Sizi
bilmem ama ben bu “dayıbaşı” kelimesini ilk kez duydum. Nasıl da feodal bir
algı yaratıyor insanda duyunca:
D A Y I B A Ş
I !
İlk
duyduğumda “kabadayıların başı, mahallenin bıçkın delikanlısı, asar keser abi,
korkulan sahte yiğit” gibi eş sözcükler geçti beynimdeki konuşma balonundan.
İş
hayatında böyle acayip bir kelime kullanılırsa kesin altından pis şeyler çıkar
diye düşündüm..
Hele
ki günümüz “business” dünyasında neredeyse her iş teriminin İngilizcesi
kullanılırken “dayıbaşı” gibi “underground” tınılı bir kelime insanı şaşırtıyor
ister istemez.
Hiç
de yanılmamışım.
Meğer gizli taşeron sistemiymiş bu
dayıbaşılık!
Dayıbaşı
bir çeşit işçi simsarı; aslında bu sistemde çalışana işçi denemeyeceği için bu
dayıbaşılarına da“marababaşı” dersek daha anlamlı olacak.
Nedenini
birazdan anlayacaksınız..
Bizim
dayıbaşı, madene “ustabaşı” kadrosuyla giriyor. Düz işçiler 1200 lira alırken
O'nun maaşı 1800 lira. Asıl geliri bu değil elbette..
Kendisinden istenen mesela 30 kişilik kadroyu buluyor. Bu 30 kişinin sigortasını yapıyor maden işletmesi, hatta sendikaya da üye oluyorlar. Herşey yasal, herşey mükemmel görünüyor değil mi? Güya dayıbaşı sadece aracı..
Kendisinden istenen mesela 30 kişilik kadroyu buluyor. Bu 30 kişinin sigortasını yapıyor maden işletmesi, hatta sendikaya da üye oluyorlar. Herşey yasal, herşey mükemmel görünüyor değil mi? Güya dayıbaşı sadece aracı..
Değil
işte..
Dayıbaşı
artık o işçilerin tek sorumlusu. İstediğinin yevmiyesini kestiriyor, istediği
işçiyi işten attırıyor, sorumlu olduğu işçilere hakaret edebiliyor, hatta
işçilere tokat bile attığı oluyor. Çünkü maden işletmesi işçiyle muhatap değil,
bütün yetkiyi dayıbaşına vermiş..
Eğer
sorumlu olduğu işçiler üretimi arttırırsa dayıbaşı prim alıyor! Aylık geliri
25000 lirayı bulan dayıbaşıları varmış, ben de basında okuduklarımın
yalancısıyım. Dayıbaşı ne kadar kazanır konusu muğlak çünkü, her kafadan ayrı
bir ses çıkıyor..
Şimdi
anladınız mı bu sistemde çalışan kişiye neden işçi değil de “maraba” dediğimi?
İşçiye
yemek, su verilir; işçi insan muamelesi görür bazı işyerlerinde asgari düzeyde
de olsa. Bu marabalara ne yemeği, ne suyu!
İşçi
çalışırken tuvalet ihtiyacını kısıtlı da olsa giderebilir. Madende dayıbaşının
emrinde çalışan marabalara 8 saat boyunca tuvalet bile yasak! Bir işçi kendi
ağzıyla söyledi bunu...
Marabadan
istenen şey daha fazla, daha daha fazla, en bi öz bi fazla kömür çıkarması..
Ne kadar çok kömür çıkarsa o kadar çok prim
var,
Kime?
Dayıbaşına..
Başka kime, patrona!
Patron
nerede?
Adresinde bulunamamış!
İşçi nerede?
Madene
gitti..
Maden nerede?
Göçtü, yandı, kül oldu!!!
Huyumuz
kurusun, kötülüklere kolayca adapte oluruz biz insanlar. Hele ki acılı,
tevekkül bilinciyle yetişmiş, biraz da kaderci doğu coğrafyasında yaşıyorsak..
Mesela
gazetelerde şöyle ilanlar görmeye de alışırız biz bu kafayla:
ACELE DAYIBAŞLARI ARANIYOR!
Maden
işletmemize dolgun maaş ve primle çalışmak üzere dayıbaşları aranıyor.
İstediğimiz niteliklere uygunsanız hemen başvurun:
ñ
En fazla ilkokul mezunu olmak. Diplomanız
yoksa şansınız artacaktır.
ñ
Çevresinde
sözünü dinleten, kendisinden korkulan bir kişilik olmak. (Referans olarak sıkça
gittiğiniz kahvehanenin adresini mutlaka başvurunuzda belirtiniz)
ñ
Cüsseli
bir yapı, erkeksi bir görünüm tercih sebebidir. ( Gerekirse emrindeki işçileri
fiziğiyle de korkutabilecek yapıda olanlara öncelik tanınacaktır)
ñ
Para
hırsı ve yüksek ego sahibi değilseniz boşuna başvurmayınız.
ñ
Gözükara,
merhametsiz ve bencil kişilikler tercihimizdir.
Yorumu
size bırakıyorum, kalın sağlıcakla..
bizim buralarda tarlaya işçi toplayan, bu sistemden de para kazanan kişidir. amelelerin başı da denir.
