30 Eylül 2014 Salı

Mahur Bey'in düşleri!

Grand tuvalet giyinmeyi çok severdi. Hafta içi rengarenk kravatlar takar, üzerine mükemmel oturan, hiç bir potluk ya da darlık yapmayan, özel terzisi Yorgo'nun diktiği takım elbiseleri giyerdi. "Yorgo da çok yaşlandı, O'na bir şey olursa ne yaparım!" diye  düşünüp telaşlandı bir an için. Ailesinden böyle görmüştü, “İnsanın kendisine özen göstermesi, çevresine duyduğu saygıyı yansıtır” derdi babası. İşi olsun ya da olmasın her sabah erkenden kalkar, özenle duşunu alıp traşını olur, dikkatlice giyinirdi.
Hafta sonları ise özlediği keyif zamanlarıydı. Boynuna fularını takar, üzerine spor bir kazak geçirir, piposunu da yakıp, en sevdiği aromalı kahvelerden yudumlayarak kitaplarını okurdu.

Hayatı seviyordu, artık seviyordu diyelim. Kırklı yaşlarına geldiği bu zamanlarda anlayabilmişti değerini ama olsundu, en azından anlamıştı ya, bu da bir şeydi..  Eskiden televizyonun karşısına geçip politikacıların saçma sapan, vizyonsuz, cahil cahil konuşmalarına sinir olarak vakit geçirdiğine şimdilerde kendisi de inanamıyordu. Ne politikanın entrikaları biterdi, ne de bu cahil adamların hırsı tükenirdi!




Mahur Bey bir sabah kalktı ve o kararı aldı:

Bu ülkenin çivisi çıkmış düzenini protesto ediyorum artık!” dedi kendi kendine. 

Zaten ömrü boyunca protesto etmemiş miydi? Yok yok bu sefer başkaydı, bu sefer aldığı karar çok radikaldi, artık televizyon izlemeyecek, gazetelerde gördüğü o paçavra yüzlü insanların ruhunu kirletmesine izin vermeyecek, internette “son dakika!” diye yanıp sönen spotlarla verilen “Başbakan şunu dedi, cumhurbaşkanı bunu yedi..” gibi içi son derece boş, ruhunu kirleten hiçbir saçmalığa bundan sonra hayatında asla izin vermeyecekti. “Oh be!” dedi kendi kendine, “Ruhumu arındırmalıyım artık!”


Aldığı bu karara çok sevindi Mahur Bey, kim ne diyebilirdi ki hem! Bencil mi diyeceklerdi, duyarsız mı diyeceklerdi, 'zevklerine düştü Mahur Bey bu yaştan sonra, nerede kaldı vatan sevgisi, nerede kaldı soldan bakış açısı!' da diyen olurdu mutlaka. Gülümsedi hafifçe; gülümseyişinde “böyle söyleyecek olanlara da artık hayatımda yer yok!” mânâsı vardı sanki, istemsizce baba yâdigâri gramofona doğru yöneldi.

Kimselerin el sürmesine izin vermediği, gözü gibi baktığı gramofonunu zaman zaman Kapalıçarşı'daki Mehmet Usta'ya götürüp bakımını yaptırırdı. Çevresinde Gramofon Baba diye bilinen Mehmet Usta'nın 1900'leri andıran küçücük sevimli dükkanına ne zaman gitse, içine buruk bir huzur çöker, boğazı düğümlenirdi..


Nereden de geliyor aklıma bu karışık hikayeler, az önce aldığım karar etkisini göstermeye başladı bile “ dedi kendi kendine, uzandı eli taş plak koleksiyonuna.
Tabi ya, Seyyan Hanım'dan o tangoyu dinlemek yakışırdı böyle bir âna..





Şu müzikteki zarafet, şu şarkı sözlerindeki derinlik.. Dışarıda bir yerlerde milyonlarca insan PSY denilen pop starın Gam Gam Style şarkısıyla coşup anlamsızca dans ederken, O daha kırklı yaşlarının başında olmasına rağmen taş plakların serinliğiyle ruhunu dinlendirebilecek bir derinliğe sahipti ya, gerisi hikayeydi. Varsın dışarıda birileri politikacılara, birileri pop starlara, kalanları da teknolojik ürünlere tapsınlardı, Mahur Bey'in yolu belliydi artık, “ne gam, ne de gam gam bu saatten sonra!" dedi kendi kendine.

Vücudu iki binli yıllarda yaşasa da ruhu 1930'larda nefes alıyordu Mahur Bey'in. Pera'da ellerinde yelpazeleri, tüllü şapkaları, uzun eldivenleri ile akşam üzerlerinde gezintiye çıkan, köşedeki pastahanede sakızlı muhallebi yiyerek sohbete dalan o zarif kadınlara, başlarında şapkaları, şık takım elbiseleri, sinek kaydı traşları ile eşlik eden beyefendilerin çağında yaşamalıydı oysa!

