Merhaba “Evde Yazar” kardeşlerim! Umarım
gerçekleşmez ama, görünen o ki, -en azından bir süreliğine- herkes “Evde Yazar”
olacak! Ülkemizde Korona karantinası olursa diye söylüyorum… Olmazsa zaten isim
hakları bana ait (Bayat bakan balık emojisi yakışır buraya ama, ben asla ve de kat’a
düz yazıda emoji kullanmayangillerdenim. Karantina öncesinde böyleydi,
karantina olursa sonrasında da dil bilgisinden taviz vermeyeceğime söz veriyorum.
Gevşemek yok, hayat devam ediyor)
Demem o ki, Korona sonrasını
yazasım var uzun uzun. Hatta film tadında… Başlıyorum…
hope*
FİLMİN ADI: “Korona Günlerinde Aşk “
diyeceksiniz ama demeyin. Sonuçta ben kopyacı değilim. Marquez’in en ünlü
eserine gönderme klişesi zaten milyonlarca kez yapıldı sosyal medyada. Benim filmimin
adı başka:
FİLMİMİN
GERÇEK ADI: Korona’nın Güzel İntikamı! (intikamın güzeli de olur
muymuş demeyin, bal gibi de olur)
FİLMİN TÜRÜ: Tabii ki en afili deyimle “Post Apokaliptik” Yani bir nevi
kıyamet sonrası senaryolardan. Aslında "umut öncesi kıyamet" desek daha doğru olur gibi; okuyunca anlayacaksınız
FİLMİN
KARAKTERLERİ: Sen, ben, o,
biz, siz, onlar
SİNOPSİS: (Not: Tam da sinopsis denemez, öykü gibi bir
şey)
Diğer post apokaliptik filmlerde
olduğu gibi gıpgri bir dünya yoktur korona sonrasında. Ne endişeli bilim
adamları vardır ortada; ne kıtlık, ne açlık, ne de kirli ve ahlaken çökmüş
insanlar. Şöyle:
Film flu bir görüntüyle başlar.
Gri bir dünyada maskeli ve tulumlu adamlar görünür. Bir koşuşturma, haberler,
alt yazılar, korona şurada göründü, burada göründü, okullar tatil oldu falan…
Fonda uygun bir müzik, siren sesleri, çığlıklar… Derken ekranda bir yazı belirir,
“1 ya da 2 sene demeyelim, -ne kadar
çabuk o kadar iyi- sene sonra”
İnceden inceye türkü duyulur:
“Adana Yollarında, Pamuklar
dallarında, Allah canımı alsın, o yarin kollarında..”
Kamera
yaklaştıkça sahnede uçsuz bucaksız bir pamuk tarlası belirir. Yanakları al al
olmuş gürbüz genç kızlar, yakışıklı delikanlılar neşe içinde pamuk
toplamaktadır. Başlarında eli sopalı maraba başları yerine önlüklü ziraat
mühendisleri vardır. Şöyle konuşma geçer aralarında:
“Korona
öncesi nasıl da kıyameti yaşıyormuşuz! Düşünsenize bu verimli tarlaların
yerinde beton gökdelenler vardı!”
Pamuk tarlası |
Bir sonraki
sahnede konfeksiyon fabrikası görürürüz. İşçiler neşe içinde çalışmaktadır. Sektörde dinlemenin gelenek olduğu arabesk müzik unutulmuş, neşeli Ege türküleri eşliğinde işler
tıkır tıkır yürümektedir. Bütün çalışanların hem gelir seviyeleri, hem hayat
standartları, hem de entelektüel algıları yükselmiştir.
Aşksız olmaz tabii ki
böyle bir senaryo. Çay paydosunda yan
yana gelip birbirlerine Cemal Süreya’nın “Aşk” şiirini söyleyen (şiir ezberden
okunmaz, söylenir ukalalığını yapmasam içimde kalırdı) overlok işçilerini gösterir kamera.
Karakterlerden
birinin evine gideriz. Fonda tv haberleri vardır.
Spiker konuşmaktadır.
-
Hükümetimizin slogan haline getirdiği “Kendi yağınla kavrul” politikası
güzel sonuçlar vermeye devam ediyor sayın seyirciler. Trakya’daki Ayçiçek üreticileri
rekor üretime imza attı. Ege’nin verimli topraklarında üretilen incirler,
üzümler Tarım Bakanlığının uygulamasıyla her eve aylık olarak dağıtılmaya başlandı.
Kastamonu’dan gelen sarımsaklar, Ordu’dan gelen fındıklar, İç Anadolu’nun
atalık buğdayları, Akdeniz’in portakalları… Ülkemizin her yerinden bolluk ve
bereket akıyor. İstanbul’da yıkılan gökdelenlerin yerlerindeki yemyeşil bahçelerden
adeta oksijen fışkırıyor. Bir nesil sonrasının
betonu bilmemesi için Doğa Bakanlığımızın çalışmaları hız kesmeden devam
ediyor...
