Sevgili Deep’in organize ettiği Ağaç Ev Sohbetleri 229. sayısında tekrar beraberiz. Bu haftanın konusu sevgili UçunKuşlar blogundan geldi.
"Geçen yıllar, duygu, düşünce ve fikirlerinizde nasıl bir değişim yarattı? Kişiliğinizde, kimliğinizde yükselen ve alçalan değerler, kazançlarınız, kayıplarınız neler oldu?"
Bu soruyla karşılaşınca insan ürperiyor. Kendimi
mahkemede gibi hissettim bir an. Hakim Hulusi Kentmen gibi babacan; eski
Türkiye’den hayali bir figür, aramızda çok uzun bir diyalog geçiyor.
Bu soruyla karşılaşınca insan ürperiyor. Kendimi
mahkemede gibi hissettim bir an. Hakim Hulusi Kentmen gibi babacan; eski
Türkiye’den hayali bir figür, aramızda çok uzun bir diyalog geçiyor.
“Hâkim Bey,
değiştim evet, ama sor niye değiştim?”
“Anlat evladım
ne oldu, ne değişti sende?”
“Efendim ben
eskiden kabuklu hayvanlar gibiydim. Artık her şeye sivri dişlerini gösteren
vahşi bir yaratığa dönüştüm. Kafka’nın böceği gibiyim desem yalan olmaz.”
“Nasıl yani?
Geleni geçeni ısırıyor musun? Vampir misin evladım?”
“Yok be Hâkim
Amca. Bu arada size Hâkim Amca dememde bir sakınca var mı? Sizi o kadar yakın
buldum ki kendime, “bey” deyince araya girecek mesafeden korkuyorum sanırım.
Babacan kişi görmeyeli neredeyse bir asır geçmiş gibi hissediyorum.”
“De bakalım,
koskoca devletin asık yüzlü kurumunu da ancak senin gibi hayalciler böyle
sevimli hale getirir. Anlat bakalım nedir bu yengeçlikten köpek balığına
evrilme hikayen?”
Yüzümde
sıcacık bir Yeşilçam gülümsemesi, kendi doğalında akıyor sözcükler;
“Teşekkürler Hâkim
Amcacım. Eskiden, çok değil 7-8 sene öncesine kadar birisi beni incitti mi
mesela, hiç o kişiye haddini bildiremez, kendi kabuğuma çekilir, kendi kendimi
yer bitirirdim. Sanki beni incitenler haklıymış gibi gelirdi”
“Nasıl yani,
kendini müdafaa edemez miydin?”
“Sanki ben her
şeyin en kötüsünü hak ediyormuşum gibi hissederdim. Değersizlikle
yetiştirmişler bizi be Hâkim Amca. Şimdiki çocukların çoğu prens ve prenses
gibi. Bizde öyle miydi? Şimdiki çocuklar gak deyince pasta kesiliyor, guk
deyince parti veriliyor. Yok dişi çıktı partisi, yok okumayı söktü kutlaması,
bizde nerdeee…”
değişim |
“Sen de Küçük Emrah’a bağladın,
abartıyorsun be evladım.”
“Niye
abartayım Hâkim Amcacım. Kendimizi göstermek ve bir aferin almak niçin bin
takla atmamız gerekirdi. Başarmak kutlanacak bir şey değildi ki; zaten olması
gereken oydu. Yani demem o ki Hâkim Amcacım; bizi özgüvensizlikte bir dünya
markası gibi büyütmüşler. Yıllarca ama yıllarca gördüğümüz kötü muamelelere
karşı kabuğumuza çekilmişiz. Allahtan bir noktada bir şey olmuş da, hani
senaryolarda olur ya, onun gibi karakterin baht dönüşüne uğrayıp
dişlerimizi göstermeye başlamışız.”
“Tamam
anladım, artık dişlerini gösteriyorsun, bu bir başarı. Peki başka ne değişti
evladım sende?”