İki binli yıllar demek görgüsüzlük demekti, yüksek perdeden konuşmak demekti, cehaletin pohpohlanması demekti... Daraldı yine bunları düşününce. “Nerede o eski kadınların Fransız dantelleriyle süslü zarif elbiseleri, nerede koltuk örtüsü giymiş gibi etrafta salınan politikacı eşleri!” dedi, “Nerede piyano çalmayı bilen, iki dili ana dili gibi konuşan eski ev kadınları, nerede yüzlerine botoks yaptırmaktan başka bilgisi olmayan, sözüm ona devlet büyüklerinin eşleri!” de diyordu ki, durdurdu zihnindeki akışı.




Hoop dur bakalım, karar aldın, artık böyle şeylere takılıp kalmayacaksın” dedi kendi kendine. Kalbi mi sıkışıyordu ne! Gözlerini ovuşturarak şöyle bir etrafına baktı, burası neresiydi, Mahur Bey de kimdi, neler oluyordu böyle... Doğruldu yataktan, elini başına götürdü, terden saçları birbirine karışmıştı. Yastık kılıfına dokundu sonra, sırılsıklamdı o da.




Ne Mahur Bey kalmıştı, ne taş plaklar, ne Seyyan Hanım, ne de Pera'nın tüllü şapkalı hanımefendileri... Mahur Bey diye biri yoktu ki, yoksa var mıydı? Kafası karman çorman olmuştu, kimdi bu yataktan kalkan kişi, dışarıda olan biten neydi?

Elini yerde duran pantolonuna uzattı, cebinden ehliyetini çıkardı ve orada yazan isme baktı bir an...

Tabi ya, her şey yerli yerinde duruyordu, Mahur Bey diye biri yoktu, zaten hiç olmamıştı ki!

Sokaktan geçen simitçinin bet sesiyle kendine geldi:
Taze bunlaaarr, tazeeee, çıtııır çıtıııırrr!...”

.........................

Evet sevgili dostlar, bu yazı, sevgili Minelse'nin beni mimlemesi sonucunda yazıldı, umarım beğendiniz. Konu biraz zordu, ama çok keyifli bir mimdi, kendisine teşekkür ediyorum.
 İçinde (pipo, cahil, taş plak, PSY, yelpaze, sakızlı muhallebi, yastık kılıfı, ehliyet) sözcükleri geçen bir şey yazmam isteniyordu, hiç düşünmeden başladım yazmaya ve okuduğunuz şey çıktı. Adına öykü deyin, öykümsü deyin, doğaçlama deyin, karalama deyin, saçmalık deyin, yani ne derseniz deyin...

 Bu yazıyı okuyup beğenen herkesi mimliyorum ben de, merakla bekliyor olacağım yazılarınızı..

Sevgiyle ve sözcüklerin büyüsüyle kalın...



24 yorum :

  1. Böylesine mükemmelini yazmaya (şu anki) ne belleğim, ne düşüncelerim yeter. Ama yorum yazmaktan kimse beni alıkoyamaz. O nasıl bir betimleme, o nasıl bir hızla o zamanlara gidiş-dönüş... Hele de Seyyan Hanım' ın müziği eşliğinde okumak...
    Sayamadım, cümlemi de toparlayamadım. Ama çok beğendim çok.
    Düşüncelerinize, zarif anlatımınıza sağlık... Lütfen sanki bir roman okuyordum ve en güzel yerinde kaldı. Mahur Bey' i yeniden mi uyutursunuz yoksa uyandığında ehliyetini mi değiştirirsiniz bir şeyler yapın :) uzun uzun okumak isteği uyandı içimde... Devamı dileklerimle ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, böyle bir şeyi ilk kez yazıyorum aslında, acaba yorum yaparken biraz torpil geçmiş olabilir misiniz:)
      Sizden de bekliyorum bu arada, madem yazıyı beğendiniz, o halde mimlendiniz:)
      Sevgilerimle..

      Sil
    2. Hayır hiç torpil olur mu? Ben öyle her yazıya bu kadar kaptırmam kendimi. Çok beğendiğim için yazdım elbette... Beni mimlemişsiniz de :) yazarım yakın bir zamanda ama bu anlatımın yanından bile geçemez onu da belirteyim... :))))

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim, yazma konusunda yeterince yüreklenirsem hayalime biraz daha yaklaşırım (roman yazmak)
      Sevgilerimle, ( bekliyorum yazınızı merakla) :)

      Sil
  2. Çok güzel olmuş Evde yazar'cığım, ellerine, hayallerine sağlık. Ne güzel betimlemeler yapmışsın. Mahur bey etten kemikten canlanıverdi okurken. Nesli tükenmiş canlı türüne eklenenlerden Mahur bey. Kimbilir ne güzel roman yazılır Mahur bey üzerine. ;) İyi ki mimlemişim seni. Sevgiler gönderiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, bu Mahur Bey'i ben de sevdim sonradan, bakarsınız devamı da gelir,çok keyif aldığım özel bir mimdi, sevgilerimle :)