YanıtlaSilTeşekkürler katkınız için, neler oluyor güzel yurdumda.. Adı konmamış köle düzenleri var çeşit çeşit...
SilDaha neler var acaba gündeme gelmeyen, hem de bu iletişim çağında...
Modern bir ülke olmaktan gittikçe uzaklaşıyoruz ne yazık ki. Nerede feodal bir söylem nerede çağın gerisinde kalmış bir örgütlenme var onu yaşatmak için elimizden geleni yapıyoruz. Dayıbaşı da böyle bir söylem olsa gerek. Canlar yerin metrelerce altında yitip giderken yarın hepsini unutur dayıbaşıların ve onlara yol veren bu düzenin bir parçası olmaya devam ederiz. Bu böyle nereye kadar devam edecek, bu ülke ne zaman medeniyeti yakalayacak bilmiyorum... Çok güzel bir yazı olmuş, yüreğine sağlık...
YanıtlaSilÇok doğru söylemişsiniz. 2014 yılında, Avrupa'ya eklemlenmeye çalışan(!) ülkemizde yaşananlardan utanç duyuyorum.
SilHani dilim varmıyor ama neredeyse bu kara cahil düzen "fıtratımızda var" diyesim geliyor bazen..
Teşekkürler paylaşımınız için..
daha neler çıkacak merak ediyorum, ne hokkabazlıklar yapmışlar daha da yapacaklar bu son olmaz eminim :(
YanıtlaSilRezil bir tiyatro sahnesi sanki, keşke oyun bitse ve alkışlar başlasa...
Silbende ilk defa bunu duuyuyorum
YanıtlaSilDaha neler var ört bas edilen, bilmediğimiz...
SilEn başından beri diyorum . Bu gibi riskli yerler devletin tek elinde olmalı. Hani anlarım yer üstündeki yerlerde taşeronluk yap. Ama maden ocaklarında taşeron olmaz. Sonra böyle olaylarla karşılaşırız. Emeğine sağlık yazın her zaman ki gibi bigilendirici olmuş.
YanıtlaSilBu sefer ne yazık ki seninle aynı fikirde değilim Emrah. Yer üstünde ya da yer altında, ya da deniz altında, hiç bir yerde taşeron sistemi insancıl değil. Taşeron demek, insanların emeği üzerinden para kazanan insanlar demek. İnsan emeği üzerinden para kazanmanın ise tek bir açıklaması var; o da SÖMÜRÜ.. İşçi emeği ne kadar çok sömürülürse, işçi hakları ne kadar çok kısıtlanırsa taşeron o kadar para kazanır.. İşte ben bu rezil sistemi kabul edemiyorum vicdanen..
SilNe acı değil mi böyle bir faciadan sonra bizim bunları duymamız?
YanıtlaSilÜç kuruşa mecbur bırakılan insanlar, işimi kaybederim korkusuyla hiç kimseye söylenemeyen aksaklıklar.
Sendika dahil hiç kimsenin kendilerine sahip çıkmadığı sahipsiz kalmış topluluklar.
Köleliğin içinde bulunduğumuz yüzyıldaki hali.
İtiraz edemiyorsun, örgütlenemiyorsun, sorumluluğun altında bir ailen var bir yanda; diğer yanda hayatın. Fedakarlığın, çaresizliğin en doruk noktası.
Çok umutlu olmasam da; dilerim, inşallah sorumlular, hak yiyenler sonuna kadar cezalandırılıp cezalarını çekerler.
Aldıkları primlerle aylık otuz bin lira gibi rakamlardan bahsediliyor ve buna rağmen gidip muhasebede yetmiyor diye ağlayan aç gözlüler bu dayıbaşı denen yaratıklar.
Yazınız çok güzel olmuş. Emeğinize sağlık.
Teşekkür ederim katkınız için, çok güzel özetlemişsiniz.
SilBunca kokuşmuşluktan nasıl arınacak ülkemiz?
Ülkemizin acı gerçekleri bunlar. Emlak satışı yapar gibi komisyon alıyorlar yazık yazık
YanıtlaSilTaşeronlukta, aynı bilgi seviyesinde ki insanın daha ucuza çalıştırılan piyasa fiyatının kırılması. Bir şekilde kölelik. Böylece korku kültürüyle o kişi çalışmak zorunda kalır. Bunun daha da acı yanı, taciz de rahat yapılır.
YanıtlaSilSağlıkta bu maalesef yaşanıyor. Bir kısım İdareciler, bize bir şey olmaz, mantığıyla bunu uyguladılar/uyguluyor. Sıra kendilerine gelince kopacak kıyameti görmek istiyorum.
yeni duydum bu terimi.. ne kadar korkunç...
YanıtlaSilinsanlık bu kadar gelişmişken bu kadar ilkel geri kalmak ne kadar üzücü...
bu ülkede insanları çok kolayca sömürebiliyorlar, öldürebiliyorlar, taciz tecavüz edebiliyorlar.... bu kötülüklere karşı insanları koruyup kollayan bir hukuk adalet sisteminden o kadar uzağız ki..