Bu
arada karakterlerin günlük hayatları akıp gitmektedir. Yeni kurallar gelmiştir.
Mesela tarım ürünlerinin ithalatı artık
yapılmamaktadır. Yasak olduğundan değil; ihtiyaç olmaması nedeniyle! Lüks tüketim
kendiliğinden bitmiş, yemek, içmek, giyinmek dışında müzik, güzel sanatlar,
sinema ve tiyatro da halkın vazgeçilmez temel ihtiyaçları halini almıştır.
Kanada’dan
mercimek getiren, Amerika’dan sığır eti, Çin’den çekirdek getirenler bir bir
ortadan kalkmış, Tüketmeme Bakanlığının çabaları olumlu sonuçlar vermeye
başlamıştır.
Fonda
sanal turizmin geldiği noktayı görürüz. ” Üç ayda beş ülke yirmi sekiz şehir gezdim”
gibi sosyal medya paylaşımları yapmak için gezmeyi “skora” indirgeyen fenomenler artık yok olmuştur. Elbette bilim de ilerlemektedir. Sosyal medyada herkes kendi
yerelini tanıtmaya başlamış ve “virtual seyahat acenteleri” sanal turlar düzenleyerek
insanların seyahat ihtiyaçlarını gidermektedir. Trafik azalmış, hava temizlenmiş,
denizlerde balıklar çoğalmış ve doğal olarak hayat ucuzlamış, adeta cennet göklerden
yeryüzüne inmiştir.
Film
böylece devam eder. Elbette üzerinde
çalışıp filme bir iki aksiyon, bir iki heyecanlı düğüm atılabilir. Herkesin hayal
gücüne kalmış artık.
Filmin
sonunda birisi göz kırpar. Bilin bakalım kimdir O!
not: *Görsel
alıntı: https://iai.tv/articles/a-radical-hope-for-the-future-of-the-environment-auid-1300
ha haaaa Allah seni napmasın yaaa. bu yazını koyayım bi ara bloguma. hatta pazartesileri ağaç ev sohbetleri yapıyoruz. bu senin yazın konu olsun bence :) süpersin. kim göz kırpan :) bilemedim virüs mü :)
YanıtlaSilBaktım ki virüs haberlerinden bunalıma giriyorum, kendi ütopyamı yaratayım dedim sabah sabah :) Ben böyle olsun istiyorum, evrene bilumum enerjileri de gönderiyorum:)
SilAğaç Ev sohbetlerini derin derin okumaya fırsatım olmadı hiç, karantina falan olursa okurum artık:) Bu arada yazıyı dilediğin şekilde paylaşabilirsin, yeter ki umut olsun:)
Göz kırpan tabii ki şey, şey işte :)
Sevgiler :)
Ah keskem ah keskem (evet arabesk yasak ama tercuman oluyor hislere bu sozler)
YanıtlaSilUmutsuz yaşanmaz. (Arabesk yasaklanmadı, unutuldu, sizin haberiniz yok mu :))
SilBiri de " corona demokratik mi " sorunsalini irdelemis.Herkes icin erisilebilirliginin(!) para karsiligi erisilemeyen saglik hizmetlerinin carpikligina bir cevap olmasi minvalinde....
YanıtlaSilKoroına'nın eşitleme özelliği de var evet. Parası olsa da insanların dünyada gidecek yerleri kalmadı mesela.
SilHahah, hadi inşallah :)
YanıtlaSil"Bu Korono'dan umutluyum" diyerek kendimi Pollyanna'nın Kadıköy şubesi ilan ediyorum :)
Silheey bu şirin yazını koydum şimdi blogumdaki koronaaa yazısınaaa :)
YanıtlaSilÇook teşekkür ederimm :))
SilÇok iyiymiş :))
YanıtlaSil:)
SilBize Korona'yı hep korkunç yüzünü gösteriyordu yandaş medya. Meğer hiç de anlattıkları gibi değilmiş:) Gökdelenlerin yerine heykellerini dikmek lazım Koronavirüsün:)
YanıtlaSilKorona'nın çok değişik yüzleri var, eğer bitirebilirsem bugün Sıfırcı Hoca Bayan Korona'yı da yayınlarım :)
SilGerçekten doğru...
YanıtlaSilİnşallah bakalım:)
Silen umutlandığım yazı oldu, hayalin pek güzel geldi.
YanıtlaSilHayallerimizi elimizden kimse alamaz :)
SilTeşekkürler :)
YanıtlaSilGöz kırpan şey, şey işte :)