      Sil
  3. Hikayeyi zevkle okurken Mahur beyin verdiği kararı bende almalıyım diye güzel düşüncelere dalmışken hikaye bitti bile.. çok güzeldi. yüreğine sağlık... yazının sonunu okuyunca beğendim demeye korktum şimdi. :) mimlenme var işin ucunda hem de öyle zor bir mim ki.. :)) o yüzden no comment.. :)
    umarım bir gün romanınızı okuruz.. bekliyoruz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmedim demediğinize göre üzgünüm, kaçış yok, siz de mimlendiniz:)
      Hangi kitabı seversin, hangi yemeği seversin mimleri geçmişte kaldı, haydi bakalım buyurun mimlerin en güzeli sizi bekliyor, kolay gelsin :)))

      Sil
    2. Yorumları şimdi okudum. Eratasarim çok güzel söylemiş valla. Yazdıklarına aynen bende katılıyorum. Umarım yakın bir zamanda güzel bir romanınizi okuruz artık.
      Güzel bir yemeğin üstüne lezzetsiz bir şeyler iyi gitmez ama değil mi. :) en iyisi bu hikayenin tadı dimagimizda kalsın. ..:)

      Sil
    3. Peki kaçın bakalım:)
      Roman için eğitim almam gerekir diye düşünüyorum, ilk fırsatta bir "yaratıcı yazarlık" kursuna gitmek gibi niyetim var, bakalım, önünde sonunda olacak o biliyorum, görüyorum, hissediyorum:))

      Sil
  4. Bir solukta okudum kesinlikle harikaydi betimlemeler özellikle bayildim siz hep yazin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, işte bunları duymak o kadar güzel ki..
      Bu arada yazının sonunda da belirttiğim gibi siz de mimlendiniz, sizin yazınızı da merakla bekliyorum:))
      Sevgiler..

      Sil
  5. Mümkünse seni hep böyle mimlesinler ne kadar hoş yazmışşın öyle. Bayıldım tebrik ediyorum seni hep böyle şeyler yazsana diyip bencilce davranmak istemesemde hep böyle yaz evde yazarım bizimde içimiz hep böyle bir hoş olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bazen böyle yazasım geliyor, keşke hep böyle yazabilsem:) Teşekkür ederim bu güzel, sıcak yorumunuz için.
      Bu arada bilmem farkında mısınız, siz de mimlendiniz, yazınızı merakla bekliyorum:)
      Sevgiler..

      Sil
  6. Sonuna kadar bir romandan bir bölüm anlatıyorsunuz sandım, gerçekten de kaleminiz çok kuvvetli, roman yazsanız okurum yani :) Ayrıca Seyyan Hanım da süper olmuş, bayılıyorum bu sese ve yoruma.
    Mimlenmeye gelince, keşke o kadar yeteneğim olsa :( Çat pat blog yazılarına bile ancak cesaret edebiliyorum, siz yazın biz okuyalım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, bu teşvik edici, motive edici güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Hayalim roman yazmak, kendimi hazır hissettiğimde bir gün olacak mutlaka:)
      Mim konusunda ise teklif var, çok ısrar yok ama siz yine de deneyin derim, ne kaybedersiniz :)

      Sil
  7. Bayağı güzel, etkileyici buldum. Yalnız Mahur Bey karakterini bir yerlerden anımsıyorum sanki. Barış Manço'nun bir şarkısında mıydı yoksa başka bir yerlerde miydi çıkaramadım şimdi. Şunu da belirtmek istiyorum ki, Mahur Bey biraz bizler gibi yaşı kırkın üstünde olan çoğu kişinin düşlerinde yaşayan bir şahsiyet zaten. Okurken kendimden, hayallerimden, yapmak isteyip de yapamadıklarımdan çok şey buldum yazınızda. Devamını da getirin derim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle bir şarkı vardı, sözlerini tam anımsayamasam da yazarken ezgisi aklıma geldi açıkçası, doğru tespit etmişsiniz:)
      Belki devamı gelir, ben de sevdim bu karakteri, teşekkür ediyorum bu güzel yorumunuz için:)

      Sil
  8. Emeğine sağlık efendim . :D Gene beni şaşırttın . Mim ama Mahur beyde senin hayatını gördüm sanki :D Emeğine sağlık der ver giderim :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye şaşırdın anlayamadım:)
      Benim hayatımla hiç ilgisi yok, Mahur Bey "nev-i şahsına münhasır" bir karakter :)

      Sil
  9. Yazının sonuna kadar mim olduğunu anlamadım. Gerçekten mükemmel! Şapkam olaydı, çıkarırdım. ;) Tebrikler... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, mim olduğunun anlaşılmaması güzel oldu:) Siz de bu durumda mimlenmiş oluyorsunuz, bilmem hatırlatmama gerek ver mı :)
      Sevgiler :)

      Sil
  10. Betimlemeler çok hoş, o anı, o sahneyi canlandırmaya çalışıyor insan:) minelse sağolsun beni de mimlemişti, ben tembel çıktım, bayramdan önce yazdım ama ancak yeni yayınladım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için teşekkür ederim, hemen yazınıza bakıyorum şimdi merakla, sevgiler :)

      Sil