“Duyarsızlaştım”
“Nasıl yani?”
“Yani Hâkim
Amcacım, eskiden kötü hikayelerden çok etkilenirdim. İnsanların yaşadığı
kötülüklerle empati kurup üzülürdüm. Artık o haberleri dinlemek bile
istemiyorum. Sokakta çöp toplayanlara acıyarak bakmıyorum mesela…”
“Dişlerini
gösteren ve duyarsız birisin yani. Gittikçe kimliğin şekilleniyor. Evladım
hayat seni insanlıktan uzaklaştırmış sanki?”
“Öyle be Hâkim
Amcacım. Bir de artık insanların çoğunu sevmiyorum.”
“Vahşileştin
yani!”
“Onun gibi bir
şey. Yani sahte dostluklar, çıkar ilişkileri, gösteriş budalaları, ne bileyim
sahte empatikler, yalancı sempatikler her yerde be Amcacım.”
“Peki ne
yapıyorsun?”
“Ne mi
yapıyorum? Ağzını açınca kendinden bahsedenlere gıcık oluyorum mesela, onlardan
uzaklaşıyorum. İşiyle, kariyeriyle övünenlere sinir oluyorum. Varsa yoksa
çocuklarından bahsedenler, çocuğunun her şeyiyle övünenlerden instamom’lardan
falan nefret etme seviyesindeyim. Param var huzurum var’cıları hepten silmek
istiyorum. Rakı masasındaki sahte solculara diş biliyorum. Kaba sabalar zaten
benim ilgim alanım dışında. “
“Geriye kim
kaldı evladım?”
“Roman
kişileri vaarr, tiyatroda oyun kişileri varrr, sonra hiç konuşmasam da
yazılarını sevdiğim blog arkadaşlarım vaaar.”
“O zaman senin
kişiliğinde güncelleme yapıyorum evladım. Anlattıklarına bakılırsa sen, SİVRİ
DİLLİ, DUYARSIZ, İNSAN SEVMEYEN ASOSYAL BİR KİŞİLİK OLMUŞSUN”
“Evet Hâkim
Amcacım, çok da bi şey bekleme benden.”
“Peki mutlu
musun?”
“Safralarını
atan gemi gibiyim be Hâkim Amcacım. Toplum normlarında “İYİ İNSAN” olarak
adlandırılan özelliklerimi birer birer törpüledikçe daha mutlu oluyorum.”
“Peki böyle mi
geçecek bu hayat?”
“Orasını bilemem Hâkim Amcacım. Yakınımda bildiklerim beni değerli hissettirirse, toplum beni değerli hissettirirse, dişlerimi çıkarmaya gerek olmaz. Toplumun dertleri azalırsa, üçüncü sayfa haberleri azalırsa belki daha duyarlı olabilirim, hatta belki yine insanları insan oldukları için sevme felsefesine bile yaklaşabilirim. Hayat akarken ben de olduğum yerde kalmayacağım elbette. İstersen seninle beş sene sonra tekrar güncelleme yaparız bu konuda”
alice harikalar diyarında |
“Diyecek laf
bırakmadın be evladım. Sana nasihat bile veremem artık. Benim de modumu
düşürdün."
"
Mübaşir; ver oğlum oradan yengenin ütülediği temiz mendili…”
“Su akar
yatağını bulur be Hulusi Amcacım, ha olmaz mı? Bakarsın biz de Alice gibi
tavşan deliğinden geçiveririz Harikalar Diyarına…”
Bu hafta Ağaç Ev Sohbetleri'nin konusunu belirleyip yazımı tamamladıktan sonra düşünmüştüm: Acaba bu hafta kaç blog arkadaşımız " Ben de yazdım." diyecek. Şimdi öyle güzel, içten, anlamlı bir yazı okudum. Keşke o Hakim Amca'ya zaman tünelinden geçip birlikte ulaşabilseydik dedim. Bu aralarda sağlık nedeniyle sesi kısılan iç sesim bile hararetle onayladı bu görüşümü. "Bizleri, iyi günde- kötü günde beraber olmaya söz vermiş insanları birbirinden koparan kimler, neler oldu?" sorusunu bile hazırladı.
