zaten mühim değil gözümde... Anneler günü ise anneme hediye almadığım ama onu çok sevdiğim söylemeyi ihmal etmediğim bir gün, sevgiden daha önemli ne var k, hem bir gün mü bu iş ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizinkisi de çok güzel bir yorum olmuş, her zamanki gibi, teşekkürler:)
      Sevgililer günü deyince aklıma ayıcıkların gelmesinin acaba sizin anlattıklarınızla bir ilgisi olabilir mi:) Şaka bir yana da yerden göğe kadar haklısınız, hediye alsan bir dert, almasan daha büyük dert:)
      Anneler günü ise dediğiniz gibi sevgi günüdür, çıkışı da öyledir. Ama şu kapitalizm yok mu, her şeyde olduğu gibi anneler gününün de içinin boşalmasına neden oldu maalesef. Karanfil ve sevgi ile kutlanan anneler günleri nerdee, avm paketleri nerdeee...

      Sil
  6. Bazen zorlayabiliyor. Yine de gelenekler bir şekilde devam etmesi de iyi bir şey. Benim için de örneğin zor geçen günlerden biridir. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelenekler özleri gibi devam etse zaten sorun olmayacak bu kadar, o kadar gözümüze sokuyorlar ki..
      Sevgiler..
      Şimdi hatırladım bir yazı yazacaktık, onu konuşalım:((

      Sil
  7. Sayın Evde Yazar bu düşüncenizde kısmen de olsa çelişki var bence. Gönül insanı olmak zor bu zamanda. Ha gönül insanı olma yolunda çabalayan bir insanı da takdir etmek gerek elbette; ama gönül insanı olan birisi kendisini öyle güzel tanıtmalı ki çevresine 'yahu bu adamda/kadında ne var, hem çok samimi, hem cana yakın, hem bu, hem şu' dedirtmesi gerek. Bunu da gösteriş için değil gönül insanı olmanın ne kadar da güzel bir duygu olduğunu kanıtlaması için yapması gerek.

    Size katılmadığım nokta da bundan dolayı. Her ne kadar tek bir güne sıkıştırılsa da, ne kadar gereğinden fazla abartılsa da, ne kadar duygu etmeni önplandan atılsa da, ne kadar da birçok mesele zorunlulukmuş gibi lanse edilse de gönül insanı bunu o kadar güzel bir şekilde gösterecek ki millet bakakalsın. Mesela annesi olmayan bir insan en sevdiği büyüğüne annem gibi bir insan deyip (ya da huzur evlerinde bulunan onlarca insana) ufak bir hediye alınmalı. Ya da sevgilisi olmayan arkadaşlara ufak bir sürpriz hazırlayarak hem onlara hem de kendimize güzel bir ortam hazırlayabiliriz. Ve ya bize bayram mesajını kopyala gönder yapana çok daha güzel, esprili bir mesaj gönderebiliriz. Ya da ... diye devam eden binlerce cümle kullanabilirim; ama roman yazmaya başlamayayım en iyisi.

    Dediğim açıdan bir bakın isterseniz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Haklısınız, belki de "gönül insanı" tanımını yanlış kullandım. Gönül insanı derken aslında "gönlünden geçeni yapmak isteyen" demek istemiştim. Yoksa dediğiniz anlamda "gönül insanı"olmak ne haddime, keşke olabilsek o başka elbette ama benim kırk fırın ekmek yemem lazım öyle olabilmek için.
      Bu açıklamadan sonra anlaşmışızdır umarım, sevgiler:)

      Sil
  8. Artık o kadar çok anlamını yitirdi ki bu özel günler, dediğiniz gibi hissiyatını, özelliğini kaybetti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçi boşaltılan her kavram gibi bu özel günler de canımızı yakıyor artık maalesef.. Düşünün, annesinin ölüm yıl dönümünden böyle bir gün kalan Anna Jarvis, görse sadece tüketim mantıklı bir güne dönüştüğünü bu günün, kim bilir nasıl üzülürdü..

      Sil
  9. valla hocam ben hiç özel gün kutlamıyorum geçen sene yılbaşına üzerime battaniye çekip uyuyarak ondan önceki sene de tuvalette girdim. anneler babalar günü gibi özel günler için ise şunu söyleyeyim. Biz de Allah kısmet ederse gelecekte baba olacağız şahsen ben hediye istemem hayırlı bir evlat olsun yeter. Ben de çevremdekilere iyi olmaya çalışıyorum iyi bir evlat abi kardeş sevgili arkadaş bence en güzel hediye bu.

    YanıtlaSil
  10. güzeldir böyle günler , bence çoğu zaman rutine bağlıyoruz herşeyi. yanlış anlamasın kimse ama ben hergün anneme şöyle iyiyim böyle iyiyimler hikaye , bugünler biraz kendimizi cimcikleme günleri olmalı , anlatabidim mi ki acaba:) illa hediye almak zorunda değiliz .zaten en güzel hediye biziz annelerimize. sadece tatlı dil ve gönül okşama yeter...sevgiyle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tatlı dil, gönül okşama, şımartma günleri olmalı bence de..
      Sevgiler :)

      Sil