YanıtlaSilAh bir içimizi dökebilsek, bizi adam ya da insan yerine koymalarını istesek... Anlatsak, dinlensek, anlaşılsak...
Orhan Veli de ses verdi ötelerden:
"Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?"
Hakim Amca not düştü mü acaba?
"Bütün suçumuz anlaşılamamaktı."
Arıtılmış duygularla...
Çok teşekkürler Makbule Hocam yorumunuz için. Çok güzel bir konu seçmişsiniz, biraz kendimize dönüp yüzleşme imkânı tanıdınız bize. Sayenizde ben de içimi dökmüş oldum. Aslında biz blog yazarları biraz şanslıyız. Sıkıştığımızda içimizi dökecek hakim amcaları çıkarıp bulabiliyoruz, onlar da bizi sonuna kadar dinleyebiliyor. Sonra böyle yorumlarla falan birbirimize terapi seansı düzenliyoruz aslında. Bence artık suçu anlaşılamayanlardan alıp anlaşılmak istemeyenlere atabiliriz :)
Sil"Arıtılmış duygularla", ne hoş bir dilek 🌺😊🙏 Sevgilerimle
Bu yazıyı çok beğendim, hatta kimselerle paylaşamam:)
YanıtlaSilYaa, motivasyon makinesi gibisiniz 😊🙏 Bir makine düşünün, içinden sabundan çıkan renkli baloncuklar gibi motivasyon yorumları çıkıyor. İşte öyle bir şey 🌺🎈🎈🫧🫧
SilGüzel bir yazı okudum sağolun.
YanıtlaSilBen de size teşekkür ederim yorumunuz için 🌺😊
Silçok tatlı çok acılı komik olmuş bu yazı size baba diyebilir miyim hakim amcaa :)
YanıtlaSilevet biraz acılı oldu bu sefer, diyebilirsin evladım, ama ben senin baban değilim :)) Gerçekler acıdır evladım, biber de acıdır, o halde biber gerçektir evladım 😎
SilBizi sanat kurtaracak Evde Yazar :)
YanıtlaSilKesinlikle ve kesinlikle katılıyorum :)
Sil"Safralarını atan gemi gibiyim be Hakim Amcacım. Toplum normlarında "İYİ İNSAN" olarak adlandırılan özelliklerimi birer birer törpüledikçe daha mutlu oluyorum."
YanıtlaSilBu cümleniz düşündürücü. Evet, belki kendimizi daha güvenli kılıyor ve yalancı bir huzur hissine kapılıyoruz ama gerçekten mutlu muyuz? İyi insan olma özelliklerinden uzaklaştıkça evrim sürecini tersine mi çevirmek mutlu eder mi bizi? Belki de. Nitekim her şey paranın icadıyla başladı. Diğer taraftan bu olay bizi özümüze mi döndürdü yoksa özümüzü mü kaybettirdi emin değilim.
Yeni bir pencere açtınız :) Evet geçici rahatlama hissi insana öyle ya da böyle iyi geliyor. Etrafta dönüştüremeyeceğim, gücümün yetmediği tonla saçmalık var. Elime savaş baltalarını alıp saldırmayacağıma göre, o baltayla odun keser ve ağaçtan bir ev yaparım, içine sığınırım. Evet bu tam mutluluk değil belki, haklısınız. Konfor alanımdan çıktım çünkü. ama ne yapayım? Bu cangılın içinde, bu insan görünümlü yaratıkların içinde kendimi feda mı edeyim? Yoo, bunu yapmayacağım, evet yapmamalıyız. En azından sığınacak bir ağaç evimiz olmalı. Yazı serisiyle de ironik olarak kesişen bir başlım oldu belki ama öyle...
SilSevgiler 🌺